Vahap COŞKUN
Türkiye’de siyaset iki haftadır bir darbe tartışmasına kilitlendi durdu. CHP Milletvekili Özgür Özel’in “saray rejimi” demesi ve CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun bir yayında “Erdoğan’ın erken seçim veya başka bir şekilde gitmesi” ifadesini kullanması, iktidar cenahını hareketlendirdi. CHP’lilerin sözleri “darbe iması” olarak yorumlandı ve tarihine gönderme yapılarak CHP “darbeci olmak”la ve her daim millet iradesine karşı kumpas kurmakla itham edildi. Başta Cumhurbaşkanı olmak üzere iktidar sözcüleri darbecilik üzerinden CHP’ye yüklendi, sosyal medyada kampanyalar başlatıldı.
27 Mayıs 1960’dan bu yana Türkiye çok sayıda darbeye maruz kaldı. Askerler neredeyse her on yılda bir yönetime el koyup siyasi hayatı felç ettiler, demokrasiyi zehirlediler. Topluma çok ağır bedeller ödeten bu tarihi arka plan, sağdan-soldan bütün politik aktörlere iki temel sorumluluk yüklüyor:
Sorumluluklardan ilki, demokratik yöntemlerin dışında kalan bir yolu çağrıştıracak bir beyandan titizlikle kaçınmalarıdır. Bu, CHP için özellikle mühim; zira bu partinin darbeler karşısında iftihar edilebilecek bir sicili yok. CHP’liler, farklı bir anlam yüklenebilecek bir laf ettiklerinde, kendilerine dair muhafazakâr-dindar tabandaki menfi hafıza anında harekete geçer ve siyasi mücadelede rakipleri tarafından kendisine karşı bir koz olarak kullanılır. Bu itibarla, herkes dikkat etmeli ama bilhassa CHP’liler her bir kelimeyi kuyumcu hassasiyetiyle tartmalı ve sonunun nereye bağlanacağını hesap ederek kullanmalıdır.
“ARTIK TÜRKİYE’DE DARBE OLMAZ”
İkinci sorumluluk ise, bir darbe iması ya da çağrısı olduğunda buna ilkesel bir şekilde karşı çıkmaktır. Öyle her tarafa çekilebilecek yuvarlak ifadelerle değil, kararlı ve kuvvetli bir demokrasi savunusu yapmaktır. Mücadeleyi ve rekabeti meşru alanın içinde tutmak, gayri-meşru aktörlerin oyuna müdahale etmesini kesin bir dille reddetmektir. Darbeler arasında bir ayrım yapmamak, seçici davranmamak, halkın iradesine yönelen her girişimi mahkûm etmektir.
Bazıları “Türkiye’de darbe dönemi kapandı” diyorlar. Kendi payıma, bunu söyleyenlerin böylesine mutlak bir hükme nasıl vardıklarını anlayamıyorum. Ben o kadar emin değilim. Zira darbe geleneği olan bir ülkede yaşıyoruz, asker ve sivil bazı gruplar, olmayan durumlardan vazife çıkarabilir ve seçimle gelen iktidarı alaşağı etme hakkını kendilerinde görebilirler. Unutulmamalı ki, daha beş yıl önce Türkiye bir darbe girişimi ile karşı karşıya kaldı. O dönemde de bir darbeye ihtimal verilmiyor ve “Artık Türkiye’de bir darbe olmaz” deniliyordu.
“REJİM”DEN DARBE ÇIKARMA
Binaenaleyh, sürekli müteyakkız olmak gerekir. Politikacıların doğrudan veya dolaylı darbeyi çağrıştıracak ifadelere karşı uyanık olmaları değerlidir. Gerçekten bir darbe iması yapılmışsa ve/veya darbe tehlikesi belirmişse, siyasetçiye düşen toplumu uyarmak ve demokrasiyi savunmak için kolları sıvamaktır.
Lakin bu son tartışma böyle bir nitelik arz etmiyor. Ne Özel’in ne de Kaftancıoğlu’nun sözlerinden bir darbe isteği, iması veya çağrısı çıkarılabilir. Kaftancıoğlu’nun konuşmasına bütünüyle bakıldığında “başka bir şekilde” ifadesinden, normal zamanlarda yapılacak seçimleri kastettiği açık. Özel’in “rejim” ifadesini bir darbe tehdidi olarak yorumlamanın ise, ciddiye alınabilir tarafı yok. Çünkü siyasi kavramların yanından geçen biri bile, Türkiye’de hemen her yorumcunun farklı iktidar dönemlerini anlatırken başvurduğu “rejim” tabiri bir darbe niyetine yorumlanamayacağını bilir.
İHTİYAÇ DUYULAN BİR TARTIŞMA^
Velhasıl ortada iktidara yönelmiş demokrasi dışı bir tehdit bulunmuyor. Aksine iktidar, icraatlarına yönelmiş eleştirel gözleri başka tarafa çevirmek için yeni bir gündeme ihtiyaç duyuyor. CHP’nin geçmişinden istifade ederek yarattığı “darbe” temalı yapay tehlikeden, bu ihtiyacı karşılamasını bekliyor. Tehlike yapay, zira eğer gerçek olsaydı, iktidarın olayı araştırması, soruşturma açması, darbenin askeri ve sivil bağlantılarını açığa çıkarmak için dört koldan çalışması lazım gelirdi.
Oysa hiç böyle bir çaba görülmüyor; Mili Savunma Bakanlığı’ndan ses çıkmıyor. Adalet Bakanlığı, konuya bigâne. İçişleri Bakanlığı’nda yaprak kımıldamıyor. Dosyasını eline alıp darbecilerin peşine düşen bir savcı da göze çarpmıyor. Çünkü herkes, aslında ortada harekete geçilecek bir durumun olmadığını biliyor. O zaman da yapılacak tek şey de gürültü çıkarmak oluyor. Her geçen gün gürültünün tonu artırılıyor ve böylece iddiaların fosluğunu meydana dökecek itirazların önü kesilmek isteniyor.
KUTUPLAŞTIRMA, SUÇLAMA VE SUSTURMA
Zannımca, iktidar ortakları bu darbe manipülasyonunun kendilerine birbiriyle bağlantılı üç noktada fayda sağlayacağını umuyor:
- Kutuplaşma ortamı korumak ve bunun üzerinden tabanı tahkim etmek
- Muhalefeti tamamen kriminalize etmek
- İktidarın eksiliklerinin, yanlışlarının ve başarısızlıklarının üstünü örtmek
Cumhur İttifakı, kamusal alanda sadece kendi istediği seslerin çıkmasını istiyor. Muhalefetin bütün argümanlarını gayri-hukuki ilan ediyor, bunların kamuoyunda konuşulmasını ve tartışılmasını engellemeye, muhalifleri sessizliğe mahkûm etmeye çalışıyor. Bu bağlamda Davutoğlu’nun “susturucu” metaforunun olan-biteni çok iyi resmettiğini düşünüyorum:
“Darbe iddiaları birer susturucu olarak kullanılıyor. Beceriksiz ekonomi yönetimini eleştiriyorsunuz, darbecilere destek veriyorsunuz diyorlar. Bir maske bile dağıtamayan hükümeti eleştiriyorsunuz, darbe girişimi var diye gürültüye getiriyorlar. Dolar 7 TL’yi geçmiş, tarihi rekora ulaşmış, bu durum konuşulmasın, tartışılmasın, beceriksizlikleri açığa çıkmasın diye ‘Bize darbe yapılıyor’ diyorlar. Cumhurbaşkanının, iktidarın, hükümetin sınırsız koruması ve dokunulmazlığı var ama yetmiyor. Bir de en ufak bir eleştiri getiren herkesi darbeci olmakla suçluyorlar.”
İktidarın harlamaya çalıştığı darbe tartışması son derece yapay ve bu yapaylığı birçok çevre tarafından anında faş edildi. Dolayısıyla bu susturucunun, iktidar adına, kendinden beklenen işlevleri de yerine getirebileceğini sanmıyor. Herkesi “darbeci” diye suçlayarak susturamaz, kendiniz bile inanmadığı iddiaları öne sürerek insanların haklı talep ve eleştirilerini dile getirmelerini engelleyemezsiniz.
K24
Yazarlar
-
Ali BULAÇ“İçerde Nutuk, dışarda Kur’an!” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuErdoğan’dan tarihi itiraf… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEKim bu Ümmet? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUEski bir anıdan günümüzde yaşananlara çıkartılacak ders 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolOrta Doğu’da İsrail tehdidi 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcılık ve post-İslamcılık ve modernizm ve milliyetçilik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKardeşinin cenazesine gidememek 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKutuplaşmanın son mağduru; CHP’nin ilk imam hatip müdürü Celal Hoca 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasi meşruiyet ve matematik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUİnsan hiç üzülmez mi… utanmaz mı hiç? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR103 kişinin ölümündeki suçu sahte belgeyle gizlediler 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Geri zekalıya anlatır gibi” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilÖtekileştirmek Ve Ötekileştirdiklerimizle Yüzleşmek – “Kürt Sorunu”na Alternatif Bir Bakış 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNBundan sonra top devletin sahasına geçiyor 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYüz yıllık düğümü çözme yolunda cesur adım Devlet Bahçeli’den geldi 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİÖcalan’ın 7 dakikası 10.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçHalk TV ve Sözcü TV'nin karartılması hakkında 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANMuhalefetsiz muhalefet; medyasız medya!... 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.07.2025
28.06.2025
15.06.2025
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025