Vahap COŞKUN
Uzun süreli iktidarların çeşitli handikapları var. Özellikle hukuki ve siyasi kontrol mekanizmalarının yeteri kadar güçlü olmadığı ülkelerde, koltukta oturma süresi arttıkça iktidarların toplumla olan bağları gevşer. Muktedirlerin, yapıp ettiklerinin doğruluğuna olan inancı keskinleşir. Her türlü muhalefetin sesi kısılır. Güç, şahsileşir; istişare kanalları ortadan kaldırılır.
Mutedil ve soğukkanlı bir söylem küçümsenir. Hamaset zirve yapar. Yaratabileceği etkiler gözetilerek verilen akılcı kararların yerini duygulara hitap eden günübirlik kararlar alır. Öngörülemezlik devletin bir vasfına dönüşür. Önü arkası düşünülmeden gece yarısı yürürlüğe sokulan kanunlar sabah iptal edilir. Alelacele hazırlanmış kararnameler bir başka kararname ile düzeltilmeye çalışılır.
Şahsa özel düzenlemeler vaka-i adiyeden olur. Gelenekler sarsılır. Liyakat değersizleşir. Katıksız sadakat her kapıyı açan bir anahtara dönüşür. Birikim ve donanım aranan hususiyetler olmaktan çıkar. İşinin ehli olanlar tasfiye edilir. Gözü kapalı itaat edenler basamakları ışık hızıyla tırmanır.
Devletin kudreti dar bir kadronun elinde merkezileşir. İlişkiler kişiselleşir. Kuralların hâkimiyeti kalmaz. Denetim mekanizmaları devreden çıkar. Hak ve hürriyetlerin çıtası her geçen gün aşağıya çekilir. Başta hukuk olmak üzere vatandaşı koruyan bütün dayanaklar yıpranır.
Mutlaklaşma ve yozlaşma
İktidarın gayesi bellidir: Mutlaklaşarak kendini daim kılmak. Eleştirilmek, sorgulanmak ve hesap vermek istemez iktidar. Lakin bunun için başvurduğu araçlar sistemde açık yaratır ve zamanla onu çözer. Çünkü mutlaklık arayışı, kaçınılmaz olarak bozulmaya ve yozlaşmaya neden olur.
İktidar böyle bir yola girdiğinde, toplumsal talepler ile arasındaki mesafe açılır. Sorun çözme kapasitesi düşen iktidar kendisi krizler üretir ve bu krizleri yönetemez hale gelir. Krizler, halkın canını yakar ve halkta memnuniyetsizlik baş gösterir. İtiraz okları iktidara yönelir. İktidar ise gayrimemnun kitleri susturmak için daha fazla baskıya ve daha fazla yasağa müracaat eder.
Türkiye bir süredir iktidarın sebep olduğu ve üstesinden gelemediği krizlerle boğuşuyor. Ekonomiden hukuka, eğitimden sağlığa, iş yaşamından diplomasiye kadar hemen her alandaki iktidar tasarrufları, sorunları çözüm yoluna koymak bir yana dursun, bir taraftan var olan sorunları daha da ağırlaştırıyor diğer taraftan da yeni sorunlara yol açıyor.
Cevaplanmamış bir soru
Bu bağlamda birçok örnek vermek mümkün, S-400 de bunlardan biri. Hatta S-400’lerin iktidarın kendi yarattığı krizlerin en büyüğü olduğu da söylenebilir. Eski Dışişleri Bakan Yardımcısı Naci Koru’nun Taha Akyol ile yaptığı söyleşi de (Karar, 10.05.2021) bunu teyit ediyor. Koru, S-400 meselesinin Türkiye için ne denli büyük bir probleme dönüştüğünü net bir şekilde ortaya koyuyor.
Türkiye’nin güçlü bir savunma sistemine ihtiyacının olduğu, izahtan vareste. Fakat bu ihtiyacı karşılamak için Rusya’dan S-400 alınması, Türkiye’yi hem askeri hem iktisadi hem de diplomatik açıdan zor bir pozisyona soktu. Koru, bu çerçevede, üç önemli konunun altını çiziyor:
Birincisi, S-400’lerin Türkiye’yi kime karşı koruyacağının “başından beri cevaplanmamış bir soru” olmasıdır. Ulusal güvenlik stratejisi gereğince “dost” ve “düşman” tanıma kodlarını yüklemediği sürece, bu füze savunma sistemi Türkiye’yi kimseye karşı koruyamaz.
Peki, dost kimdir, düşman kimdir? S-400, üreticisi olan Rusya’ya karşı kullanılamaz. Herhalde Türkiye, parçası olduğu NATO ülkelerini de “düşman” olarak tanımlayamaz. O halde bu S-400’ler kime karşı kullanılacak?
“Biz bu sistemi Rusya’ya karşı kullanamayacağız. NATO İttifakı içindeki dost ve müttefiklerimize karşı kullanamayacağımız da gayet açık. Komşularımızdan, örneğin İran’dan Türkiye’ye yönelik bir balistik füze tehdidi olduğu görüşüne katılmıyorum. Zaten parçası olduğumuz NATO erken uyarı sistemi bu tehdidi önlemek amacıyla kuruldu. O halde, kullanılamayacak çok pahalı bir atıl yatırımı seçmenin sonuçları karşımızda duruyor.”
Dolaylı maliyet
İkincisi, bu tercihin dolaylı olarak sebebiyet verdiği çok yönlü tahribattır. S-400’lerin alınması, Türkiye’nin ekonomisi üzerinde zaten göz ardı edilemeyecek doğrudan bir yük oluşturdu. Ancak tek maliyet, bu değildi. Türkiye, Rusya’dan silah temin ettiği için ABD’nin CAATSA yaptırımlarına maruz kaldı ve daha da mühimi beşinci kuşak savaş uçağı F-35 projesinden de çıkarıldı.
“2003’ten bu yana toplam dokuz müttefik ülke arasında üretim ortağı olduğumuz bu uçaklardan teslimat aşamasında mahrum kaldık. Uçakların ana gövde dâhil parçalarını imal etmenin stratejik getirisinden olduk, tasarım ve ihracat kazanımını kaybettik. Tahmini hesaplamayla, gelecek on yıl boyunca 20 milyar dolar düzeyinde bir kazançtan ve ‘hiper teknoloji’ye erişim imkânından, bölgesel hava muharebe üstünlüğünden mahrum kaldık.”
Üçüncüsü de, Türkiye’nin otoriter cepheye bağımlılığının artması tehlikesidir. Rusya ve Çin gibi ülkeler karşısında Türkiye’nin elini güçlü kılan unsur, Batı blokunun içinde yer almasıdır. Türkiye’nin Batı’dan uzaklaşması Rusya’ya avantaj sağlar. Böyle bir durumda Rusya’nın Türkiye’ye kendi koşullarını dayatmasının ve kurulan ilişkiyi kendi belirlediği sınırlar içinde yürütmesinin olanağı artar.
Otoriterliğin uydusu
Nitekim Türkiye, Batı’yı karşısına alma pahasına Rusya’dan S-400’leri aldı. Bu seçimini meşrulaştırmak için dayandığı en önemli argüman ise, teknoloji transferinin de yapılacağı ve dolayısıyla füze üretiminde dışarıya olan ihtiyacın azalacağıydı. Oysa Rusya teknolojiyi vermedi ve Türkiye’ye “herhangi bir müşteri muamelesi” yaptı. S-400’lerin izlediği bu seyir, otoriter ülkelerle nasıl dans edileceği konusunda bir ders niteliğinde adeta!
“Türkiye’nin ‘otoriter’ kutupla dengeli ilişki kurması elbette akılcıdır; bu ilişki dengeli ve rekabetçi işbirliğine dayalı kazanımlar da yaratabilir. Aynı ittifak içinde bulunduğumuz Batılı ülkeler de ‘otoriter’ kutupla zaman zaman bizden de yakın ticari ilişkiler içine girmişlerdir. Ancak, bu ince bir çizgidir: ‘otoriter’ kutupla ölçülü mesafeyi aşarak yakınlaşmak, siyasi çekim alanına girilmesiyle ve ‘otoriterliğin uydusu’ haline gelinmesiyle sonuçlanabilir.”
Hülasa, S-400 alımı Türkiye’ye büyük bir maliyet çıkardı. İktidar, kendi başına bir çorap ördü ve ülkeyi politik, ekonomik ve diplomatik olarak ağır bir fatura ödemek mecburiyetinde bıraktı.
Büyük harfler, iri laflar ve hamasi nutuklar, çorabı baştan çıkarmaya yetmiyor!
Kürdistan 24, 12.05.2021
Yazarlar
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKardeşinin cenazesine gidememek 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuErdoğan’dan tarihi itiraf… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolOrta Doğu’da İsrail tehdidi 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUİnsan hiç üzülmez mi… utanmaz mı hiç? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürtler, Türkler ve Araplar 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcılık ve post-İslamcılık ve modernizm ve milliyetçilik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilÖtekileştirmek Ve Ötekileştirdiklerimizle Yüzleşmek – “Kürt Sorunu”na Alternatif Bir Bakış 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRSiyaset çıkar, itibar, zenginleşme aracı olmadığında… 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUEski bir anıdan günümüzde yaşananlara çıkartılacak ders 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEKim bu Ümmet? 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZCumhurbaşkanı’nın ittifak çıkışı ve silahsızlanma sürecinin gölgesinde muhalefet 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“İçerde Nutuk, dışarda Kur’an!” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun“Geri zekalıya anlatır gibi” 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağacı taşımanın suç olduğu ülke: Portekiz 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKutuplaşmanın son mağduru; CHP’nin ilk imam hatip müdürü Celal Hoca 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR103 kişinin ölümündeki suçu sahte belgeyle gizlediler 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasi meşruiyet ve matematik 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Öcalan’ın Önerisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveciİşsizlik Vergisi… 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYBırakın ömür boyu otursunlar o koltuklarda 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCoğrafyanın kader olmadığı ülke... 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Kutup başı” 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜRECE DOĞRU TUTUM 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanZenginin malı züğürdün çenesi: Bu tekneler neden yanıyor? 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHepiniz oradaydınız be-2 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNGeri Dönüşsüz Yol 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATarihi Anlamak, Yargılamak Değil; TKP ve TBKP, Yasallık, Yenilenme ve Kürt Özgürlük Hareketi Üzerine 15.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanPKK silahları yaktı acaba şehre de demokrasi gelir mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIK11 Temmuz’dan sonra sıra neye geldi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMutlular, kızgınlar, endişeliler: Kürt sorunu nasıl çözülecek? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTARİHSEL “TKP’NİN TARİHİ” YAZILMALI… 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanSoykırım ekonomisini ifşanın bedeli 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞErdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bi 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYeni süreç, yeni stratejiler: İktidardaki çatlaklar ve çelişkiler muhalet için tuzak mı, yoksa fırsa 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayDış borç ve sosyalist kemer sıkma 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNBundan sonra top devletin sahasına geçiyor 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYüz yıllık düğümü çözme yolunda cesur adım Devlet Bahçeli’den geldi 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünTürkiye kazandı… 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİÖcalan’ın 7 dakikası 10.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçHalk TV ve Sözcü TV'nin karartılması hakkında 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANMuhalefetsiz muhalefet; medyasız medya!... 7.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANCHP operasyonlarında yeni eşik 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBir hegemonya diyarı olarak Türkiye… 6.07.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEButlan 30.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAdalet ve Kalkınma Partisi’nin Ön Tarihinden 29.06.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.07.2025
28.06.2025
15.06.2025
30.05.2025
21.05.2025
15.05.2025
29.04.2025
21.04.2025
15.04.2025
8.04.2025