Barış Süreci: Bahçeli İstiyor, Ak Parti Bekliyor
Barış Süreci: Bahçeli İstiyor, Ak Parti Bekliyor
23.05.202508:57
Haber Merkezi
199

Bahçeli, infaz düzenlemesinin bayram öncesi hayata geçmesi, mahpuslara daha geniş haklar tanınması, meclis komisyonlarının oluşturulması ve İmamoğlu’nun tutuksuz yargılanması konusunda ısrarcı. Sürece dair yepyeni bilgileri ve Suriye’deki yeni özerk yönetim planını yazdım

Barış sürecinde gelişmeler sürüyor.

PKK’nin kendini feshettiğini açıklaması, süreçteki adımları hızlandırdı. Önce herkesin büyük bir sabırsızlıkla beklediği infaz düzenlemesinden bahsedelim.

Mahpus yakınları merak etmesin; hasta mahpuslar, hamile veya 18 yaş altı çocuğu bulunan kadınlar için daha önce yazdığım düzenleme hayata geçirilecek. Suç ayrımı yapılmayacak.

Halen netleşmeyen maddeler, adli ve siyasi mahpusların infaz sürelerine ilişkin oranların eşitlenmesiyle denetimli serbestlik süreleriyle ilgili.

Devlet Bahçeli’nin isteğiyle MHP genel başkan yardımcısı vekil Feti Yıldız’ın hazırladığı taslakta, infaz sürelerinin eşitlenmesi ve 5 yıl denetimli serbestlik uygulaması yer alıyor.

Fakat iktidarın Ak Parti kanadı, bu iki adıma sıcak bakmıyor. Şu sıralar, hem Erdoğan ve Bahçeli arasındaki görüşme trafiği hem de iki partinin adalet alanındaki kurmaylarının değerlendirmeleri sürüyor.

Bu noktada, 5 yıl denetimli serbestlik uygulamasının bir defaya mahsus olması ve suçun işlendiği tarihe ilişkin bir sınırlama getirilmesi, görüşülen alternatifler arasında. Yeni düzenlemeden faydalanmak için bir tarih sınırı belirlendiğinde, haliyle İmamoğlu operasyonundan yargılananlar, kapsam dışında kalacaklar. Öte yandan Gezi tutukluları ise faydalanacak.

Ankara cephesinden ulaştığımız bilgilere göre Devlet Bahçeli, Ekrem İmamoğlu’nun tutuksuz yargılanmasını istiyor ve suçu kesinleştiği takdirde tutuklanması gerektiğinin altını çiziyor. Ak Parti ise bu kanıda değil. Tabii dosyaya ilişkin yeni kanıtların varlığı ve telefon incelemesinin sonuçları da verilecek kararda belirleyici olacaktır.

İmamoğlu’nun tutuksuz yargılanması açısından bir gelişme olmasa da Bahçeli, adli ve siyasi mahpusların infazlarının eşitliği, denetimli serbestlik sürelerinin uzatılması ve bu düzenlemenin bayramdan önce yürürlüğe girmesi konusunda ısrarcı. Hatta aldığımız duyumlara göre MHP, Bahçeli’nin istekleri gerçekleşene kadar grup toplantısı yapmama kararında.

DEM Parti ise Devlet Bahçeli ile aynı kanaatte. Pervin Buldan’ın son İmralı ziyaretinde de infaz düzenlemesi konuşuldu. Öcalan’ın, PKK’nin kendini feshetmesi üzerine bu adımın acilen atılması gerektiğini düşündüğü ve talep ettiği, aldığımız bilgiler arasında.

Yine İmralı ziyareti sonrası Dem Parti, meclisteki siyasi partilerle görüşmelere başladı. Nefret söyleminin ve ırkçı tavırların dozajını her geçen gün artıran İyi Parti ise bu görüşme trafiğinde yer almayacak.

Meclis komisyonu anlaşmazlığı

Benzer görüş ayrılıkları, Bahçeli’nin çağrısını geçtiğimiz günlerde yaptığı meclis komisyonları açısından da geçerli.

Bahçeli, MHP, Öcalan ve DEM Parti, meclisin bir an önce devreye girmesi ve komisyonların oluşturularak demokratik adımların atılması gerektiğini söylerken, Ak Parti yetkilileri, PKK’nin silahları bıraktığına dair kesin kanıt istediklerini belirtiyorlar.

Yetkililer, silah bırakma sürecini yakından takip eden Milli İstihbarat Teşkilatı’nın hazırlayacağı rapora göre hareket edeceklerinin de altını çiziyorlar.

Silahlar bırakıldı mı?

Öte yandan Irak cephesinden gelen bilgilere göre PKK, silahlarını Irak hükümetine teslim etmeye başladı. Silah tesliminin hayata geçmesinde, Öcalan’ın net müdahalelerinin etkili olduğu ve PKK yöneticilerinin bu talimatları eksiksiz uyguladığı, aldığımız duyumlar arasında.

Ak Parti’nin beklediği MİT raporu, bu hafta içi hazırlandığı takdirde ve aldığımız duyumlar da doğruysa, önümüzdeki hafta meclis komisyonları hakkında bir açıklama yapılacak ve infaz düzenlemesi de realize edilecektir, diyebiliriz.

Elbette silah bırakma mevzusuna ilişkin bir noktanın altını çizelim. PKK’nin kendini feshetmesi ve silah bırakmasında asıl önemli nokta; Kürt hareketi için artık Türkiye’nin bir hedef olmayacağı vurgusudur. Zira Türkiye’yi hedef alan örgütlenmenin, yani PKK’nin varlığının son bulması, bu gerçekliğin ilanıdır.

Şüphesi olanlar için belirtmek gerek ki Öcalan’ın örgüt yöneticilerine “Türkiye’nin kabul etmeyeceği hiçbir talep getirmeyecek ve ısrarcı olmayacağız.”, SDG’ye ise “Suriye yönetimine tabi olun.” talimatları verdiği, örgüt yöneticileriyle SDG’nin de bu talimatları uyguladığı, kaynaklardan gelen bilgiler arasında.

Kısaca Irak, İran ve Suriye’deki Kürt hareketinin silahlı veya silahsız olmasının, Türkiye’deki barış sürecine ilişkin bir koşul haline getirilmesinin veya PKK, Irak hükümetine kaç silah teslim etti sayımının manasız olduğunu düşünenlerdenim. Umarız ki bu hususlar, devlet tarafından barış sürecine ilişkin atılacak demokratik adımları veya kapıdaki infaz düzenlemesini ertelemek için gerekçe yapılmaz.

Ak Parti, MHP, DEM Parti ittifakı mı geliyor?

Başlık iddialı gelebilir lakin süreç, üçlü ittifaka doğru ilerliyor. Yukarıda belirtiğimiz konularda anlaşmalar elbette sağlanacaktır ve bu denli emek harcanan barış süreci, parçadaki çelişkilere kurban edilmeyecek kadar değerlidir.

Yorum yapmak gerekirse; demokratik adımlar, meclis komisyonları ve yeni anayasa çalışmaları çerçevesinde, DEM Parti’nin Türkiye partisi olma vizyonunun öne çıkması ve partinin bu vizyonla yeni bir yapılanmaya gitmesi, hiç de şaşırtıcı olmaz.

Üçlü bir ittifak kurulduğu takdirde, DEM Parti içerisinde bulunan barış emekçisi siyasetçileri, hatta belki Selahattin Demirtaş’ı, daha önce de belirttiğim gibi, etkili pozisyonlarda, belki bakan olarak dahi görebiliriz. Neden olmasın? Yeter ki taraflar küçük hesaplara tenezzül etmesin, karşısındakini ezmeye değil, ortak müştereklere odaklanıp büyük düşünerek, halklar için gerekli adımları atsın ve elini taşın altına koysun. Gerisi zaten çorap söküğü gibi gelecektir, düşüncesindeyim.

Suriye’de yeni dönem, beş özerk bölge

Trump’ın Orta Doğu turu kapsamında Riyad’da Şara’yla gerçekleştirdiği görüşme sonrası, Suriye’ye yönelik ABD yaptırımlarını kaldırmasına geçen hafta değinmiştik. Ardından Avrupa Birliği’nden de benzer bir açıklama geldi ve Avrupa Birliği de Suriye’ye yönelik yaptırımlarını kaldırdı.

10 Mart mutabakatına uymayarak Arap milliyetçisi bir anayasayla kabine oluşturan Şara ve kurmayları ise ABD’nin talep ettiği, İsrail ve Türkiye’nin de onay verdiği yeni bir yönetim planını üzerinde çalıştıklarını açıkladılar.

Orta Doğu ve Suriye yayın organlarınca açıklanan yeni yönetim planına göre; Suriye beş ayrı idarî bölgeden oluşacak ve bu bölgeler valilik sistemiyle yönetilerek merkezî yönetime de bağlı olacaklar. Daha önce de belirttiğimiz gibi beş bölgenin emniyet ve polis teşkilatları, valilikler tarafından oluşturulacak. Bölgelerin yönetim planı için idarî özerklik tanımı doğru olacaktır.

Tabii bu bölgelerin; Suriye’nin etnik ve kültürel yapısıyla halkları göz önüne alınarak oluşturulduğu, Kürtlerin, Türkmenlerin, Arap Alevilerin, Dürzilerin ve Sünni Arapların yaşadıkları şehirlere göre belirlendiği görülüyor.

Suriye basın organlarına göre beş bölge, şu şekilde sıralanmakta:

* Merkez Bölgesi: Humus, Hama

* Güney Bölgesi: Şam, Dera, Süveyda, Kuneytra

* Doğu Bölgesi: Haseke, Rakka, Deyrizor

* Kuzey Bölgesi: Halep, İdlib

* Kıyı Bölgesi: Lazkiye, Tartus

Merkezî devlet yapısını güçlendirmek isteyen Suriye yönetimi, yeni atamalar ve kurumlaşmalar üzerinde de çalışıyor. Aynı zamanda merkezî ordunun oluşumu ve askerî güç açısından yeni yapılanmalara gidileceği, hareketli ve operasyonel ekiplerin oluşturulacağı ve bu ekiplerin bölgelerarası asayişle denetim görevlerini üstleneceği, yine Suriye yönetiminin duyurduğu başlıklar arasında.

Trump-Şara görüşmesinden çıkan sonuçlardan biri, Rojava’da bulunan ve DEAŞ’lıların tutulduğu cezaevleriyle kampların da Suriye merkezî yönetimi tarafından denetlenmesiydi. Suriye yönetiminin yeni yapılanma planlarında, bu kapsamda düzenlemeler de yer alıyor.

Şara tarafından duyurulan bu gelişmelerle birlikte, ABD Dışişleri Bakanlığının buram buram “Sözümüzü dinlemezseniz iç savaş çıkartırız”  şeklindeki tehdit kokan açıklamaları da hükmünü yitirmiş oldu diyebiliriz.

Söz konusu beş özerk bölgeden oluşacak yeni dönemde; Rojava’nın da içinde bulunduğu Doğu Bölgesi’nin emniyet güçleri, SDG tarafından belirlenecek ve SDG, Suriye yönetiminin bir parçası konumuyla Doğu Bölgesi valiliği ve emniyetinden sorumlu olacak. SDG’ye bağlı diğer silahlı güçlerse merkezî Suriye ordusunun içinde yer alacak. Tam bu noktada, yukarıda belirttiğimiz silah bırakma meselesinin, gereğinden fazla büyütülmesi, anlamını bir kez daha yitiriyor.

Türkiye’nin desteklediği Şara yönetiminin meşru bir parçası olarak SDG, hem Doğu Bölgesi emniyetinde hem de Suriye merkezî ordusunun içinde silahlı şekilde yer alırken, silah sayımı yapmaktan çok SDG ve YPG’nin, Türkiye’nin terör listesinden çıkarılması, önümüzdeki süreçte atılacak adımlar açısından daha mantıklı olacaktır.

Barış Süreci: Bahçeli İstiyor, Ak Parti Bekliyor - Platform 24


Editör: N. Cingirt
Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.