Genelkurmay Başkanı'nın Şam ziyareti ne anlama geliyor?
Genelkurmay Başkanı'nın Şam ziyareti ne anlama geliyor?
7.12.202522:42
Haber Merkezi
27

Merkezi Şam yönetiminin, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile 10 Mart’ta imzaladığı 8 maddelik anlaşma hükümlerine ilişkin sürenin dolmasına az bir zaman kala SDG’nin üç tümen ve iki tugaylık blok halinde orduya katılma sözünden dönüp görüşmelerden çekilmesi sahada etkisini gösterdi. Suriye ordusu tarafından SDG’nin kontrolündeki bölgelere ağır silah desteğinde sevkiyat hız kazanırken, sahadan Türkiye’nin verdiği silah ve ekipmanlarla askerî harekât mesajları verildi. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Selçuk Bayraktaroğlu’nun Şam'ı ziyaret etmesi, SDG’ye gözdağı olarak algılandı.

Suriye’nin geçici Cumhurbaşkanı Ahmed el-Şara ile Suriye Demokratik Güçler (SDG) Genel Komutanı Mazlum Abdi arasında ekim ayı başlarında gerçekleştirilen son görüşme turunun ardından iki taraf arasındaki müzakerelerde gözle görülür bir artış yaşandı. Güvenlik ve askeri komiteler arasında görüşmeler kapsamında SDG'nin üç tümeni Suriye ordusuna entegre etmesinin yanı sıra birçok konuda sözlü anlaşmalar yapıldı. Ancak sözlü anlaşmalar bir türlü yazıya dökülüp imzalanmadı.

Ankara’yı rahatsız eden gelişme

Cumhurbaşkanı Şara'nın ABD ziyareti, Washington, Ankara ve Şam arasında dışişleri bakanları düzeyinde yapılan üçlü görüşmeler kapsamında ABD'nin Suriye Temsilcisi Tom Barrack'ın çözüme yönelik açıklamaları, Şam ile SDG arasında anlaşmanın kapısını aralamasına rağmen sonuca ulaşılamadı. Son olarak SDG Güvenlik ve Askeri Heyet Başkanı Sipan Hamo'nun Şam'a yaptığı ziyarette de ilerleme kaydedilemedi.

SDG'nin entegrasyon kapsamında askeri güçleri dağıtması, silahları merkezi orduya teslim edip bireysel olarak orduya entegre olması talebine karşı muhalefetini son ana kadar sürdürmesinin özellikle Ankara’yı rahatsız ettiği öne sürüldü.

Silahları teslim etmeyi “kırmızı çizgi” olarak gören ve bu düşüncesini Şam’a açık bir dille aktaran SDG’ye karşı kısa süre önce sınırlı saldırılarla mesajlar verildi. Tabka, Halep, Rakka ve Deyrizor bölgesinde, merkezi ordu güçleri ile SDG arasında yaşanan çatışmalar ABD'nin müdahalesi ile son buldu.

Trump ve Şara, Beyaz Saray'da / 14 Kasım

Ankara baskısı mı?

Bölgedeki kaynaklar, Şam’ın Kuzeydoğu Suriye yönetimi ile görüşmelerden geri çekilmesinin nedenini Ankara’nın baskısı olarak gösterdi. Gerekçe, “Türkiye, SDG'yi blok halinde Suriye ordusuna entegre etmeyi ısrarla reddediyor" iddiası ile açıklandı Buna karşılık, müzakerelere yakın bir hükümet kaynağı, "SDG'nin tüm askeri ve güvenlik yapılarını ve güçlerini korumak ve Savunma Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı'na resmen entegre olmak istediğini, ancak bunun imkânsız olduğunu" öne sürdü. Kaynak, şöyle devam etti:

"İdlib ve Kuzey Suriye'de var olan gerçeklik, Esad rejiminin devrilmesi ile sona erdi ve artık herkes Suriye devletini temsil eden hükümet kurumlarına tabi ve SDG kontrolündeki bölgelerde başarılması gereken de bu. Bölgeyi devlet egemenliğine geri döndürmek ve ülkenin birliği ve tüm topraklarında istikrarın yeniden sağlanması için gerekli koşulları yaratmak amacıyla askeri bir çözüme doğru gidebilir. Şam, komşularının güvenliğine zarar vermeme sözü verdiği için Türkiye'nin ulusal güvenliğini önemsiyor. PKK lideri Abdullah Öcalan'ın, SDG'ye baskı yaparak 10 Mart mutabakatı hükümlerini tam olarak uygulanmasını sağlayacak olumlu bir duruş sergilemesi bekleniyor.”

Trump'ın destek açıklaması ve İsrail'i dizginlemesi

Cumhurbaşkanı Şara’nın, ABD Başkanı Donald Trump’la görüşmesinde beklediği desteği alması ve sonrasında Suriye elçisi Tom Barrack aracılığıyla, "Sen büyük bir lider olacaksın ve ABD sana yardım edecek" mesajı göndermesi, Kuzeydoğu Suriye’ye yönelik mesajlarda etkili oldu. Başta Şara olmak üzere Şam yönetiminde dil değişikliği dikkat çekti.

İsrail’de yayın yapan Kanal 12 TV’nin haberine göre ABD, Suriye'deki eylemler konusunda İsrail'i uyardı. Bir ABD yetkilisi, uyarının gerekçelerini, “İsrail'in Suriye'deki eylemlerinin, her iki tarafı da bir güvenlik anlaşmasına doğru itme çabalarımızı baltaladığına inanıyoruz. Başbakan Netanyahu'dan, yeni Suriye hükümetinin İsrail'e karşı düşmanca bir tutum sergilemesini önlemek için operasyonları durdurmasını talep ettik. Suriye, İsrail ile çatışma arayışında değil” sözleri ile aktardı.

Şam’dan söylem değişikliği

ABD’nin Şam’a yönelik bakış açısını giderek değiştirmesi, merkezi yönetimini SDG’ye karşı harekete geçirdi ve art arda uyarıcı açıklamalar geldi. Suriye Enformasyon Bakanı Hamza Mustafa’nın SDG’nin taleplerini, “Federalizm ve siyasî adem-i merkeziyetçilik dönemi bitmiştir; SDG’nin Mart anlaşmasını uygulamaktan başka bir seçeneği yoktur ancak taahhütlerini yerine getirmemektedir. SDG büyük bir hata yaptı; lideri Mazlum Abdi durumu yanlış okuyor ve tarihî fırsatları kaçırıyor" sözleri ile reddetmesi dikkat çekti.

“En iyi işleyen şey hayırsever monarşidir”

ABD’nin Şam yönetimine desteğini Doha Forumu’nda bir adım daha ileri taşıyan ABD Özel Temsilcisi Barrack, “acil demokrasi” talebinden vazgeçilmesini istedi. Barrack, açıklamasında şu görüşleri dile getirdi:

“Her şeyden önce Suriye'nin, Batı'nın beklentileri dayatılmadan veya belirli bir zaman dilimi içinde demokrasi talep edilmeden kendi yolunu belirlemesine izin verilmelidir. Biz kendimiz asla gerçekten bir demokrasiye sahip olmadık ve şu anda da bir demokrasi görmüyorum. İsrail bir demokrasi olduğunu iddia edebilir, ancak bu bölgede ister insanlar beğensin ister beğenmesin, tarihsel olarak en iyi işleyen şey hayırsever bir monarşidir.”

Cephelerden görüntüler

ABD’nin İsrail’i, Şam yönetimine karşı dizginlemeye çalışması ile Ankara’nın SDG’yi karşılıksız Suriye ordusuna entegre etme girişimlerini arttırmasının aynı zaman dilimi içinde gerçekleşmesi de dikkat çekti. Suriye merkezi yönetimi ile SDG arasında 10 Mart'ta varılan anlaşmanın uygulanması için son tarih hızla yaklaşırken, her iki taraftaki cephelerde tatbikatlar eşliğinde ağır silah destekli görüntüler verilmeye başlandı.

Şam yönetiminin denetimindeki bölgelerde medya aracılığıyla SDG'ye karşı harekete geçilmesi örgütlenirken sosyal medya hesapları, SDG'ye en karşıt üç tugay komutanı olan Muhammed el-Cesim (Ebu Amşa), Ebu Hatem Şakra ve Seyf Bulad da dahil olmak üzere Savunma Bakanlığı güçlerindeki komutanların, Savunma Bakanlığı komutanı Fehim İsa ile birlikte SDG konuşlanma alanlarını gösteren bir haritayı incelerken çekilmiş fotoğraflarına yer verilmesi dikkat çekti.  

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Selçuk Bayraktaroğlu, Şam'da Şara'yla görüştü / 6 Aralık

Suriye ordusunun 62. Tümeni’ni komuta eden Ebu Amşe’nin, Savunma Bakanlığı tarafından düzenlenen Suriye Devrimi Askeri Sergisi'nde ise SDG’nin kontrolündeki bölgeleri işaret ederek, "Cezire'de (bölgede) korku yok, işlerimiz iyi olacak inşallah" sözleri ile tehdit imasında bulunması dikkat çeken ikinci ayrıntı oldu.

Bu tür paylaşımların, SDG'ye karşı operasyon başlatması için “Ankara’dan yeşil ışık alındığı” iddialarını gündeme getirdi. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Selçuk Bayraktaroğlu’nun resmî davet kapsamında komuta heyetiyle birlikte Şam’a gitmesi ve Cumhurbaşkanı Ahmed Eş-Şara ile görüşmesi de önemli bir ayrıntı olarak öne çıktı.

Türkiye’nin silahları ile görüntü

Suriye ordusunu modernize etme kapsamında Ankara tarafından Şam yönetimine askeri ve silah desteği sahada görücüye çıktı. Bölgedeki kaynakların bildirdiğine göre, Türkiye tarafından verilen silah, cephane ve ekipmanlarla Suriye ordu güçleri, olası çatışmalara karşı TSK askeri uzmanları eşliğinde bir süredir eğitim görüyor. Eğitimler, tatbikatlar eşliğinde sürüyor. Ankara tarafından yeni Suriye ordusuna verilen İHA savar silahının tatbikat kapsamında görücüye çıkarılması dikkat çeken ayrıntılardan biri oldu.

Bu arada SDG’nin de güçlerinin olası saldırılara hazırlamak için Halep, Deyrizor ve Haseke kırsalında bir süreden beri kapsamlı askeri tatbikatlar yapıyor. Tatbikatların bir bölümünün ABD askeri ile ortak yapımı dikkat çekiyor.

Olası çatışmanın Şam ile SDG arasındaki ilişkinin hassasiyetinden değil, aynı zamanda SDG'nin kontrol ettiği bölgelerin doğasından da kaynaklandığı belirtiliyor. Şam yönetimine göre bu bölgeler, coğrafi ve ekonomik açıdan önemli ağırlığa sahip. Anlaşmanın uygulanmaması durumunda Suriye'nin genel istikrarının olumsuz etkileyeceğine inanılıyor.

Olası çatışma senaryosu

Olası çatışma sürecine yönelik Arap Suriye Araştırmaları Merkezi'nin çalışmasına yer veren Suriye TV, askeri çözümün en tehlikeli çözüm olduğu, diplomatik çabaların sonuç vermemesi halinde iki taraf arasında büyük çaplı bir askeri çatışma yaşanabileceğine dikkat çekti. Saha verilerinin tehlikeli bir tırmanış olasılığını gösterdiği ifade edilen haberde, olası çatışmanın başlaması ve sonrasına ilişkin şu ifadelere yer verildi:

“Çalışmada Suriye ordusu ile Türkiye arasında SDG kontrolündeki bölgelere yönelik ortak bir askeri harekâta tanık olabileceğimiz, harekâtın öncelikle Türk hava kuvvetlerinin komuta merkezleri ve stratejik depolara yoğun hava saldırılarıyla başlayacağı, ardından Suriye güçlerinin çok eksenli bir kara saldırısıyla devam edeceği belirtildi.”

“ABD’nin desteğini almaya daha yakın görünüyorlar”

Çalışmada, SDG'nin saha tecrübesi ve savunma kabiliyeti olmasına rağmen, güç dengesi (hava ve lojistik) ve yerel toplumun konumunun açıkça Suriye hükümetinin lehine olduğu, bu nedenle tam kapsamlı bir çatışma durumunda SDG'nin geniş coğrafi alanları kaybetmesinin mümkün olduğu belirtiliyor. Suriye TV’ye açıklama yapan Siyasi araştırmacı Bassam el-Süleyman, Şam'ın askeri kapasitesine rağmen sorunu güç kullanarak çözmek için aceleci görünmediğini söyledi. Bessam görüşünü şöyle ifade etti:

“Suriye hükümeti tüm sorunlarını bir yılda çözmeye meyilli değil. Askeri bir çözüm onlar için zor değil, ancak meseleyi siyasi olarak bitirmeye ve ABD'nin tam desteğini almaya daha yakın görünüyor; bu da nihai bir çözüme ulaşmayı kolaylaştıracaktır."

“Çatışma bölgesel ve uluslararası bağlantılarla bağlı”

El Süleyman, Şam'ın yakın gelecekte yeni bir çatışmaya çekilmek istemediğini, hükümetin istenmeyen çatışmalara sürüklendiği kıyı bölgesi ve Süveyda'da yaşananlara atıfta bulunarak ekledi. SDG ile herhangi bir çatışmanın bölgesel ve uluslararası bağlamlarla bağlantılı olduğunu, bu nedenle savaşa girme kararının hızlı veya tek taraflı olarak alınamayacağını belirtti.

Şam-Ankara-Washington arasında hareketlilik beklentisi

Bu değerlendirme, Cumhurbaşkanı Ahmed el-Şara'nın, SDG meselesinde hâlâ siyasi yolu önceliklendirdiğine inanan uluslararası ilişkiler araştırmacısı Mahmud Alluş'un görüşüyle örtüştü. Siyasi çözüm fırsatlarının hâlâ mevcut olduğunu ve bu sürenin dolmasının siyasi çözüm seçeneğinin sonu anlamına gelmediğini belirten Alluş, önümüzdeki dönemde Şam-Ankara-Washington hattında siyasi ve diplomatik hareketliliğin olabileceğini, birleşme anlaşmasının kısa vadede hayata geçirilmesi için net bir mekanizma oluşturulması hedeflendiğini söyledi.

Alluş, “Böyle bir mekanizmaya ulaşılması halinde, Şam ve Ankara sürenin dolmasına göz yumacak, hatta kısa bir süre uzatımı bile verebilir. Ancak bu mümkün olmazsa, SDG meselesinin tırmanması muhtemeldir" diye konuştu.

Alternatif seçenekler

Şam, Esad yönetiminin devrilmesinden bu yana kurmaya çalıştığı istikrar ve toparlanma yolunu tehdit edebilecek büyük çaplı bir askeri çatışmaya doğru kaymaktan kaçınmaya istekli göründüğü belirtiliyor. Bu nedenle gözlemciler, Suriye hükümetinin, gerginliği tırmandırmaya başvurmadan süreci yönetmesine olanak tanıyacak bir dizi kısmi ve alternatif seçeneğe yönelmesini bekliyor. Araştırmacı Amir El-Abdullah, bu seçeneklere ilişkin olarak şunları söyledi:

“Tom Barrack’ın Şam ile SDG arasındaki müzakereleri yönetmede oynadığı rolün devam etmesi, anlaşmanın birkaç ay daha uzatılmasını en olası ihtimal haline getiriyor ve bu da her iki tarafın da gerçekçi uygulama adımları düzenlemesine olanak tanıyor.”

El-Abdullah, uluslararası koalisyon güçlerinin konuşlanmadığı Doğu Rakka ve Doğu Halep gibi eksenlerde sınırlı askeri baskıya dayalı ikinci bir senaryo öneriyor. Bu senaryoda amaç, SDG'nin büyük çaplı bir çatışmaya girmeden temel taahhütlerinin bir kısmını uygulamaya başlamasını sağlamak.

El-Abdullah'a göre üçüncü senaryo, SDG'nin Deyr ez-Zor ve Rakka gibi yerel halkla tekrar tekrar gerginliklerin yaşandığı Arap nüfusun çoğunlukta olduğu bölgelerden çekilmesi ve bunun karşılığında Haseke vilayetinin kontrolünün sürdürülmesi ve yönetim biçimine ilişkin müzakerelerin daha sonraki bir aşamaya ertelenmesi olasılığı.

“SDG’ye henüz baskı işareti yok”

Kürt meseleleri araştırmacısı Ali Tami ise bu seçeneklerden herhangi birinin uygulanmasının, ABD'nin SDG üzerindeki baskısının boyutuna bağlı kalacağını belirtiyor. Tami, ABD'nin Şam'a yönelik geniş açılımına ve Cumhurbaşkanı Ahmed el-Şara ile ABD Başkanı Trump arasındaki gelişen ilişkiye rağmen, Trump yönetiminin SDG'yi askeri ve siyasi yapısını dağıtmaya zorlamak için gerçek bir baskı uyguladığına dair henüz net bir işaret olmadığını dikkat çekiyor.

Tami, ABD yönetiminin kendi içinde, özellikle de güvenlik ve askeri kurumlardaki görüş ayrılıklarının, SDG'yi hâlâ IŞİD'e karşı önemli bir ortak olarak gördüğünü, bu nedenle Washington'un bu konuda yavaş hareket ederek SDG'ye manevra alanı bırakarak zaman kazandığını belirtiyor.


Editör: N. Cingirt
Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.