İrlandalı Marksist düşünür John Holloway, Kürt mücadelesinin küresel ölçekteki önemini ve DEM Parti’nin uluslararası konferansına dair izlenimlerini bianet’e değerlendirdi.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin (DEM Parti) İstanbul’daki Cem Karaca Kültür Merkezi’nde düzenlediği ve iki gün süren Uluslararası Barış ve Demokratik Toplum Konferansı bugün sona erdi.
Konferansa dünyanın farklı ülkelerinden siyasetçiler, hukukçular, akademisyenler, düşünürler ve müzakere süreçlerinde rol oynayan aktörler katıldı.
Konferansın ikinci gününde öne çıkan en dikkat çekici konuşmalardan biri, İrlandalı Marksist düşünür John Holloway’in konuşmasıydı. Holloway, konuşmasının ardından salondakiler tarafından uzun süre alkışlandı.
Düşünür, Kürtlerin mücadelesini “karanlıkta parlayan bir ışık” olarak nitelendirerek, dünyada buna benzer bir diğer deneyimin Zapatista hareketi olduğunu vurguladı.
“Heyecan verici bir dönem”
Holloway, konferansta bulunmanın kendisi için nasıl bir anlam taşıdığını ise bianet’e şu sözlerle anlattı:
“Açıkçası, olup biteni anlamaya ve öğrenmeye çalışmak benim için çok ilginç. Aynı zamanda heyecan verici bir dönem, çünkü Kürt hareketi açısından büyük bir değişim anı olduğu ortada. Dışarıda pek çok insanın sorduğu temel soru şu: Bu süreç Kürt hareketinin bir şeylerden vazgeçtiği anlamına mı geliyor? Bu, mevcut siyasal gerçekliğin bir tür kabullenilmesi mi? Benim de anlamaya çalıştığım şey bu.
“Bence hayır. Çünkü anladığım kadarıyla hareket, köklü toplumsal dönüşümün önemine hâlâ çok net bir şekilde inanıyor. Ama müzakere süreçlerinde bu netlik çok kolay bulanıklaşabiliyor. Dolayısıyla bu dönem hem çok kritik hem de çok yoğun duygular barındıran bir eşik.”
“Öcalan’ın yaptığı şey, yepyeni ihtimaller açmak”
Abdullah Öcalan’ın İmralı Cezaevi’nden gönderdiği mesajı ve Marksizm’e dair yaptığı değerlendirmeleri sorduğumuz düşünür, bu soruyu ise şöyle yanıtladı:
“Öcalan’ın Marx hakkında söylediklerine tamamen katılmıyorum. Çünkü eleştirdiği şey aslında Marx’ın eski ve dar bir yorumlanış biçimi. Bana göre yapılması gereken, Marx’ı bir kenara bırakmak değil; tam tersine, onu yeniden düşünmek ve o eski anlayışı dönüştürmek.
“Marx ile Marksizm arasında bir ayrım olması gerektiği fikrine ise kesinlikle katılıyorum. Eski Marksist geleneğe yönelik eleştirilerinin çoğunu ben de paylaşıyorum. Ve Öcalan’ı fazlasıyla destekliyorum, çünkü bence yaptığı şey, yepyeni ihtimaller açmak. Devrimin ne olduğu ve nasıl mümkün olabileceği üzerine yeniden düşünmenin yollarını açıyor.
“Aşağıdan gelen mücadelelerin komünal geleneğinin yeniden hatırlanması”
“Onun çok önemli bir düşünür olduğunu düşünüyorum. Öcalan’ın kavramsal önerileri aslında tüm dünya için yeni. Bu nedenle onun yaklaşımını, geçmişin ötesine geçen yeni bir düşünsel yenilenme olarak okumak gerekir. Benim için Öcalan’ın düşüncesinde çok temel ve çok önemli bir şey var: Aşağıdan gelen mücadelelerin komünal geleneğinin yeniden hatırlanması. Dünkü mektubunda da tam olarak bundan bahsediyor, değil mi? Aslında kastettiği şey, insan topluluklarının çok uzun tarihini komünal yaşam ile buna karşı duran hiyerarşik yapılar arasındaki bir mücadele olarak okumak. Bu çerçevenin önemli olduğunu düşünüyorum.
“Ama ben tarihe yalnızca bu kadar geniş ve soyut bir zaman ölçeğinden bakmanın yeterli olmadığını düşünüyorum. Değişim ihtimallerini görebilmek için kapitalizmin kendine özgü bir tahakküm biçimi olarak nasıl işlediğine odaklanmak da şart. Yine de komünizmin, komünalizmin ya da ‘komünalleşme’ fikrinin aşağıdan gelen bir hareket olarak yeniden sahiplenilmesi bence çok çok önemli. Sanırım Öcalan’ın düşüncesiyle ilgili beni asıl heyecanlandıran şey de tam olarak bu.”
“Okyanuslar ve karalar üzerinden İstanbul’a geldim”
Holloway’in konferanstaki konuşmasının tam metni ise şöyle:
“Buraya sizlerle birlikte olmak için 11 bin kilometre yol kat ederek geldim. Peki, neden? Çünkü burada, karanlıkta parlayan bir ışık çekti beni. Öcalan ve Kürt Özgürlük Hareketi’nin ışığı. Dünyanın karanlığında ve karanlığa karşı parlayan bir ışık. Bu zalim dünyada, Türkiye bir adamı 20 yıldan fazladır tecritte tutuyor. Sadece kendini ve hayatını özgürlük mücadelesine adadığı için. Türkiye, Öcalan’ı hapiste tuttuğu her gün uluslararası bir ayıp işliyor. Bu dünya çok zalim ve karanlık bir yer. Bu yüzden karanlıkta parlayan, paranın zıt yönünde giden ışıkları görmek çok önemli benim için. Gökyüzünde iki ışık var benim için: Biri, Kürt Özgürlük Hareketi diğeri de Meksika’daki Zapatista hareketi. Hepimiz karanlıkta bir ışık yaratmaya çalışıyoruz.
“Hem Kürt hareketi hem de Zapatistalar komünleşmeyi kendi pratiklerinde yüksek düzeyde geliştirdiler. Bu hareketlerin ikinci özelliği ise devlet karşıtı olmaları. Herhangi bir devlet en geniş biçimde ırkçıdır, vatandaşları arasında ayrımcılık yapmaya dayalıdır. Devlet bir şiddet örgütlenmesidir; ancak komün değildir. Devlet bir örgüt biçimi olarak savaşlara, komün ise barışa yol açar. Öcalan kadınların köleliğinin dünyadaki en eski kölelik olduğunu söylerken haklıydı. Dördüncüsü, bu ışıklar ekokırıma karşıdır. Bu noktada doğa ile uyumlu bir ilişki kurmak zorundayız. Beşincisi, milliyetçilik karşıtı olmalarıdır. Zapatistalar ulusal kurtuluş mücadelesini çok uzun zaman önce terk ettiler. Öcalan da oldukça güzel bir şekilde Özgürlük Sosyolojisi kitabında bu reddiyeyi ifade ederek kimlikçi politikaların terk edilmesi gerektiğini söyler.
“Türkiye Devleti ile bu zorlu, detaylı ve önemli müzakerelerinizde –ki bunu destekliyorum– temenni ediyorum ki radikalliğinizi yitirmeyin, ne kadar özel olduğunuzu unutmayın. Bizler için Meksika’da, Latin Amerika’da Kürt hareketi çok özel bir hareket; özel bir ışık, aydınlık saçan özel bir hareket. İnsanlık onurunun ışığı karanlık dünyaya karşı saçılıyor. Lütfen bunu unutmayın. Dünya halklarının sizlere baktığını ve sizlerde umut aradığını sakın unutmayın. Bunun için okyanuslar ve karalar üzerinden İstanbul’a geldim. Size, Öcalan ve Kürt Özgürlük Hareketi’ne, barış süreci için sonsuz desteğimi belirtmek için geldim.”
Çeviri: DEM Parti Basın Bürosu.
John Holloway hakkında
1947 doğumlu İrlandalı Marksist düşünür ve eleştirel teori uzmanı.
Edinburgh Üniversitesi’nde siyaset bilimi eğitimi aldıktan sonra Zapatista hareketiyle yakın bir ilişki içinde olmak için Meksika’ya yerleşti ve uzun yıllar Puebla Özerk Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak çalıştı. Akademik üretimi büyük ölçüde Marksist teori, devlet eleştirisi ve toplumsal hareketler üzerinde yoğunlaşır.
Düşünür, özellikle “iktidarı ele geçirmeden dünyayı değiştirmek” fikriyle tanınır; devrimin devlet aygıtını ele geçirmekle değil, insanların gündelik yaşamda kapitalist ilişkilere karşı açtıkları çatlaklarla mümkün olabileceğini savunur. Change the World Without Taking Power ve Crack Capitalism gibi kitaplarında, değişimin tabandan, kolektif pratikler ve yaratıcı direniş biçimleriyle geliştiğini vurgular.
Latin Amerika’daki toplumsal mücadelelerle yakın ilişki içinde olan Holloway, Zapatista hareketi gibi devletsiz örgütlenmelerden ilham alan, geleneksel solun paradigmasını sorgulayan ve özgürleşmeyi merkezine alan bir düşünsel hattın temsilcilerindendir. (TY)
“Öcalan’ın Marx ile Marksizm arasında bir ayrım olması gerektiği fikrine kesinlikle katılıyorum”
Editör: N. Cingirt






























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.