
Kocaeli’de yaşayan ve Marmara Yerel Haber gazetesinde makaleleri yayınlanan TBKP ve BDP’in eski il başkanı Mehmet Alçınkaya, Mavi Kocaeli gazetesine yaşanılan süreçle ilgili röportaj yaptı.
Türkiye siyasetinin gündeminin ilk sırasında çözüm sürecine yönelik yasal düzenlemeler yapması beklenen TBMM komisyonunun toplantıları var.
Kocaeli’de yaşayan ve Marmara Yerel Haber gazetesinde makaleleri yayınlanan TBKP ve BDP’in eski il başkanı Mehmet Alçınkaya, Mavi Kocaeli gazetesine yaşanılan süreçle ilgili röportaj yaptı.
Mehmet Alçınkaya çözüm sürecinin başarıya ulaşmasının sadece Kürt halkının beklentisi olmadığını, barışın sağlanması halinde Türkiye’deki herkesin kazanacağını belirterek, “TBMM bu sürecin başarısı için gereken bütün yasal düzenlemeleri cesaretle yapmalıdır” dedi.
TORUNU İLE BİRLİKTE
Eski BDP eski il başkanı Mehmet Alçınkaya, “Terör örgütünü övmek ve örgüte eleman kazandırmak suçlamasıyla 5 yıl 1 ay cezaevinde yattı. 7 ay önce tahliye olan Alçınkaya, şimdilerde 4 yaşındaki torunu Ronahi Sultan Akçukur ile özlem giderirken, bir yandan da çözüm sürecinin başarısı için çaba harcıyor.
İŞTE O RÖPORTAJIN TAMMAMI
Barış İçin El Ele: Halkların, Kadınların ve Gençlerin Önünü Açan Bir Yol Mümkün mü?
GİRİŞ
Toplum olarak yıllardır süregelen bir çatışma ortamında yaşıyoruz. Bu durum sadece belli bölgeleri değil, hepimizi etkiliyor. Ancak barışın, birlikte yaşamanın, eşitlik ve özgürlüğün kapısını aralayacak umut verici çağrılar, cesaretli adımlar ve halktan yükselen sesler var. Yerel halktan kadınlara, gençlerden emekçilere kadar herkesin sesi artık daha çok duyulmak istiyor. Bu röportaj, Kürt sorununun barışçıl çözümünden demokratik toplumun inşasına, kadınların, gençlerin ve ezilenlerin sürece nasıl katkı sunabileceğine kadar pek çok konuya açıklık getiriyor. Aynı zamanda, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) barış sürecinde aktif rol alması ve sürecin yasal güvenceye kavuşturulması ihtiyacını da vurguluyor.
Unutmamak gerekir ki Che Guevara'nın dediği gibi: “Devrimci insan, eskiyi yıkıp yeniyi kuran insandır.” Rosa Luxemburg ise şöyle der: “Özgürlük, herkesin kazanması gereken evrensel bir değerdir.” İşte bu nedenle, sadece eski sorunları konuşmak yetmez; yeniyi inşa etmek gerekir. Yenilenmeden ne kendimizi ne de halkımızı özgürleştirebiliriz.
Kürt Sorunu Nedir? Bu Sorun Nasıl Barışçıl Bir Şekilde Çözülebilir?
Kürt sorunu, yıllardır ülkemizde hem Kürt halkını hem de diğer halkları etkileyen önemli bir toplumsal meseledir. Bu sorun sadece etnik kimlikle ilgili değil; aynı zamanda demokrasi, özgürlük, adalet ve eşitlik talebidir. Silahla değil; konuşarak, dinleyerek, birbirimizi anlayarak çözebiliriz. Bu sadece Kürtlerin değil, herkesin sorunudur. Barış için hep birlikte bir adım atmalıyız. Bu sürecin başarılı olabilmesi için TBMM’nin devreye girerek barış sürecini siyasi ve hukuki olarak güvence altına alması elzemdir.
27 Şubat Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı Ne Anlama Geliyor?
Bu çağrı, halkların birlikte yaşama iradesini ifade eden çok değerli bir sesleniştir. Silahların sustuğu, sorunların konuşarak çözüldüğü bir düzen özlemini dile getiriyor. Aynı zamanda eşitlikçi, adil, özgür bir toplumun mümkün olduğunu gösteriyor. Bu çağrı, kadınların, gençlerin, yoksulların, köylülerin, işçilerin ve tüm ezilenlerin sesidir. Bu sesin TBMM’de yankı bulması, atılacak adımların meşruiyetini artıracaktır.
PKK’nin Silah Bırakması Sürece Nasıl Katkı Sağlar?
Eğer gerçekten silahlar susarsa ve örgüt demokratik yollarla mücadeleye devam ederse, bu barışın kapısını aralayabilir. Bu adımın kalıcı olabilmesi için hem devletten hem de toplumdan karşılıklı adımlar gelmesi gerekir. En önemlisi ise bu sürecin TBMM tarafından tanınması ve bu yönde yasal bir çerçevenin oluşturulmasıdır. Yasal güvenceler, sürecin istikrarlı bir zeminde ilerlemesini sağlar.
Suriye’deki Gelişmeler ve Rojava Örneği Bize Ne Anlatıyor?
Suriye’nin kuzeyinde kurulan halk meclisleri, kadınların öncülük ettiği örgütlenmeler, birlikte yaşamın mümkün olduğunu gösteriyor. Orada halk kendi kendini yönetiyor, farklı inançlar ve kimlikler barış içinde bir arada yaşıyor. Bu deneyim, bize de umut verebilir. Yeter ki biz de birlikte yaşamayı isteyelim. Aynı zamanda bu deneyimler, TBMM'de yürütülecek yasal tartışmalar için de ilham kaynağı olabilir.
Demokratik Siyaset ve Yeni Bir Anayasa Neden Gerekli?
Halkın gerçek anlamda söz sahibi olabilmesi için yeni, demokratik bir anayasa şart. Herkesin kendini özgürce ifade edebildiği, inancıyla, kimliğiyle, düşüncesiyle dışlanmadığı bir ülke hepimizin hakkı. Demokratik siyaset ise bunun aracıdır. TBMM’nin bu doğrultuda anayasa reformlarını gündeme alması, barışın ve toplumsal uzlaşının önünü açar. Halkla barışmayan bir sistem, kimseye huzur getirmez.
Kadınlar, Gençler ve Ezilenler Barış Sürecine Nasıl Katkı Sunabilir?
Barışın en büyük taşıyıcıları kadınlardır. Çünkü en çok savaştan, yoksulluktan onlar etkileniyor. Gençler ise geleceği inşa edecek olanlardır. Onların barışa sahip çıkması çok önemli. İşçiler, köylüler, Aleviler, göçmenler, sosyalistler, emekçiler... Kısacası sesi duyulmayan herkes bu sürecin öznesi olabilir. Bu toplumsal aktörlerin sürece dahil olması, TBMM'nin atacağı adımlara meşruiyet ve güç katar. Çünkü ancak birlikte yeniyi kurabiliriz. Che'nin dediği gibi: “Devrimci görev, eskiyi yıkıp yeniyi inşa etmektir.”
Siyasi Partiler Sürece Nasıl Katkı Sunmalı?
Barış partiler üstü bir meseledir. Tüm siyasi partiler birbirini suçlamak yerine, halk için birlikte çalışmalı. Seçim dönemlerinde değil, her zaman adaletli bir dil kullanmalılar. Barışı sağlamak için sadece mecliste değil, sokakta, meydanda, halkın içinde olunmalı. Ancak TBMM’nin barış sürecini resmen tanıması ve gerekli yasal düzenlemeleri yapması, partiler arası iş birliğini de zorunlu kılar. Bu, sadece siyasi bir görev değil; tarihsel bir sorumluluktur.
Barış ve Demokratik Toplum Kurulursa Günlük Hayatımızda Neler Değişir?
Çocuklarımız okuldan eve güvenle döner. Gençler iş bulabilir. Kadınlar korkmadan sokağa çıkabilir. Silahlara değil, hastanelere, eğitime, istihdama yatırım yapılır. Yani sadece siyaset değil; mutfağımızda, mahallemizde, pazar yerinde bile barışı hissederiz. İşsizlik azalır, fırsatlar eşitlenir, birlikte yaşamın güveni hepimizi sarar. Bu dönüşüm, ancak TBMM'nin barış için çıkardığı yasalarla kalıcı hale gelebilir.
Son Söz: Umutlu musunuz?
Evet, umutluyum. Çünkü barışı isteyen milyonlarca insan var. Kadınlar, gençler, anneler, işçiler... Bu halk yorgun ama inançlı. Yeter ki birlikte hareket edelim, birbirimizin sesini duyalım. Barışı biz kuracağız, birlikte başaracağız. TBMM de halkın bu çağrısına kulak verirse, barış yasal güvenceye kavuşur ve hepimize kazandırır. Rosa Luxemburg’un söylediği gibi: “Özgürlük, herkesin kazanması gereken evrensel bir değerdir.”
Halktan Halka Bir Çağrı:
Barış sadece hükümetlerin, partilerin işi değildir. Herkesin işi. Ama TBMM’nin bu konuda açık, cesur ve kararlı bir rol alması gerekir. Barış, bir kişinin çağrısıyla değil, halkların el ele vermesiyle ve mecliste atılacak yasal adımlarla kalıcı olur. Bu yüzden "barış" diyorsak, birlikte söyleyelim. "Demokrasi" diyorsak, birlikte inşa edelim. Çünkü bu ülke hepimizin. Ve unutmayalım: Yenilenmeden ne kendimizi ne halkımızı özgürleştirebiliriz.
Editör: N. Cingirt
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.