
Eski bakan, AK Parti kurucularından ve eski AKP Milletvekili Hüseyin Çelik, PKK'nın silah bırakma töreninin ardından "Toplum olarak bizlere düşen görev, ‘her şey halloldu’ gibi rehavete kapılmadan, sürecin kalıcı hale gelmesi için demokratik ve hukuki zeminin güçlendirilmesine katkı sağlamaktır" değerlendirmesinde bulundu. Bu noktada özellikle, ötekileştirici, dışlayıcı ve düşmanlaştırıcı dilden uzak durulması gerektiğini vurgulayan Çelik, "Bu sürecin sağlıklı yürüyebilmesi için hem yasal hem anayasal düzlemde gerekli adımların atılması büyük önem arz etmektedir. Türkiye, herkesin etnik kökenine, diline, inancına ve yaşam biçimine saygı duyduğu çoğulcu ve demokratik bir hukuk devleti olmak zorundadır" ifadelerini kullandı.
58. Hükümet döneminde Kültür Bakanı, 59 ve 60. Hükümet dönemlerinde de Milli Eğitim Bakanı olarak görev yapan eski AKP Van Milletvekili Hüseyin Çelik, PKK'nın Süleymaniye'de silah bırakma törenine ilişkin sosyal medya hesabından değerlendirmelerde bulundu. Çelik, açıklamasında şunları kaydetti:
"Bugün Süleymaniye’nin Dukan ilçesi kırsalında yer alan Casene Mağarası bölgesinde, PKK tarafından ‘silah bırakma’ sürecine dair sembolik bir tören gerçekleştirilmiştir. Bu adım, kamuoyuna ‘Barış ve Demokratik Toplum Grubu’ ismiyle yansımış ve mücadelenin demokratik zeminde sürdürüleceği ifade edilmiştir. Bu gelişmeyi hem bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı hem de bölgenin bir insanı olarak, ülkemizin kronikleşmiş yaralarından birinin iyileştirilmesi yönünde anlamlı ve olumlu bir adım olarak görüyorum.
Türkiye’de uzun yıllar boyunca canlarımıza, kaynaklarımıza ve toplumsal huzurumuza mal olan bu meseleye artık akıl, vicdan ve sorumlulukla yaklaşmanın zamanıdır. Her iki tarafın da hafızasında acı hatıralar vardır. Ancak geleceğimizi geçmişin yüküne mahkûm edemeyiz. Hayallerimizi, umutlarımızı ve ortak yaşama irademizi, hatıralarımızın önüne koymalıyız. Unutmamalıyız ki, bu mesele ne sadece DEM Parti’nin meselesidir ne Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şahsi sorumluluğundadır ne de herhangi bir siyasi aktörün inisiyatifine bırakılacak kadar dar bir zemindedir. Bu tüm Türkiye’nin meselesidir.
Toplum olarak bizlere düşen görev, ‘her şey halloldu’ gibi rehavete kapılmadan, sürecin kalıcı hale gelmesi için demokratik ve hukuki zeminin güçlendirilmesine katkı sağlamaktır. Bu noktada özellikle, ötekileştirici, dışlayıcı ve düşmanlaştırıcı dilden uzak durmak elzemdir. Söylemimizi, çözüm odaklı ve kuşatıcı bir anlayışla yeniden inşa etmeliyiz. Bu sürecin sağlıklı yürüyebilmesi için hem yasal hem anayasal düzlemde gerekli adımların atılması büyük önem arz etmektedir. Türkiye, herkesin etnik kökenine, diline, inancına ve yaşam biçimine saygı duyduğu çoğulcu ve demokratik bir hukuk devleti olmak zorundadır. Gerçek anlamda barış, hukukla, demokrasiyle ve karşılıklı empatiyle mümkündür. Türkiye’nin bugün ihtiyaç duyduğu şey, daha fazla otoriterlik değil; daha fazla demokrasi, daha güçlü hukuk, daha köklü toplumsal uzlaşmadır. Bu süreçte cesaretle sorumluluk üstlenen tüm kişi ve kurumlara şahsım ve ülkem adına teşekkür ediyorum. Umuyorum ki bu adım, kalıcı ve onarıcı bir barış sürecinin başlangıcı olur.” (ANKA)
Editör: N. Cingirt
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.