Öcalan videosu tarihsel bir dönemeç mi ifade ediyor?
Öcalan videosu tarihsel bir dönemeç mi ifade ediyor?
11.07.202508:17
Haber Merkezi
28

Öcalan ve PKK’yı ideolojik konumlandırırken 60-70’li yılların etnik ayrılıkçı terörü kullanan örgütlerden bağımsız düşünemeyiz. Bu örgütler Marksist ideolojiye sahiptiler.

GİRİŞ

Bir yıl önce bugünlerde bir yıl sonra ülkede PKK-Terör sorununa ilişkin hızlı gelişmeler yaşanacağı söylenseydi kimse inanmayabilirdi. Ancak İktidar ile CHP arasında şiddetli gerilimlerin olacağı tahmini, çoğumuz için olağan bir beklenti olurdu.

Her şey, Sayın Bahçeli’nin DEM Parti sıralarına yönelip tokalaşmasıyla başlamış gibi görünse de bu olayı sadece bir jest olarak yorumlamak arkadaki kapsamlı planlamayı göz ardı etmek olur. Bahçeli’nin tarihi Meclis konuşmasından bu yana belli aksaklıklara rağmen işleyen bir bürokratik süreç devrede. Bu sürecin gerekliliğini de 7 Ekim tarihi belirlemiş gözükmekte.

Resmî açıklamalarda silah bırakmanın bir “müzakere süreci” olmadığı, silahlı unsurların teslim olması ve herhangi bir anayasal değişikliğe gidilmeyeceği vurgulansa da işleyen yapı sivil ve siyasal alanın dışında, gizli ve kontrollü ilerleyen bir mutabakat sürecine işaret etmekte. Bu sürecin en dikkat çekici tarafı ise mahremiyetin sürekli korunmasıdır. Sürece dair iç ve dış aktörlerin bilgi eksikliği ve gizem, iç siyaset gerilimlerinin ardından “hukukun üstünlüğü “nün sağlanacağı umudunu da bizlere taşıtmaktadır.

ÖCALAN VİDEOSU: TARİHSEL DÖNEMEÇ Mİ?

Öcalan’ın sekretaryasıyla yaptığı son video konuşmasındaki kararlılık, PKK’nın silah bırakma töreni eşiği öncesinde tarihsel bir anlama sahiptir. Bu, artık Kürt sorununa ilişkin silahlı mücadeleye dayalı metodun bölgede anlamsızlaştığının tarihsel bir teyididir.

Öcalan kendi ifadesi ile, zaman içinde ideolojik pozisyonunu evrimleştirerek “ulus-devlet ve savaş stratejisi” talebinden “demokratik konfederalizm” ve “demokratik ulus” aşamasına, oradan da “pozitif entegrasyon” kavramına doğru geçiş yapmıştır. Bu dönüşümde Ortadoğu’daki jeopolitik gelişmelerin önemli etkisi vardır. ABD’nin Suriye’den çekilme kararlılığı ve Rojava’daki yapının bu çekilmeyle yalnız kalacağı farkındalığı, PKK’’nın Ankara’yla uzlaşı arayışını teşvik etmiştir. Artık İsrail stratejisi kontrollü kaos değil, bölgede istikrar sağlayabilecek devletimizin düzen tezi tartışmaları ile ön plana çıkmaktadır.

Öcalan, mesajlarında örgüt mensuplarına hitaben “kaybetmediniz, kazandınız” diyerek psikolojik bir meşrulaştırma veya motivasyon oluşturmaya çalışmaktadır. Bu anlaşılabilir şeydir de. “Varılan anlaşma ve yeni adımlar” ifadesi ise bir uzlaşı ve müzakere zeminine işaret etmektedir. Nihai hedefin yeni bir anayasa sürecinin parçası olma ihtimali yüksektir. Bu anayasal süreçte “Türk milleti” gibi duyarlı kavramların korunarak Kürt vatandaşları onore edebilecek dolaylı esnek yorumların geliştirilmesi de olasıdır.

SÜREÇ NASIL İLERLEYECEK?

Muhtemel ilk adım, hasta ve yaşlı KCK tutuklularının serbest bırakılması olacaktır. Ardından silah bırakmış ve aktif çatışmalara katılmamış orta kademe örgüt üyelerine yönelik hukuki mekanizmalar geliştirilecektir. Ne yazık ki şu aşamada ülkenin çok ihtiyacı olan kapsamlı bir siyasal genel af süprizlere açık olmakla birlikte henüz gündemde değildir. Konu sadece KCK ile kapsamlı gözükmektedir. 1999 yılında iyi niyet gösterisiyle teslim olan 9 PKK’lının 9 yıla yakın hapis yatması ve sivil hayata entegre edilemeleri, yeni bir entegrasyon modeli ihtiyacını ortaya koymaktadır.

PKK kadrolarının tasfiyesinde sınır ötesi veya Avrupa’da bir diaspora oluşumunun önüne geçilmesi çok önemlidir. Bu da kadroların büyük bölümünün Türkiye siyasetine veya sivil yaşama entegrasyonu ile sağlanabilecektir. Avrupa’daki KCK yapısının da bu sürece dahil edilerek hukuki ve mali yapısının dönüştürülmesi elzemdir.

Mahmur kampı, 1990’lı yılların trajedisinden kalan sembolik bir alan olarak öne çıkmaktadır. Bölgede PKK vesayeti altında yaşayan insanların vatana dönüş ve kimlik iadesi isteği, güvenlik soruşturmalarının tamamlanması ile gerçekleştirilebilir.

PKK-KCK DÖNÜŞEBİLECEK Mİ?

Öcalan’ın “pozitif entegrasyon” ve “hukuk temelli katılım” tezlerinin işleyebilmesi için Öcalanist zihniyetin sivil hayata adaptasyonu veya dönüşümü şarttır. Öcalan, kendi örgütü ve belirli toplumsal kesimler için tartışılmaz bir figürdür. Bu durum müzakerelerde devlet bürokrasisi için avantaj teşkil etmiştir. Ancak otoriter ve hiyerarşik bakışı veya ideolojik tartışılmazlığı olan bu zihniyetin sivilleşmeye geleneksel muhafazakar feodal değerlerle uzlaşmaya ihtiyacı vardır. Komünal katılımcı yapı diye kendini uygulamada örnekte Mahmur kampında ifade eden bu ideoloji 50 km ötedeki Erbil kentiyle yaşam pratiği ve refahı karşısında kendini kıyaslayabilmeli. Bu dönüşümü aslında DEM Diyarbakır yönetimi pratiği kısmen gerçekleştirmiş sayılabilir de. Tüm bu gelişmeler, katılımcı ve demokratik bir Kürt siyasetinin önünü açabilecek niteliktedir.

1970’lerden itibaren Marksist teoriyi benimseyen Öcalan, klasik Stanilist Sovyet Marksizmine dayansa da, son dönemlerde kadın, ekoloji ve demokratik ulus gibi post-Marksist kavramlara da yer vermiştir. Ancak Althusser ve Gramsci gibi Batılı Marksist teorisyenlere doğru atıf azdır. PKK’nin ideolojik temelleri, 60-70’li yılların etnik ayrılıkçı Marksist yapılarıyla benzeşmekteydi.

Öcalan ve PKK’yı ideolojik konumlandırırken 60-70’li yılların etnik ayrılıkçı terörü kullanan örgütlerden bağımsız düşünemeyiz. Bu örgütler Marksist ideolojiye sahiptiler. Hatta İsrail’in kuruluşunda rol oynayan Haganah, İrgun ve Lehi devrimci Siyonist örgütlerdi. FKÖ gibi. Buna İspanya ve G. Amerika’dan da çoklu örnekler vermek mümkündür.

KÜRT SORUNU MU, YOKSA HUKUK’UN ÜSTÜNLÜĞÜ SORUNU MU?

Kapsamlı bir siyasi affa gidilmeden ve kutuplaşma dili terk edilmeden, belki PKK tipi terörü metot kullanan yapılar Kolombiya FARC örneği gibi etkisiz hale getirilebilir. Ancak hukuk üstünlüğü tesis edilmeden, yeni öteki arayışları sonlandırılmadan belki terör sorunun çözüp terörsüz Türkiye inşa edilebilir. Ancak süreç tamamlanamaz. Kürt vatandaşlarımızın demokratik talepleri de karşılanamaz. Bu açıdan kutuplaşma dinamiği içinde çözüm ısrarından vaz geçilmeli. Bu açıdan acaba veya belki de “Kürt sorunu” olarak adlandırılan mesele anayasal ağırlıklı bir sorun değil sadece hukuk üstünlüğü sorunu muydu sorusunu kendimize sormamız gerekmiyor mu?

SONUÇ

Öcalan videosu, imparatorluk sonrası Ortadoğu coğrafyasında Kürt sorununun artık silahlı yöntemlerle çözülemeyeceği fikrini pekiştiren tarihsel bir dönemeçtir. Müzakere ve demokratik entegrasyon dışında bir çözüm yolu kalmamıştır. Belki de bu PKK’nın feshi ile dünyada Marksist-Stanilist tabanlı etnik direniş hareketlerinin en son örneğine şahit olmaktayız. Bu katı ideolojik tortunun zihinsel kalıplarıyla yeni bir sivil hayata entegrasyonu da sürecin önemli bir bileşeni olarak karşımıza çıkacak gibi gözüküyor. Muhtemelen artık yeni dönemde demokratik değerlere ve geleneksel Kürt muhafazakar değerlere bağlı-saygılı yeni aktörlerin çıkması söz konusu olacaktır.

Öncelik, beklentimiz ve sorumluluk, hukukun üstünlüğü ilkesini tesis etmekle yükümlü siyasal karar verici aktörlerimizdedir.

Öcalan videosu tarihsel bir dönemeç mi ifade ediyor?


Editör: N. Cingirt
Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Şile Belediyesi'ne operasyon
Gündem
10.07.2025
Şile Belediyesi'ne operasyon
Zeydan Karalar tutuklandı
Gündem
8.07.2025
Zeydan Karalar tutuklandı