Tüm hakları saklıdır.

Suriye’de hâlihazırda yamalı bohça hüviyeti arz eden bir ordudan ulusal bir kurum yaratılması uzun yıllar alacak gibi görünüyor. Ekonomik teşviklerin azlığı, farklı ideolojik oryantasyonlar, standart bir askerî eğitimin yokluğu, ülke için farklı politik vizyonlar ve tarafların Suriye savaşından getirdiği güven bunalımları, binlerce silahlı adama sahip liderlerin güç istenciyle birleşince ortaya ciddi bir entegrasyon problemi çıkıyor.
Suriye’nin Dürzi yoğunluklu güney vilayeti Süveyda’da Dürzi lider Hikmet el-Heceri’ye bağlı Süveyda Askerî Meclisi milisleri -ki bu meclis sabık Esed rejiminden subayları da ihtiva ediyor-ile yeni Şam yönetimine bağlı güçler arasında tekrardan alevlenen çatışma, ülkedeki dinî-mezhebî fay hatlarının derinliğini yeniden gösterdi. Çatışmalar ayrıca ülkede ‘Suriyelilik’ üst kimliğiyle ulusal bir ordu kurmanın ne kadar zor bir görev olduğunu da yine gün yüzüne çıkardı. Son birkaç günde cereyan eden çatışmalarda resmî rakamlara göre iki taraftan yüzlerce kişi öldü veya yaralandı. Tarafların karşılıklı olarak epey bir esir aldığını gösteren görüntüler de sosyal medyaya yansıdı.
Çatışmalar sürerken Heceri sürpriz olmayan bir şekilde uluslararası koruma talebinde bulundu ki bu kısaca İsrail’den destek ve koruma manasına geliyordu. Heceri daha önce de defalarca uluslararası koruma çağrısında bulunmuştu. Nitekim İsrail uçakları çatışmalar sürerken Süveyda semalarında göründü ve bölgedeki milisleri bastırmaya giden Şam’a bağlı güçleri hedef aldı. İsrail bombardımanında Suriye güvenlik güçlerinden hayatını kaybedenler oldu. İsrail işgali altındaki Golan’daki bazı Dürziler de Suriye’deki mezhepdaşlarına yardım için Suriye tarafına giriş yaptı. Bunlar vuku bulurken Şam yönetimine son dönemlerde ciddi destek veren ABD’den ise İsrail’i dizginleme noktasında henüz bir adım atılmadı.
Suriye maalesef bugün egemenliğini tam anlamıyla sağlayamayan bir vaziyette. İsrail, Esed rejiminin düşüşü sonrası 1974 anlaşmasını ihlal ederek Suriye’nin güneyinde işgalini derinleştirdi. Hatta durum İsrail’in Suriye içlerine gece baskınları yapıp Hamas üyesi olduğunu iddia ettiği kişileri tutuklayarak İsrail’e kaçırma noktasına kadar vardı.
İsrail ayrıca Esed rejiminin devrilmesinden bu yana Dürzileri kullanarak Suriye’deki işgalini pekiştirme stratejisi izlemeye çabaladı. Tel Aviv’in buradaki temel amacı Suriye’nin güneyinde Suriye ordusundan tamamen arındırılmış bir tampon bölge kurmak idi. Bu amaç için Suriyeli Dürzilere bazı ekonomik teşvikler de sunulmuştu. Ancak Tel Aviv amacını gerçekleştirmede büyük ölçüde başarılı olamadı. Heceri ve kendisiyle iltisaklı milisler dışında Dürzi dinî ve askerî liderler (Hannavi, Carbu, Leys Balus gibi isimler) Şam ile beraber çalışma iradesi ortaya koydular.
Hâlihazırda Şam, Hikmet el-Heceri ile iltisaklı bu milisleri kanun dışı yapılar olarak kodluyor. Bunları bastırmak ve Suriye’nin güneyinde Şam’a bağlı devlet kurumlarını işler hale getirmek için de yeni yönetim ülkenin farklı bölgelerinden askerî birlikleri Süveyda’ya sevk etti. Bölgedeki gerilim epey bir tehlikeli bir boyuta varmış durumda. Şam da son olayları fırsat bilerek Süveyda’yı kontrol altına almak istiyor ki Esed rejiminin devrilmesinden bu yana bu hedefe ulaşılamadı. Devlet otoritesinin kurulamadığı Süveyda’da durum o kadar komplike ki Şam’ın Süveyda’ya atadığı Vali Mustafa Bakkur birkaç ay önce kısa bir süreliğine kaçırılmıştı.
Dahası, Mayıs ayında da yine Dürzilerin meskûn olduğu Ceramana ve Sahnaya’da Dürzi milisler ile benzer çatışmalar yaşanmış, iki taraftan epey bir kişi hayatını kaybetmiş ve çatışma bir ateşkes/anlaşma ile nihayete ermişti. Suriye’nin bir parçası olarak kalmak isteyen Dürzi gruplar Heceri’nin aksi istikametteki temayülüne karşı Şam ile uzlaşı yoluna gitmişti. Bugün ise çatışmalar nüksetmiş durumda. Bu yazının yazıldığı tarih itibarıyla da bölgede makul Dürzi liderler ile yapılan ateşkes Heceri eliyle bozuldu bozuldu ve çatışmalar yoğun şekilde devam ediyor. Ortada kaygan ve kırılgan bir durum mevcut. Vaziyeti daha vahim kılan noktalardan birisi de gerek Dürzilerin gerek Şam’a bağlı güçlerin karşı taraftan öldürdükleri ya da esir aldıkları kişilere karşı kullandıkları aşağılayıcı/mezhepçi dil. Suriye’nin önümüzdeki dönemde aşması gereken en büyük engellerden bazıları 2011’den bu yana derinleşen etnik, dinî ve mezhebî fay hatları.
Yeni Suriye Ordusu: Yamalı Bohça
8 Aralık Devrimi sonrasında Şam’ın yeni yöneticileri eski orduyu ve diğer güvenlik birimlerini lağvetmişti. Kısa bir süre içerisinde zorunlu askerliğin kaldırıldığı ilan edilmiş, profesyonel orduya geçileceği duyurulmuştu. Ahmed el-Şara’nın Cumhurbaşkanı ilan edildiği Zafer Konferansı’nda da başta HTŞ olmak üzere bütün örgütlerin lağvedildiği ve feshedilen yapıların orduya entegre edileceği söylenmişti. Kâğıt üzerinde/teorik olarak iyi duran bir plandı bu. Ama Suriye gibi etnik, dinî ve mezhebî olarak bir mozaik hüviyetine sahip bir ülkede bunu başarabilmek bir hayli müşkül. Muhtelif faktörler sebebiyle Suriye’de ulusal bir ordunun kurulmasının ve bunun disipline edilmesinin uzun yıllar alacağı ortada. Öncelikle farklı kaynaklara göre lağvedilen örgütler, iç yapılarını ve lider kadrolarını koruyarak daha önceden kontrol ettikleri bölgelerde faaliyet gösterme eğilimindeler. Yani ulusal bir ordu çatısı altında erime durumu henüz yok.
Dahası, ortak düşman Beşşar Esed’i deviren örgütlerin birbirlerine tam anlamıyla güvendikleri de söylenemez. Zaten Suriye sahasını ülkedeki savaş boyunca takip edenler farklı örgütlerin birbirlerine karşı çeşitli saiklerle savaştıklarını hatırlarlar. Örgütlerin güven bunalımı yaşadıkları rakipleri tarafından ileride tasfiye olma korkusu nedeniyle silahlarını üst bir merciye teslim etmeleri de dolayısıyla kolay değil. Bugün Esed yok. Eski örgütler (yeni askerî birlikler) ulusal bir orduya entegre olmayı kabul ettiler ama bu geceden sabaha olacak bir şey değil. Suriye medyasından dünyaya servis edilen askerî entegrasyon seremonilerine rağmen gerçek entegrasyonun yavaş olduğu anlaşılıyor.
Ek olarak, savaş boyunca örgütler kontrol ettikleri bölgelerde ciddi gelir kaynakları oluşturdular. Kaçakçılıktan tutalım sınır geçişlerinden elde edilen kaynaklara kadar farklı kalemlerde örgütler gelir kaynakları oluşturdu ve önümüzde kurumları henüz tam anlamıyla oturmamış bir ülkede bu gelirden mahrum kalmak istememeleri gibi bir durum var.
Ayrıca Suriye’de rejime karşı savaşan yapıların hepsi de doğal olarak aynı ideolojiye ve Suriye için aynı politik vizyona sahip değil. Bu durum da orduya entegrasyonu zorlaştırıyor. Bütün bu noktalar da ülkede güvenlik zafiyeti oluşturuyor.
Kısacası Şam askerî açıdan çok güçlü bir pozisyonda değil. Şam için hem hükmedilen adam sayısı hem de entegrasyon durumu nedeniyle ülkenin tamamında otorite kurmak bu nedenle çetin. Bu durum karşısında askerî gücü olan yapılar orduya eklemlenme noktasında ayak diretiyor.
Dürziler ve SDG-YPG’de durum bu minvalde seyrediyor. Dahası, Dürziler ve Suriyeli Kürtler daha seküler ve daha âdem-i merkeziyetçi bir Suriye vizyonu ortaya koyuyorlar. SDG bir blok halinde orduya entegre olup otonomisini korumaya çalışıyor. Orduya entegre olduğunu ilan eden diğer gruplar da maalesef ordu içinde tam anlamıyla erimiyor ve bu durum da Suriyeli üst kimliğiyle ulusal bir ordu kurmaya engel oluyor.
Yani ekonomik teşviklerin azlığı, farklı ideolojik oryantasyonlar, standart bir askerî eğitimin yokluğu, ülke için farklı politik vizyonlar ve tarafların Suriye savaşından getirdiği güven bunalımları, binlerce silahlı adama sahip liderlerin güç istenciyle birleşince ortaya ciddi bir entegrasyon problemi çıkıyor.
Olayın bir de dış boyutu mevcut. Suriye savaşı boyunca örgütlerin savaşçılarının maaşlarını ödemek için dış ülkelerle ciddi angajmanlar geliştirmeleri ve maddi destek aldıkları ülkelerle olan angajmanlarını kes(e)memeleri de ulusal ordu kurmanın önünde bir engel. Örneğin Pentagon IŞİD ile mücadele bağlamında Suriye için 2026 yılı boyunca 130 milyon dolarlık bir destek öngörüyor. SDG’ye verilen böylesi bir destek entegrasyonun önünde ek bir problem manasına geliyor. Şam yönetiminin ekonomik gücü pekiştikçe ve bunu eski örgütler için bir teşvike döndürdükçe entegrasyon hızı artabilecek görünüyor.
Havuç-Sopa Stratejisi
Suriye koskoca bir enkaz halinde. Ülke üzerindeki ABD ve AB yaptırımları kaldırıldı ama bu durum insanların hayatına henüz çok olumlu bir şekilde yansımadı. Dolayısıyla Suriye’de silahların tamamen devlet kontrolü altına alınması amacıyla ülkede her taraf için güven artırıcı adımların atılması, yasal düzenlemelerle geçiş dönemi adaletinin sağlanması, ekonominin düzelmesi, diplomatik alanda Şam’ın gittikçe güçlenmesi, ekonomik teşviklerin artması ve entegrasyona direnen yapılara karşı son seçenek olarak zor yoluna gidilmesi gerektiği anlaşılıyor. Kısacası entegrasyon ve ulusal birlik için bu süreçte havuç-sopa stratejisinin kullanılması gerekiyor.
Birkaç ay önce Suriye’nin güneyindeki Dera’da Ahmed el-Avde liderliğindeki 8. Tugay’ın Şam’ın sopayı kullanması sonucu kendisini feshettiği ve orduya katıldığını ilan ettiği akılda tutulmalı. Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed el-Şara’nın BAE’ye gittiği gün, BAE ile iyi ilişkisi olan Avde’nin örgütünün kendisini feshetmesi de not edilmesi gereken bir başka nokta.
Bir başka nokta da Suriyeli Alevilerle alakalı. 8 Aralık Devrimi’nin akabinde ordunun feshedilmesiyle doğal olarak çok sayıda Alevi işsiz kaldı. Tabii ki sadece Aleviler işsiz kalmadı ama rejimin ana tabanı oldukları için tasfiyelerde Alevilerin ciddi bir darbe yediği biliniyor. Suriye’nin pek çok kurumunda da benzer tasfiye süreçleri işletildiği biliniyor. Bu durum sıfırdan bir ülke kurmaya çalışan bir yönetim için ilk aşamada anlaşılabilir olsa da bazı tehlikeler de barındırıyor. Suriye’nin sahil bölgesinde 6 Mart’ta İran’ın kışkırtmasıyla patlak verdiğinde şüphe bulunmayan ve aralarında epey bir sivilin de bulunduğu yüzlerce kişinin hayatını kaybettiği acı olayların bir kısmının yine ekonomik durumla alakalı olduğu dillendirilebilir. İşsiz güçsüz kalan bu insanlar birkaç ay öncesine kadar ortalama memur maaşlarının bile 25-30 dolar seviyesinde olduğu korkunç bir ekonomik kriz döneminde ülkeyi karıştırmak isteyen İran ya da başka aktörlerce kullanılabiliyordu. Önlem alınmazsa ileride yine kullanılabilirler ve acı olaylar nüksedebilir. Suriye yönetiminin önümüzdeki dönemde bu realiteye göre davranması elzem.
Sözün özü, hâlihazırda yamalı bohça hüviyeti arz eden bir ordudan ulusal bir kurum yaratılması uzun yıllar alacak gibi görünüyor. Savaşın acı hatıraları, imtiyazları kaybetmeme isteği, güven bunalımı ve kapanmamış hesaplar nedeniyle aralıklı olarak patlak veren çatışma kalıplarının sona ermesini temenni etmekle beraber, komşumuzun ulusal bütünleşme noktasında alacak uzun bir yolu olduğunu teessüfle belirtmek mecburiyetindeyiz.
Editör: N. Cingirt
Yazılım: Kod8 | Haber8 Sistemi Versiyon 1.12.17
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.