Melih ALTINOK
Üniversite sınavındaki şifre skandalı duyar duymaz “olabilir” dedim. Neden olmasın ki, sahtekârlık, rüşvet, adam kayırma memlekette yabancısı olduğumuz mevzular değil.
ÖSYM Başkanın pazar günkü konuya açıklık getirmekten uzak acemice basın açıklamasından da tatmin olmadım. Kurumu arayıp basın birimine yazacağım haber için birkaç sorum olacağımı söyledim. Tabii ki “basıncı” arkadaştan “Sayın başkanımız da sayın başkanımız, söylenecek ne varsa pek de güzel söyleyiverdi sayın başkanımız”dan başka bir yanıt alamadım. Kitapçıkların basıldığı matbaada da kapılar duvardı.
İsyan ettim doğal olarak: “İddialara dair şüpheleri gidecek bir açıklama yapmak görevinizdir, lütuf değil”
Ne var ki bendeniz komplo teorilerinden yakasını büyük oranda sıyırmış bir çirkin ördek yavrusu olarak olayın teknik boyutuyla uğraşırken, sekülerliklerinin cemaatçiliklerine engel olacağını sanan solcu oldukları kadar laik tapınak şövalyelerimiz Ömer Çelakıl’ı yoldaş ilan etmişlerdi bile.
Şifre vardı ve şehadet ederlerdi ki o şifre cemaate kul köleydi.
Komplo puzzle’ının tek parçası bile yerine konmadığı halde, NTV izleyip, pazar sabahları da Aydın Doğan sponsorluğunda solculuğunu tatmin eden steril cenah için resim gün gibi ortadaydı.
AKP’yi cemaatten ibaret sayacak kadar politikadan bihaber politikler, İslamcıların kadrolaşmaların resmini çekmişlerdi. “İmamın ordusu”na katılacak talebeler sınavda terlemiyorlardı bile.
Nihayetinde ÖSYM tüm adaylara dağıtılan soru kitapçıklarını internetten yayımladı ve görüldü ki, şifreli olduğu iddia edilen o mucizevî iki kitapçık hiçbir adaya verilmemişti. Seçim öncesi ülkece didişip çıkarmaya uğraşalım diye kuyuya atılan o kitapçık, matbaanın medyaya dağıtmak üzere hazırladığı örneklerdi.
Ama ne fark ederdi ki, kanıtın yokluğu yokluğun kanıtı sayılamazdı ya!
Oysa bu mevzu, girişte de tanımlamaya çalıştığım üzere pekâlâ kamu yayıncılığı ilkesi gereği bir iddia hakkında eğitim bürokrasisinden açıklama talep edilmesi noktasında ele alınabilirdi.
Böylece toplumun her kesimi tarafından eleştirilen sınav ve yüksek öğretim sisteminin şeffaflaşması, hesap verebilirliği noktasında bir aşama kat edilebilirdi.
Gelin görün ki, “Kartaca yıkılmalıdır” düsturuyla açık kıyma satılması yasağını bile akla ziyan argümanlarla politik bir mecrada tartışacak kadar çıldıran şer ittifakı “otoriterleşiyoruz çığlıkları” atarken aslında toplumu apolitikleştiriyor.
Bu aşırı politik jargon her pisliğin, beceriksizliğin, vasatlığın üstünü örtüyor.
Politik üst anlatılarla, söylemlerle sanal bir gerçekliğe hapsedildiğimizi fark edemiyoruz bile.
Yağmur çiselendiğinde sokaklarında selle boğuştuğumuz Çankaya’da yaşamaktan gayet mutluyuz mesela. Belediyecilik faaliyetleri vasatın bile altındaymış ne gam.
Laikliğin kalesi bir ilçede yaşamanın verdiği mutluluktan yakarlımız yere basmıyor nasılsa, kaldırıma ne hacet!
İstanbul’da OHAL mi var
Bizler Ankara’da pek şahit olmuyoruz ama, İstanbul’da uzunca bir süredir polisin keyfi genel bilgi toplama (GBT) kontrolleri yaptığına dair şikâyetler geliyor. Uygulama öyle bir hal almış ki, gün içerisinde üç dört kez bu OHAL uygulamasına maruz kalanlar oluyormuş. Pek çok arkadaşım canı sıkılmasın diye sokağa çıkmak istemediğini söylüyor.
Son olarak televizyoncu bir arkadaşım geçen hafta sonu Bostancı dolmuş hattında yaşadıklarını aktardı. 30’lu yaşlarda üç polis gece yarısı dolmuşu durduruyorlar. Erkekleri aşağı indirip üzerlerini arıyorlar. İstanbul’un göbeğinde Yılmaz Güney’in Yol filmindeki sahneyi aratmayacak bir manzara. İhbar mı var, ne arıyorlar? Yanıt yok.
İstanbul dünyanın en büyük metropollerinden. Kuşkusuz güvenlik güçleri asayişi sağlamak için tedbirler almak zorunda. Bu bizlerin huzuru için de elzem. Ne var ki devletin birinci görevi olan bu sorumluluğunu yerine getirirken kenti terörize etmesi de kabul edilemeyecek bir durum.
Polisin yol kontrolleriyle “suçlu” aramak gibi soğuk savaş dönemi uygulamalarından artık istihbarata dayalı “hayalet” yöntemlere geçmesi gerekiyor.
Delilden zanlıya ulaşmak zor olabilir ama bizler de güvenlik hakkımız sağlanırken aşağılanmak, huzursuz edilmek istemiyoruz. Bu talep bir lüks değil, en temel hakkımız.
Yakınan herkese de söylüyorum. “Kimi kime şikâyet edeceksin ki” demeyin. Böyle davranarak yalnızca suskunluk sarmalını derinleştiriyorsunuz, o kadar. Bu keyfi uygulamaya maruz kaldığınızda sesiniz çıkartamıyorsanız bile olay sonrasında mutlaka ilgililere ulaşın. Şikâyetinizi, mağduriyetinizi iletin. Bu sizin en doğal hakkınız.
Hükümetin ve içişleri bakanlığının da duruma acilen el koyması gerekiyor. Demokrasi özgürlüklerimiz ve İstanbul, ceberut emniyet bürokratların ya da işgüzar polis memurlarının inisiyatifine bırakılmayacak kadar hayati.
Sesimizi duyan var mı?
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Konser iptalleri baydı
2.06.2022 - Elçiye zeval olmaz
17.05.2021 - 31 Mart’ta Binali Bey’e verdim, bu kez oyum...
11.05.2019 - Ekrem Bey size soruyorum ama cevabı Murat Bey’den bekliyorum
10.05.2019 - Sınırları aşmak
6.05.2019 - Pardon, Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlı olmayan belediye mi var?
1.05.2019 - Yine ne varsa Atatürk de var!
29.04.2019 - Kılıçdaroğlu’na yumruk!
22.04.2019 - Erdoğan’ın yükü
17.04.2019 - Bu saatten sonra...
8.02.2019
Yazarlar
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları




























mehmet faruk
Ben hep şunu diyorum. Bizim hayal kırıklığımız çok büyük oldu. Çünkü hep ben sizden değilim diyen Erdoğana çok güvendik. Baştan beri biz dindar bir parti değiliz diyordu. Meğer haklı imiş. Menfaatleri için milyonların haklarını çiğneyecek kadar zalim bir pati imişler. Allah aşkına hakkı haykıracak bir hakperest de yok mu parti de...
mehmet faruk
Erdoğan cem evlerini, kiliseleri, havraları da yıksın hep beraber bir olalım. Ben şundan da korkmuyor değilim menfaatine dokunursa camilerimizi de yıkar. Allah ıslah etsin. Bizim sorunumuz Uludere, Bizim sorunumuz Ergenekon, çeteler.......
mehmet faruk
Ben hep şunu diyorum. Bizim hayal kırıklığımız çok büyük oldu. Çünkü hep ben sizden değilim diyen Erdoğana çok güvendik. Baştan beri biz dindar bir parti değiliz diyordu. Meğer haklı imiş. Menfaatleri için milyonların haklarını çiğneyecek kadar zalim bir pati imişler. Allah aşkına hakkı haykıracak bir hakperest de yok mu parti de...
mehmet faruk
Erdoğan cem evlerini, kiliseleri, havraları da yıksın hep beraber bir olalım. Ben şundan da korkmuyor değilim menfaatine dokunursa camilerimizi de yıkar. Allah ıslah etsin. Bizim sorunumuz Uludere, Bizim sorunumuz Ergenekon, çeteler.......
sait
Tek kelime ile harika bir yazi