Melih ALTINOK
Hızlı içer, çabuk yer, sevişmeyi bile “erken” bırakırız.
Mahkeme kapılarındaki hâlimiz de pek farklı değil. Mübaşirlerin adliye koridorlarında bağırmalarının bir nedeni de şu yakınmaları bastırmak aslında:
“Ne uzatıyorlarsa, her şey ortada!”
Hâkimlerimiz de aynı ruh hâlinde. Duruşmalarda derdini anlatan tarafları “sadede gel sadede” diye azarlarlar sık sık.
Yapılan yargı reformlarına bakın. Geciken adalet adalet değildir” diye söylenerek yapılan düzenlemelerde “hızın” mı yoksa “adaletin” mi öne çıktığını görüyorsunuz?
Sanki yeterli sürate ulaşılsa adalet otomatikman gelecek.
Duruşmalarda çapraz sorgu sistemine bir türlü işlerlik kazandırılmamasının nedeni bile bu belki.
“Hızlı olmalıdır, kısa kesmelidir.”
Bu saplantı, idama sıcak bakan kamuoyunun kanaatlerini de etkileyen bilinçaltı bir faktör bence.
Tartışmalar aslında Öcalan ve PKK eylemleri üzerinden sürdüğü için insanlar, “Ölülerimiz, acılar, her şey ortada, ne uzatıyorsunuz” diye söyleniyor.
İşin kötüsü, konuya soğukkanlı ve bağımsız bir çerçeveden yaklaşan çevremdeki insanların yorumlarında dahi girişte bahsettiğim psikolojinin izleri sırıtıyor.
Norveç’te 77 insanı öldüren Breivik ’ten bahsedip, mahkemenin 21 yıl cezayla yetinmesinin adalete ne faydasının olduğunu soruyorlar mesela.
Doğru, adalet bir nevi “intikamdır”. Toplumsal tatmini sağlamalıdır. Caydırıcı da olmalıdır.
Ne var ki bu iki konunun da yegâne belirleyicisinin “cezanın ağırlığı” olmadığı ortada.
Uzun yıllar avukatlık yaptıktan sonra sinemada karar kılan sevgili dostum Mahur Özmen’in Adalet Oyunu isimli uzun metrajlı filminde geçen şu iki önerme bence tartışmanın doğru ekseni.
Evet, “Karar doğruysa intikam alınmıştır”.
Ama bu kuşkusuz, “Herkesin hikâyesiyle yargılamaya katılması” şartı gerçekleştirilebilirse mümkün olabilir.
Peki, sizce bu mümkün mü?
Bir mahkeme heyeti, sınırlı sürede, cezalandırılacak eyleme etkiyen milyonlarca parametreden kaçını kayda geçirebilir, değerlendirebilir.
O hâlde “ideal anlamda” adalet imkânsızdır.
Ama bu önerme, ona yaklaşma çabasının değersiz ve gereksiz olduğu anlamına gelmez.
Çünkü birarada yaşamak için onun peşinden gitmeye mecbursunuzdur.
Ancak idam, startı aldıktan bir süre sonra koşuyu bırakmak, yalnızca soruşturma ve kovuşturmayı değil, infaz gibi sonrasındaki süreçleri de içeren adalet maratonu yarıda kesmektir. Üstelik de kazandığınızı ilan ederek.
Dolayısıyla mecbur olduğunuz bu yarışta yapmanız gereken, yakalanması mümkün olmayan rakiple aranızdaki mesafeyi korumaya çabalamaktır. Duracak kadar yavaşlamadığınız gibi, hızınızı abartmamanız da gerekir.
Haklısınız, parlamentomuz da, “Yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan, beni ilgilendirmez, horoz gibi ‘söyler’ geçerim” kafasında; son derece süratli.
Zaaflarının yuları ortalıkta sahip bekleyen ahalinin “oylu aferin”ini almak varken, adalette, ilkelerde falan ısrarcı olmak zor. Bu tartışmalar da laf kalabalığı, zaman kaybı.
Ne var ki, tıpkı adalet peşindeki maratonda olduğu gibi, Başbakana 10 yıldır koşma azmi veren ve doğru ya da yanlış, bugün onu başkanlık gibi daha ileri hedeflerin eşiğine getiren faktör “kulvar değiştirme” cesaretiydi. Temposu, stili de fena değildi.
Yakın geçmişsimizde idam edilen ve şimdi ne büyük bir hata yaptığımızı anladığımız Mendereslere, Erdal Eren’e gözyaşı dökmesi, bugün idamı destekliyor denen insanların oyunu almasında altın değerindeki deparlarıydı.
Şimdi milli güvenlik devleti armalı eşofmanlarını çekip idamdan falan dem vurmasıysa, 2023 hedefini ortaya koyan bir maratoncunun formuna zarar verecek bir dopingden başka bir şey değil. Görmüyor mu, görmüyorlar mı?
Tıpkı referandumda gibi, müzakerenin ölüm değil, yaşam olduğu noktasında reflekslerini dönüştürdüğü muhafazakâr tabanının idam hakkındaki eğilimini de yönlendiremez mi? Üstelik bu adım ona yine içte ve dışta demokrat çevrelerin desteğini kazandırmaz mı?
Kaldı ki aslı varken kimse suretine yönelmez. AK Parti bugünkü “iktidarını” katı milliyetçi hassasiyetleri okşayarak kazanmadı. Şimdi bu alternatifi seçmeleri ancak “milliyetçilikleri” besler. Bu durumda da kazanan partileri değil, sözkonusu arkaik mirasın asli temsilcileri olur. Savaş olur, kutuplaşama olur.
Biliyoruz, “devletin adam öldürerek halka adam öldürmemeyi öğretmeyeceğinin” siz de farkındasınız. Yasal bir düzenleme de mümkün değil zaten.
Ama herhangi bir hedef için popülistliğe sapıp, adalette “telafi” peşinde koşarken, telafisi mümkün olmayan idam gibi araçlara meyletmenin telafisi her zaman mümkün olmayabilir.
Zira emin olun geldiğimiz aşamada Dicle kıyısında bir koyun kaybolsa hakkını helal edecek bu ülkenin, Başbakan’ın aynı yerde gezinen bir çobanın idamını tartışmayı “teklif dahi etmesini” kaldıracak mecali, vakti, lüksü yok.
Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.06.2022
17.05.2021
11.05.2019
10.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
22.04.2019
17.04.2019
8.02.2019