Melih ALTINOK
Takip eden okurların bildiği üzere, Taksim’in 1 Mayıs gösterilerine açılması gerektiğini savundum. Gerekçem basitti. Yasaklar şiddeti engellemeyecekti. Aksine göstericilerin gözünde Gezi’nin bulunduğu bölgeyi daha da fetişleştirecekti. Tıpkı Bunuel’in meşhur filmindeki gibi Taksim’i âdeta “arzunun o belirsiz nesnesine” dönüştürecekti. Doğal olarak polis de sertleşecek ve şiddet sarmalı derinleşecekti…
Ancak dün gün boyu 1 Mayıs olaylarını takip ederken, tahrik edici bir etki yapacağını düşündüğüm Taksim yasağının tahminlerimin çok çok altında bir gücü olduğunu gördüm.
En kitleseli 100-200 kişiyi bulan gruplar polisle çatıştı. Onlar da zaten Taksim’in kutlamalara açıldığı 2012 yılında olduğu gibi, yasak olsun olmasın çatışmaya programlı gruplardı.
Peki, 2013 1 Mayıs’ında Taksim yasağına tepki gösteren şimdikiyle kıyaslamayacak kalabalıklar neredeydi? 30 Mart’ta “Her yol Taksim’e çıkacak” diyerek kararlılıklarını açıklayan on binlerce üyeye sahip DİSK ve KESK gibi sendikalar bahar bayramı için pikniğe mi kaçmıştı? Ya milyonlarca oy alan ve Taksim’e çağrı yapan CHP? Daha dün, Gezi yasağını kırmak için bir ay boyunca dört koldan Taksim’e yürüyen "bağzı y kuşağı"na ne olmuştu? Öyle ya, Gezi’yi “iktidarın yasakçı zihniyetine tepki gösteren gençlerin ve emekçilerin kendiliğinden bir kalkışması” olarak tanımlamayanı hep beraber linç etmiyor muydunuz? E bu seneki de "basbaya" yasaktı işte? O halde niye itibar görmemişti Taksim taarruzu çağrınız?
Elbette bu yoğun ilgisizliğin nedenlerini yalnızca Türkiye’nin şartlarıyla açıklamak mümkün değil. Tüm dünyada sendikacılık, varoluşunu sorguluyor. Marks’ın esas dediği “emek-sermaye çelişkisi” devrimden çıkarı olan yeni grupların oluşması nedeniyle gözden geçiriliyor. Küçümsenen “kendiliğindenci hareketler” cepheye katılmaya çalışılıyor. Başlarda kategorik bir karşı duruş sergilenen küreselleşmenin yalnızca sermayeyi değil mücadeleyi de yaygınlaştırdığı fark ediliyor. İhtiyaç duyulan taze kan, yatay, demokratik ve sivil hareketlerin yükselişinde aranıyor vs. vs...
Ne var ki Türkiye’de emek cephesini işgal eden sendikal hareketler ve istisnalar hariç, legaliyle, illegaliyle tüm muhalifler bu tartışmalara kulaklarını tıkıyor. Bu konuları tartışmaya açanları “sınıf düşmanı” olarak yaftalıyor. En iyi ihtimalle de, birkaçına Gezi’de şahit olduğumuz üzere, Frengistan’daki pratikleri acemice tekrar etmeye yelteniyor. Varsa yoksa 150 yıllık klişeler, yakın tarihin kahramanlık öyküleri, kuru bir “direniş” retoriği…
E bu durumda doğal olarak “sıkıcılaşıyorlar.” Yalnızca, sokağı “takılma” öncesi aperatif olarak gören talebelerin desteğini alıyorlar. Biraz da, bu tarz aktiviteleri “iktidardaki takunyalılara” nefretini kusmak için kullanan beyazların ve yanaşmalarının işte… İşçiler, ev kadınları, yoksullar, Kürtler… kimse dönüp de bakmıyor yüzlerine. Emekçilerin çoğunluğunu oluşturan muhafazakârlar ise zaten “sınıftan” bile sayılmıyor…
Sonra gelsin tüm sorumluluğu “baskıya” havale etmeler. Emekçilerin “aymazlığından” yakınmalar. “Halk, emekçiler, ezilenler yanlış bilinçten mustarip mirim” martavalları…
Gerçekten, sigortasız, 800 lira aylıkla, günde 12 saat çalışan onca emekçi, “üretimden gelen güçleriyle” hayatlarını değiştirme ihtiyacı duysalar, sizin gazınızı mı arayacaklar sanıyorsunuz?
Biraz ciddiyet lütfen…
Yoksul semtlerinde oturan ve bu ülkenin omuzlarında durduğu emekçiler, kendilerine gelecek ve umut vadedenlere itibar ediyor. Onca saat çalıştıkları işlerinden evlerine giderken yollarını kısaltan, Marmaray gibi “vücut bulmuş eserlere” bakıyor. Sizin “çirkin” diye küçümsediğiniz ancak onların başının üstüne iyi kötü bir dam olan TOKİ’nin sosyal konut projelerinin sahiplerini izliyor.
Hal bu olunca da iktidarın Taksim yasağında olduğu gibi sizlere armağan ettiği arzu nesneleri bile işinize yaramıyor. Zira Frank Kapra’nın, çoğu zaman hayata denk düşen sinema için söylediği şu sözler, elbette siyasete de uyuyor: “Filmcilikte kurallar yoktur, günahlar vardır sadece. Ve en büyük günah sıkıcılıktır.”
Gerçekten biraz "üretken" olabilseniz, sıkıcılıktan sıyrılsanız, “mecburen devriminize katılmaları gerektiğini” söylediğiniz emekçileri, yoksulları ikna etmek için türlü filmler çevirmenize gerek kalmazdı. Hatta oturup, patlamamış mermileri kameralara gösterip “polis bunları göstericilere sıktı” diyen CHP vekili Mahmut Tanal’ın B sınıfı agitprop'una da emekçilerle birlikte gülerdik.
Yazarlar
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları




























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.06.2022
17.05.2021
11.05.2019
10.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
22.04.2019
17.04.2019
8.02.2019