Melih ALTINOK
Ne dediğimi çok iyi biliyorum. Aslında muhalefet benden daha iyi biliyor. En çok da CHP ve onun tarihî müttefikleri. Zira “makul” bir cumhurbaşkanına göre tasarladıkları sistem tam anlamıyla “error” verdi.
2007 yılında görülmemiş bir performans sergileyerek sokağa dökülmelerinin ve Cumhuriyet Mitingleri'ni kotarmalarının nedeni de tam olarak buydu. İşte o panikle “ordu göreve” diyecek kadar fütursuzlaştılar.
Vesayet rejimi Cumhurbaşkanlığını, halkın iradesinin tek ve meşru temsilcisi parlamentonun üzerinde bir güç olarak tasarladı. Burayı olağanüstü yetkilerle donattı. Teamül dedikleri, aslında darbe rejiminin faşizan pratiklerinden başka bir şey olmayan düzene göre de bu makama “çıkıntılık” yapacak biri gelemezdi.
Öyle ya, nasıl olsa Cumhurbaşkanını halk değil, Anayasa Mahkemesi gibi vesayet kurumları aracılığıyla güdükleştirilmiş parlamento seçecekti.
Ya Kara Kuvvetleri Komutanı Genelkurmay Başkanı olur oradan da Köşk’e yürürdü. Ya da parlamento “dışarıdan” bir bürokrat üzerinde anlaşırdı. Kaza olup bir siyasetçi öne çıkarsa da koltuğunu halka değil kendisini seçen parlamentoya borçlu olacağı için zararı yoktu. Çünkü halkın oyu arkasında olan başbakan, meşruiyetiyle onu “döverdi.”
Halk 21 Ekim devrimiyle dengeleri değiştirdi
Ama bu oyun 21 Ekim 2007’deki referandumla bozuldu. Türkiye halkının yüzde 69’u, Cumhurbaşkanının halkın oyuyla seçilmesine “evet” dedi. Türkiye demokrasisinin "kaderini" değiştiren "bu halk devrimi" üzerinde diğer referandumlar kadar durulmaması gariptir. Ama biz şimdi ayrı bir yazı konusu olan bu mevzuu geçelim.
21 Ekim referandumunun ardından halkın çoğunluğunu oluşturan “zencilerin” iradesinin yönetime gerçek anlamda yansımasının önü açıldı. Tayyip Erdoğan’ın 10 Ağustos 2014’te halkın yüzde 52’sinin oyuyla Cumhurbaşkanlığına seçilmesiyle de hayata geçti.
Şimdi yıllarıdır başkanlık sistemini savunan AK Parti de, o “geleneğin” kurucusu Erdoğan da başkanlık sistemine geçilmesi gerektiğini söylüyorlar. Muhtemelen, yıllardır AK Parti siyasetin her aşamasında görev yapan ve bu geleneğin kurucularından olan Başbakan Ahmet Davutoğlu da önümüzdeki seçimi bu eksen üzerine inşa edecek.
Muhalefet ise bildiğiniz üzere buna hararetle karşı çıkıyor. Türkiye’de istikrarsız hükümetler, darbe ve ekonomik ve politik buhranlardan başka bir sonuç doğurmayan parlamenter sisteme dört elle sarılıyor. Dahası bu garabeti demokrasinin alametifarikası ilan ediyor.
Muhalefet kâbus görmek istemiyorsa
Ancak sanırım muhalefettekiler, dört elle sarıldıkları mevcut parlamenter sistemin Cumhurbaşkanına tanıdığı yetkilerden bihaberler. Ya da anlamak istemiyorlar.
Zira, parlamenter sistemimizde anayasanın Cumhurbaşkanına tanıdığı yetkiler arasında yalnızca Bakanlar Kuruluna istediğinde başkanlık etmek yok.
Bakın Anayasanın Cumhurbaşkanının görev ve yetkilerini düzenleyen 104. Maddesinde daha neler var.
“Türkiye Büyük Millet Meclisini gerektiğinde toplantıya çağırmak.”
Yaa. Başka?
“Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin yenilenmesine karar vermek.”
Başlıkta da dediğim gibi, muhalefet seçilmiş cumhurbaşkanının bu anayasal yetkilerini kullanmaması için dua etmek yerine, bu garip parlamenter sistemi değiştirmek için AK Parti’den daha hevesli davranmalı.
Yalnızca Başkanın yetkilerini ve sorumluluğunu netleştirmeye değil, parlamentoya ve siyasete hak ettiği etkinliği de geri kazandıracak sistem değişikliğine önayak olmalı. Yarı başkanlık bunun için en ideal model.
Haksız mıyım?
Yazarlar
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları





























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.06.2022
17.05.2021
11.05.2019
10.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
22.04.2019
17.04.2019
8.02.2019