Melih ALTINOK
1 Kasım seçimleri, bunca çatışma, tehdit ve terörün arasında karamsarlığa kapılan Türkiyelilerin yeniden, eskisi gibi geleceğe dair umutlanmasını sağladı.
Ancak bu seçim sonuçlarının, 2013 Mayıs'ında Gezi olayları ile başlayan son seçime dek süren "fetret devri"nin bir daha yaşanmaması için yapısal bir çözüme evrilmesi şart. Bunun ilk adımı ise krizler üreten ve Türkiye'nin reform yürüyüşünü geri döndürmeye çalışanlara yaşam alanı sağlayan çarpık parlamenter sistemimizin tartışılması.
İşte bu yüzden başkanlık sistemi denildiğinde kimileri istavroz çıkartıyor. Çünkü böyle bir sistemde, 7 Haziran seçimleri sonrasında yaptıkları gibi, otorite boşluğundan yararlanıp yeniden terör furyası estiremeyeceklerini biliyorlar. Bu belirsizlik döneminde, Beştepe'nin aldığı inisiyatifin emellerine ulaşmalarının önündeki en büyük engel olduğunu bir daha anladılar. Şimdi de bu iradenin başkanlık formunda kurumsallaşması halinde, demokrasi dışı hamlelerle iktidarı alma heveslerinin tamamen tarihe gömüleceğini çok iyi biliyorlar.
Kendilerini anlamakta zorlanmıyorum. Ne var ki Türkiye'yi yönetilemez hale getirmek için çarpık parlamenter sistemde ısrarcı olanların dolaşıma soktukları söylemlerini ahaliye kısmen de olsa kabul ettirdiklerini söylemek mümkün.
Tıpkı ne olduğunu anlatamayan insanların bile ağzından düşürmediği "ayakkabı kutusu" imajının tartışmalarda argüman olarak kullanılması gibi, başkanlık sistemi de kategorik olarak olumsuz bir içerikle telaffuz ediliyor.
Herkes Türkiye'nin 150 yıllık parlamenter sisteminin darbe, ekonomik kriz, öngörülemez bir ekonomik hayat ve terörden başka bir şey getirmediği konusunda hemfikir. 1 Kasım seçim sonuçlarından da gördüğümüz üzere istikrar ve huzur hâlâ seçmenin en büyük talebi. Buna karşın, bu sorunların aşılması için olası çözüm, Başkanlık sistemi tartışması açıldığında bir duraksama hali açıkça gözlemleniyor.
Kuşkusuz bu kafa karışıklığında, istikrarsızlıktan beslenenlerin yanı sıra, Ak Parti cenahının istediği başkanlık sistemi formunu basit anlaşılır bir biçimde kamuoyunun önünde tartışmaya açmaması da etkili oldu. Ama bu atmosferin yaratılmasında önemli rol oynayan bir kesim daha var ki kendilerini de unutmamak gerek.
Onları, 17-25 kumpası ve sonrasındaki meclis süreçlerinde ortaya çıkıp "yolsuzluk yok ama kamuoyu algısı bu yönde" şeklindeki garip çıkışlarından hatırlıyoruz. Ya da 7 Haziran sonuçlarını, seçim sürecinde tek bir kez başkanlık vaadi gündeme gelmemişken, 400 vekil yalancılarının simetrisinde, sistem tartışmasının seçmen üzerindeki olumsuz etkisine bağlamalarından. 7 Haziran'ın ardından da aynı kişiler Türkiye için bir felaket olacak koalisyon dayatmasına "Hem toplumsal kutuplaşma da biter" ezgisiyle destek vermişlerdi. Ak Parti'nin 1 Kasım'da sandıktan tek başına hükümet kuracak bir güçle çıkmasının ardından bizlere yüzümüze gülümseyerek ne büyük tehlikeyi önerdiklerini anlıyoruz değil mi?
Şimdi de "Ak Parti seçmeni başkanlık sistemine karşı" diyorlar. Son seçimin sonuçlarını neredeyse birebir tahmin eden Adil Gür gibi nitelikli ve başarılı saha araştırmacıları "Ak Parti tabanında başkanlık sistemine karşı tek bir seçmene bile rastlamadık" diye verilerle konuşuyor. Ellerinde ne gibi somut veriler olduğunu asla gündeme getirmeyen "kendimiz için bir şey istiyorsak namerdiz" pozunda bu arkadaşların yine hisleri dışındaki dayanakları meçhul. Sizce sayıklamaları, çözümlenmemiş bir oidipus kompleksinin tezahürü mü?
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.06.2022
17.05.2021
11.05.2019
10.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
22.04.2019
17.04.2019
8.02.2019