Melih ALTINOK
“Ecnebilere Türkiye’yi şikâyet eden aydın” klişesi, özellikle doksanlarda, Türk ulusalcılığının ve faşizminin çok sık başvurduğu lanetleme arketiplerindendi.
Hayata Dönüş katliamları, Kürt köylülere bok yedirmeler, 1000 operasyon... belki kırılan kemiklerdi ama yen içinde kalmalı, Avrupa’da uluorta gösterilmemeliydiler.
Sırf bu yüzden dönemin Cumhurbaşkanı Sezer, Cumhuriyet tarihinin en büyük başarılarından birini yakalayıp Nobel’i kazanan Orhan Pamuk’tan bir tebriki esirgemişti.
Derken halk, yurtdışında konuşan aydınların sesini duyup 1995’te Türkiye ye gelen Alman Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Claudia Roth’a “fahişe” diyen bakanları, başbakanları ve partilerini çöplüğe yolladı.
2002’nin sonunda da AZK Parti reform diyen kitlelerin desteğiyle iktidara geldi.
AK Parti’nin kurmaylarının İslami geçmişleri bir yana, bu “fütursuz” partinin “Avrupa mavrupa” demesi ve resmî paradigmada birtakım reformlara gideceğinin işaretini vermesi, TSK’yı ve çevresinde kümelemiş elitleri fazlasıyla kaygılandırdı.
Karargâh’taki darbe kazanının ateşi yine harlandı.
Kuşkusuz bunlardan en önemlisi, provokasyon planlarını gayrımüslim vatandaşları bombalamaya kadar vardırarak Türkiye’nin rotasını Doğu’ya çevirmeyi amaçlayan Balyoz Harekât Planı’ydı.
Askerî Bilirkişi Raporu’nda bile bir “darbe planı” olarak zikredilen, muhataplarının da varlığını inkâr edemeyip “harp oyunu” falan diye yumuşatmaya çalıştığı bu plan başarıya ulaşamadı ve Taraf’ta faş edildi.
Halen süren Balyoz yargılaması kuşkusuz ki yalnızca 2003 yılındaki bir darbe girişimiyle sınırlı değil. Yargılama, yazının girişinde bahsettiğimiz doksanların karanlık günlerinin yolunu hazırlayan 80 yıllık darbe ideolojisinin sorgulanması anlamına da geliyor.
Yani bugün yargı önünde olan, 90’larda Avrupalı demokrat dostlarımızla paylaştığımız zulmün müsebbipleri ve darbeli rejim.
Gelin görün ki, 90’lardaki devlet terörünün mağdurlarına “terörist” yaftası yapıştırmaktan çekinmeyen, onların sesini uluslararası platformlara taşıyan aydınları “hain” ilan eden Cumhuriyet’in seçkinleri, şimdi mağdurlarının çok eleştirdikleri o silahına sarılmış durumda.
Bir yandan ülke içinde, “ABD maşası, İsrail yandaşı, AB uşağı” vb. safsataları bolca kullanarak, Balyoz’u deşifre etmenin “Türkiye’yi emperyalist Batı’ya peşkeş çekmek anlamına geldiği” propagandasını sürdürüyorlar.
Yurtdışında ise bu argümanları kullanmadıkları için, yargılananlar içe kapanmacılar olduğu halde, demokratikleşme davalarının ülkedeki “radikal İslamcı AK Parti’nin iktidarını mutlaklaştırdığı ve Türkiye’nin Avrupa’dan kopup içe kapanacağı” yalanını yayıyorlar.
Yurtdışında katılmadıkları panel yok.
Eğer bir panele karanlık yüzleri anlaşıldığı için çağrılmamışlarsa, mesela davetliler arasında da Taraf yazarları varsa daha da çirkefleşiyorlar.
Düzenleyicileri arayıp “bu gazeteciler Talibancılar tarafından da okunuyor” şeklindeki zavallılıklarının ifadesi zırvalıkları dillendirmekte beis görmüyorlar. İnternet siteleri kuruyorlar, mail kampanyalarına soyunuyorlar.
Hiçbir şey yapamazlarsa da Dani Rodrik gibi “iktisatlı” davranıp twitter üzerinden, Balyoz’u kamuoyuna duyuran gazetecileri hedef gösteriyorlar.
Tamam, yurtdışına açıldılar ama aslında eski refleksleriyle uyumlu bir politika izliyorlar.
Mesela darbe muhibbi bu elitlerin yurtdışında katıldıkları panellerde asla, Uludere raporunu Meclis’e göndermeyecek kadar fütursuz olabilen karargâhın etkinliğine ya da askerî faaliyetlerin hâlâ denetim dışında tutulmasına dair eleştiri duyamazsınız.
Varsa yoksa, yargılanan kişilerin Türk hukuk sisteminin müzminleşmiş arızlarından kaynaklanan mağduriyetlerini davaların siyasi boyutuna eşitlemek için akla ziyan yalanlar...
Avrupa kamuoyu ve STK’ları, Balyoz ve Ergenekon davaları sayesinde Türkiye’nin üçüncü dünya rotasından çıkıp Batı’ya entegrasyonundan, şeffaflaşmasından kaygılanan bu sahtekârlara karşı uyanık olmalı.
Balyoz paranoyasında son aşama
Aslında haklısınız, yukarıda anlattığımız gibi, imtiyazlarını askerî vesayete borçlu olanların darbecileri savunması garip değil. Ancak, mağduru olduğu 12 Eylül’ün yargılandığı davaya “12 Eylül yargılamasıyla Balyoz davasına dayanak aranıyor” diyerek müdahil olmayan ve Anne Kafamda Bit Var isimli kitabının hakkın veren Sayın Tarık Akan’ın tavrı da münferit değil.
Ankara’da izlediğim 12 Eylül duruşmalarında, darbenin sembol mağdurlarından Abdi İpekçi’nin ailesinin avukatlığını, yıllardır ailenin davalarına bakan Turgut Kazan değil başka meslektaşlarının üstlendiğini görünce mevzuu biraz deştim.
Aman tanrım, bir de ne duyayım! Meğer, “solcu ve bir o kadar çağdaş” Kazan, ailenin 12 Eylül davasına müdahil olmaması taraftarıymış. Belli ki, Kenan Evren’in müdahiller arasında İpekçi ailesinin yer almasına çok üzüldüğünü söylemesi Kazan’ı etkilemiş.
Demek ki neymiş, bazı solcular darbe yargılamasının geçmişle ilgili olanını, bugünün darbecileriyle ilişkilendirilmeyenini ve tabii ki AKP döneminde başlamayanını severlermiş.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.06.2022
17.05.2021
11.05.2019
10.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
22.04.2019
17.04.2019
8.02.2019