Ömer F. Gergerlioğlu
Zor soru? Bunları karşı karşıya getirirseniz kafanız karışır, doğru olmayan şıklara yönelebilirsiniz.
Bu ülkede uzun yıllardır ikisi de yoktu. Barış dediğiniz zaman vebalıymışsınız gibi sizden kaçılırdı.Barış kelimesinin egemen kesim tarafınca "boyun eğme, örgütün kökünü kazıyamama acizliği, ülkenin bölünmesi" gibi anlamları vardı. Demokrasi zaten uzun süre tek parti rejimi tarafından katledilmiş, darbelerle sık sık budanan, eksikliğinin ülkedeki sorunların, savaşın nedeni olduğu bir kavramdı.
Kavgaları bitirmek çok zor değil. Uzun süre kavga etmiş kişiler "yok mu bizi ayıracak birileri" diyen bir duruma gelebiliyor. Herkes bilir ki bu bazen başlangıcı kısa olan kavgalarda da olur. Savaşın ölüm gibi yol açtığı geri dönüşümsüz hasarlar barışın ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.
Ama işte önemli soru geliyor. Ya barış masasında demokrasiyi kaybedersek? Bu kaygıdan dolayı yıllardır yolunu gözlediğimiz barıştan vazgeçme eğilimine girebiliyoruz. 4-5 ay öncesinde barış umutlarının üstüne tamamen kara bulutlar çökmüş, karşılıklı didişmenin sonsuza kadar devam edeceği endişesi iyice belirginleşmişti. Özal'ın ölümü arefesinde gelebilecek barış karşılıklı kaprislerle 20 yıl uzatmaları oynamıştı. Barış Ergenekon'cu askerlerin hükümet karşısındaki taktik amaçları ve PKK'nın karşısındakinin edindiği güce göre bu oyunu oynamak isteme açmazına düşmüştü. Sorunun tarafları aradaki bu engelleri, kaygıları kaldırıp bir iki tökezlemeden sonra sorunu çözmeyi az çok başarma noktasına geldi.
Kavgaları bazen sun'i olarak bitirebilirsiniz. Ama kalıcı barışın şartı olan demokrasiyi getiremediğiniz için kavga daha büyüyerek başlar. Sorunu temelinden almadığınız sadece "artık yeter" dediğiniz ve daha ileri adımları atmadığınız zaman savaş tekrar başlar ve bu sefer barışa karşı büyük bir kötülük yapmış olursunuz. Zira barış umutları iyice berhava olmuştur artık.
Barış olurken demokrasinin kalıcı olarak rafa kaldırılacağı endişesi yersiz değil. Ama sorunlar yumağı olmuş bir ülkede meleklerin etrafında halelendiği, ihtişamlı bir gösteri ile gökten inecek demokrasi rüyalarına devam etmek de doğru değil. Demokrasi bir süreçtir. Zaten baskılara karşı direnme sonucu ortak aklın sonucu büyük bedeller ödenerek az çok uygulamaya konulabilmiştir. Demokrasiyi getirmek için barışın olması kolaylaştırıcı bir rol işlevini görür. Barışı sağladıktan sonra demokrasi mücadelesi biraz daha kolaylaşır. Ama eksik bir demokrasinin başımıza daha büyük savaşlar açacağını hiç unutmadan barışı kucaklamalıyız.
Barışı sağlayanların kafalarında küçük hesaplar olabilir. Bu hesapları kabul etmeyeceğimizi ancak birilerinin hesapları için ölümleri önleyebilme şansımızdan ve kalıcı demokrasi arzumuzdan geri adım atmayacağımızı net olarak göstermeliyiz. 4-5 ay önce imkansız gibi görünen barış konsensusu karşısında hemen aşırı sevince kapılma, at gözlüğü takma hevesine karşı dikkatli olmak gerekir. Barış büyük bir şanstır, bir sel gibi savaş arzusunu ezip geçecektir ama karşımıza bir yüz yıl daha bize zaman kaybettirecek demokrasi eksikliği çıkaracaksa uyanık olmak gerekir.
Aslında bu iki güzel anlayışın karşı karşıya gelmesi dünya tarihinde çok yaşanmıştır ve ilginç örnekler yaşanmıştır. İslam tarihine baktığımızda zalimliğin egemen olduğu, güç ilişkilerinin tek belirleyici olduğu bir ortama peygamber olarak gönderilen Hz. Muhammet'in bu ihtimaller karşısında seçimler yaptığını görürüz. O kalbi merhamet dolu insan hep savaşsızlık halinden yana olmuştur. Maruz kaldığı baskılar için fiili karşı haksızlıktan hep kaçınmıştır. Savaşmışsa bile barıştığı zaman hep affedici olmuştur. Savaş yerine barışı tercih ettiği Hudeybiye'de görünürde düşmanın şartlarını sırf karşılıklı kan dökülmesini önleme ve kötülerin ilerde iyileşme ihtimali için tercih etmiştir. Ama hiçbir zaman o gayriinsani Mekke düzenine tatlı su barışçılığı adına boyun eğmemiştir. Hem barışı önceleyen hem de adaletten taviz vermeyen bir çizgi izlemiştir.. Çok merhametli bir kalbin sahibi olmasına rağmen ona gönderilen "Fitne katlden beterdir" ayetini uygulamayı esas almıştır. Yani adaletsizliğin, zorbalığın, zalimlerin egemen olduğu bir ortamda "illa barış" dememiş, gerekirse "hele barış dursun" diyebilip, savaşı deneyebileceğini unutmamıştır. Esas olan adaletsizliğin ortadan kalkmasıdır. Ama bunun yolu da barış ihtimaline tutkulu bir aşk ile hep bağlı kalmaktır.
Sonuçta "barışla demokrasiye bir şans verelim" derim. İnsanımızın ortak aklı en doğru olana yönelecek ve istemeyenleri de yöneltecektir. Biz savaşla yıkılan duvarın tuğlalarını itirazlara, gürültüye çok kulak asmayıp bir yükseltelim hele, sonrasında demokrasi evini de de inşa etmek çok zor değil.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.08.2020
26.08.2020
9.02.2018
5.02.2018
3.02.2018
25.06.2018
23.06.2018
18.06.2018
12.06.2018
11.06.2018