Ömer F. Gergerlioğlu
"İnsan olmanın en kadim ölçüsü başkasının acısını hissetmektir" der Rousseau. Günümüzde teknoloji, gelişti, insanoğlu on binlerce yıllık tarihinin en akıl almaz işlerine imza atıyor, maddi gelişmeler baş döndürücü bir hızla ilerliyor. Ya manevi gelişim? İlerliyor mu, durakladı mı, yoksa geriledi mi? Bu çok önemli sorunun cevabı, biz insanların ağır travmalar, çıkar çatışmaları ve imtihanlarla ortaya çıkan insani kalitemizin orta çıkışıyla belirginleşiyor.
Günümüzde OHAL ve KHK'larla ortaya çıkmış büyük sorunlar, insan hakları ihlalleri yaşanıyor. Yüz binlerce kişi işinden edilmiş, sosyal tecride uğramış, maddi ve manevi olarak adeta ölüme mahkum edilmiş durumda. Bir devlet politikası sonucu ortaya çıkan KHK'lar her kesimden insanın mağduriyetine neden oldu, oluyor. Bu mağdurlardan biri de karı, koca işlerinden edilen Balcı ailesi idi. Sevgi Balcı 3 çocuk annesi bir hemşire iken, uğradığı bu muamele sonrası girdiği depresyonu atlatamayıp geçtiğimiz aylarda canına kıymıştı.
Sevgi hemşire'nin intiharı sonrası hepimiz için önemli bir sorumluluk oluştu. Bu ölüm, adeta bir protestoydu. Zulme uğramış bir insanın canıyla yaptığı bir protesto. Zulmen görevinden atılmış, hayatı darmadağın edilmiş, hayalleri yıkılmış bir insanın devlete, topluma bedeli canla ödenmiş, ağır bir yarayı bir hatırlatmasıydı. Haksızlığın kaldırılamayacak boyutta olduğuna dair halin, mekanik engellemelerle gözden kaçırılamayacak ağırlıktaki göstergesiydi. Topluma, zulme uğrayanı gerektiği oranda sahiplenmediğine dair bir hatırlatmaydı bu şok. Sevgi hemşire hepimize hayatıyla çok ağır bir uyarıda bulunmuştu. Zulme uğrayanı bu toplum hak ettiği oranda sahipleniyor mu? Bir insanın uğrayabileceği en büyük haksızlıklar karşısında susan bir toplumun duyarsızlığına, yıpranmış bir can ne kadar dayanabilirdi ki? Sevgi hemşire'nin kendisinin, eşinin ve çocuklarının mazlumiyeti, vefatıyla daha büyük bir sorumluluk olarak hepimizin önündedir. Kisinin en kıymetlisi olan canına, yaşamına son vermesi kadar insanın kendisine yaptığı ağır bir haksızlık olabilir mi? Ya eşinin, çocuklarının bir keyfilik ve ihmal sonucu bu mağduriyete uğraması kadar büyük haksızlık var mı? Ona artık bir daha geri getiremeyeceği bir ana kadar sahip çıkamayan toplumun, şimdi onun bıraktığı emanetlere sahip çıkması gerekir. Daha da ağır bir mahkumiyet yaşamamak için elde kalanı sahiplenmek hepimiz için son fırsattır. Bu mazlumların duyarsız toplumdan alacakları büyüktür, çünkü belki o ve onun gibi olanlar için oluşmuş bir hassasiyet çok canları kurtarabilirdi, halen bile kurtarır.
Bu mağduriyet Sevgi hemşire'yle sınırlı değil, acaba uçurumdan kayarken tek eliyle tutunmaya çalıştığı hayata onu kazandırmak için diğer KHK’lılarla ilgili ne yapabiliyoruz? Sorumluluklarımızı hakkıyla yerine getirebiliyor muyuz? Bir büyük felaket halini almış olan bu mağdurlar ordusu için, hem de en yakınlarının bile vicdan sızlatan muamelelerinin olduğu bir ortamda nasıl sessiz kalınabiliyor? Günümüzde her kesimden mağdur olan kişi vardır, "duyarlılığım, şucu bucu diye anılmama neden olabilir, görmezden geleyim" deme hakkınız var mıdır? Görmezden gelmenizin, sessizliğinizin nice zulümleri meşrulaştırdığının farkında değil misiniz? Aslında az bir duyarlılığınızla bile nice sızıyı hafifletebileceğinizi, derman olacağınızı hissetmiyor musunuz?
İşte böyle bir duyarlılık örneğini geçtiğimiz gün Kelemet Çiğdem ve Ferhat Kentel çifti sergiledi. Sivil toplum gönüllüsü Çiğdem hanım ve eşi sosyoloji profesörü Ferhat bey önceden Sevgi hemşire'yle ilgili yazdığım makaleden etkilenip benden iletişim bilgilerini istemişti. Bu acıya duyarsız kalamamışlardı. Uzaktan üzülüp, sonradan unutmak içlerine sinmiyordu. Sorumluluklarını hissedip İstanbul'dan Burdur'un Bucak ilçesine gitmek istiyorlardı. Sonunda ikisi de birer melek olup kanatlandı gitti Balcı ailesinin evine. Halil İbrahim bey, kahredici olayın yaşandığı evden taşınıp ana, baba ocağına Bucak ilçesine taşınmıştı. Çocuklarının artan ruhsal sorunları, sevgi ihtiyaçları nedeniyle, ihraç edildikten sonra basladığı özel sektördeki işinden de ayrılmıştı Halil İbrahim bey. Çocukları onu bırakmak istemiyordu hiç. Daha önceden sorunu olmayan 7 yaşındaki kızı okula gitmek istemiyor, gittikçe daha hırçınlaşıyor, 11 yaşındaki kızı ise hiçbir tepki vermeyen bir hale bürünüyordu. Hele 9 aylık küçük bebek, annesini hiç hatırlamayacak olan küçük bebek... Yaşlı babaannesinin bakabildiği kadarıyla büyümeye çalışan, anne sevgisine muhtaç küçük yavru. ..Bu üzüntüler karşısında maddi ve manevi açıdan ayakta kalmaya çalışan, olayın şokunu üzerinden atamamış baba, hem kendisini hem de çocuklarını hayata bağlamaya çalışıyor. "Hiç beklemiyorduk böylesi bir kahredici olayı" diyen bir babaanne, sabah okula giderken saçını taradığı kızının "ama annem gibi tarayamıyorsun ki" deyince hıçkırıklara boğulduğu bir baba var artık geride. Bu ziyarette bulunamadım ama her an, her saniye kalbim oradaydı. Bir fedakar çiftin ziyareti başka kişilerin de katılımını tetikliyordu. Haftada bir kamusal psikolojik destek alan çocuklara sıcak ilgiyi, merhameti gösterecek olan biz sivil toplumuz aslında. Cuma namazına giden babanın yanına, camideki safa koşup babasına sarılan kızına, sıcak bir sevgi ve merhamet desteğini sağlayacak olan gönüllü insanlardır artık. Mekanik hiçbir destek, sıcak insani desteğin yerine geçemez, bilmeyenimiz yoktur.
Bilmeliyiz ki, bu toprakların ilacı Çerkes Çiğdem'in, Tekirdağlı Ferhat'ın, Batmanlı Cengiz'in, İstanbullu Aslı'nın, Bursalı Hasan'ın, Ispartalı Yavuz'un kimliğine bakmaksızın mazlumu sahiplenmesidir. Dini, etnik, ideolojik kimliklerimizi bırakıp mağdur olanın, mazlumun yardımına koşmamızdır bizi diriltecek olan. Sınırların farklılığını aşıp insaniyet ortak paydasında buluşturandır bizi kurtaracak olan, tüm kalbimle inanıyorum. Biliyorum ki iyilik kazanacak, nefisleri mağrur kılan zalimlik, büyüklenme kaybedecek, iyilik kazanacak sonunda.
Tüm toplumu bu büyük KHK felaketine karşı manevi seferberliğe çağırıyorum. Hiç tanımadığınız bir insanın derdine koşmanızdır, sizi insaniyet basamaklarında yükseltecek olan. Bir hüznü paylaşmanızdır, sizi gerçekten insan kılacak olan. Sadece bir tane değil ki, binlerce perişan aile oluştu günümüzde. Yaşadığımız dev sorunlar kimliğine bakmaksızın, önceden öteki gibi görsek de şimdi bunu aşıp mazlumun, mağdurun yanına koşmamızla kendimizi ve toplumu kurtarabileceğimizi gösteriyor.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.08.2020
26.08.2020
9.02.2018
5.02.2018
3.02.2018
25.06.2018
23.06.2018
18.06.2018
12.06.2018
11.06.2018