Aslı Aydıntaşbaş
Birkaç yıl önce, 2005’te Moskova’da Beşşar Esad ve Vladimir Putin arasındaki ilk yüz yüze görüşmeye katılan üst düzey bir Suriyeli diplomattan bir hikâye dinlemiştim. Putin görüşme sonunda Esad’a bakıp “Ben başkan olduğum sürece, sen de başkansın” demiş.
Nihayetinde haklı çıkan Putin oldu.
Soçi’deki Suriye zirvesinden gelen haberler, kimseyi şaşırtmadı. Rusya’nın başlattığı Astana süreci, başından beri Suriye’de Esad rejimini konsolide etmek amaçlıydı. Bunu başardı.
Doğruyu söylemek gerekirse, Ankara bu işte figüran durumuna düştü. Kendi belirlemediği ve kontrol edemediği bir Suriye sürecinde, sınırlarının dibindeki Kürt oluşumuna müdahale edebilmek amacıyla bir rol üstlendi. İdlib’i rejime bırakmak karşılığında Moskova’dan Afrin’e müdahale desteğini kopardı.
Bu pazarlığın kâr-zarar bilançosunu, iç ve dış yansımaları, Türkiye Cumhuriyeti’ne uzun dönemde fayda ve zararlarını, hep birlikte yaşayacağız.
Ancak şu ortada: Beşşar Esad artık kalıcı.
Buna karşın Suriye’deki kaos bitmiş değil. Soçi zirvesinin ortaya koyduğu, “oyun bozma” kapasitesi hayli yüksek olan Rusya’nın, aynı mahareti “düzen kurma” konusunda sergileyemediği... Astana’yla birlikte Suriye’de akılcı ve tatminkâr bir siyasi çözüm süreci başlamadı. Esad’ın kalacağını ya da IŞİD’in yenildiğini varsaysak bile, bölünmüş bir Suriye tablosu var karşımızda. Kuzeyde ABD, Halep’te Rusya destekli Esad güçleri, sınır boyunda Türkiye, doğuda Kürtler, farklı yerlerde rejim ve muhalifler hâkim. Tam bir yamalı bohça.
Buna karşın iç savaşın bitmesi için gereken siyasi çözüm sürecinden eser yok...
Bu süreç, muhtemelen Cenevre’de, büyük devletler arasındaki pazarlıklarla sonuçlanacak. Muhtemelen Suriye’nin bazı bölgelerinin Türkiye, bazı bölgelerin Kürtler tarafından kontrol edileceği karmaşık bir tablo çıkacak. Kürtler istedikleri özerklikten daha azına, ancak rejimin vermeye niyetli olduğundan biraz daha fazlasına ikna edilecek. Türkiye ise sınırlarında kendi oluşturduğu Peşaver-benzeri bir yapıyla baş etmek zorunda kalacak.
Soçi’den gelen haberleri okurken matrak bir detay yakaladım. Suriye muhalefeti ve Kürtlerin boykot ettiği zirvede, Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov konuşurken, toplantıya davet edilen delegelerden biri “Yaşasın Rusya!” diye bağırmaya başlamış. Bu mizansen mi gerçek mi bilmiyorum ancak Halep’te yaşananlar sonrasında ve İdlib’de bombardıman devam ederken, gerçek bir Suriyeli muhalifin “Yaşasın Rusya!” diye haykırma ihtimali yok. Muhtemelen Şam’dan gelen bir yetkili ya da rejime yakın bir delegeydi bağıran.
Ancak bir başka açıdan bakarsanız, aslında birçok Batı ülkesi sessiz sedasız “Yaşasın Rusya!” diye fısıldıyor. Batı, Suriye dosyasını kapatmak, unutmak, mümkünse “Komisyona havale etmek” istiyor. Radikal İslamdan ve devletlerin çöküşünden korktu. Ortadoğu coğrafyasında değişim yerine statükoyu tercih ediyor.
Moskova ise zaten ezelden beri Ukrayna ve Arap Baharı gibi rüzgârlardan rahatsızdı. Rejimlerin sabit kalmasını, demokratik devrimler ya da Batı’nın sempatisini kazanan halk isyanlarıyla değişmesini asla istemiyordu. Ruslar, diktatörlüğün kaos ve istikrarsızlığa kıyasla daha tercih edilen bir durum olduğunu düşünüyordu.
Nihayetinde Rusya olduğu yerde durdu, Batı onun istediği yere geldi.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.08.2018
26.08.2018
23.08.2018
20.08.2018
18.08.2018
13.08.2018
10.08.2018
5.02.2018
3.02.2018
29.07.2018