Aslı Aydıntaşbaş
Siyasette ‘iş yapan’ iki olgu vardır: Birincisi mağduriyet, ikincisi güç.
Mağduriyetin her zaman bir karşılığı vardır. Söz ettiğim, zayıflık ya da beceriksizlik değil tabii. Söz ettiğim, sevdiğiniz birinin büyük bir haksızlığa uğradığı
hissi. Vicdanları kanatan durumlar. Kendini o liderle özdeşleştiren seçmen, sessiz sedasız da olsa sandıkta buna yanıt verir.
Ama ‘iktidar’ yansımasının daha da çok alıcısı vardır. “Bakın ben güçlüyüm. Ben iktidarım. Asla aksini düşünmeyin” demek de etkili bir siyasi iletişim yöntemidir.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın son yurtdışı temaslarının büyük ölçüde bu amaca yönelik bir siyasi iletişim stratejisi çerçevesinde gerçekleştiğini düşünüyorum. Son haftalarda Erdoğan Sudan’a gitti, Fransa’da Emmanuel Macron tarafından Elysee Sarayı’nda ağırlandı ve Papa’yı Vatikan’da ziyaret etti.
Bu geziler, bu ülkelerle ikili ilişkiler açısından belli bir anlam taşıyabilir ancak asıl önemi, iktidar partisinin iç kamuoyuna vermek istediği mesaj. Erdoğan, Papa’yla 50 dakikalık sembolik bir görüşmede Kudüs sorununu çözemeyeceğini biliyor. Ancak Papa’yla karşı karşıya ve eşit statüde göründüğü o fotoğraf, Adalet ve Kalkınma Partisi için altın değerinde. Önümüzdeki seçim sürecinde parti sohbet toplantılarında “Bakın bütün dünya Erdoğan’ı kabul etti”, “Bakın Hıristiyan lideri karşısında Müslümanların lideri oturuyor”, “Kimse dünyayı böyle dize getirmedi” gibisinden cümleler kurulacağını şimdiden tahmin etmek zor değil.
Gerçekte Türkiye, içeride ve dışarıda son derece kırılgan bir dönemden geçiyor. Kudüs meselesinde hiçbir yaptırım şansı yok; Afrin konusunda her gün muhataplarından uyarılar alıyor. Rusya, Soçi zirvesinde Ankara’nın terör listesindeki birini göstere göstere davet ediyor ve Ankara mırın kırın etmek dışında çok sesini çıkaramıyor. Erdoğan’ın dünya medyasındaki imajı iyi değil. Ekonomi derseniz, Derviş-Babacan dönemi mali disiplin politikasından son dönemde hızla uzaklaşılması sonucunda önümüzdeki yıl itibarıyla başlayacak ciddi sıkıntılar, herkesin malumu. Çocukluk dönemlerinden hatırladığımız yüksek enflasyon, yüksek faiz sarmalına girmemize ramak kaldı.
İyi de, ‘bir kısım seçmenin’ bütün bunlardan haberi yok. Dünyayı ve Türkiye’yi, ana akım medya üzerinden takip ediyorlar ve orada sadece “Büyük Türkiye” şarkısı var.
Baştaki tezime döneyim. Siyasette mağduriyetin belli bir alıcısı varsa, güç projeksiyonunun çok daha geniş bir kesimi etkileme kapasitesi var. Özellikle de bireylerin kendilerini devlet nezdinde güçsüz hissettikleri ülkelerde.
Erdoğan’ın Macron ve Papa’yla resimleri, seçmen nezdinde “değişmez”, “daimi” ve “kudretli” olduğu tezini işlemek için kullanılacaktır. Muhalefette de yılgınlık yaratmak için...
Buna karşı muhalefet eden insanların, öncelikle toplumda oluşan bu algıyı değiştirebilecek ölçüde ‘güç’ ve ‘kudret’ yaymaları gerekiyor. 70’li ve 80’li yıllarda Süleyman Demirel’in kürsüde “boğa gibi” olduğunu anlatır gazeteci büyüklerimiz. Söz ettiğim, bu tarz bir meydan okuma ve değişimin mümkün olduğu hissini yaratabilme...
Ancak doğruya doğru, muhalefette bunu yapabilen bir lider ya da lider namzedi yok. Şikâyet edenler var, haksızlıklardan yakınanlar var, hatta sevdiğimiz ve son derece demokrat isimler var. Ancak “Ben Erdoğan’ı devireceğim” diye bir iddia koyan (ve bu konuda inandırıcılığı olan) kimse yok.
Erdoğan siyaset iletişim dilini ‘güç’ üzerinden kuruyor ve karşısında rakibi olmadığı tezini işliyor. Muhalefet ise, kendisine verilen görevi Türkiye’yi yönetmek değil, sadece Erdoğan’ı şikâyet etmek olarak tanımlıyor.
Burada yanlış bir hesap var.
Yazarlar
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.08.2018
26.08.2018
23.08.2018
20.08.2018
18.08.2018
13.08.2018
10.08.2018
5.02.2018
3.02.2018
29.07.2018