Aslı Aydıntaşbaş
“Kepçeyle aldıkları insanları teker teker geri alıyoruz.” Bu sözün kime ait olduğunu tam olarak hatırlamıyorum. Sanırım 2011’de cemaatçi polislerin Oda TV davası diye başlattığı gazeteci tutuklama furyası sırasında, evinden karga tulumba alınıp 4 gün sonra bir gece yarısı hâkim önüne çıkarılan meslektaşlarımızdan birinin akıbetini beklerken ortaya söylenen laflardan biriydi.
Muhtemelen, o gün bu gündür hapisteki gazetecilerin hukukunu savunan ve kampanyalar organize eden Elif Ilgaz veya “Dışarıdaki Gazeteciler” grubundan başka birine aitti bu laf.
Ne kadar da doğruymuş. Zaman içinde gördük ki, Türkiye Cumhuriyeti, sahiden dönem dönem topluca tutuklanan insanların teker teker adalet aradığı yerin adıymış.
Uzun zamandır Silivri’ye gitmemiştim. Meraklı bir gazeteci için bile sevilesi bir yer değil Silivri... Daha önceki ziyaretlerimde hep ürpertiyle ayrılmıştım. O dönemden bu yana Türkiye’de siyasi tutuklu sayısı, yüzlerce kat arttı. Silivri, hâlâ Balyoz ve Ergenekon davalarıyla sembolleşen o sevimsiz, ürpertici yer.
Cuma sabahı Silivri’deki dev cezaevi kompleksinden içeri girmek için uzun bir araba kuyruğu vardı. Binlerce aile, mahkeme salonu ya da açık görüşte yakınlarını görmek için arabalarıyla Silivri’ye gelmişti. O kadar ki, kapıda uzun bir kuyruk oluşmuştu. O gün öğrendim ki Esenler Otogarı’ndan kalkan, üzerinde “Silivri Cezaevi” yazan bir belediye otobüsü varmış. Otobüs geldiğinde, içerisinden çoğunluğu başörtülü onlarca kadın indi...
Cumhuriyet davası bu diğer davalardan biraz farklı. Bu karanlık dönemin sembollerinden. Bu yüzden de tüm dünyanın ilgiyle izlediği, Türkiye’deki gidişatı ölçmek için baktığı bir barometre özelliğini taşıyor...
Cuma günkü duruşma, Balyoz davalarının yapıldığı devasa duruşma salonunda görülüyordu. Bir basket sahasından bozma tuhaf bir mekân. Bir ucunda mahkeme heyeti, diğer ucunda aileler. Ortada sanıklar.
Aslına bakarsanız o sabah Silivri’ye giderken, Türkiye’nin ay sonunda Varna’daki Avrupa Birliği zirvesi öncesinde Batı’yla ilişkilerini “toparlama” mecburiyeti yüzünden, o gün en az bir tahliye olacağını tahmin ediyordum. Ama iki oldu. Hem Murat, hem Ahmet geldi aramıza. Çok güzel oldu.
O gece ben ve bir çok gazeteci, uzun zaman sonra ilk kez iyi hissettik. Diyarbakır’dan Hatay’a, Edirne’den Hopa’ya milyonlarca insan, başını telefonundan kaldırıp evdekilere dönerek “Ahmet Şık bırakılmış” dedi. Bizim ev gibi on binlerce evde sessiz bir “Oh” çekildi.
Günün birinde diğer gazetecilerin, siyasilerin, haksız yere cezaevlerinde kalan insanların bırakılacağı ümidi doğdu.
Ancak bu, “buruk” bir sevinç. Karşımızda hâlâ kötücül bir düzen, kalitesiz bir bürokrasi, trajikomik bir hukuk var. Mantığın olmadığı bir yerde adalet aramanın zorluğu var.
Buruk bir sevinç çünkü Ahmet ve Murat tahliye olsa da aynı davadan yargılanan Akın Atalay, hâlâ içeride...
Cemaatçi polisler en azından sahte delil üretir, gizli tanık getirir ve belli bir komplo yaratarak sizi hapiste tutardı. Şimdilerde kimse sahte delil üretmeye tenezzül bile etmiyor. Cumhuriyet davasında “FETÖ’ye yapıldı” dedikleri ödemelerin pideci ve parkeciye yapıldığı, iddia edilen suçların hayali olduğu çoktan kanıtlandı. Tanık olarak çıkarılanlar da, bol bol dedikodu malzemesi verse de, sadece yargılanan Cumhuriyet yöneticilerinin masumiyetini gözler önüne sermiş oldu.
Haliyle dava hâkiminin “bu geminin kaptanı” diye tanımladığı Akın Atalay neden hâlâ tutuklu?
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.08.2018
26.08.2018
23.08.2018
20.08.2018
18.08.2018
13.08.2018
10.08.2018
5.02.2018
3.02.2018
29.07.2018