Aslı Aydıntaşbaş
Geçenlerde Fırat Kalkanı operasyonundan bu yana Türkiye’nin kontrolü altındaki El-Bab’dan bir görüntü vardı televizyonlarda. Gazeteciler açısından Fırat Kalkanı bölgesine gidiş izni almak neredeyse imkânsız; haliyle haberi ilgiyle izledim. “Bakın ne güzel medeniyet getirdik, okullar açıldı” kıvamındaki haberde, bir sınıf gösteriliyordu. Türkçe konuşan Suriyeli öğretmen, Afganistan’daki ‘burka’ benzeri bütün yüzünüde örten bir çarşaf giymişti. Öğrenciler de keza sadece gözleri görünebilecek şekilde çarşaflıydı.
Daha önce yine aynı bölgedeki Cerablus’tan da benzer videolar gördüm. Hastanede bir doktor tepeden aşağı simsiyah kapanmış. Gözlerini bile göremiyorsunuz. Sokakta, okulda, çarşıda zaten kadın görmek pek mümkün değil.
Söz ettiğim, IŞİD’den temizlendikten sonra son bir yıldır tamamen Türkiye kontrolündeki bölge... Gaziantep ve Kilis belediyeleri ve AFAD’ın katkılarıyla bir yıldır buralara gıda, çöp toplama, elektrik, inşaat gibi hizmetler götürülüyor ve 140 bin Suriyeli bu bölgeye yerleştirildi.
Ancak ortaya çıkan tablo, sınırlarımızın dibinde kendi elimizle Peşaver benzeri radikal İslamcı bir coğrafya oluşturduğumuzu gösteriyor. Ankara orada bir yerel konseyin kurulmasına önayak oldu ve yerel liderler atadı. Hatta bir ara bir genelgeyle doktor ve öğretmenlerin yüzlerini kapamasını yasakladı. İyi etti. Hastanede yüzü kapalı doktor olur mu? Suudi Arabistan’da bulamazsınız bu zihniyeti! Ancak artık nasıl bir ‘yerel konsey’ kurduysak, hemen isyan ettiler. IŞİD kılıklı adamlar sokakta Türkiye aleyhine nümayiş yaptılar. Ankara geri adım attı. Sonuçta bizim vergilerimizle finanse edilen ve şeriat esaslarına göre yönetildiği iddiasında bir Taliban rejiminin önü açıldı.
Bu sadece bir başlangıç. Korkarım Türkiye’nın bu hesapsız ve Kürtfobik politikası yüzünden, birkaç yıl içinde Suriye’deki bütün radikal unsurları bize paslayacaklar.
Lütfen yanlış anlaşılmasın; Suriyeli mültecilerin ciddi bölümü pırıl pırıl insanlar. Türkiye, savaştan kaçan bu insanları almakla insani açıdan doğru olanı yaptı. Ancak şimdi içlerindeki İslamcı gruplara “El Kaide ve YPG - Kürt olmasın da ne olursa olsun” diye müsamaha göstererek, gelecek kuşaklarda başını ağrıtacak bir sürece girdi.
Astana süreci, hem Doğu Guta hem de İdlib’deki diğer radikal unsurların da bizim sınırlarımıza doğru sürülerek Türkiye himayesine verilmesinin önünü açıyor. BM verilerine göre, aralık ayından beri İdlib’deki çatışmalar yüzünden 400 bin sivil yerinden oldu. Bizim sınırlarımıza geldiler. İdlib deyince bir durup düşünmek gerekiyor; çünkü orası uzunca süredir el Kaide ve türevleri tarafından yönetiliyor. Haliyle oradan gelen insanlar da Taliban benzeri bir yönetimde yaşamaya rıza gösteren insanlar. Şimdi sadece Cerablus için değil, zaman içinde Urfa, Kilis ve Antakya için de aynısını isteyecekler.
İnsan Hakları Gözlemevi (Human Rights Watch) aralık-şubat arası İdlib’den göçe zorlanan 400 bin kişinin akıbetini şöyle anlatıyor: “Türkiye sınırının yakınlarındaki tarlalarda kurulmuş derme çatma kamplara sıkışmış, yemeğe, temiz suya, barınağa, sağlık hizmetlerine ve yardıma muhtaç halde, sürekli saldırı tehdidi altında bulunan
1.3 milyon kişiye katıldılar.”
Siz olayın vahametini anlıyor musunuz?
Ankara’nın sınırlarındaki YPG varlığını uzaklaştırmak adına, kendi eliyle cihatçı grupların denetiminde İslamcı bir tampon bölge yaratıyor oluşu, size mantıklı geliyor mu? “Afrin’i terörden temizledik” deyip El-Bab’daki gibi okullar açınca, biz daha mı güvende olacağız? Sınırlarımızı güvene alacağız diye yola çıkıp Türkiye’nin imkânlarıyla bir Afganistan yaratmak, Idlib ve Doğu Guta’dan gelen bütün aşırı İslamcı unsurları sınır boylarımıza yerleştirmek, nasıl bir zihni-sinir stratejinin ürünü? Fırat Kalkanı kuşağındaki radikal İslamcı yapı bütün güney sınırımıza yayılsa Türkiye güvende mi olacak?
Yerim kalmış olsa, size Pakistan’ın 80’li yıllarda benzer bir mantıkla yarattığı radikal İslamcı Peşaver bölgesinin bugün nasıl bütün ülkeyi teslim alan bir terör yatağına dönüştüğünden söz edeceğim. Ama yerim yok.
O zaman şöyle sorayım: Siz kendi mahallenizde seküler Kürtler ve “Cihangir’deki majinallerle”t mi komşu olmak isterdiniz, yoksa otobüs otobüs Doğu Guta’dan getirdiğiniz radikal İslamcılarla mı?
Ama bak kıvırmadan cevap verin!
Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.08.2018
26.08.2018
23.08.2018
20.08.2018
18.08.2018
13.08.2018
10.08.2018
5.02.2018
3.02.2018
29.07.2018