Cansu Çamlıbel
Yasanın adı “Amerika’nın Hasımlarına Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Yasası”. İki yılı aşkın süredir üzerine kaç yazı kaleme aldığımı hatırlamıyorum. Amerikan belgelerinde İngilizcede baş harflerinden oluşan bir kısaltmayla “CAATSA” şeklinde kodlanıyor. Biz Türkçede “katsa” deyip geçiyoruz. Güzide Türkiye televizyonlarında izlediğiniz uzman(!)ların yorumlamaya çalışırken şekilden şekle girdikleri o yasa bu yasa işte. ABD’de üç buçuk yıldır yürürlükte. ABD Kongresi söz konusu yasayı Rusya’nın Ukrayna’ya ve 2016 Amerikan seçimlerine müdahalesine tepki olarak Trump’ın başkanlık koltuğundaki ilk altı ayı içinde çıkartıp önüne koydu. Trump isteksiz de olsa imzalamak zorunda kaldı. Bir de konumuzla hayli ilgili olan NDAA 2021 var; Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası. NDAA için kısaca savunma bütçesi yasası diyebiliriz. Onun detayına birazdan geleceğim. Önce bir CAATSA’yı netleştirelim. Zira ikisini karıştıran çok, aralarındaki bağı hiç kuramayan daha çok!
CAATSA’nın 231. Maddesi Rusya Federasyonu’ndan hatırı sayılır bir meblağda silah ya da savunma ekipmanı satın alımı yapan ülke, kişi ve kurumlara ABD’nin 12 seçenekli bir menüden yaptırım uygulamasını öngörüyor. Bir NATO müttefiki olarak Türkiye’nin 14 Aralık 2020 tarihinde maruz kaldığı yaptırım paketinin ABD hukuku açısından altyapısı bu. Ankara ısrarla son güne kadar Rosoboronexport ile Savunma Sanayii Başkanlığı (SSB) arasındaki S-400 tedarik sözleşmesinin CAATSA’nın ABD’de yürürlüğe girdiği Ocak 2018 tarihinden önce (11 Nisan 2017'de) imzalandığını, dolayısıyla yasanın geriye işletilemeyeceğini savundu. Ancak bu argümanın Washington açısından bir karşılığı olmadığının en önemli kanıtı aynı yasanın tam olarak aynı şekilde daha önce Çin Halk Cumhuriyeti’ne uygulanmış olmasıydı. Pekin ile Moskova arasındaki Su-25s sözleşmesi de S-400 sözleşmesi de 2015’te yapılmış, dahası Çin uçakları Aralık 2017’te teslim almıştı. Yani CAATSA ilk kez Türkiye için geriye dönük işletilmedi, Çin için de aynı durum söz konusu olmuştu.
Çin örneği yasanın nasıl bir takvim üzerinden işletildiğine ilişkin de bir fikir veriyor aslında. Çin’in SSB’si diyebileceğimiz EED’ye ve EED’nin İsmail Demir’i Li Shangfu’ya getirilen yaptırımlar Trump yönetimi tarafından Su-25’lerin teslimatından yaklaşık dokuz ay sonra açıklanmıştı. Türkiye için yaptırımlar ise S-400’lerin teslimatının yapıldığı Temmuz 2019’dan yaklaşık 17 ay sonra açıklandı. Kaba bir hesapla Washington’ın Ankara’ya S-400 krizini çözmek için normalin iki katı süre tanıdığını söylemek mümkün. Bu süreçte ABD Başkanı Donald Trump ile Kongre’deki has adamı Güney Carolina Senatörü Lindsey Graham’ın hatırı sayılır rol oynadığını teslim etmek lazım. S-400’lerin aktive edilmemesi durumunda Washington’ın kabul edebileceği bir ara formül arayışını Trump-Graham ikilisi bizzat yürüttü. Oysa Ankara’nın Trump üzerinden bir tazyik ile yaptırımların ötelenmesi yönündeki stratejisinin er ya da geç duvara toslayacağı Türkiye’nin Washington’da resmi lobisini yapan Mercury şirketinin yetkilileri tarafından dahi Beştepe’ye açıkça söylenmişti. “ABD Başkanı'nın bu yasayı uygulamama şansı yok. Bir an önce uygulansın ve gölgesini Türk-Amerikan ilişkilerinin üzerinden bir an önce kaldırmaya çalışalım” demişlerdi. Ya da en azından bana, Erdoğan’a öyle söylediklerini söylemişlerdi.
Trump’a yaptırımları öteletmek ne kadar anlamlı ise üç gün önce açıklanan yaptırımları “acımadı ki” havasında hafife almak da ancak o kadar anlamlı olabilir. Sadece yaptırımlar açıklandıktan sonra ABD dolarının TL karşısında büyük bir tırmanışa geçip geçmeyeceğiyle ilgili olan piyasa aktörlerinin “hafif geldi hafif a dostlar” coşkusunun Beştepe’yi de bir nebze rahatlattığı ortada.
Türkiye’nin mali kurumlarının ABD Merkez Bankası ile doğrudan alışveriş yapması yasaklansaydı ya da iki ülke mali kurumları ve bankalarının dolarla işlem yapması yasaklansaydı ya da iki ülke bankaları arasındaki transferler toptan yasaklansaydı tüm bunlar Türk ekonomisi üzerinde atom bombası etkisi yapabilirdi elbette. Böyle bir noktada bırakılmamış olmak kötünün iyisi bir durum. Ancak hangi yaptırımların seçilmiş olduğu ile başkanlık koltuğunda kimin oturduğundan ziyade Amerikan kapitalizminin ruhu arasında kuvvetli bir orantı var. Washington’ın doğrudan “ekonomik hasım” olarak konumlandırdığı Çin’e uygulamadığı şiddetteki yaptırımları Türkiye’ye uygulaması beklenemezdi. Dahası ABD’nin Türkiye’nin tekrar IMF’ye yolunun düşmesinden yana bir beklentisi varken bu kurumdaki veto hakkını Türkiye aleyhine işletmeyi yaptırım olarak Ankara’nın önüne koyması akıldışı olurdu.
Ancak yaptırımların şiddetini salt -halihazırda sokaktaki insanı ziyadesiyle sarsmakta olan- ekonomik krizi derinleştirip derinleştirmeyeceği üzerinden okumak Erdoğan hükümetinin karşı karşıya olduğu dikenli jeopolitik pazarlığı ortadan kaldırmayacak.
14 Aralık yaptırım paketinin beş maddesinden en sıkıntılı olanı kuşkusuz daha önce Millî Savunma Bakanlığı altında bir müsteşarlık iken Türkiye’nin başkanlık sistemine geçmesinin ardından doğrudan Cumhurbaşkanlığı’na bağlanan SSB’nin kurum olarak “kara liste”ye alınmış olması. Washington’ın bu hamlesiyle bugünkü sistem çerçevesinde TSK’nın ihtiyaçlarının karşılanmasında ana kaynak olan SSB aslında başta NATO üyesi ülkeler olmak üzere ABD ile ticaretini önemseyen tüm ülkeler açısından radyoaktif hale geldi.
Henüz yaptırım kararı ortada yok iken Kanada’nın Bayraktar İHA’ları için gönderdiği motor dahil diğer parçalara ilişkin ihracat izinlerini nasıl tak diye askıya aldığını anımsamak bundan sonra Türkiye’nin savunma sektörünün nasıl bir alacakaranlık kuşağına girmekte olduğunu anlamak açısından ipucu niteliğinde. Ermeni lobisinin kuvvetli olduğu Kanada lisans iptaline gerekçe olarak Türkiye’nin Karabağ’daki emellerinin anlaşılamamış olmasını göstermişti. Ankara kurnazlık yapıp SSB’yi by-pass edecek ve tedarikçi olarak başka bir kurumu belirleyecek bir mevzuat değişikliğine gitse bile yaptırımların sebep olacağı psikolojik iklim pek çok ülkeyi Türkiye’den uzak durmaya zorlayacaktır.
Yaptırım ikliminin ne kadar süreceği ise Ankara’nın atacağı ya da atmayacağı adımlara bağlı olacak. Yazının girişinde bahsettiğim 2021 savunma bütçe yasasına (NDAA) Türkiye’ye yönelik yaptırımların ancak hangi koşullarda kaldırılabileceğine ilişkin bir madde sokarak ABD Kongresi Başkanının elini kolunu bağladı. Aslında Kongre Trump’a güvenmediği için Türkiye maddesini metne koydu. Ancak aynı çerçeve 20 Ocak'ta başkanlık koltuğuna oturacak Joe Biden için de geçerli olacak. 2021 savunma bütçe yasası gereğince Biden’ın yaptırımları kaldırabilmek için Senato Dış İlişkiler ve Silahlı Kuvvetler Komisyonlarına 3 konuda net garanti vermesi şart: “1) Türkiye’nin topraklarında konuşlu bulunan mevcut S-400 sistemine artık sahip değil 2) Türkiye ikinci parti S-400 siparişini iptal etti 3) Türk hükümeti S-400’ün ardılı olarak nitelendirilebilecek herhangi bir sistemi almayacağı konusunda net güvence verdi.”
Türkiye’ye yaptırım kararını açıklayan “topal ördek” Trump olsa da asıl sorumluluk yaptırım sürecini yönetecek olan Joe Biden’a kaldı. Ankara’nın ipleri daha da gerecek adımları tercih edip Rusya ile yeni angajmanlara girmesi durumunda Biden yönetimi yaptırımların kapsamını genişletip CAATSA menüsünün şu an için ellenmemiş maddelerini de pekâlâ pakete ekleyebilir. Washington 14 Aralık’ta, ABD’nin eski Türkiye Büyükelçisi James Jeffrey’nin tabiriyle Erdoğan’a “dişini gösterdi” ama ısırmadı, şimdi karşı hamleyi bekliyor. Bugüne kadar taraflar pozisyon korumanın ötesine geçmemişti. Asıl pazarlık yeni başlıyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.05.2025
28.03.2025
24.03.2025
4.02.2025
13.01.2025
16.12.2024
18.11.2024
10.09.2024
10.07.2024
26.04.2024