Ceren KENAR
Halep yakınlarında 22 Mayıs’ta 13 kişi kaçırıldı. Kaçırılanların İran’a gerçekleştirdikleri kutsal mekân ziyaretinin dönüş yolunda olan Lübnanlı Şiiler olması, Suriye’de vaka-i adiyeden olanı uluslararası bir krize çevirdi. Kadın rehineler serbest bırakıldı ve 11 Lübnanlı Suriye’de sırra kadem bastı.
Lübnanlı Şiilerin kaçırılmasını, bu olaya kadar kamuoyunda bilinmeyen ve kendilerini “Suriye Devrimcileri-Halep Bölgesi” olarak tanımlayan bir grup üstlendi. Suriye muhalefetinin ana askerî grubu olan Özgür Suriye Ordusu kaçırılma olayıyla hiçbir ilişkisinin olmadığını açıkladı ve işin arkasında Esed’in paramiliter güçleri olan Şebiha’ların olduğunu iddia etti. Muhalefetin siyasi kanadı olan, Suriye Ulusal Konseyi kaçırılma olayını kınadı ve kaçırılan Şiilerin derhal serbest bırakılması gerektiğini beyan etti. İki kurum da “Suriye devriminin değerleri ile bağdaşmayan” bu tarz eylemleri onaylamadıklarını net şekilde belirtti.
Şii hacıların serbest bırakılması için Lübnan hükümeti hummalı bir çalışma başlattı. Zira, hâlihazırda Sünni-Şii gerginliği ile çalkalanan Lübnan’da böylesi bir kriz kimsenin istemeyeceği sonuçlar doğurabilirdi. Epey sıkıntılı bir süreçten geçen hükümet, bölgesel aktörlerin devreye girmesini istedi. Bu aktörlerden biri ve en önemlisi Suriye muhalefeti üzerinde nüfuzu olduğu yönünde şüphe bulunulmayan Türkiye idi.
Pazarlıklar hemen başladı. Olaydan bir gün sonra Lübnan Dışişleri Bakanı Adnan Mansur, rehinelerin yerlerinin tesbit edildiğini ve çok kısa bir zaman içinde serbest bırakılacağını söyledi. Müzakerelerin kim tarafından yapıldığı açıklanmasa da, Arap kamuoyuna göre süreç, Türkiye’nin kontrolü ve öncülüğünde ilerliyordu. Olaydan 3 gün sonra, Şii hacıların serbest bırakıldığı yönünde bir açıklama geldi Lübnan Başbakanı Necib Mikati’den. Dünyanın saygın medya kuruluşları bu haberi son dakika gelişmesi olarak geçti. Hacılar güya Türkiye’ye teslim edilmişti. Türkiye’den ise Lübnan eski Başbakanı Saad Hariri’nin temin ettiği özel jet ile Lübnan’a döneceklerdi. Herkes derin bir nefes aldı. Krizin Lübnanlı aktörler tarafından iyi yönetildiğine dair analizler bile yazıldı. Hizbullah lideri Nasrallah’ın teskin edici beyanları takdir edildi, Sünni lider Hariri’nin krizi çözmek için gösterdiği çabalar alkışlandı. Suriye Ulusal Konseyi’nin sürece bilfiil katkısı olumlu karşılandı. Türkiye ise son zamanlarda epey tartışmalı hale gelen “yumuşak gücü” ile kriz çözen ülke imajını cilaladı. Rehinelerin aileleri ve yakınları karşılama töreni için Beyrut havaalanında beklemeye başladı.
Ve birden, rehine yakınları havaalanına kadar gitmişken, işin aslının öyle olmadığı çıktı ortaya. Rehineler serbest bırakılmamıştı, İstanbul’da değillerdi ve daha da vahimi kimsenin nerede olduklarına dair bilgisi yoktu!
Lübnan’a hâkim olan endişe ve panikken, Türkiye tarafında sessizlik hüküm sürmeye başladı. Neredeyse iki hafta boyunca rehinelere dair tatmin edici hiçbir açıklama yapılmadı.
Bu hafta sonu Al Jazeera, rehinelere ait olduğu iddia edilen video görüntülerini yayınladı. Görüntülerde rehineler Hule katliamını kınıyor, Lübnan halkını Suriye direnişinin yanında olmaya çağırıyordu. Rehineleri serbest bırakmak için daha önce Nasrallah’ın özür dilemesi şartını koşan militanların rehineleri ne zaman ve hangi şartlar altında bırakacağı şu an için muamma.
Gelelim işin Türkiye boyutuna. Şüphesiz ki bu kriz Türkiye’nin diplomasi karnesine altın harflerle yazılmadı ve yazılmayacak. Türkiye, Suriye krizinin başından beri yapabileceğinden fazlasını vaat etme sorunundan mustarip. Bu yüzden ne içeride ne de dışarıda oluşan algıyı yönetmek konusunda başarılı olamadı. “Bir daha Hama katliamının olmasına izin vermeyiz” beyanları ile beklentileri yükselten Türkiye, daha sonra Suriye krizinde son derece insani ve ahlaki bir pozisyon almasına ve Suriye halkına en büyük desteği veren ülkelerden biri olmasına rağmen, bu aşırı beklentilerin altında ezildi. Türkiye’nin hamasi retorik konusunda iyi, ancak somut adım atmak konusunda başarısız olduğuna dair ifadeler Arap dünyasında yaygınlık kazandı. Ne yazık ki bu son olay ve fiyasko olarak görülen müzakereler, Türkiye’nin bölgede korumaya çalıştığı imaj için olumlu katkıda bulunmayacaktır. Heyecanın dorukta olduğu -ve bundan keyif de alındığı- bu coğrafyada, itidal üzerine inşa edilen politikalar kulağa sıkıcı gelebilir, ancak uzun vadede karizma için daha iyidir.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Mülteciler üzerinden bir provokasyon girişimi
7.02.2017 - Bir tuhaf Körfez politikası
5.02.2017 - PYD'ye giden silahların akıbeti ne olacak?
4.02.2017 - Türkiye Katar'ı niye destekliyor?
27.06.2017 - Lübnan dağlarından bölgeye bakmak (2)
26.06.2017 - Lübnan dağlarından bölgeye bakmak
21.06.2017 - Körfez'de ipler nasıl koptu?
7.02.2017 - Riyad zirvesi sonrası Körfez'de gerilim
5.02.2017 - Kırmızı fularlı militarizm güzellemesi
2.02.2017 - Brzezinski ve mirası
30.05.2017
Yazarlar
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları






































































Hrac Madooglu
O sozu soyleyenin ismini yine yazmamissin. Mahkemede bu iddiani ispatlaman imkansiz. Bir sonraki gun bir arkadasina olayi anlatmis olman da ise yaramaz. O arkadasin "evet bana bu olayi anlatti" dese bile mahkemede sahit olarak kabul edilmez cunku olay esnasinda orda degildi. Yani bu iddian dedikodu katagorisine girer. Dunyanin en yetenekli avukatini tutsan bile haksiz cikarsin.