Doğu Ergil
“Petrol bitebilir, toprak verimsizleşebilir, altın tükenebilir.
Ama bir ülkenin en güçlü ve yenilenebilir kaynağı, kendi insanıdır.” Dünyada akıl ve yetenek eşitsiz dağılmamıştır ama eşitsiz kullanılır, eşitsiz gelişir. Bu da verili bir toplumun ve o toplumun yönetiminin insana nasıl baktığıyla ilgili bir şeydir. Değer verilen insan değer üretir. Ne yazık ki bu hakikat, dünyadaki tüm toplumlar için geçerli olduğu halde, her ülke bu potansiyeli kullanmakta aynı başarıyı gösteremiyor.
Bir ülkenin değeri, yurttaşlarının ortalama niteliğiyle; üretim kapasitesiyle, düşünme ve yaratma yeteneğiyle, huzur ve mutluluk düzeyiyle ölçülür. Bu niteliği inşa eden şey yalnızca bireylerin iradesi değil; onları şekillendiren, destekleyen veya körelten toplumsal sistemdir; o sistemin nasıl şekillendiği ve yönetildiğidir.
Vatandaş Değeri Nedir ve Neden Stratejiktir?
Modern dünyada güç, artık yalnızca askerî ya da ekonomik kapasiteyle değil, insan niteliğiyle ölçülmektedir. “Ortalama vatandaş” bir ülkenin hem taşıyıcısıdır hem de kolektif iradesi ve enerjisiyle (sinerjisiyle) yön belirleyicisidir. Yani yurttaşların
eğitim kalitesi,
bilgi üretme ve uygulama (bilgiyi kullanma) kapasitesi,
Sorumluluk ve etik bilinci,
üretim ve tüketim kalıpları/alışkanlıkları,
demokratik katılım (yaşamını ilgilendiren olaylara ve kararlara katılım) düzeyi, bir ülkenin gelişmişlik düzeyinin göstergeleridir.
Birçok ülkede insana yapılan yatırım düşüktür. Bizim ülkemizin de bu konuda büyük açığı vardır. Oysa, ülkelerin geri dönüşü en verimli yatırımı, insan sermayesine yaptığı yatırımdır. Bu konudaki ihmal, yani kısa vadeli beklentiler ve küçük çaplı çıkarlar, toplumların potansiyelini ve uzun vadeli gelişmesini güdükleştirmekle sonuçlanır..
Neden Kimi (Özellikle Otoriter) Ülkelerde Ortalama Vatandaş Değer Kazanamıyor?
1. Eğitim Sistemi Araştırmacı, Bilgi Üreten ve Sorgulayan Değil, İtaat Üreten Bir Düzen
Bu tür ülkelerde eğitim sisteminin amacı büyük ölçüde birey inşa etmek değil, sisteme sadakat geliştirmek işlevi görüyor. Düşünmeyi değil, ezberlemeyi teşvik ediyor. Soru sormayı değil, kurallara uymayı öğretiyor. Sonuç olarak
eleştirel düşünce kapasitesi düşük, belirli bir ideolojik eğilime bağlı,
bilgi üretme yerine sınav geçmeye ve diploma almaya odaklı,
sosyal ve kültürel farklılıklara kapalı hatta tepkili kuşaklar yetişiyor.
Kimlik, kişiliğin önüne geçiyor.
Bu eğitim sistemi, bireyi yalnızca “iş gücü” ya da yığının bir parçası olarak görüyor ama onu “vatandaş” yapamıyor.
2. Adalet ve Hukuk Erozyonu: Eşitliğin Yerini Ayrıcalık Aldı
Bir toplumda bireyin değeri, yasalar önünde eşit olduğu ölçüde artar. Kimi ülkelerde ise adalet, bağımsızlığını büyük ölçüde yitirmiş; güçlüyü koruyan, zayıfı eleyen bir yapıya dönüşmüştür.
Bu da bireylerde “kendini geliştirse bile hakkını alamayacağı” inancına sürüklüyor. Çalışma ve fedakârlık yapma (adanma) motivasyonu düşürüyor. Yurttaşların devlete ve bütünlüğünü yitirmiş millete aidiyeti zayıflıyor. Cemaat yapılarına sığınmak seçeneği öne çıkıyor.
Kolektif dayanışma ve güven kaybı kişilerin ya kendi ya yakın çevrelerinin çıkarından ötesini düşünmemelerine yol açıyor. Bu da ciddi bir ahlâk zafiyeti yaratıyor.
3. Yoksulluk ve Geleceksizlik: Üretim Yerine Tüketim Odaklı Yaşam
Gençlerin büyük çoğunluğu düşük ücretli işlere mecbur kalıyor; hayal kurmak yerine günü kurtarmaya odaklanıyor. Üretmek yerine tüketmekle var olmaya çalışılan bir düzende, bireyin değeri markalarla, telefon modelleriyle, araba kredileriyle ölçülmeye başlanıyor. Beceri, gösterişe; üretim, tüketime; bilgi, ezbere yenik düşüyor.
Bu eğilimler, insanın iç dünyasını boşaltıyor; yalnızlaşmasına, yabancılaşmasına ve ülkesine karşı küskünleşmesine neden oluyor.
4. Liyakat Yerine Sadakat: Bireysel Değerin Kurumsal Karşılığının Olmaması
Kamuda, üniversitelerde, medyada ve hatta sivil toplumda liyakat değil sadakat esas olmuşsa, vatandaşın değeri onun iktidar veya güç sahiplerince “kullanım değerine” indirgenir. Partizanlık, cemaatçilik, akrabalık veya ideolojik mensubiyet, bireyin niteliklerinin önüne geçer.
Yurttaş, “ne yapabildiğiyle” değil, “kime yakın olduğu”yla değerlendirilince, emek değersizleşir. Bu da toplumun nitelikli bireylerini ya sistemden dışlar ya da değerinin bilineceği yurtdışına kaçırır.
5. Özgürlük Alanlarının Daralması: Otoriterliğin Düşünceyi ve Üretkenliği Değil Biatı Ödüllendiren Zehirli Havası
İfade özgürlüğü, sanat özgürlüğü, üniversite (bilim) özgürlüğü, benzerleriyle bir araya gelip örgütlenme özgürlüğü olmadan, insanın ‘ışığı kararır’, suskunlaşır, içine kapanır. Yaratıcılık, farklılık, yenilik, çok-seslilik, eleştiri özgürlüğü ve yenilik, otoriter kültürlerde cezalandırılır.
Oysa benzer düşünen ve davranan değil, bilgi arayan ve üreten, sorgulayan birey değerlidir. Bu değer tanınmadığında toplumun ortalama kapasitesi düşer.
Vatandaşın Değeri Bir Demokrasi Testidir
Yurttaşlık değeri, yalnızca bireysel gelişimle değil, kamu alanındaki etkisi ile ölçülür. Bir ülkede vatandaşlar;
kendilerini yönetime ortak hissedebiliyorlarsa,
yetkililerden/yöneticilerden hesap sorabiliyorlar; belirli aralıklarla onları değiştirebiliyorlarsa,
kişisel ve ortak hayatlarını ilgilendiren konularda söz ve irade sahibiyseler, değerli, önemsenen ve onurlu hissederler.
Önemsenme, demokratik rejimin ruhudur. Demokrasi yalnızca bir seçim rejimi olarak kaldıkça, yurttaşın değeri de kağıt üstünde kalır.
Türkiye Ne Yapmalı? Gelişme Neden İnsanla Başlar?
Türkiye, dünyanın en stratejik coğrafyalarından birine, büyük bir genç nüfusa, zengin bir tarihsel arka-plana ve kültürel çeşitliliğe sahiptir. Ancak bu potansiyel, nitelikli insana dönüşmediği sürece coğrafi konum, tarih ve sayılar, bir avantaja değil, kırılganlığa dönüşmektedir.
Türkiye’nin “ortalama bir toplum olma” tuzağından çıkışı için şunlar gereklidir:
Özgür, bilimsel ve laik bir eğitim sistemi;
Hukukun üstünlüğünü sağlayacak yapısal yargı reformları. Bu reformlar kuvvetler ayrılığını sağlamalı ve bir daha kaybolmamasını güvence altına almalıdır. İkinci Dünya Savaşı’nın yıkımından sonra Alman Şansölyesi Konrad Adaneaur’ın sözleri hep hatırlanacaktır.
Liyakat temelli kamu yönetimi
Başta teknoloji üretimi, yüksek verimliliği önemseyen bir ekonomik sistem
Yaratıcılığı ve özgün düşünceyi ödüllendiren kültürel iklim
Toplumun tüm kesimlerini kapsayan sosyal adalet politikalarının devreye girmesi…
Bu sayede birey, yalnızca “yaşayan” değil, “katılan”, “üreten”, “etki eden” bir yurttaşa dönüşebilir.
Büyüklük, İnsana Yatırım Yapmakla Başlar
Hiçbir ülke, insanından daha büyük değildir.
Ne ordusu, ne gökdelenleri ne geniş yolları ve köprüleri, ne de milyarder sayıları kritik önemdedir. Bir ülkeyi geleceğe taşıyan asıl güç, yetişmiş ve özgür (“aklı, irfanı ve vicdanı hür”) yurttaşlarıdır.
Özetle: Türkiye, insanına yatırım yapmadan kalkınamaz. Sistemin değil, insanın merkezde olduğu bir düzen kurulmadıkça; büyüme, bir yanılsama; kalkınma, bir yalandan ibaret kalacaktır.
Bu durum sadece bizim için geçerli değil, yurttaşına yeterince değer vermeyen hiçbir ülke, dünyada yeterince saygın ve etkili olamaz.
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTSayıştay'ın Düzce karnesi.. 2.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZDemokrasinin hasta kökleri: Osmanlı’dan günümüze tekerrür eden otoriterlik 2.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUCHP kendisini iktidara hazırlıyor, ama… 2.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECHP’nin iktidara yürüdüğü yolun taşlarını kim döşüyor? 2.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP: Doktrin’den kitleye 2.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKBaşkanlık sistemi CHP’yi çözüme zorluyor 2.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUHaksızlık mı dediniz? 2.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENCHP’deki coşkuya iktidarın katkısı 2.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezBüyüme Buysa Niçin Şikâyet Ediyorlar? 2.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanOrta gelir tuzağı: 17 yıldır aklı başında herkes aynı çözümü öneriyorken… 2.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURBüyük ülkenin, küçük insanları… 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanOrtodoks solu ve merdiven altı İslamcılığı aşamazsak… 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇNifak ve münafık 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKürt olmak 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞReel politika, pragmatizm, ilkesizlik, oportünizm batağında AKP 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALTers köşe... 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciSadece orta sınıf ezilmedi, akıl ve bilim de ezildi 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÖzgür Özel’in ve CHP’nin siyasi portföyü 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞZEHİRLENMELER “GIDA TERÖR” DEĞL Mİ? 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÇözüm için ilk adım ne zaman atılacak? 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİİznik’e gelen Papa değil Haçlı Ordusu sanki 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRDevletin “büyük bir gizlilik” içerisinde gerçekleştirdiği İmralı Ziyareti! 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Özgürlük Yasaları Çıkarılmalı"; Mücadele ve Sahiplenme Birlikte Yürür... 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP nereye? 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBorçları SDG mi ödeyecek? 28.11.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.11.2025
4.11.2025
23.10.2025
14.10.2025
9.10.2025
1.10.2025
24.09.2025
18.09.2025
11.09.2025
2.09.2025