Doğu Ergil
Kürt sorunu, Türkiye Cumhuriyeti’nin en uzun süreli ve en ağır siyasal-toplumsal krizidir. Bu sorun, yalnızca bir güvenlik meselesi değildir; yalnızca bir kimlik meselesi de değildir. Esasen bu kriz, cumhuriyetin Doğu’da eksik kalmış olmasının sonucudur.
1990’lardan bu yana Kürt meselesi üzerine yaptığım çalışmalar, Türkiye’nin bu soruna yaklaşımındaki zihinsel sınırları görünür kıldı. 1995, 2005 ve 2008 yıllarında yaptığım ve sonuçlarını yayımladığım alan araştırması, yalnızca Kürt toplumunun değil, devlet aklının da fotoğrafını çekmiştir.
Güvenlikçi İnkâr Dönemi
1990’lı yıllarda Kürt meselesi neredeyse bütünüyle bir “terör sorunu” olarak ele alındı. Bu yaklaşımın sonucu şöyle oldu: Devlet, PKK ile mücadele ederken Kürt halkıyla arasındaki bağı zayıflattı.
1995’te TOBB için hazırlanan “Doğu Sorunu: Teşhisler ve Tespitler” raporu, Türkiye’de ilk kez şu gerçeği açıkça ortaya koydu: Kürt sorunu PKK’den önce vardır; PKK bu sorunun nedeni değil, sonucudur. Bölge halkı devlet ile örgüt arasında sıkışmış, olağanüstü hal ve koruculuk gibi uygulamalar toplumsal dokuyu tahrip etmiş, hukuk askıya alındıkça devlet meşruiyet kaybetmiştir.
Bu raporun temel tezi şuydu: Etnik tekçiliğe dayalı ulus-devlet anlayışı, Türkiye’nin toplumsal gerçekliğiyle çatışmaktadır. Kürtler Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır; ancak vatandaşlık, kimliksizleşme anlamına gelmemelidir. Kültürel alan ile siyasal alan arasındaki ayrım yapılamadığı sürece, kültürel talepler siyasal radikalleşmeye dönüşmektedir.
Bulgulardan en önemlisi, Kürtlerin büyük çoğunluğunun “dışarı” (bağımsızlık-ayrı devlet) değil içeri (eşit şartlarda, ‘anayasal vatandaşlık’ zemininde) demokratik entegrasyon eğiliminde olduğuydu. Resmî Türkiye bunu hiç anlamadı ya da inanmadı.
Temkinli İyimserlik ve Demokratik Beklenti
2005 tarihli “Endişelenme Türkiye!” Çalışması/raporu, Avrupa Birliği perspektifinin yarattığı görece iyimser bir dönemde hazırlandı. Doğu ve Batı’da yapılan karşılaştırmalı saha çalışmaları, Doğu’nun sanıldığı gibi demokrasi karşıtı ya da “geri” olmadığını gösterdi. Demokrasi talebi güçlüydü; dindarlık demokrasiyle çelişmiyor, kültürel muhafazakârlık hoşgörüyü dışlamıyordu.
Bu rapor, devletin yıllarca ürettiği “belalı Doğu” imajını boşa düşürdü. Ancak modernleşme hâlâ tek yönlü, yukarıdan aşağıya bir süreç olarak ele alınıyordu. Toplumu anlamadan dönüştürme alışkanlığı bu dönemde de tam olarak aşılamadı.
Kimlik Siyasetinin Sertleşmesi
2008’de yapılan çalışma ise Kürt toplumunun kendi içinde derin bir ayrışma yaşadığını ortaya koydu. Beklenenin aksine temel ayrım Türkler ile Kürtler arasında değil, Kürtler arasında oluşmuştu. Bir yanda kimliği siyasal mücadelenin merkezine alan radikal bir küme, diğer yanda devletle bağını koparmamış, daha ılımlı bir Kürt topluluğu vardı. Bu ikilik beni “kültürel Kürtler” ve “siyasal Kürtler” tanımlarına götürdü. Her iki küme de kimliklerine sahip çıkarken birincisi entegrasyonu, ikincisi bağımsızlık dahil, daha radikal seçeneklere eğilimliydi.
Birinci grup, devletle, onunla çatışan radikal grup ardında tampon işlevi görüyor ve şiddetin dozunu düşürüyordu. Ama o grup da ödüllendirilmedi.
Bu tablo, Kürt sorununun yalnızca baskıdan değil, siyasetsizlikten de beslendiğini gösteriyordu. Demokratik kanallar kapalı kaldıkça, radikal aktörler güçlenmekteydi.
Kürt Sorunu Nedir?
Kürt sorunu yalnızca güvenlik, yalnızca kültür ya da yalnızca ekonomi sorunu değildir. Kürt sorunu, Türkiye’nin yurttaşlık rejimi ile toplumsal gerçekliği arasındaki uyumsuzluktur. Devlet, Kürtleri uzun süre ya tehdit ya da “kazanılması gereken kitle” olarak gördü. Oysa talep edilen şey eşit yurttaşlıktı.
Bugün: Çaba – İsteksizlik – Çekingenlik – Küskünlük Sarmalı
Bugün Kürt meselesinde ne 1990’ların sert inkârı ne de 2000’lerin görece iyimserliği var. Onun yerine daha huzursuz bir ruh hâli egemen: Yorgunluk ve bıkkınlık.
Devlette çaba eksikliği değil, isteksizlik var.
Siyasette çözüm iradesi değil, iktidar hesaplarından kaynaklanan çekingenlik var.
Toplumda umut değil, kuşku ve küskünlük var.
Kürtler açısından bakıldığında, defalarca vaat edilip yarım bırakılmış süreçler, demokratik siyasete olan inancı zayıflatmış görünüyor. Devlet açısından ise her girişim, “yanlış sonuç doğurur ” endişesiyle beka kaygısına bağkanıyor. Dolayısyla olası bir çözüm sürekli erteleniyor. Bu karşılıklı güvensizlik, sorunu donduruyor ama çözemiyor.
Bu sarmal kırılmadıkça Kürt sorunu askıda kalacak. Oysa ertelenen her sorun, bir sonraki kuşağa daha ağır bir miras bırakır.
Kürt sorunu, cesaretle ele alındığında Türkiye’yi bölecek değil; tam tersine, cumhuriyeti tamamlayacak bir imkândır. Mevcut cumhuriyetin eksikliklerini giderip daha adil, demokratik ve üretken bir düzen arayışına girişmişken, onun önündeki en büyük engeli kaldırmayı artık savsaklayamayız.
Yazarlar
-
Taha AkyolYastık altında 705 milyar dolar 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÇözüm Süreci milletin hakemliğinde yürür mü? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİIŞİD tehdidi SDG'yi kıymete bindirir mi? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciGelir bozukluğunda görülmeyen iki ayrıntı 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanDindar nesil hikayemiz ya da sosyolojinin yeni haritaları 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAUmut Hakkı’nı Savunmak, Barışı Savunmaktır... 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.12.2025
11.12.2025
4.12.2025
25.11.2025
9.11.2025
4.11.2025
23.10.2025
14.10.2025
9.10.2025
1.10.2025