Doğu Ergil
Siyaset, ideal olarak yurttaşların ortak yararı için tasarlanmış kurumsal mekanizmaların işlemesiyle yürür. Ancak birçok ülkede bu ideal, “clientelism” olarak bilinen ve Türkçede “yanaşma kültürü” diye adlandırılabilecek bir pratikle gölgelenir. Yanaşma kültürü, iktidar sahipleri ile yurttaşlar arasında eşitlikten uzak, karşılıklı bağımlılığa dayalı bir ilişki türüdür: İktidar, kendisinden hesap sorulmaması karşılığında seçmene ayrıcalık ve çıkar dağıtır (buna halk katında “koruma ve kollama” denir); seçmen de karşılığında sadakat gösterir.
Bu sistemde yöneticilerin seçmenlerce denetlenmesi yerine kişisel menfaat ve destekler karşılığında hak ve özgürlüklerinden vaz geçmesi söz konusudur. Sonuçta demokrasi yara alır, hukuk zayıflar ve keyfilik yüzünden kurumlar yozlaşır.
Yanaşma Kültürünün Temel Özellikleri
Karşılıklı Bağımlılık:
Güç sahibi olanlar (siyasetçiler, bürokratlar), kendilerinden hesap sorulmaması karşılığında kamu kaynaklarını dağıtır; bireyler veya gruplar, yapılanları bir görev değil, lütuf olarak kabul edip sadakatle var olan düzeni sürdürür.
Eşitsiz Vatandaşlık:
Yanaşma ilişkisi, herkese eşit yurttaş muamelesi yapılmasını engeller. Haklar evrensel değil, kişisel ilişkiler üzerinden şartlı dağıtılır.
Kamusal kaynaklar, kamu yararı yerine belirli kişi veya grupların çıkarına göre yönlendirilir. Yasaların ulaşamadığı bir alanda gölgeli ilişki ve yolsuzluk ağları oluşur.
Pekiyi bu olgunun siyasete etkisi nedir?
-Demokratik kurumlar zayıflar: Parlamento, yargı ve denetim mekanizmaları işlevini yitirir; kararlar bir merkezden ve keyfî olarak alınır.
-Kamu görevleri ve ekonomik fırsatlar, yetenek veya bilgiye değil, sadakate göre dağıtılır. Liyakat topal kalır. Bunun üzerine yolsuzluk kurumsallaşır. Rüşvet ve kayırma olağanlaşır. Bu, sistemin yozlaşması demektir.
-Kutuplaşma ve ayrışma, yurttaşları “korunan ve kollananlar” ve “dışlananlar” ayırımı üzerinden birbirine düşürür, ulus olma bilincini körelterek siyaseti cemaatler-arası bir olguya dönüştürür.
Türkiye Örneği
Türkiye’de “yanaşma kültürü (ya da “devletin müşterisi” olma hali (clientelism) uzun bir geçmişe sahiptir. Osmanlı’daki himaye ilişkilerinden, Cumhuriyet’in devletçi yapısına ve günümüzün parti-devlet sistemine kadar farklı biçimlerde devam etmiştir. Örneğin; yerel düzeyde belediye hizmetleri, ihaleler veya sosyal yardımlar çoğu zaman parti sadakati üzerinden yürütülmüştür. Ulusal düzeyde ise, kamu kadroları ve büyük yatırımlar siyasal bağlılık üzerinden dağıtılmıştır. Ortaya çıkan sonuç yurttaşların, hak talep eden bireyler olmaktan çok, bir parti veya liderin himayesine sığınan “yanaşmalar”a dönüşmesidir.
Bu durum, bir ülkenin uluslararası ilişkilerine de yansır. Liyakatsiz ve ideolojik önyargılarından ötürü dünya sistemini yanlış okuyan kadrolar, taktik ve kısa erimli çıkarlar adına ülkenin stratejik konumunu zayıflatır (bir zamanlar büyük buluş olarak sunulan ‘stratejik derinliğin’ nasıl bir kara delik olduğunun anlaşılması gibi). Ayrıca uluslararası endekslere yansıyan yolsuzluk ve kayırmacılık algısı, ülkenin uluslararası itibarını ve yatırım güvenliğini ciddi oranda etkiler.
Pekiyi, bu kısır döngü kırılabilir mi?
Dünya pratiği bize şu çareleri öneriyor: Hukukun üstünlüğünü tesis etmek.
Kaynak dağıtımı işlevinin, kişisel ilişkilere değil, somut kurallara bağlanması.
Kamu ihaleleri, atamaları ve destekleri denetime açık ve şeffaf olmalı; bu işlevleri yerine getirenlere hesap sorulabilmelidir.
Bağımsız medya ve örgütlü (sivil) toplum, kayırma ve yanlı destek ilişkilerini ifşa edecek özgürlüğe sahip olmalıdır.
Sadakat ve yanaşma eğilimlerini sorgulayacak; hak ve sorumluluklarının bilincinde olan yurttaş yetiştirmek, eğitim sisteminin ana hedeflerinden biri olmalıdır.
Özetle, yanaşma kültürü, siyasetin kamusal yarar üretme amacını bozar, yurttaşları eşitsizleştirir ve kurumları çürütür. Bu düzenin sürdürülebilirliği, toplum çoğunluğunun “devletin müşterisi” olmaya razı olup olmamasına bağlıdır. Oysa gerçek demokrasi, özgür yurttaşların eşit haklara sahip olduğu ve onlara sahip çıktığı bir düzende serpilebilir.
Türkiye ve benzer ülkelerin siyasal geleceği, yanaşma kültüründen sıyrılıp kurallı, şeffaf ve hesap verebilir bir yönetim anlayışını benimsemeleri ile şekillenecektir.
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYanlış hesap hukuktan döner 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanCHP’yi taşerona devretme derdi yüzünden iktidar da ülke de kaybediyor 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciToplum nefes alamazsa… 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKaos nereye açılır… 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUCHP ne yapsın? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçYenilenen CHP iktidarın CHP'sine karşı… 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİAK Parti CHP'ye demokratik dayanışma heyeti gönderse 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYanaşma kültürü ve siyasetin çürümesi 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasÇözüm süreci Suriye virajında 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Muaviye’nin İpleri”ni Değil, Demokratik Toplumu Güçlendirelim... 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Çözüm sürecinin yargı bacağı 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti CHP’siz yapabilir mi? 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKoca Ak Parti ve MHP’de sağduyu ve izan sahibi tek kişi kalmadı mı? 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNENereye gidiyoruz? 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayKilitlenmiş düzen: Hindistan örneğiyle yol gösterici planlamanın sınırları 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBaba ocağına polis kordonuyla giren evlat! 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTürkiye’nin Kürt Sorununu çözecek yaklaşım neden Suriye’de uygulanmasın? 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci bozulmaz, bozulamaz 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSuriye’nin kimlik krizi ve İslamcı hibritizm 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENHayra alamet şeyler değil 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZİktidarın CHP Planı, muhalefetin geleceği 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞGürsel Tekin konusunun pek konuşulmayan tarafı 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYolun sonu 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'nin umudu eğitim: Cumhuriyet’in en önemli başarısı, bugün sınav usulsüzlüğü ve fırsat eşitsi 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKYeni devlet kurulurken 7.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.09.2025
27.08.2025
22.08.2025
16.08.2025
14.08.2025
10.08.2025
6.08.2025
3.08.2025
1.08.2025
25.07.2025