Doğu Ergil
Ortadoğu’nun jeopolitik saati yeniden hızlanıyor. İsrail–İran hattında artan gerginlik, yalnızca iki ülkenin değil, bölgeyi çevreleyen tüm aktörlerin sinir uçlarına dokunuyor. ABD’nin İran’a yönelik sertleşen dili, İsrail’in ardı ardına gerçekleştirdiği hedefli saldırılar ve İran’ın buna vekil güçler üzerinden verdiği yanıtlar, yeni bir tırmanışın habercisi. Bu tırmanışın tam kıyısında, Suriye var — dolayısıyla Türkiye.
Suriye’nin stratejik anatomisi
Suriye bugün Türkiye yönetimi kabul etmekte zorlansa da artık tek bir ülke değil; dört farklı nüfuz alanına bölünmüş, çok merkezli bir coğrafya.
Kuzey ve kuzeydoğu: Türkiye sınırına komşu bölgelerde PYD/YPG’nin denetiminde fiilî özerklik alanı sürüyor.
Batı ve Şam çevresi: Rejim ordusu ve İran destekli milisler hâkim. Alevî nüfus güven ve uyum sorunu yaşıyor.
Doğu: ABD’nin varlığı ve Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) etkinliği sürüyor.
Güney: Ürdün sınırına yakın bölgelerde uyuşturucu trafiği, milis çekişmeleri ve kaçakçılık ağları yoğun. Dürzî nüfus, geçici Şam yönetimine güven duymuyor ve huzursuz.
Bu karmaşık harita, Türkiye’nin hem güvenlik hem diplomasi bakımından karşı karşıya olduğu belirsizliğin temel kaynağı.
Yeni çatışma hattı: İsrail–ABD’nin İran’a yönelme riski
İsrail son aylarda İran içindeki hedefleri vurdu, ABD ise bu operasyonları “İran’ın saldırganlığını caydırma” başlığı altında destekledi. İran’ın nükleer faaliyetlerine ilişkin belirsizlik, IAEA denetimlerinin aksaması ve Devrim Muhafızları’nın Suriye–Irak hattında artan faaliyeti, bölgeyi yeniden kaynama noktasına taşıyor.
Savaşın genişleme olasılığı kısa vadede sınırlı olsa da, orta vadede (6–12 ay) içinde Suriye topraklarının dolaylı savaş sahasına dönüşmesi güçlü bir senaryo. Çünkü İran’ın askeri altyapısının bir bölümü hâlâ Suriye topraklarında. İsrail’in hava saldırıları, bu nedenle, Türkiye’nin hemen güneyinde cereyan ediyor.
Son gelen haberler, İsrail ve ABD’nin aşırı yığınak yapması ve bunun İran’a yönelik bir rejim değişikliği hamlesine hazırlık olduğu…
Türkiye’nin konumu: Dar Alanda Denge Siyaseti
Türkiye, son yıllarda hem ABD/İsrail bloğu hem de İran’la diplomatik denge kurmaya çalışıyor.
Bir yandan, NATO üyesi olarak Batı ittifakının güvenlik paradigmasına bağlı; öte yandan, Suriye sahasında İran’la doğrudan çatışmayı önleyecek kadar temkinli davranıyor.
Bu durum, Ankara’ya hem manipülasyona açık bir kırılganlık, hem de arabuluculuk için fırsat penceresi sunuyor.
Fırsat: Türkiye, İsrail–İran gerginliğinin diplomatik fren mekanizması hâline gelebilir.
Risk: Dengenin bozulması hâlinde, Suriye sınırındaki her gerilim Türkiye’ye “yansıyan” bir güvenlik krizine dönüşebilir.
Sınır hattında büyüyen riskler
Türkiye’nin 900 kilometrelik Suriye sınırı, artık yalnızca bir coğrafi çizgi değil, çok katmanlı bir güvenlik cephesi.
İran’a yakın milisler, Halep ve Deyr ez-Zor hattında hareketlilik gösteriyor.
İsrail’in hava operasyonları, sınırın birkaç yüz kilometre ötesinde cereyan ediyor.
Sığınmacı akışları, her yeni bombardımanda yeniden tetikleniyor.
Bu tablo, Türkiye’nin sınır güvenliği harcamalarını artırırken, iç kamuoyunda “yeniden göç dalgası” korkusunu büyütüyor.
Risk: Yeni bir bölgesel savaş, Türkiye’ye yönelik göç baskısını 2026 başında tekrar zirveye taşıyabilir.
Fırsat: Türkiye, AB ve BM ile birlikte sınır yönetimi ve insani koridorlarda “model ülke” statüsü kazanabilir – tabii ideolojik önyargılarla hareket etmezse…
Ekonomik darboğaz mı, stratejik avantaj mı?
Alan
Risk
Olası Avantaj
Enerji
Petrol fiyatı artışı ve ithalat yükü
TANAP, NAP, Ceyhan, Mersin hatları üzerinden transit gelir artışı
Ticaret
Bölgesel belirsizlik, ihracat düşüşü
Lojistik merkez olarak yeniden konumlanma
Finans
Döviz dalgalanması, yatırım kaçışı
Kriz döneminde “güvenli liman” algısı yaratma fırsatı
Jeopolitik tansiyon, enerji fiyatlarını ve bölgesel ticareti doğrudan etkiliyor. İran’a yeni yaptırımlar veya Hürmüz hattında tıkanma, Türkiye’nin ithalat maliyetlerini artırabilir. Ancak aynı gelişmeler, Türkiye’yi transit enerji ve ticaret güzergâhı olarak güçlendirme potansiyeli de taşıyor.
Türkiye bu dönemde, istikrarlı bir para politikası ve güven veren diplomasiyle, bölgesel sarsıntıdan ekonomik direnç hikâyesi çıkarabilir.
Sığınmacı dosyası: Sessiz ama büyük bir tehdit
Her askeri tırmanış, göç zincirini tetikler. Şam çevresinde ya da kuzeyde yeni çatışmalar, yüz binlerce kişinin yeniden Türkiye sınırına yönelmesi anlamına gelir.
Bugün Türkiye’de 3,5 milyona yakın Suriyeli yaşıyor. Yeni bir dalga, sosyal dayanıklılığı ve siyasal dengeleri zorlayabilir.
Buna karşın Türkiye, uluslararası fonlarla yönetilen “insani güvenlik hattı” kurma girişimiyle hem sınırını koruyabilir hem de Avrupa ile ilişkilerinde yeni bir müzakere zemini elde edebilir.
Bu nedenle göç, yalnızca insani değil, stratejik bir dosyadır.
Diplomatik alan: Risklerin arasında barış fırsatı
Ankara’nın önünde iki senaryo var:
Kısa vadede (0–6 ay): Gerilim tırmanırsa Türkiye, ateşkes çağrıları ve insani koridor teklifleriyle öne çıkabilir.
Orta vadede (6–12 ay): Gerilim kontrol altına alınırsa, Suriye’nin yeniden inşasında çok taraflı masa oluşabilir — bu masa Türkiye için hem diplomatik hem ekonomik fırsat anlamına gelir. Ama Türkiye, Suriye’yi “stratejik derinlik” gibi yanlış varsayımlarla bir “av alanı” veya “yeni Osmanlı’lık” gibi fantazilerle genişleme alanı olarak görmekten vaz geçmeli.
Türkiye bu süreçte üç boyutlu bir diplomasi yürütebilir:
ABD/AB ile güvenlik odaklı koordinasyon,
İran ve Suriye ile kontrollü diyalog,
Körfez ülkeleriyle ekonomik ve insani işbirliği.
İnce çizgide yürüyüş (Diplomatik Ustalık)
Türkiye bugün Ortadoğu’da bir “denge ustası” olmak zorundadır. Bunu da savaşın ateşine düşmeden diplomasinin ince ayarlarıyla yapmak zorundadır. Suriye sahnesi, bu iki gerilimin tam kesişim noktasıdır.
Eğer Ankara, sınır güvenliği–insani diplomasi–ekonomik istikrar üçgenini akılcı biçimde yönetebilirse, ateş çemberinde bile stratejik kazançlar elde edebilir. Ama bu dengenin küçük bir hatayla bozulması, Türkiye’yi yeniden istikrarsızlık sarmalına sürükleyebilir.
Her sıcak çatışma ortamında maharet, savaşmadan kazanmak, en azından ayakta kalabilmektir. Türkiye’nin önündeki en büyük sınav, tam da budur. Bunu da İkinci Dünya Savaşı’nın zorlu şartlarında başarabilmiştir.
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTPrusias ad Hypium’den Akçakoca cezaevine… 25.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni sürecin ilk büyük krizi: CHP’nin İmralı kararı 25.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENDeepfake mi? 25.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilDevlet Bahçeli, MHP ve Kürt Sorunu: Çelişkiler, strateji ve olasılıklar 25.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan artık masada 25.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasÖcalan ziyaretinin kilitlediği çözüm 25.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolSıra Mansur Yavaş’ta mı? 25.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAdaya da gidildi; peki bundan sonraki hamle ne? 25.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAİmralı’ya Gidiş; Tarihsel Bir Eşik ve Yeni Dönemin Habercisi... 25.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluCHP’siz İmralı olur ama çözüm süreci olmaz 24.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİBB İDDİANAMESİ… 24.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciZindan yetmedi bir de ‘Açlık Cezası…’ 24.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEİmralı konusu 24.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye’nin toplumsal trendleri: Eriyen orta sınıf, sosyal gettolar, anlık tatmin ekonomisi ve gelec 24.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÖrgütüne silah bıraktırırken Öcalan’ın “teröristbaşı” olduğunu hatırlayanlar…. 24.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP'ye haksızlık ediliyor 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYDünya gündemi ve Türkiye'de barış sureci 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist stratejiye dair hayati tartışmalar 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANİmralı ziyareti fırtınası 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezİBB iddianamesi: İslamî kesimden örnek yorum 22.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBravo CHP’ye!!! 22.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanCHP’nin kendi geleceği ile büyük Kürt imtihanı 21.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen Çalıkuşuİmralı’ya gidilsin mi gidilmesin mi… 21.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMeclis komisyonu İmralı’ya gidecek ama nasıl… 21.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRİthal eti kimler paylaşıyor? halktv.com.tr şirket şirket ortaya çıkardı 20.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDünya değişirken İBB İddianamesi! 20.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli’nin dediği olursa 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBahçeli neden “gerekirse ben giderim” dedi? 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.11.2025
4.11.2025
23.10.2025
14.10.2025
9.10.2025
1.10.2025
24.09.2025
18.09.2025
11.09.2025
2.09.2025