Doğu Ergil
Geleceği beklemek yerine, onu kapıda karşılamak, değişme isteğinin en belirgin göstergesidir.
Bir toplumun geleceğe hazırlanması, sadece yatırımlarını çoğaltması, teknolojide atılım yapması gibi teknik bir planlama işi değildir. Ahlakî, kültürel ve yeni dünya ile uyumlu (eski alışkanlık ve geleneklerinden sıyrılıp, evrensel hak/hukuk, insaf, adalet, çoğulculuk ve demokrasi) sosyal değerlerin benimsenmesi, yeniden doğuş sürecini başlatmasıdır.
Bütün bunlar, bir toplumun kendine dair tahayyülüyle anlam kazanır. Her değişim süreci “Biz kim olacağız?” sorusuyla başlar. Bu soruya verilecek yanıt, toplumun doğrultusunu belirler. Dolayısıyla bir millet geleceğini, yollarında, köprülerinde, fabrikalarında değil; zihinlerde, okullarında ve adalet anlayışında inşa edebilir.
Gelecek, bir irade meselesidir
Hiçbir toplum, kendiliğinden ilerlemez. Tarihin akışı, onu anlamaya ve yönlendirmeye cesaret edenlerce şekillenir. Geleceğe hazırlanmak, bir tür kolektif bilinç inşasıdır. Bu da bizi kolektif aidiyet sorunsalına getirir.
Eğitim: Zihnin özgürleşmesi
Bir toplumun geleceğe en büyük yatırımı, eğitim sistemidir. Ama eğitim, yalnızca bilgi aktarımı değil, düşünme alışkanlığı kazandırmalıdır. Ezberleyen değil, sorgulayan; itaat eden değil, düşünen bireyler yetiştirmek… İşte değişimi kolaylaştıracak gerçek hazırlık budur.
Bugün dünyanın birçok ülkesinde bilgiye erişim kolaylaştı, ama bilgiyi anlamlandırma yeteneği geriledi. Ekranlara bakan ama dünyayı görmeyen; bilgiye ulaşan ama nasıl kullanacağını bilemeyen bir kuşak oluştu. Bu kaybedilmiş kuşağın yeniden kazanılması lazım. Laiklik, geleceğin şekillenmesinde büyük rol oynayacaktır.
Bu pencereden bakınca eğitim, yalnızca “öğreten” değil, “aydınlatan” bir süreç olmalıdır.
Bilim ile ahlâk arasındaki bağ
Bir toplum geleceğe hazırlanırken en çok şunlara dikkat etmelidir: Bilim, ahlaktan kopmamalıdır. Tarihin en karanlık dönemleri, çoğu zaman yüksek teknolojiyle değil, vicdan yoksunluğuyla yaşanmıştır.
Bu yüzden geleceğe hazırlanmak, etik ile bilimin yeniden buluşmasıdır. Yapay zekâdan önce, vicdanı (kurumsal olarak hukuku) güçlendirmek gerekir. Robotlar değil, insanlar yozlaşır; ve bir toplumun yozlaşması, bilgiyi ahlâktan, gücü sorumluluktan ayırdığı noktada başlar.
Adalet: Toplumun yer çekimi
Adalet, bir toplumun ayakta kalmasını sağlayan, kurumları arasında görünmez altın teğeldir. Hukuku dışlayan hiçbir düzen, uzun süre yaşayamaz. Adalet, kurumların sürdürülebilirliği kadar, toplumun geleceğe olan inancını ve güven duygusunu da belirler.
Bir ülkede gençler geleceğine güvenmiyorsa, o ülke en stratejik kaynağını —umut sermayesini— kaybediyor demektir. Bu nedenle adalet, yalnızca hukukçuların değil, geleceği inşa etmek isteyen her yurttaşın kaygısıdır.
Yurttaşlık bilinci ve ortak akıl
Geleceğe hazırlık, devlet politikalarıyla sınırlı değildir; bireylerin sorumluluğu da aynı oranda etkilidir.
Toplum, “yönetilmek” yerine kendisinin de katılacağı “yönetişimi” öğrendiğinde gelişir. Yurttaşlık, yalnızca oy kullanmak değil, ortak akla katkıda bulunmaktır.
Eleştiren, düşünen, çözüm üreten bireyler geleceği inşa eden en önemli toplumsal sermayedir.
Devletler kurumlarıyla yaşar, ama toplumlar ahlakî karakterleriyle hayatlarına yol verirler. Eğer bir toplum yolsuzluğu, hırsızlığı, keyfîliği hayatından çıkarmışsa, gelecek endişesi duymaz.
Umut: Geleceğin ahlaki temeli
Geleceğe hazırlanmak, aslında umuda yatırım yapmaktır. Ama umut, pasif bir bekleyiş değil; aktif bir katılım çabasıdır.
Kendine, topluma ve zamana duyulan bir inançtır. Umudun olmadığı yerde, akıl da işlevsiz kalır; çünkü akıl, geleceği şekillendiren bir güçtür.
Her nesil, kendisinden sonra gelenlere sadece maddi miras değil, yön de bırakır.
O yön, bilginin ışığıyla, emeğin sabrıyla, adaletin terazisiyle, umudun nefesiyle çizilir.
Gelecek, inşa edilen bir ufuktur
Bir toplumun geleceği, laboratuvarlarda, bakanlık koridorlarında ya da seçim meydanlarında değil; okullarda, evlerde ve vicdanlarda kurulur. Eğer biz bugünümüzü adalet, laiklik, dürüstlük, özgürlük ve dayanışma üzerine inşa edebilirsek, gelecek kendiliğinden gelir.
Gelecek, bir hediye değildir; bir sorumluluktur. Ve bu sorumluluğu taşıyan her birey, kendi payına düşen dünyayı yeniden kurar.
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTBir Urfa ziyareti, bir dostluk hikayesi 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUYeni dünya, yeni Türkiye 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon yerli ve demokratik çözümün yol haritasını hazırlamalı 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Türk soylu yabancı” mı, “herkes Türktür mü (vatandaş?) daha doğru? 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir toplum geleceğe nasıl hazırlanır? 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDem Parti’ye çullanmanın hafifliği 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünUyumlu mu, uyumsuz mu? 22.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciMerkez faiz indiremez… Neden? 22.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAYM ve Yargıtay ne diyor? 22.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’de Kalıcı Barış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Açık Mektup... 22.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNMadencilik yasasının gölgesinde hasat: Çatalağaç zeytin taşınamaz 21.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNeşe’nin kapsayıcılık sorunu… 21.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUKıbrıs’ta kim kaybetti, kazanan kim? 21.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKıbrıs’tan Türkiye’ye mesaj 21.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’a “umut hakkı” neden tanınmalı? 21.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAdalet yoksa devlette çürüme kaçınılmazdır 20.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNGazze’nin Z raporu: Daha yazılmadı! 20.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAraştırmalar ne diyor; toplum güçlü bir lider mi arıyor, yoksa adil bir kahraman mı? 20.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluHapiste yedi ay sonra İmamoğlu… 20.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞTIKANMA VE TAHAMÜLSÜZLÜK… 20.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTürkiye’nin dilleri, İslam’ın lehçeleri, Allah’ın ayetleri 20.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRMilyonlarca dolarlık LPG filosu ve otel zinciriyle Paramount operasyonunun en dikkat çekeni: Şaban K 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTKürt siyasi temsili sorunu 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKültürel hegemonya: “Hay Bin Yakzan” bize ne söyler? 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTekstilde kriz: Küresel ekonomide sınıf atlamanın mı, sınıfta kalmanın mı habercisi? 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERFransa’yı krizden kurtaran emeklilik hakları 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan2026’da enflasyon yüzde 30’un altına inerse başarı olur! 18.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuHukuksuz Türkiye inadı ve af… 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Bora“Çetin Ceviz Çıkan Ankara Ahalisi” 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIREkonominin düzelmesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bağlı… 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞTrump’ın meşruiyeti var mı ki! 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÇifte hukukta son perde: Ünsal Ban nasıl kaçtı? 16.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasGazze’yi şimdi güzel günler mi bekliyor? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar dışarıda güvercin içeride şahin: Neden? 14.10.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.10.2025
9.10.2025
1.10.2025
24.09.2025
18.09.2025
11.09.2025
2.09.2025
27.08.2025
22.08.2025
16.08.2025