Elif ÇAKIR
16 Nisan’da gerçekleşecek olan anayasa değişikliği halk oylaması Türkiye’de yapılan yedinci referandum olacak.
1987 anayasa değişikliği referandumu ise Türkiye’de yapılan üçüncü referandumdur.
12 Eylül darbecileri tarafından siyaset dışı bırakılan Bülent Ecevit, Alparslan Türkeş, Süleyman Demirel ve Necmettin Erbakan için başlayan ‘siyasi af’ tartışmalarının çözümsüzlüğü sonrasında verilen “e halka soralım” kararıdır.
Şartlar ne olursa olsun, konjonktürel süreç neyi gerektirirse gerektirsin, 1987 referandumu enteresan, tuhaf, garip, anlamsız hatta ayıplı bir referandumdur.
Darbeler, muhtıralar demokrasi tarihimizde ne kadar kara bir leke ise 1987 referandumu da o kadar ayıplı bir referandumdur.
***
Halkın önüne hem de sivil bir siyasi irade tarafından geldiği için ayıplıdır, kusurludur.
Turgut Özal, Süleyman Demirel, Alparslan Türkeş, Bülent Ecevit ve Necmettin Erbakan... Bugün hiçbiri hayatta değil. Onlar Türk siyasi hayatımızın renkli kişilikleriydi.
Dönemin Başbakanı ve ANAP lideri Turgut Özal meydanlarda siyasi rakiplerinin yasaklarının neden devam etmesi gerektiğinin haklı gerekçelerini anlatırken, diğer dört siyasi parti lideri de ‘imkanlar elverdiği ölçüde’ halka ulaşıp ‘demokrasinin bir gereği olarak siyasi yasakların kaldırılması gerektiğini’ anlatmaya çalıştılar.
Ne günlerden geçmişiz değil mi?
Süleyman Demirel “evet” kampanyasında ön plana çıkan isim olmuş. Doğal olarak “hayır” kampanyasının lideri dönemin başbakanı Turgut Özal.
Dönemin gazetelerine yansıyan referandum haberleri hem epey eğlenceli hem 2017’de de pek değişen bir şey olmadığını ortaya koyması açısından önemli.
Örneğin o gün de halkın büyük bir çoğunluğu “neyi oyladığının” pek farkında değil. Durum, Milliyet gazetesinde Sinan Torun’un imzasıyla ve “Şaşkın Oylama” başlığıyla şöyle haber olmuş:
“Referanduma katılanların çoğu konuyu bilmiyorlar. Gümrük kapılarında oylarını kullanan gurbetçilere “Bu oylamanın sebebi nedir?” diye sorduk, aldığımız cevaplar şöyle:
“Memleketin ilerlemesi için”, “İktidarın iş başında kalması, devam etmesi için”, “Nihayet bizi vatandaş yerine koyan bir iktidar oldu, iktidarda kalsın diye”, “Türkiye’nin kalkınması için”, “Daha düzgün yaşayabilelim diye”. (3 Ağustos 1987, Milliyet)
***
Aslında bir yanıyla da doğru! Alternatifi olmayan bir Anavatan Partisi’nin seçimlerde işi pekala kolay olabilir. Hem sandık olacaktır hem de dişli rakipleri olmayacak! O yüzden ‘siyasi yasakları’ kalkmasındır. Demokrasi mi? Özgürlük mü? Birazcık durabilir kenarda.
Turgut Özal meydanlarda “yasağı” savunur hararetli bir şekilde. Özal meydanları coşturur: “Ayağı tökezleyen bir daha ayağa kalkamaz!” Alkışlar kıyamet gibi kopar. Zira Demirel’in, Ecevit’in, Erbakan’ın, Türkeş’in bir kez ‘ayakları tökezlemiştir’!
Demirel, Özal’ı halka şikayet eder: “Bizi diri diri gömmek istiyorlar, buna izin vermeyin!”
Özal’a asıl cevap ise Bülent Ecevit’ten gelir: “Demokrasiyi her zaman askeri müdahale zedelemez. Sivil yönetimlerde demokrasiyi zedeleyebilir, demokrasinin önünde engel oluşturabilir. Özal, demokrasiye geçişi engellemekle kalmayıp, devlet kavramını da tahrip etmektedir. Sağın ve solun tüm güçleri yeni bir anayasa da uzlaşmalıyız. Çare budur.” (Milliyet, 31 Temmuz)
Referandum maratonu finale doğru yaklaştıkça siyasi liderler arasındaki polemikler, atışmalar da gittikçe sertleşir. Hatta seviye gittikçe düşer demek daha doğru.
“Nonoş”, “hokkabaz”, “şeytan”, “psikopat”, “cırcır böceği” sözleri havada uçuşur.
***
Tercihlerin rengi de vardır. “Evet”in rengi mavi iken “Hayır”ın rengi turuncudur.
Doğru Yol Partisi’nin basın danışmanlığını yapan Berin Aksoy’un giyimi kampanyanın rengiyle ters düşünce eleştirilerin hedefine oturur. Berin Aksoy gazetelere “Gönlü mavide ama elbisesi turuncu” diye haber olur.
Turgut Özal “turuncu” giyenleri taltif eder, över. 1987 referandumunun en iz bırakan siyasetçilerinden birisi Güneş Taner’di. Hayır kampanyasının yılmaz savunucusuydu. O kadar ki “NO NO” yazılı turuncu tişörtlerle dolaşan bir isimdi.
Çıktığım geçmiş zaman yolculuğunda beni gülümseten ise Allah rahmet eylesin Turgut Özal’ın Yalova’da gazetecileri bırakıp, bindiği lastik botu ile soluğu plajda alması oldu. Sahilde serinlemeye çalışan vatandaşların arasına dalıp elindeki hoparlörle ‘hayır kampanyası’ yapıp bir de canlı canlı anket gerçekleştirmiş. Hadise yine gazetelere “plaj politikası” başlığıyla haber olmuş.
Bir entaresan çalışma ise ANAP ve DYP’nin kitaplı refarandum kampanyası olmuş. İki parti de kendisine yakın gazetecilere kitap yazdırıp, teşkilatlarda bol bol dağıtmış. ANAP’lı gazeteci Acar Tuncer ‘Belgeler ve Olaylarla Demirel’in Gerçek Yüzü’ kitabını yazarken, DYP’ye yakın gazeteci Nimet Arzık ise ‘Yasaklı Liderlerin Dönüşü ve Özal’ kitabını kaleme almış.
Refendum sonucunu biliyorsunuz zaten. “Evet” kazandı. “Hayır” kaybetti.
Süleyman Demirel referandumun ertesinde şu açıklamayı yapacaktı: “Bir devle yarıştık”! (Milliyet, 8 Eylül 1987)
Yazarlar
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.07.2025
18.06.2025
23.05.2025
30.04.2025
22.04.2025
28.03.2025
28.02.2025
21.01.2025
8.01.2025
1.01.2025