Fehim TAŞTEKİN
Coğrafyamızın temel sorunu farklı ses ve enstrümanlar arasında ahengi sağlayacak kompozitör liderliğin ve aklın yokluğudur. Uyumsuz karmaşa bir orkestra şefinden çok, zorbayı arama eğilimimi besliyor. Burada çatışma, siyasetin kronik aracı; farklılık da bölünme korkusu. Toplum ve siyaset ortak metinler çıkarma ve buna uygun modeller ortaya koyma konusunda tecrübesiz, yeteneksiz ve isteksiz.
Hegemonik güçlerin bu coğrafyayla kurduğu ilişki de kendi çıkarlarını temin edecek güçlü şefler arıyor. ABD Başkanı Donald Trump’ın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan Ebu Muhammed el Colani ve Muhammed bin Selman’a kadar ortaklar listesindeki liderlere yönelik övgüsündeki anahtar ifade ‘sert adam.’
Suriye’ye bakıyoruz; ülke her türlü ağır sorunun temerküz ettiği bir yere dönüştürüldü. Çıkışı da ‘bir sert’ adamda arıyorlar. Fakat denklemde, bu kalıpta çok sayıda lider var ve bunların Amerikan çıkarlarına göre hizalanması daha büyük bir zorbalığı gerektiriyor.
Bütün zorluk ve çelişkilerine rağmen Trump’ın istediği, izin verdiği ya da göz yumduğu denklem adım adım yol alıyor. Geçen hafta birbiriyle ilintili üç görüntü, büyük resme giden yolda ilerledikleri izlenimi verdi.
Şam’da cihatçı alternatifin Amerikan çıkarlarına kazandırılması operasyonu önemli ölçüde tamamlandı.Colani’nin yeni efendilerine ödeyeceği diyetler ve Amerikan yönetiminin ‘asimetrik’ ara buluculuğu sayesinde, İsrail sadece güneyde istediği tamponu elde edecek gibi gözüküyor.
Sadece bu değil; Suriye’ye havada ve karada tecavüz etme özgürlüğünü koruyan, ülkenin silahlanma kapasitesini sınırlayan ve Türkiye’nin üs edinme planlarının önüne set çeken bir konumda olmak istiyor.
Colani, Beyaz Saray’dan parfüm kokusuyla korkularından arınmış halde dönünce, İsrail Başbakan Benyamin Netanyahu çizdiği sınırlarda gevşekliğe mahal vermemek için ‘tanrı yadigarı’ toprak gibi işgal ettikleri yerlere gidip poz verdi. Türkiye’yi güney Suriye’ye sokmadıklarını ve üslenmek istediği T4 üssünü vurduklarını söyledi. Bir anlamda “Sen kuzeyde dilediğini yapabilirsin ama güney benim oyun alanım” mesajı verdi. Suriye’nin orta yerindeki Palmira’nın batısında yer alan T4’ün bombalanmasıyla da İran ya da Körfez’de başka bir hedefi vururken kullanacağı hava koridoru üzerinde hiçbir güç istemediğini gösteriyor.
Ankara’nın yapabildiği tek şey, İsrail’i ABD’ye havale etmek. İsrail’in bölgeyi istikrarsızlığa sürüklediğini anlatarak ABD’den Orta Doğu’daki tetikçisini dizginlemesini bekliyor. Netanyahu Ankara ile ‘normalleşme’ için diyaloğun sürdüğü bilgisini verirken “Türkiye ile bir modus vivendi tercih ederiz” diyor. Yani kalıcı bir çözüm ya da anlaşma olmasa da uyumlu olabiliriz demeye getiriyor.
Burada Amerikan yaklaşımındaki sihir devreye giriyor:
Suriye ABD açısından fethedilmiştir, desteği hak ediyor; İsrail değişmez Amerikan müttefikidir, kendi güvenlik kaygılarını gidermek için Suriye’nin tepesinde ‘Demokles’in Kılıcı olabilir, yeter ki Washington’ın çıkarlarıma halel getirmesin; Türkiye de NATO üyesi olarak hep Sam Amca’nın oyun planında kalmış bir ortaktır, Suriye’de gözetilmelidir. Fakat Suriye Demokratik Güçleri (SDG) de kontrolden çıkma potansiyeli taşıyan El Kaide ve IŞİD eskisi cihatçıları dengelemek için sistemde emniyet supabı olarak yer almalıdır.
Ankara’nın da bu entegrasyona hazır hale gelmesi için kendini sınırın altında ve üstünde bir dönüşüme sokması gerekiyor.
Hem bu entegrasyondaki muhtariyet oranını minimize etmek hem İsrail’in Kürtlere el atması ihtimalini ve parçalanma senaryolarını bertaraf etmek gibi kaygılarla hareket ediyor.
Belli ki İmralı süreci de hem Suriye’deki durumu etkileme hem de iç cepheyi kaçınılmaz dönüşüme hazırlamak için başlatıldı.
Bu süreçte iktidar yapısı içindeki iki eğilim birbirine omuz atıyor. Kısa Dalga’da Sedat Bozkurt, SDG’nin tasfiyesi konusunda keskin çıkışlar yapan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile MİT Başkanı İbrahim Kalın arasındaki farklılıkların Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonundaki dinleme seansına da yansıdığını yazdı. Şunu kaydetti: “En önemli görüş ayrılığı SDG konusunda. Fidan PKK’yi ‘çok katmanlı bir örgüt’ olarak tanımlıyor ve SGD’nin ana omurgası YPG’nin bu katmanlardan birisi olduğunu belirtiyor. Ve YPG’yi de PKK kurmayları yönetiyor. Talebi tüm katmanların SDG ve YPG dahil ‘legalleşmesi’. Bu legalleşme meselesi biraz muallak. Kalın, SDG ve YPG’ye bu aşamada ‘silah bırakma’ dayatmasının hem Türkiye’deki hem de Suriye’deki sürece ‘sabotaj’ olacağını ve ilerleme sağlanamayacağını düşünüyor. Kalın, SGD tarafının ‘HTŞ’nin daha önce olduğu gibi IŞİD kimliğine bürünerek bize saldırmayacağının garantisi yok. Bu garanti anayasal olarak güvence altına alınmalı’ kaygı ve talebini de onaylamadan aktarıyor. Kalın, SGD’nin bulunduğu noktayı, Şam ile entegrasyon da dahil yapıcı görenlerden.”
Kalın komisyonda dünden farklı olarak Türkiye’nin çok iyi ilişkiler geliştirdiği Irak Kürdistan’ına bakışındaki değişimden örnekler veriyor. Türkiye’nin PKK’ye karşı en büyük desteği Kürt yönetiminden gördüğünü anlatıyor.
Bozkurt, Fidan’ı, MİT’ten bu yana sağ kolu olan Nuh Yılmaz’ı Şam elçisi atamasından hareketle “Şam’dan sorumlu devlet bakanı”, Kalın’ı da “SGD’den sorumlu devlet bakanı” olarak niteliyor. Komisyonda Kalın’ın meseleye Fidan’dan daha fazla hakim olduğu izlemini verdiğini belirterek “Sürecin direksiyonunda Kalın var” diyor. SDG ile Öcalan arasında görüşme trafiğinden bahsediyor ve komisyonun İmralı’ya gitme fikrinin Kalın’dan geldiğini belirtiyor.
Bu şaşırtıcı değil; Fidan ile Kalın güç yapılanması içinde farklı eğilimleri temsil ediyor. Bu iki eğilim SDG’nin entegrasyonu konusundaki politikayı bulanıklaştırıyor. Fakat genel gidişat zikzaklara rağmen Kalın’ın durduğu çizgide ilerliyor. Bir kere Ankara’nın 10 Mart Anlaşması’na destek vermesi bu eğilimin bir ürünü. Geçen hafta Duhok’tan verilen görüntü de bunun bir diğer göstergesi.
SDG Genel Komutanı Mazlum Abdi ve Özerk Yönetimin Dış İlişkiler Temsilcisi İlham Ahmed, Kürdistan yönetimi tarafından Ortadoğu barış ve güvenlik forumuna davet edildi. Abdi ve Ahmed, Kürdistan Başkanı Neçirvan Barzani ve Başbakanı Mesrur Barzani tarafından ağırlandı.
Şimdiye kadar Türkiye’nin hassasiyetlerini gözettiği dikkate alındığında KDP’nin bu daveti Ankara’dan habersiz yapması mümkün değil. Bunu İmralı görüşmeleri ve Suriye’de entegrasyon süreciyle bağlantılı bir kırılma olarak görebiliriz. İmralı süreci, Kürdistan yönetimi üzerindeki baskıyı azalttı ve iki yakanın Kürtleri arasındaki gerilimleri geriletti.
Duhok’taki görüntü ABD’nin de murat ettiği bir sonuçtu. Amerikalılar Irak ve Suriye’deki Kürt aktörler arasında iş birliğini teşvik edip Suriye’de KDP ve PKK çizgisindeki Kürtleri bir araya getirmek için bazı girişimlerde bulunmuştu.
Bu arada bu gidişatla ne kadar ilişkilendirilebilir bilmiyorum, ama İsrailliler Kalın’a Fidan’dan daha olumlu bakıyor. Yedioth Aharonot gazetesi, istihbarat kaynaklarına dayanarak Kalın’a övgülerde bulunan bir yazı yayımlamıştı. Gazeteye göre Kalın, Hamas’a baskı kuran, İsrail’i incelikle değerlendiren, Mossad ve Şin Bet başkanlarıyla tanışan, iki ülke arasında buzları eritip ilişkileri düzeltmek isteyen bir istihbaratçı. Gazete İsrailli üst düzey bir istihbarat yetkilisinin “Kalın, İsrail karşıtı değil. Akıllı, ilkeli bir entelektüel ve olağan dışı hobileri olan biri" dediğini aktarmıştı.
Golan Tepeleri, Duhok ve TBMM’den gelen bu üç görüntü uyumsuzluk arz edebilir ama özünde yeni Suriye’de taşların nasıl dizildiğini gösteriyor. Ve burada kompozitör yine hariçten bir güç…
Yazarlar
-
Fehmi KORUBir ziyaretin ardından düşündüklerim 28.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBorçları SDG mi ödeyecek? 28.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖcalan ziyareti olmuş sayıyor mu? 28.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolSüreç nereye? 28.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUİmralı ziyaretiyle hangi noktaya geldik? 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğluİmralı ziyareti, ‘çözüm süreci’ne sahiplik gerektiğini söylüyor 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezYeni Dünya Düzeni: Eski Eğilimler 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAPO anıtı yontuluyor 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanSuriye’deki PKK ne olacak? Bu kanaat önderleriyle işimiz çok zor… 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYCHP nereye koşuyor.... 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKimse boşuna refah beklemesin 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNÜç görüntü: Amerikan katarı püfleye püfleye ilerliyor 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRİthal ette skandal bitmiyor: Sığırlar da hep aynı şirketten alınmış! 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRLİDER APO MU DEMİRTAŞ MI? 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİlk adım Öcalan olunca süreç zorlanıyor 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBir sistem bu kadar yanlış yaparsa kürtler ve aleviler zor durumdadır 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçayİlk yılında Trump yönetimi: Yeni sınıf ittifakları ve alternatifler 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanGizlice İmralı’ya gidildi ama daha turpun büyüğü heybede… 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUİmralı kararı bir semboldü! O kadar! 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKodlar 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasÖcalan ziyaretinin kilitlediği çözüm 25.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAİmralı’ya Gidiş; Tarihsel Bir Eşik ve Yeni Dönemin Habercisi... 25.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilDevlet Bahçeli, MHP ve Kürt Sorunu: Çelişkiler, strateji ve olasılıklar 25.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni sürecin ilk büyük krizi: CHP’nin İmralı kararı 25.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan artık masada 25.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTPrusias ad Hypium’den Akçakoca cezaevine… 25.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye’nin toplumsal trendleri: Eriyen orta sınıf, sosyal gettolar, anlık tatmin ekonomisi ve gelec 24.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEİmralı konusu 24.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİBB İDDİANAMESİ… 24.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÖrgütüne silah bıraktırırken Öcalan’ın “teröristbaşı” olduğunu hatırlayanlar…. 24.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP'ye haksızlık ediliyor 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist stratejiye dair hayati tartışmalar 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANİmralı ziyareti fırtınası 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezİBB iddianamesi: İslamî kesimden örnek yorum 22.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBahçeli neden “gerekirse ben giderim” dedi? 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselDezenflasyon havlu mu attı? 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpEnflasyon raporu: Bozulan diyet ve kredibilite sorunu 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALAnton Çehov’un silahı gibi… 17.11.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.11.2025
3.11.2025
27.10.2025
20.10.2025
13.10.2025
5.10.2025
25.09.2025
15.09.2025
9.09.2025
1.09.2025