Fehim TAŞTEKİN

Afrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti?
30.12.2025
105

İsrail, Tel Aviv’le ortaklığı kendi jeopolitik denkleminde ‘diplomatik kaldıraç’ olarak gören ülkelerin yarıklarına sızıyor. 

Abraham Anlaşmalarına atlayan ülkelerin hiçbiri Filistin-İsrail sorununun herhangi bir bağlamında yer almıyordu. Kendilerine ait olmayanı satarak stratejik servet yaptılar. Fas mesela; ABD’nin yardımıyla Batı Sahra defterini kapatmak için İsrail’le kucaklaştı. BM Güvenlik Konseyinin Sahravi’nin düşlerini yok eden kararıyla amacına ulaştı. 

Şimdi sahneyi Somaliland alıyor. Somali’den tek taraflı ayrılan Somaliland kritik bir zamanlamayla İsrail tarafından tanındı.

2017’de Irak’ta Kürdistan’ın bağımsızlık referandumuna destek vererek Kürtler arasında İsrail yanlısı bir damar açmıştı. Aynı şeyi Suriye Demokratik Güçlerine umut vererek Suriye tarafında da tekrarladı. Ve de işe yaradı. 

Şimdi Afrika Boynuzu’nda İsrail yanlısı ve karşıtı diye yeni bir bölünme yaratıyor.

Başbakan Benyamin Netanyahu şeytansı bir gülümsemeyle yedi cepheli savaşında İsrail ölüm makinelerinin park edeceği bir kara parçası ve liman bulmanın hazzını yaşıyor. 

Somaliland’de basitçe şu hesaplar yatıyor: Kızıldeniz’in güney yakasında etkinliğini artırmak, Bab el Mendeb Boğazı üzerinde üstünlük kurmak, Yemen üzerinde istihbarat operasyonları yürütmek, Aden ve çevresinde İran’ın gemi ağını izlemek, küresel ticaretin en önemli rotalarında birini gözetlemek ve Somali’deki Türkiye etkisini dengelemek.

Yediot Aharonot’a göre Mossad’ın Solamiland’le ilişkisi epey bir geçmişe sahip. 

Aslında Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE), Berbera Limanının işletmesini 30 yıllığına alması da İsrail için Somaliland’da açılan bir kapıydı. Yıllardır pişirdikleri yemeği nihayet masaya koydular. 

Somaliland’a girmeyi Yemen’e karşı bir güç çarpanı olarak görüyorlar. 

Yemen’e çevreleme stratejisinde BAE, İsrail’e Truva Atı görevi görüyor. Emirliklerin Sokotra Adalarına kurduğu askeri üs ve istihbarat merkezleri de İsrail’in emrinde. 

Şimdi İsrail, Yemen’i vurmak için menzilini üçte iki oranında kısaltmış olacak. Somaliland’in, tanınmaya karşılık olarak Hargeisa’ya 645 km mesafedeki Sana’yı hedef alması için İsrail’e izin verdiği öne sürülüyor. 

Yani Cibuti’nin yapmaktan kaçındığı şeyi Somaliland yapıyor. Sırf uluslararası tanınma elde etmek için. İsrail’in Kongre üzerindeki etkisiyle Amerikan kanadındaki potansiyel değişime oynuyorlar. Fakat bu kadar çok karşı cephe yaratan adımlar, “Önce Amerikan çıkarları” diyen kadroların da iple çektiği bir şey olmayabilir. 

Cibuti, “Yemen’e karşı fırlatma rampası olursam benim limanlarım da yanar” endişesiyle 2015’te Emirlikler ve Suudilere kapıyı göstermişti. Ayrıca 2018’de Dubai merkezli DP World ile 30 yıllık liman anlaşmasını 12 yıl erkenden feshetmişti. Aynı şekilde ABD’nin üs taleplerine de direnmişti. 

Cibuti kapıyı kapatınca Eritre kıymete binmişti. İsrail’in Eritre ile ilişkileri ise 1990’lara dayanıyor. İsrail, Eritre açıklarındaki Dahlak Adalarında kurduğu istihbarat üssüyle Kızıldeniz’i gözetliyor. İsrail’in Etiyopya ile de askeri ve istihbarat ilişkileri var. Yani Kızıldeniz ve Aden’de ‘konum’ kazanma yarışı Somaliland’la başlamış değil.

Bu kavganın Sudan boyutu da var. BAE doğrudan, İsrail dolaylı yollarla Darfur merkezli Hızlı Destek Güçlerinin arkasında duruyor. Bundan da başta Suudi Arabistan ve Mısır olmak üzere bütün Kızıldeniz ülkeleri rahatsız. 

BAE, Hızlı Destek Güçlerine askeri sevkiyatta Etiyopya aktarmalı olarak Somaliland’daki Berbera Limanını da kullanıyor.

Sudan’dan Somali ve Yemen’e kadar BAE ve İsrail birbirini besleyerek ilerliyor. 

Yemen’de Güney Geçiş Konseyi bir süre önce Emirliklerin desteğiyle Hadramut ve Mehra vilayetlerini ele geçirerek Yemen’e bölme yönünde stratejik bir ilerleme sağladı. 

Yine Yedioh Ahronot bu gelişmeyi “Güney Yemen, İsrail için yeni bir stratejik fırsat yaratabilir” diye yorumlamıştı. Bu kafaya göre Sudan, Yemen, Somali ve Suriye parçalanırsa İsrail stratejik derinlik kazanacaktır. 

Kızıldeniz, Bab el Mendeb ve Aden Körfezi hattındaki güç denklemine girmek zekice bir hamle sayılabilir. Fakat ABD Başkanı Donald Trump’ın uzun vadede İsrail’i bütün Arap ve İslam dünyacıyla buluşturma planları açısından ‘irrasyonel’ bir tutum olabilir. 

Trump “Somaliland’ı tanıyacak mısınız” sorusuna “Hayır, bunu değerlendireceğiz. Ben birçok konuyu inceliyorum ve her zaman doğru sonuçlar elde ediyorum. Somaliland’ın tam olarak ne olduğunu bilen var mı?” tepkisini verdi. Trump’ın itirazları İsrail’in özgül gündeminde kalıcı sapmalar yaratamadığı için ABD Başkanı yarın bir gün başka bir yerde de konumlanabilir. Trump, İsrail’in ‘Niteliksel askeri üstünlüğünü koruma’ konusundaki yasal yükümlülükten ya da soykırım dahil her türlü saldırganlığına rağmen Tel Aviv’e kalkan olma taahhüdünden kaçamıyor. Fakat İsrail’in Suriye’yi lime lime etme, İran’a tekrar saldırma, Lübnan cephesini patlatma ve Gazze’de işgali genişletme hedefi şu an için Trump’ın kafasındaki Orta Doğu tasarımını sabote ediyor. ‘Yüzyılın barışı’, ‘Abraham Anlaşmaları’ ya da ‘üç bin yıl sonra gelen barış’ diye pazarladığı stratejilerin ruhuna üfleyen metafor ölüyor.

Muhtemelen Netanyahu bugün Florida’da Trump’la masaya oturduğunda İsrail’in Somaliland’da üslenmesinin uluslararası seyrüsefer güvenliği, Yemen’de Husilerin yok edilmesi, İran’ın kollarının kesilmesi dahil pek çok konuda Amerikan çıkarlarına nasıl hizmet edeceğini anlatacaktır. Trump bundan etkilenir mi, göreceğiz. Somaliland hamlesi Gazze’de ateşkesin ikinci aşamasından kaçmak için puslu bir hava da yaratıyor. Bir süre sonra Gazze’deki Filistinlilerin Somaliland’e sürülmesi planı masaya getirilirse şaşmamak gerekir.

İsrail’deki radikal siyonist yorumcular, Somaliland kararını yeni Osmanlı düşlerine vurulmuş bir darbe olarak sunuyor. Netanyahu, Ankara’nın Gazze ve Suriye’de geliştirdiği itirazı imparatorluk topraklarına dönme hayali olarak yorumluyor. 

Hedef en başta Yemen ve İran olmasına rağmen bunu Türkiye-İsrail kapışmasına indirgemek bir baskı üretme taktiğini andırıyor. Özellikle Suriye’de Ankara’yı hizalamak için Türkiye’nin İran’ın yerini aldığı tezi resmi söylem düzeyine çıkarıldı. 

Kızıldeniz ve Aden Körfezi’nde ayağına yer açma yarışına katılmayan ülke kalmadı. Türkiye de onlardan biri. Somali’de kurulan üs ve Sudan’da Sevakin Adası’nı üssü dönüştürme girişimi ABD, İngiltere, Fransa ve Çin gibi aktörlerin yaptığından çok farklı bir şey değil. Ayrıca Mogadişu’daki üssün amacı Somali’deki merkezi otoriteyi güçlendirmek olsa da bunun ayrılıkçı Putland ve Somaliland’i kontrol altına almak gibi bir misyonla ilintili değildi. Daha doğrusu ara buluculuk dışında Türkiye’nin yapabileceği bir şey yoktu. Ki sonuç getirmese de ara buluculuk denemesini 2012-2013’te yaptı. Evet karar Somali’ye darbedir ama bu darbeyi eşit derecede Türkiye’ye pay etmek orantısız bir çıkarım olabilir. Türkiye’nin El Şebab’ı da karşısına alan rolü Amerikan çıkarlarıyla da uyumluydu. 

Somaliland oyunu, İsrail’le iyi ilişkilere sahip Kenya ve Etiyopya gibi birkaç ülke dışında bütün bölgeyi rahatsız etti. Bu durumda “Bütün bölge kaybetti” demek gerekir!

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar