Fehim TAŞTEKİN

Gürcistan bir akademisyene nasıl musallat oldu?
26.12.2025
290

Ukrayna savaşından bu yana Avrupa’yı saran Rus düşmanlığı öyle zehirli bir iklim yarattı ki Rusya ile hesapları olan diğer ülkeler de bu ortamı tepe tepe kullanıyor.

Rusya’nın doğrudan ya da dolaylı olarak desteklediği ‘de facto’ ya da ‘kısmen tanınmış’ bağımsız ülkeler mevcut siyasal koşullarda peşinen kaybediyor. Aynı şey Batı destekli ‘de facto’lar için geçerli değil.

Transdinyester’e karşı Moldova’nın, Donbas’a karşı Ukrayna’nın, Abhazya ve Güney Osetya’ya karşı Gürcistan’ın yaptığı ya da yapabileceği her şeyi meşru gören bir yaklaşım sergileniyor.

Türkiye’den bir akademisyenin başına gelenler, Gürcistan’ın mafyavari yöntemlerle insanları susturma pervasızlığının nasıl görmezden gelindiğini ortaya koyuyor.

Gürcistan “Abhazya’nın herhangi bir sorununu Avrupa’da ele alamazsınız” diyen zorbalıklara başvuruyor. Avrupa da söz konusu ülke, Rusya’nın kanat gerdiği bir yerse olup biteni görmezden geliyor ya da kendi topraklarındaki hukuksuzluğa çanak tutuyor.

Bu açıdan Yrd. Doç. Dr. Elçin Başol’un başına gelenler ibret verici. Elçin Başol, Aydın Adnan Menderes Üniversitesi’nde öğretim görevlisi. Kafkasya’daki azınlıklar ve otokton halklar üzerine çalışıyor.

 

Fotoğraf: Elçin Başol'un kişisel arşivinden

 

Birkaç seferdir Birleşmiş Milletler Azınlık Forumu’nun katılımcıları arasında yer alıyor. Forumun 18’incisi 27-28 Kasım tarihlerinde Cenevre’de düzenlendi. Forumun başlığı “Azınlıkların Çoğulculuk, Toplumsal Dirençlilik ve Barışa Katkısı” idi.

Başol forumun ikinci gününde konuşmacıydı. İlk günkü oturumlara katıldıktan sonra etkinlikten çektiği fotoğraflarla birlikte sosyal medya hesabından kendisinin de ertesi gün “Barış İnşası, Hesap Verebilirlik ve Geçiş Dönemi Adaleti Süreçleri” başlıklı oturumda bir konuşma yapacağını duyurdu. Mesajında Abhazya’ya dair hak ihlalleri hakkında konuşacağını belirtti. Sinyal alındı ve hemen harekete geçildi.

Başol akşam yemeği ve küçük bir gezinti için dışarı çıktı. Yeni Yıl Pazarı’nda biraz vakit geçirdikten sonra meşhur Çiçek Saati’ni görmek istedi. O sırada yolda iki adamla karşı karşıya geldi. Onu tanıdıklarını söylediler. Ama bunlar Başol’un forum ya da başka bir yerden aşina olduğu kişiler değildi. Onları tanımadığını söyledi. Bunun üzerine adamlardan biri “Biz Gürcü’yüz, Gürcü mafyasıyız” dedi. İkinci adam sessizdi. Ne istediklerini sordu. Adam da berbat bir İngilizceyle “Konuştuklarına dikkat et” diye tehdit etti. Başol da “Yapmaya çalıştığınız şey yasal değil, suç” dedi. Adam da “Sadece sohbet ediyoruz” diye devam etti. Bunun üzerine Başol hızlıca oradan uzaklaştı.

Ertesi gün gözdağı taktiği forumda devam etti. Konuşması sırasında Gürcistanlı yetkililer, baskı kurmak için Başol’un arkasında oturdu. Bu tür platformlarda çok bilindik bir yöntem.

Ancak önceki gün yaşanan tehditkâr durum forum yetkilileriyle paylaşıldığı için bazı katılımcılar da Başol’a destek için etrafında oturdu. Hatta kendisine “Güvenliğinden endişe ediyorsan senin yerine metni biz okuyabiliriz” denildi.

Neyse tehditlere rağmen Başol konuşmasını yaptı, mesajını verdi. Konuşma metni ‘çatışmacı’ değildi, aksine Abhazya’daki insani duruma ve barışa odaklıydı.

Başol konuşmasında Abhazya Cumhuriyeti tarafından düzenlenen doğum, ölüm, evlilik, eğitim, sağlık ve diğer resmî belgelerin uluslararası tanınırlığının olmamasından kaynaklanan sorunlara değindi. Yüzbinlerce insanın seyahat özgürlüğü gibi temel insan haklarından mahrum bırakıldığına dikkat çekti. Gürcistan’ın 27 Eylül 1993’te sona eren 13 aylık savaştan beri Abhazya ile “Güç Kullanmama Anlaşması” imzalamaktan kaçındığını, bu nedenle de gerçek barışın mümkün olmadığını vurguladı.

Başol bu foruma akademisyen kimliği, şahsi girişim ve kaynaklarıyla katılsa da Kafkas Dernekleri Federasyonu’ndan (KAFFED) akreditasyon alarak gitti. Haliyle karşılaştığı tehditkâr tutum Türkiye’deki Kafkas diasporasını da yakından ilgilendiriyor.

Başol 2023’te düzenlenen BM Azınlık Forumu’na doğrudan KAFFED adına katılmıştı. O zaman Türkiye Cumhuriyeti tarafından Abhazya’ya konsolosluk hizmetinin sağlanması, Trabzon-Sohum arası feribot seferlerinin yeniden başlaması, Abhaz vatandaşlarının doğum, ölüm ve eğitim belgelerinin tanınması gibi talepler üzerinde durmuştu.

Salonda onu korkutmak için arkasına oturan Gürcü delegasyonu son gün Başol’u havaalanı servis aracına kadar takip etti. Yani “Her zaman ensendeyiz” mesajı verdiler.

İlk günkü tehdidin ardından Başol forumdaki yetkililerin tavsiyesi üzerine durumu BM Genel Sekreterliği ve diğer ilgili birimlere e-posta yoluyla bildirdi. BM yetkilileri de bu durumu kendi birimlerine rapor edeceklerini kaydetti.

Başol sonuç alma umudu olmasa da kayda geçmesi açısından durumu polise de bildirmek istedi. Fakat resmî tatil nedeniyle sadece tren istasyonundaki polis merkezinin açık olduğu söylendi. Vakitsizlikten dönüşte havaalanı polisine bildirmeyi düşündü fakat orası da randevu ile çalıştığından gerekli işlemi yaptıramadan Türkiye’ye döndü.

Bu süreçte UNPO’nun yani Temsil Edilmeyen Milletler ve Halklar Örgütü’nün Genel Sekreteri Mercè Monje Cano ve Minority Rights Group (MRG) Cenevre Temsilcisi Glenn Payot bu konuyla yakından ilgilendi. UNPO ve MRG sürecin takipçisi olduğunu söylüyor. Cenevre’deki Türkiye Başkonsolosluğu da durumdan haberdar edildi.

Fakat bu mesele Cenevre’de kapanmadı. Başol, Türkiye’ye döndükten 4 gün sonra Google hesabı siber korsanlıkla ele geçirildi. E-postaları silindi. Bunlar arasında tehditlerle ilgili BM kurumlarıyla yapılan yazışmalar da vardı. Google Drive hesabında da akademik çalışmaların çoğu, özellikle Abhazya ile ilgili olanlar silindi. Bu durumla ilgili olarak da Türkiye’de savcılığa suç duyurusunda bulundu.

Bu korsan saldırısı tuz biber oldu ama burada da mesele bitmedi. Başol 10 haftadır Batılı bir üniversitenin online eğitimlerine katılıyordu. Bu çerçevede önceden planlandığı üzere Çatışma Çözümü ve Arabuluculuk adlı sertifika programı için 6 Aralık’ta Madrid’e gitti. İki haftalık bir eğitim programıydı.

Seyahat öncesinde KAFFED, Cenevre’de yaşananları Türk Dışişleri’ne aktarıp Başol’un 6-20 Aralık tarihinde Madrid’deki programa katılacağı bilgisini paylaştı. Bu yazışmalara istinaden Başol’un Madrid Büyükelçiliği’ne uğraması ve gerekli görülmesi halinde irtibata geçmesi tavsiye edildi. O da program devam ederken, eğitim programını yürüten kuruma daha önce yaşanan durumu anlatıp elçiliğe gitmesi gerektiğini söyledi. Kurum bundan rahatsız oldu. Bu durumun diğer katılımcıları tehlikeye atabileceği değerlendirmesiyle Başol’dan programdan ayrılması istendi.

Başol bunu reddetti. Ev sahibi kurum Başol’u göndermekte kararlıydı. Bunun için Başol, Türkiye’de çalıştığı üniversiteden izin alarak geldiğini, programın online derslerine eksiksiz katıldığını, kendi okulundaki eğitim programını da Madrid’deki yüz yüze dersler için ayarladığını ve dönüşte üniversite yönetimine hem sertifikayı hem de izinli tarihlerde ülkeye giriş-çıkış belgesini sunmak zorunda olduğunu söyledi.

Yine de gitmesinde ısrar ettiler. Sadece programı değil İspanya’yı da terk etmesini istediler.
“Sertifikayı veririz ama İspanya’dan ayrılacaksınız. Bütün masraflarınız tarafımızdan karşılanmak üzere herhangi bir Schengen ülkesinde dönüş gününe kadar kalabilirsiniz” dediler.

Başol da Madrid’den ayrılıp sertifika programını Paris’te tamamlamak zorunda kaldı.

Avrupa’da iktidarlar ve kurumlar kültürden sanata kadar pek çok alanda Rusya ile bağlantılandırdıkları her şeyi iptal etmek gibi bir histeriyle hareket ediyor.

Akademik kurumlar da hükümetlerin dümen suyuna kapılmış gidiyor. Tam bir akıl tutulması.
Eğer Rusya’nın müttefikiyse Abhazya da teknik konuşmaların yapıldığı bu platformlarda bile yer alamaz. Abhazya lehine herhangi bir sesin duyulmasına tahammül edemeyen Gürcistan da istediği gibi mafyalık yapabilir. Tehdit edileni korumak yerine başından atan ve hükümetlerle sorun istemeyen akademiler de bağımsızlıklarını paspas yapıyor.

Yeri gelmişken şunu hatırlatalım: Abhazya ya da Osetya saldıran ya da savaşı başlatan taraf değildi. Gürcistan’ın Abhazya üzerindeki hak iddiası, SSCB lideri Joseph Stalin’in 1931’de Abhazya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin 10 yıllık statüsünü ‘cumhuriyet’ten ‘özerk cumhuriyet’e düşürerek Gürcistan’a bağlayan kararına dayanıyor. Gürcistan, SSCB dağılırken 1921 anayasasına döndüğünü ilan ederek zoraki kurulmuş bu bağı iptal etmişti. 1991 sonrası Abhazya kendi yolunu çizerken 14 Ağustos 1992’de Gürcistan’ın işgaline uğradı ve savaştan zaferle çıktı. Rusya, Gürcistan’la Bağımsız Devletler Topluluğu içindeki hukuku nedeniyle Abhazya’ya yıllarca ambargo uyguladı. NATO’nun Gürcistan’a el atması üzerine Rusya da Abhazya’ya yönelik ambargoları 2006’dan itibaren kaldırmaya başladı. Gürcistan’ın 2008’de Güney Osetya’ya saldırarak başlattığı savaş üzerine Rusya duruma müdahale edip Tiflis’i hezimete uğrattı. Moskova bununla yetinmeyip Abhazya ve Güney Osetya’nın bağımsızlıklarını tanıdı. Rusya açısından bu aynı zamanda ABD’nin Balkanlara müdahale çerçevesinde bağımsızlık yoluna soktuğu Kosova’ya karşılık bir misillemeydi. Ukrayna savaşına paralel olarak İngiltere’nin başını çektiği şahinler kanadı, Kafkasya’dan Rusya’ya cephe açma arayışına girdi. Abhazya dün hegemonya savaşının kurbanıydı bugün de öyle.

Avrupa’da tanınmayan milletler ve halklara sunulan platformların bu şekilde tehdit ediliyor olması yeni değil. Başol da karşılaştığı şeyin tekil bir olay olmadığını söylüyor. Gürcistan’ın uluslararası alanda Abhazlara ya da Abhazya üzerine konuşan STK temsilcilerine benzer yaklaşımlar sergilediğini hatırlatıyor. Fakat Avrupa ülkelerinin bu tehditlere çanak tutuyor olması savunageldikleri kendi değerler düzeni açısından ‘intihar’ anlamına geliyor.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar