Fehmi KORU
OcakMedya sitemizin devamlı yazarlarından Veysi Dündar kimsenin tam fark edemediği ayrıntıları mercek altına alıp çok dikkate değer tespitlerde bulunmakta mahir. Dünkü “Futbolda V.A.R.’da Siyasette Niye Yok?” başlıklı yazısı da yine önemli bir sorunumuza ışık tutmakta.
‘V.A.R.’ ilk kez son Dünya Kupası‘nda uygulanan bir sistem. Hakemlerin maçlarda verdikleri kritik ve hayati önemdeki kararlarda hata payını sıfırlamayı amaçlıyor. Gollerin nizami olduğu, oyuncuyu oyundan atmayı getiren kırmızı kartın yerinde verildiği gibi konulardaki tereddütleri ortadan kaldırmak için devreye giren bir sistem bu. Maçı birkaç değişik açıdan kameralarla izleyen uzaktaki bir grup hakemin yardımıyla hatalar asgariye indiriliyor.
Yeni futbol sezonunda bizim ligde de V.A.R. sistemi uygulamasına geçildi.
Geçildi ve gerçekten hakemlerin gözünden kaçan, hatalı karar vermelerine yol açan durumlar büyük çapta ortadan kalktı.
Futbol yorumcuları -hiç değilse bazısı- bu yenilikten mutlu görünüyor. Bir izleyici olarak ben de mutluyum. Her şey bir yana, “Hakemler taraf tutuyor, kimin şampiyon olacağına, hangi takımın küme düşeceğine hakemler karar veriyor” türü iddiaları ortadan kaldıracağı için hakemlerin de mutlu olması lazım.
Demokrasi kurallar ve kurumlar sistemidir
Veysi Dündar haklı olarak “Siyasette de V.A.R. türü bir mekanizmaya ihtiyaç var”görüşünde. Gerekçeleri de sağlam.
Aslına bakarsanız demokrasilerde siyaset kurallıdır; kural dışılıkları gözeten ve düzeltilmesini sağlayan mekanizmalar ile gözden kaçıranların dikkatlerini yanlışlıklar üzerine çeken bir kurum da vardır.
Denge ve denetleme denilen mekanizmalar sistemin içinde mevcuttur. Her şeyden önce muhalefet partilerinin görevi budur. Ayrıca parlamentolarda hükümetlerin hesaba çekildiği platformlar bulunur; yürütme ile yasama arasındaki duvarlar sayesinde birindeki yanlışlığı öteki önler ve önlenemeyen yanlışlar yargının önüne gider. Daha da önemlisi, önceleri ‘basın’ şimdilerde ‘medya’ denilen ve ‘4. kuvvet’ diye anılan kurum da gözünü dört açmış her türlü yanlışlığı ortaya çıkarmak için hazır bekler.
Trump‘ın ABD’de başına gelenlere baktığınızda bütün denge ve denetleme mekanizmalarının şu sıralarda fazla mesai yaptıklarını görürsünüz. Medya da kendi üzerine düşeni yerine getiriyor ABD’de.
Önceki hafta, ABD’nin öndegelen 350 gazetesi Trump‘ın “Amerikan basını Amerikan halkının 1 numaralı düşmanıdır” söylemini reddeden ortak bir başyazıyla çıktı. O başyazıyı taşıyan gazeteler arasında Trump‘ın partisi olan Cumhuriyetçi Parti‘yi koruyup kollamasıyla tanınanlar da vardı.
Trump‘ı ölümüne savunduğu görüntüsünü veren FOX-TV‘den bile ara sıra homurtular yükselebiliyor. Ülkenin dört ana kanalıyla CNN gibi haber kanalları ‘yanlışı’ gördüklerinde sergilemek için bir an bile tereddüt etmiyorlar.
ABD’ye bakınca futboldaki V.A.R. sistemini siyasette medyanın karşıladığı hemen fark ediliyor. Demokratik sistemin içerisindeki ‘hakemlik’ kurumlarının da dikkatinden kaçan yanlışlıklar medyanın radarına takılıyor.
Bizde durum ne?
Galiba sorun yukarıdaki soruya verilecek cevapta yatıyor.
Medyanın durumunda…
Eski Türkiye medyası genel hatlarıyla taraflı ve kural tanımaz bir haldeydi, güçten yana tavır alırdı; bunun sayısız örnekleri var. Bugünün medya düzeni eskinin yanlışlarına güçlü bir tepkiyi içinde barındırıyor; ancak yeni düzen de demokrasilerin medyadan beklediği görevi ifa etmekten hayli uzak.
Medyanın tarafı değişti, ancak medyaya ‘tarafsızlık’ gelmedi. Bunun en ciddi sıkıntılarını da medya ve medya mensupları çekiyor.
İktidarda 16 yılı aşkın süredir AK Parti bulunuyor ve bugünkü medya düzeni de AK Parti’nin eseri. Süreç içerisinde pek çok medya grubu sahip değiştirdi; pek çok yazar gazetelerdeki köşelerini yitirdi, yorumcu üretmede yarışan haber kanalları daha önce konuk etmeye iknada zorlandığı isimleri şimdilerde kanalın yanından bile geçirmiyor.
Gazetelerde yeni imzalar, ekranlarda yeni yüzler var.
Eskiler için ‘medeni ölü’ sıfatı kullanılıyor.
Bu gelişmeyi alkışlayan AK Parti’nin en fazla itibar ettiği yeni yazarlardan biri, bugün şaşırtıcı bir şey yaptı: Bizim medyada köşe yazarlığının ve yorumculuğun sonuna gelindiğini yazdı.
Ne dediğini kendisinden okuyalım:
“Açık konuşalım. Artık hemen hemen hiçbir köşe yazarı ya da diyelim köşe yazanların yüzde 99’u yankı oluşturmuyor. Ne söylediklerini halktan hiç kimsenin taktığı yok. Sözlerinin bir değeri kalmadı. Zaten çoğu köşe yazarının ismini toplumun yüzde 99,9’u tanımıyor. Köşe yazarları genelde “Benim halkta karşılığım var” diyerek kendi kendini kandırıyor. İster hükûmetin yanında ister hükûmetin muhalifi olsun bu fotoğraf değişmiyor.”
Yazarlar böyle, ya TV yorumcuları? Onlar için de söyleyecekleri var:
“Sadece köşe yazarı değil TV’lerde yorum yapan konuk havuzu da ölü ve bitik durumda. 250 kere anaakım ekrana çıktığı ve köşe de yazdığı hâlde toplumun hiç tanımadığı adam dolu ortalık. Eskiden bazı kişiler ilk TV’ye çıkışında bile olay oluştururlardı. Hem bizim taraftan hem karşı taraftan vardı böyle yıldız isimler. Şimdi bu dönemin sonuna gelindi. 250 kere prime time’da anaakım ekrana çıkıp ve bir de köşe yazıp tanınmamak ve bilinmemek. Bu gerçekten akıl almaz bir başarı. Bu kadar silik ve buhar şahıs olabilmek.”
Pek çok yazarın hiç okunmadığını, çoğu TV programının sıfır reyting aldığını belirttikten sonra şu teşhisi de AK Parti’nin itibar ettiği aynı yazarın kaleminden okuyoruz:
“Okunmak ve izlenmek değil ilişki ve yalakalık ağları kriter olmuşsa orada iş biter. Hatta çok okunan ve çok izlenen yani toplumun merak ettiği biriyseniz başınıza bela gelme olasılığı daha fazla. Nitekim medya tarihinde böyle olaylar da yaşadık.”
Yazının bütününü okumanızı tavsiye ederim. [OcakMedya sitemizin ‘seçilmiş yazılar’köşesinde yer alıyor o yazı.]
Başka ülkelerde V.A.R. olan sistem bizde yok ise ve bunu artık ‘en yandaş’ bilinenler bile kabul ediyorsa çareyi medya mensupları olarak yine kendimizde aramamız gerekiyor.
Medya mensupları, gazeteciler… sıfırlandığı itiraf ve ilan edilen bugünkü medya sisteminin yenisini oluşturmakla mükellef olduklarını artık anlamalı.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları










































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
11.11.2025
9.11.2025
7.11.2025
6.11.2025
4.11.2025
2.11.2025
31.10.2025
30.10.2025
28.10.2025
25.10.2025