Hasan CEMAL

Erdoğan "eyy TÜSİAD" diye bağırdı, polis anında başkanları topladı!
20.02.2025
158
Demokrasi ve hukuka darbeler birbiri ardından geliyor, sessiz mi kalacağım? Hayır!

Cumhurbaşkanı Erdoğan,
eyy TÜSİAD diye bağırdı.
Polis hemen TÜSİAD Başkanlarını
evlerinden alıp ifadeye götürdü.
Haberi görünce isyan ettim.
Demokrasi ve hukuka darbeler
birbiri ardından geliyor.
Sessiz mi kalacağım?..
Hayır.
En azından bir yazı daha...
Günlüğümün sayfaları arasından
buluyorum o yazıyı...

TÜSİAD Başkanı Orhan Turan
TÜSİAD YİK Başkanı Ömer Aras

I·c¸imizde kanlı kesikler ac¸ıldıgˆını
hissediyor ama bunu
birbirimizden saklıyoruz

Krako´w, 2 Mart 2018

Kac¸ gu¨ndu¨r bu topraklardayım, ilk kez gu¨nes¸ yu¨zu¨ go¨ru¨yorum. Kar durdu. Masmavi, pırıl pırıl bir go¨kyu¨zu¨. O kasvetli hava dagˆıldı. Ama internete girinceye kadar... Tu¨rkiye haberleri yine ic¸ karartıcı.

Nobel O¨du¨llu¨ 44 kis¸i, Nazlı Ilıcak ve Ahmet Altan, Mehmet Altan ic¸in Cumhurbas¸kanı Erdogˆan’a ac¸ık bir mektup yayımladı.

"Sayın Cumhurbas¸kanı;
Bu mektubun imzacıları olarak biz Nobel O¨du¨lu¨’ne layık go¨ru¨lmu¨s¸ yazar ve bilim insanları, Tu¨rkiye’de yas¸ayan c¸ok sayıda kis¸inin, mu¨ttefiki oldugˆunuz u¨lkelerin, u¨yesi oldugˆunuz uluslararası kurulus¸ların paylas¸tıgˆı derin endis¸eleri dile getiriyoruz. OHAL uygulamasının ivedilikle kaldırılması, hukuk devletine hızlı bir s¸ekilde geri do¨nu¨lmesi ve ifade o¨zgu¨rlu¨gˆu¨nu¨n yeniden tam ve eksiksiz olarak tesis edilmesi ic¸in c¸agˆrıda bulunuyoruz."

Bu mektubu Tu¨rkiye’de medya haberden saymadı, akıl alır gibi degˆil ama gerc¸ekten o¨yle. “Bu haber degˆilse nedir?” diye bir tweet attım, kars¸ılıgˆında sadece ku¨fu¨r yedim.
Elbette s¸as¸ırmak gerekmiyor.  Yargı gibi medyayı da birkac¸ istisna dıs¸ında kendine tabi kıldı, “biat kurumu” haline getirdi Erdogˆan...
Karanlık koyulas¸ıyor.
Bir ıs¸ık go¨remiyorum.

Ahmet AltanNew York Times’ta yazdı:

"I·ki metre yu¨kseklikteki bir ku¨rsu¨de oturuyorlar. Kırmızı yakalı siyah cu¨bbeleri var u¨stlerinde. Birkac¸ saat sonra benim kaderim hakkında karar verecekler.
Elias Canetti’nin, “Kendin gu¨vende, huzur ve go¨rkem ic¸indeyken, bir insanın taleplerini, o taleplere kulak tıkamaya kararlı bir halde dinlemek... Bundan daha as¸agˆılık bir s¸ey olabilir mi?” so¨zu¨ geliyor aklıma.

Dakikalar, konus¸malarımızın temposuna go¨re bazen hızlanarak, bazen yavas¸layarak gec¸iyor. Dakikalar yavas¸ladıklarında bir jilet gibi keskinles¸iyorlar, ic¸imizde kanlı kesikler ac¸ıldıgˆını hissediyor ama bunu birbirimizden saklıyoruz. Vulnerant omnes, ultima necat!

Hepsi yaralar, sonuncusu o¨ldu¨ru¨r.
Bu gerc¸egˆi eski Latinlerden beri biliyoruz ama bir nezarethanede mu¨ebbet hapse mahku^m olup olmayacagˆını beklerken yavas¸layan dakikalar bu¨tu¨n kardes¸lerinden daha yaralayıcı oluyorlar.
“Bunlar hukuk desperadoları, her tu¨rlu¨ hukuksuzlugˆu yaparlar” diyen gu¨c¸lu¨ sesin altında, “bu kadar da sac¸malayamazlar” diyen bir fısıltıyı da duyuyorum.
Ben bo¨yle hayaller kurarken u¨c¸ adam bir yerlerde benim kaderimi belirliyor. Kılıc¸ Yarası Gibi romanında yazdıgˆım bir bo¨lu¨mu¨ hatırlıyorum.

“Kaderin degˆis¸tigˆi anla, kaderi degˆis¸en insanın bunu o¨gˆrendigˆi an arasında gec¸en zaman dilimi, insan hayatının en trajik ve u¨rku¨tu¨cu¨ parc¸ası olarak go¨zu¨ku¨yordu ona.

Gelecek belirlenip kesinles¸iyor ama insan kendisi ic¸in kesinles¸en gelecegˆinin farkına varmadan, bas¸ka umutlar ve hayallerle bas¸ka bir gelecegˆi bekliyordu. O bekleyis¸teki bilgisizlik korkunc¸tu ve ona go¨re insanogˆlunun en bu¨yu¨k zaafını olus¸turuyordu.”

Hatırladıgˆım cu¨mlelerle u¨rperiyorum.
S¸u anda yas¸adıgˆımı yıllar o¨nce yazmıs¸ım.
S¸imdi kendi romanımda yazdıgˆımı yas¸ıyorum.
Romanını yas¸ayan bir romancı.
Hayatım romanımı taklit ediyor.
I·nsanogˆlunun en acıklı c¸aresizligˆini yas¸ıyorum. Cu¨mlelerimle yas¸ayanları o¨ldu¨rebilir, o¨lu¨leri diriltebilirim. Bu¨tu¨n yazarların sahip oldugˆu bu gu¨ce sahip oldugˆum ic¸in mi tanrıların gazabına ugˆradım, bunun ic¸in mi lanetlendim, bunun ic¸in mi bana kendi kaderimi yazdırdılar?
Aniden kos¸us¸an jandarmaların postal seslerini duyuyorum, iki sıra halinde diziliyorlar, bir ses “Haydi” diyor, “karar verildi.” Karar verilmis¸.
Bizi yukarı c¸ıkarıyorlar, salona girip oturuyoruz.
Yargıc¸lar geliyorlar, koltuklarına bırakmıs¸ oldukları siyah cu¨bbelerini giyiyorlar. Islak o¨lu¨ go¨zlu¨ bas¸kanları kararı okuyor:
“Agˆırlas¸tırılmıs¸ mu¨ebbet.”
Hayatımızın geri kalanını u¨c¸ metreye u¨c¸ metre bir hu¨cre- de tek bas¸ımıza, gu¨nde sadece bir saat gu¨nes¸e c¸ıkarılarak gec¸irecegˆiz. Asla affedilmeyecek ve hapishane hu¨cresinde o¨lecegˆiz.
Karar bu.
Ellerimi uzatıyorum.
Kelepc¸eleri takıyorlar.
Bir daha du¨nyayı ve avlu duvarlarıyla sınırlanmamıs¸ bir go¨kyu¨zu¨nu¨ go¨remeyecegˆim."

Ahmet Altan, tuhaf bakışlı adam hapiste, ben ise uzaklardayım.
Kendi bas¸ımayım.
C¸aresizligˆimi ic¸ime akıtıyorum.
Ve Ahmet Altan, senin dedigˆin gibi, bas¸ka umutlar ve hayallerle bas¸ka bir gelecegˆi bekliyorum.
Gelecek mi?..

Hasan Cemal, Zamane Diktatörleri, SRC kitap, sayfa 120

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar