Hasan CEMAL
Kemalizmin duvarları diniyle, inancıyla, mezhebiyle, etnik yapısıyla rengarenk olan bir toplumu, ‘tek tip bir kışla düzeni’ne tabi kılmak için dikilmişti... Türkiye yıllar yılı bu ‘duvarlar’ın arasına sıkışıp kaldı. Nefes almakta güçlük çekti.
AK Parti iktidarının başlangıç dönemi umut vericiydi. ‘Darbe tertipleri’nin üzerine kararlılıkla gidiliyordu, yargıyı hukuk yoluna sokmak için çaba sarf ediyordu, seküler ve demokrat aydınlar ‘duvarlar’ın yıkılması için Erdoğan’a el vermeye başlamışlardı.
Ama yıllar geçtikçe demokrasiye kendi frenini koymaya başlayan bir Erdoğan çıktı sahneye. Kemalizmin demokrasi üzerindeki gölgesi ‘Erdoğan otoriterliği’nin gölgesiyle el değiştirmeye başladı. Yine de ben ‘Çapulcu Kardeşlerim’ sayesinde umutluyum.
Kemalizmin bir zamanlar bu ülkede diktiği ‘duvarlar’ı, bu kez Tayyip Erdoğan kendi elleriyle yükseltmeye başladı.
Acaba farkında mı?..
Kemalizmin duvarları...
Askeri vesayet rejiminin Türkiye’de darbelerle yıllar yılı yükselttiği, sağlamlaştırdığı buduvarlar ne miydi?
Demokrasiye karşı çekilen duvardı.
Özgürlüklere karşı çekilen duvardı.
Farklılıklara karşı çekilen duvardı.
Çoğulculuğa karşı çekilen duvardı.
Hukukun üstünlüğüne karşı çekilen duvardı.
Müslümanlara karşı çekilen duvardı.
İslam’a karşı çekilen duvardı.
‘Örtünme’ye karşı çekilen duvardı.
‘Başörtüsü’ne karşı çekilen duvardı.
Kürtlere karşı çekilen duvardı.
Alevilere karşı çekilen duvardı.
Doğu’ya karşı çekilen duvardı.
Müslüman olmayanlara karşı çekilen duvardı.
‘Tarih’e karşı çekilen duvardı.
Gerçek üniversitelere karşı çekilen duvardı.
Beyaz Türkiye - Siyah Türkiye diye çekilen duvardı.
Kemalist Türkiye - İslamcı Türkiye diye çekilen duvardı.
Seçkinler - Garibanlar diye çekilen duvardı.
Dost - Düşman paranoyasıyla çekilen duvardı.
Duvarların ağır faturası...
Türkiye yıllar yılı bu ‘duvarlar’ın arasında sıkışıp kaldı. Nefes almakta güçlük çekti. Hastalıklı bir ruh hali edindi, büyüyemedi. Bir türlü kıramadığı bir kısır döngüde kıvranarak, bunalarak büyük acılar çekti.
Diniyle, inancıyla, mezhebiyle, etnik yapısıyla rengarenk olan bir toplumu, ‘tek tip bir kışla düzeni’ne tabi kılmak için dikilmişti Kemalizmin duvarları...
Bu duvarlar nedeniyledir ki, tam 29 Kürt isyanı patladı.
O korkunç ‘38 Dersim kıyımı yaşandı.
Alevilerin hep canı yandı.
Batılı hayat tarzıdayatması, laik - antilaikçelişkilerini körüklerken, Müslümanların kendi içlerine çekilmesine ve acı çekmelerine yol açtı.
Bütün bu acılar, farklılıklara karşı, birinci sınıf demokrasi ve hukukun üstünlüğüne karşı Kemalizmin yükselttiği, ‘askeri vesayet’in darbe düzenleriyle sağlamlaştırdığı duvarlar yüzünden yaşandı.
Türkiye’nin kendisi olabilmesi ya da normalleşebilmesi için, yani tüm farklılıkların bu topraklarda barış içinde yaşayabilmesi için bu duvarları yıkmaktan başka çare yoktu.
AK Parti umudu ve
seküler ve demokrat aydınların işbirliği
Türkle Kürt, Türkle Arap, Türkle Ermeni, Sünniyle Alevi, Müslüman’la Hıristiyan ve Musevi,Nilüfer Göle’nin deyişiyle, seküler Müslümanla dindar Müslüman, yani bütün farklı olanların, birbirlerinin hayat tarzlarına saygılı, birbirleriyle barışçı diyaloglar kurarak bu topraklarda huzur içinde yaşayabilmesi için Kemalizmin duvarları yıkılmalıydı.
Başka türlü demokrasi ve barış olamazdı.
Bu açıdan AK Parti iktidarının başlangıç dönemi umut vericiydi.
Kemalizm eleştirisi ve bu yoldaki bazı adımlar, duvarların yıkılması konusunda iyimserlik yaratıcı işaretler taşıyordu.
‘Darbe tertipleri’nin üzerine kararlılıkla gidiliyordu. Askeri otoritenin sivil otoriteye tabi kılınması açısından yıkılması şart olan askeri vesayet geriletiliyordu.
Askerin son savunma hattı gibi davranan ve bu kimliğiyle hukukun üstünlüğüne ters düşen yargıyı hukuk yoluna çekmek için çaba sarf ediliyordu.
Birinci sınıf demokrasi ve hukuk devleti demek olan Avrupa Birliği’ne karşı çekilmiş duvarın yıkılması için, askere rağmen, kapı aralanıyordu.
Kürt sorununa el atılıyordu.
Alevi meselesi ele alınıyordu.
Ermeni açılımı konusunda kıpırtılar vardı.
Kıbrıs’ta darbe tehditlerine rağmen bir adım önde politikası uygulamaya sokuluyordu.
Demokrasiyle, insan haklarıyla bağdaşmayan başörtüsü meselesi gündeme taşınıyordu.
Çok daha önemlisi şuydu:
Seküler ve demokrat aydınlar da, Türkiye’yi barış ve demokrasiden ayıran ‘duvarlar’ın tümden yıkılması için Tayyip Erdoğan’a el vermeye başlamışlardı.
Bir başka deyişle:
Kemalizme itiraz - ya da karşı koyma - her iki taraftan birlikte yapılmaya başlanmıştı.
Bu işbirliği, demin de belirttiğim gibi, Türkiye’nin normalleşmesi ve kendi iç barışını kurması açısından önemli bir gelişmeydi. Çünkü Kemalizmin laiklik dayatmasıyla, tek tip hayat tarzıdayatmasıyla diktiği bu duvar yıkılmadan gerçek barış ve demokrasinin kapımızı çalması olanaksızdı.
Tayyip Erdoğan’ın ‘duvarlar’ı yıkmaya soyunduğu yıllar, Milli Görüş gömleğini sırtından çıkardığını söylemesiyle başlamıştı. Bu yıllar aynı zamanda milliyetçilik ile arasına mesafe koyduğu dönemdi.
İslamcı Kemalistler
Ama ne yazık ki yıllar geçtikçe bu yoldan usul usul sapmaya başlayan bir Tayyip Erdoğan çıktı sahneye. Demokrasiye ‘asker freni’ni kaldırırken, ‘sivil freni’ni, yani kendi frenini koymaya başladı. Demokrasi, hak ve özgürlükler üstündeki Kemalizm gölgesi kalkarken, bu kez ‘Tayyip Erdoğan otoriterliği’nin gölgesi demokrasi ve hukuk devletini fena halde karartmaya başladı.
Milli Görüş’ün yerini galiba AK Görüş almaya başladı.
Kemalist milliyetçilik yerini galiba ‘Müslüman milliyetçilik’e bırakmaya başladı.
Belki de ‘Laik Kemalistler’in boşluğunu İslamcı Kemalistler doldurmaya başladı.
Çünkü, bir zamanlar Tayyip Erdoğan eliyle orasından burasından yıkılmaya başlayan duvarlaryeniden onarılıyor.
Eski Türkiye diye tarif edilebilecek bu durumla ilgili o kadar çok örnek var ki.
Barış ve demokrasi adına çok talihsiz, çok kötü olan bu örnekler Gezi direnişi sonrasında fena halde çoğalmaya yüz tuttu. Eski devletçi ya da devletlu üslup, tüm ceberrutluğuyla suyun yüzüne çıktı. Demokrat ruh Tayyip Erdoğan’a elveda derken, bir zamanlar kendisinde yer etmiş siyasal empati yitip giderken, devletçi refleksler AK Parti ve yandaşlarına hakim oluyordu.
Yazık!
Demek ki iktidar dönüştürüyor, iktidar yozlaştırıyor.
Ama ben yine de umutluyum. Türkiye’yi demokrasi ve barış yolundan uzaklaştırmaya kimsenin gücü yetmeyecek.
Bu umudu bende yine uyandıran ’90 kuşağı ile birlikte Gezi Direnişi’dir, ‘Çapulcu Kardeşlerim’dir.
Ve yazımı, bu açılardan anlamlı bulduğum Nilüfer Göle’nin dünkü T24 yazısının son bölümüyle noktalıyorum:
“Son otuz yılda nasıl kiMüslüman gençler, inançlarından vazgeçmeden, örtüleriyleseküler sınırları ihlal ettiler, bugün de seküler gençler dini sınırları ihlal ediyorlar. Seküler yaşam bilgileriyle, iftar sofralarına oturuyorlar.Muktedir değil, itiraz edebilen Müslümanlartarafından misafir ediliyorlar. Bir zamanlarseküler aydınların Kemalizme itiraz ettikleri ve Müslümanları üniversitelerde bilgiye ortak ettikleri gibi.
Kısacası yaşam biçimleri ve kimlik mağduriyetleri üzerinden yapılan siyasetin hükmü kalmamıştır.”
Ve son iki söz:
(1) Tayyip Erdoğan’ın filmi geriye sarma çabası nafiledir.
(2) Sadece Kemalizm eleştirisiyle demokrat olma devri kapanmıştır.
Twitter: @HSNCML
Yazarlar
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.03.2025
28.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
28.11.2024
12.11.2024
24.10.2024
27.08.2024
20.04.2024
9.04.2024