Hasan CEMAL
Fok balıklarının tuhaf inlemeleriyle dalgaların sesi birbirine karışıyor. Belli dönemlerde turistlere kapatılan bu kayalıklarda fok katliamı yapılırmış. Yağını Ruslar, derisini Çinliler alıyormuş. Bu ‘katliam’ın nedeni, fokların balık obur olmaları ve hızlı üremeleriymiş. Foklar, başlarına vurulan demir çubuklarla öldürülürmüş... Okyanus dalgalarının dövdüğü bu kayalıkları kanla yıkayan vahşete lanet ediyorum.
Güneşe doğru yol alıyoruz. Neresi çöl, neresi yol, birbirine karışıyor. Mihmandarımızın telefonu çalıyor; “Mister Cemal, sizi arıyorlar?” Şaşırıyorum, alıyorum telefonu. Bir Kürt, Bingöl’den. 1980’lerde hapis yatmış. Sonra Almanya’ya sığınmış siyaseten. Orada evlenip Windhouk’a göç etmiş ve Namibia vatandaşı olmuş. Şimdi ülkenin en iyi futbol takımlarından birinin hocalığını yapıyormuş.
BRANDBERG WHITE LADY LODGE, DAMARALAND
Alman sömürgecilerin Atlas Okyanusu kıyısındaki ilk yerleşim merkezi olanSwakopmund’dan sabah erken yola koyulduk.
Bir yanımız çöl...
Bir yanımız deniz...
Hava kapalı, kurşuni, belki bir başka deyişle kasvetli...
Renk cahiliyimdir.
Denizin rengi kopkoyu yeşile mi, griye mi çalıyor bilemedim. Dalgaları köpük köpük kayalıkları döven okyanusun soğuk rüzgârları arada bir çölün kumlarını havalandırıp minibüsümüze çarpıyor.
İskelet Kumsalı!
Okyanus kudurduğu vakitler, üstünde ne var ne yok batırdığı, enkaz haline getirdiği, her şeyi alıp çölle kavuşan bu kumsallara vurduğu içindir ki, adını iskelet koymuş eski denizciler.
Kayalıkların üstünde bir tek burnu gözüken koca bir gemi enkazının öyle bir görüntüsü var ki, sanki okyanusun tüm acımasızlığının bir nişanesi...
Yelkenliyle Atlas Okyanusu’nu geçme fikri birkaç yıldır kafamda tomurcuklanıyor ama, okyanusun bu hallerini görünce cesaretim birden kırılıyor.
Tuz imalathaneleri uzayıp gidiyor bir yanımızdan. Yolun üstü beyaz, ince tuz tabakasıyla kaplı. Sürücümüz bundan memnun, kaymayı önlermiş tuzlu yollar...
Yol kenarında küçük masalar, üstünde rengârenk tuz kristalleri, bir de teneke kutu, hoşunuza gider de alırsanız, içine para atmak için...
Sömürgeci hoyratlığından fok katliamına...
Balina kemiklerinden dev bir anıt!
Denizin kıyısına dikmişler.
Ve koskoca bir haç!
Sanki okyanusa meydan okuyor.
Siyah Afrika’nın bu kıyılarına 1485 yılında ilk kez ayak basanPortekizli denizcilerdikmiş bu haçı.
Ama haçın aslı şimdiBerlin’de.
Alman sömürgeciler geçen yüzyılın başında söküp Alman Müzesi’ne götürmüşler.
Sömürgeci hoyratlığı!
Üstündeki yazıyı sökmeye çalışırken aklıma takıldı, acaba Portekiz resmen bu haçın aslını Almanya’dan talep etti mi diye...
Burnumuza feci kokular gelirken, kulaklarımıza da koyunların çıkardığına benzer meleme sesleri çalınıyor uzaktan.
Ama artık aşinayız bu sese.
Fok balıklarının tuhaf inlemeleriyle okyanustan kopup gelen köpük köpük dalgaların sesi birbirine karışıyor.
Büyüklü küçüklü foklar. Oynaşan, uyuyan, güneşlenen foklar... Bir tane ölü fok yavrusunun başında da bir martı dikkatimi çekiyor, upuzun gagasıyla...
Fok Koloni!
Yılın belli dönemlerinde turistlere kapatılan bu kayalıklarda fok katliamı yapılırmış.
Yağını Ruslar, derisini Çinliler alıyormuş.
Bu ‘katliam’ın nedeni, fokların balık obur olmaları ve hızlı üremeleriymiş.
Foklar, başlarına vurulan demir çubuklarla öldürülürmüş...
Okyanus dalgalarının dövdüğü bu kayalıkları kanla yıkayan vahşete lanet ediyorum.
Bingöllü Kürtten çölde gelen telefon!
Güneşe doğru yol alıyoruz.
Hava gitgide ısınıyor.
Neresi çöl, neresi yol?..
İkisi birbirine karışıyor.
Sıcak basıyor, uyuklamaya başlıyorum.
Mihmandarımızın telefonu çalıyor:
“Mister Cemal, sizi arıyorlar?”
Şaşırıyorum:
“Beni mi, kim?”
“Sizi adınızla istiyor.”
Alıyorum telefonu.
Bir Kürt, Bingöl’den.
1980’lerde bir süre hapis yatmış. Sonra Almanya’ya sığınmış siyaseten. Orada evlenip Windhouk’a göç etmiş ve Namibia vatandaşı olmuş. Futbolculuğu sayesinde, şimdi ülkenin en iyi futbol takımlarından birinin hocalığını yapıyormuş.
Benim buraları anlatan ilk yazımı T24’de okuyunca, bizim yolculuk ettiğimiz tek motorlu uçağın şirketini bulmuş ve bana ulaşmış...
Havalimanında buluşunca, “Bizim burada bir süre önce Türkiye Büyükelçiliği açıldı. 25 yıl sonra memlekete girmek istedim ama vize alamadım” dedi.
Dikkat fil çıkabilir!
Hava çok sıcak.
Minibüste bir uyukluyorum, bir uyanıyorum.
Ne kadar uçsuz bucaksız topraklar.
Ve çöl...
Dümdüz göz alabildiğine uzanıyor etrafımızda...
Nihayet dağlar gözüküyor ufukta.
Sis var.
Namibia’nın en yüksek dağının, 2 bin 500 metre yükseklikteki Brandberg’in eteklerinde bir safari kampına gidiyoruz, arkamızda upuzun bir toz bulutu bırakarak...
Biraz da heyecan var.
Çöl fiilleri göreceğiz.
Derken, tanıdık bir hayvan biraz bodur çalılıkların arasında çok ağır adımlarla yürüyor:
Evet, bu bir devekuşu!
Uzaktan ince uzun bacaklarını seçemediğimiz için, sadece hareket halindeki koca bir siyah leke gözümüze çarpıyor.
Ve yol üstünde bir trafik işareti bizi fena halde eğlendiriyor:
Dikkat fil çıkabilir!
'Burada leopar da çıkabilir'
Dağın eteklerinde geceleyeceğimiz yan yana dizili kulübelere eşyalarımızı bırakır bırakmaz, sekiz kişi üstü açık kamyonlara atlıyoruz.
Kurumuş bir nehir yatağında ağır ağır yol başlarken mihmandarın uyarıları geliyor:
“Hiç konuşmayın!”
“Cep telefonlarınızı kapatın!”
“Kamyondan inmek kesinlikle yasak ve tehlikeli.”
“Filler araba sesine alışık ama insan sesiyle telefon sesinden irkiliyorlar.”
Bu arada ekliyor:
“Burada leopar da çıkabilir.”
Bizim çıtımız çıkmıyor.
Tüm kamyon sinmiş durumda.
Heyecan ve tedirginlikle etrafa bakınıyoruz.
Öbek öbek büyük ve taze dışkılarla kocaman ayak izleri... Fillerin yakınımızda bulunduğunun göstergeleri...
Mihmandar, bunlara eliyle işaret ederken, biraz daha gerilip dikkat kesiliyoruz.
Hepimizin ellerinde fotoğraf makineleri, yeşilliklerin, ağaçların arasını tarıyoruz gözlerimizle.
Fotoğraflarınızı çekip toz olun!
Ve bir sessiz çığlık:
“İşte oradalar!”
İki büyük, iki küçük çöl fili...
Ana, baba ve yavrular mı?..
Ağaçların dallarını kırarak yeşillikleriyle birlikte yiyorlar.
Bizim gibi ‘turist milleti’ne pek öyle aldırdıkları yok. “Fazla kafa ütülemeyin, fotoğraflarınızı çekip toz olun!” dercesine kayıtsız bir halleri var.
Az sonra fillere alışıyoruz.
Her hareketlerini dikkatle izlerken, fısıltılı bir sesle kendi aramızda fillerin ne kadar sempatik olduklarını konuşmaya başlıyoruz.
Gerçekten de öyle.
Ama biraz sonra o kocaman baba fil, bizim kamyona doğru bir bakış atıp, ağır adımlarla bize doğru yürüyüşe geçince iş bir anda değişiyor.
Hele kulaklarını öne arkaya vurarak biraz hızlanınca, aramızda şöyle bir panik havası esiveriyor.
Ufaktan çığlık atanlar da yok değil ama hemen elleriyle ağızlarını kapatıyorlar, ses çıkmasın diye... Şoförümüz ufaktan gaza basıyor, biraz yol alıp tekrar duruyoruz.
Siyasetsiz yazı yazmak...
Filleri değişik açılardan seyretmeye doyduktan sonra akşam vakti çölde gün batımını izlemek üzere Brandberg’in eteklerine doğru yola çıkıyoruz, tuhaf ama büyüleyici kuş seslerine kulak vererek...
Buralardan dördüncü yazıyı bakalım hangi gün yetiştireceğim, bilemiyorum.
Biraz garibime gitmeye başladı, kaç zamandır hiç siyasetsiz yazı yazmak...
Geçen yaz denizlerden yazarken bile, şöyle ya da böyle bir tutam politika, birazcık da düşünce egzersizi katıyordum yazılara.
Bu sefer hiçbiri yok.
Tam turistik oluyor yazılar...
Ama yine halimden hiç şikâyetçi değilim.
Twitter: @HSNCML
Yazarlar
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.03.2025
28.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
28.11.2024
12.11.2024
24.10.2024
27.08.2024
20.04.2024
9.04.2024