Hasan CEMAL
17 Aralık'ta başlayan soruşturmayı kendini mahkeme yerine koyarak kirli komplo ilan edebilen... Kilit yerdeki yüzlerce polisi görevden alan... Adli Kolluk Yönetmeliği’ni değiştiren... Yeni ‘mekanizma’yla hem mevcut soruşturmayı, hem de yenilerini engellemeye gayret eden... Bu açılardan ‘medya’yı özellikle sindirmeye çalışan bir Başbakan’ın ‘sivil vesayeti’ni bir yana bırakalım da Cemaat’le uğraşalım. Öyle mi?
Erdoğan’ın ‘darbeci adımları’na göz kapayalım, Cemaat’le uğraşalım. Öyle mi? Nasıl 28 Şubat’ta asker kendi vesayetini dayattıysa, şimdi de Cemaat kendi ‘sivil vesayeti’ni dayatıyormuş ‘milli irade’ye... Nasıl 28 Şubat’ta Erbakan Hoca asker darbesi yediyse, şimdi de Erdoğan, arkasına faiz lobisini, İsrail’i, Amerika’yı, medya ve sermaye çevrelerindeki vatan hainlarini alan Cemaat’in darbe girişimi ile karşı karşıyaymış... Öyle mi?..
Evet öyle...
Eğer Cemaat’inki sivil vesayet ise, Erdoğan’ınki ‘sivil vesayet’in Allah’ı değil mi?
Evet öyle, daniskasıdır.
Eğer Cemaat’inki darbe girişimi ise, Erdoğan’ınki adım adım gerçekleşme yolundaki birdarbe değil mi?
Evet öyle.
Yargı bağımsızlığına, kuvvetler ayrılığına, hukukun üstünlüğüne darbe değil mi?
Hedefi tek adamlık olan darbeci adımlar değil mi Erdoğan’ınki?
Savcının emrinde yolsuzluk ve rüşvet operasyonunu yürüten polisleri görevden almak, yargı bağımsızlığına darbe değil mi?
Adli Kolluk Yönetmeliği’ndeki son değişiklik, yargı bağımsızlığına darbe değil mi?
Yargıya intikal etmiş, soruşturma süreci başlamış bir rüşvet ve yolsuzluk olayı konusunda, her Allah’ın günü kirli tezgâh, çirkin komplo diye, yürütmenin başı olarak devamlı konuşmakyargı bağımsızlığına darbe değil mi?
Demokrasileri demokrasi yapan kuvvetler ayrılığı ilkesine ölümcül darbeler indirmek değil mi?
Oğlu operasyon çerçevesinde içeri alınmış olan, kendi adı da soruşturma dosyasında geçen bir İçişleri Bakanı, dokuz gün boyunca koltuğunda otururken, başta operasyonu yürütenler olmak üzere 400 civarında polisin görevlerinden alınması, kilit noktalara hemen yeni atamalar yapılmış olması, bir yandan yargı bağımsızlığına darbe, diğer yandan Tayyip Erdoğan’ın ‘sivil vesayeti’ni pekiştirme yolunda yeni bir adım değil mi?
Böyle hukuk devleti olur mu?
Nitekim, Erdoğan’ın bu yeni atamalarının ve Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun dünAnayasa ihlali olarak ilan ettiği Adli Kolluk Yönetmeliği’nde yaptırdığı değişikliğin bir sonucu daha önceki gün İstanbul’da yaşanmadı mı?
İstanbul’da Savcılık, ikinci bir yolsuzluk operasyonu için düğmeye bastı, ama yeni oluşturulan mekanizma harekete geçmedi.
Ankara ve İstanbul’da operasyon başlamadı.
Yani polis, savcının ve mahkemenin emrine uymadı.
Böyle hukuk devleti olur mu?
Hayır olmaz.
Bunun adı ‘devlet krizi’dir.
Polis eğer savcının soruşturmaya yönelik operasyon talimatına, mahkemenin arama kararına direnebiliyorsa, orada kuvvetler ayrılığı bitmiş demektir.
Hukukun üstünlüğü bitmiş demektir.
Yargı bağımsızlığı bitmiş demektir.
Polis eğer savcının soruşturma talimatına uymuyorsa, yürütme yargıyı ele geçirmiş demektir.
Bu satırları yazarken cep telefonuma saat 14.30’da bir mesaj düştü:
“İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Oktay Erdoğan, tartışma konusu olan ikinci dalga soruşturma dosyasını Savcı Muammer Akkaş’tan aldı.”
Ardından, dosyası elinden alınan Savcı Akkaş'ın yazılı açıklaması geldi:
"Basın yayın organlarında ve internet sitelerinde gözaltına alınacak bazı isimlerin yer aldığını ve delillerin karartılmaya başladığını tespit ettim... Polis, mahkeme kararının ve gözaltına alınma kararını yetire getirmedi. Cumhuriyet Savcısı olarak soruşturma yapmam engellendi..."
Amiyane deyişle:
Haydi burdan yakın!
Nerede kaldı yargı bağımsızlığı?
Deliller karartılmış olmuyor mu?
Acaba hangi güç, o savcının elinden ‘ikinci dalga’ya ilişkin soruşturma dosyasını aldırdı?
Erdoğan’dan başkası olabilir mi?
Evet, bu bir ‘devlet krizi’dir!
Erdoğan'ın vesayetini bir yana mı bırakalım?
Devam ediyorum.
17 Aralık yargı süreci başladıktan sonra...
Soruşturmayı, kendini mahkeme yerine koyarak kirli komplo ilan edebilen...
Soruşturmayı yürüten polisleri ve kilit yerdeki yüzlerce polisi görevden alan...
Adli Kolluk Yönetmeliği’ni değiştiren...
Oluşturduğu yeni ‘mekanizma’yla hem mevcut soruşturmayı, hem de yenilerini engellemeye gayret eden...
Ve bu açılardan ‘medya’yı özellikle sindirmeye çalışan...
Bütün bunlara imza atan, kendi bakanlarından dördüne dokunan bir yolsuzluk soruşturması nedeniyle ilk kez kelle vermek ya da ‘kendi adamlarını yedirmek’ zorunda kalan bir Başbakan’ın, Tayyip Erdoğan’ın kaç yıldır palazlanan ‘sivil vesayeti’ni bir yana bırakalım daCemaat’le uğraşalım.
Öyle mi?
Erdoğan’ın ‘darbeci adımları’na göz kapayalım, Cemaat’le uğraşalım.
Öyle mi?
28 Şubat dönemi gibiymiş...
Hatta daha kötüsüymüş...
Nasıl 28 Şubat’ta asker kendi ‘askeri vesayeti’ni dayattıysa, şimdi de Cemaat kendi ‘sivil vesayeti’ni dayatıyormuş ‘milli irade’ye...
Nasıl 28 Şubat’ta Erbakan Hoca asker darbesi yediyse, şimdi de Tayyip Erdoğan, arkasına dış güçleri, faiz lobisini, İsrail’i, Amerika’yı, medya ve sermaye çevrelerindeki vatan hainlarini, casuslarla maşaları almış olan Cemaat’in darbe girişimi ile karşı karşıyaymış...
Öyle mi?..
Hadi canım siz de.
Biraz ciddi olun.
Ve de zekâmızla daha fazla alay etmeyin.
Eğer bir 28 Şubat’tan söz edilecekse, o da Erdoğan’ın ‘sivil 28 Şubatı’dır.
Kaç zamandır öyledir.
Asker 28 Şubat’ta ne yaptıysa, Erdoğan iktidarında kaç yıldır daha fazlası yapılıyor.
Bugün 28 Şubat'tan ne kadar farklı?
Evet, 28 Şubat’ta askerin medya denetimi vardı.
Peki, bugün daha fazlası yok mu?
28 Şubat’ta ana akım medyada hiç olmazsa bazı alternatifler vardı, bugün ne kadar kaldı?
Tayyip Erdoğan, ana akım medyada, özellikle ‘yandaş medya’da kaç yıldır patronaj, yönetici ve köşe yazarları konusunda ‘son söz’ü söylemiyor mu? O yeşil ışık yakmadan taş oynatılabiliyor mu?
"Hayır" diyebilir misiniz?
Ya iş dünyası, kılını kıpırdatabiliyor mu? Kıpırdatırsa, başına nelerin geleceğini emsalleriyle bilmiyor mi?
28 Şubat’ta insanlar inançları dolayısıyla özellikle asker-sivil bürokraside fişlenmediler mi, işlerinden atılmadılar mı?
Peki, bugün ne kadar farklı?..
28 Şubat’ta en çok şikâyet edilen konulardan biri de ‘niyet okuma’larıyla insanlar hakkında yargıya varılması ve haksızlıklar yapılması değil miydi?
Peki ya bugün?..
Örneğin, nasıl oluyor da bir anda kitleler halinde polis kapının önüne konabiliyor?
Söyler misiniz bunun 28 Şubat’tan farkını?..
Yerel yönetimlere aman vermeyen yapı sürüyor
Devam edelim:
Peki, 28 Şubat’ta bugünkü kadar gazeteci var mıydı hapiste?
İfade özgürlüğünü sınırlayan, cendereye alan Terörle Mücadele Yasası, Türk Ceza Yasasıhâlâ yerli yerinde taş gibi durmuyor mu?
Demokrasinin ete kemiğe bürünmesi demek olan yerel yönetimler ne kadar güçlendirildi?
Lafı çok edilen AB standartları getirildi mi yerel yönetimlerle ilgili olarak? Avrupa Konseyi Yerel Yönetimler Özerklik Şartı'nda yer alan Türkiye’nin muhalefet şerhi hâlâ yerli yerinde durmuyor mu 28 Şubat’taki gibi?
Bugün hâlâ tabii İstanbul başta olmak üzere Türkiye sathındaki gayrimenkul satışlarında son söz Başbakanlığın değil mi?
Başbakan Erdoğan, bu bakımdan bir başdanışman eliyle özellikle İstanbul’u yakın markajda tutmuyor mu?
Erdoğan Bayraktar istifa açıklamasında, “Ne yaptıysam Erdoğan’ın talimatıyla yaptım” derken, işaret ettiği bu nokta değil miydi?
Belediyelere, yerel yönetimlere aman vermeyen böylesine merkeziyetçi, devletçi bir anlayışla demokrasi hiç bağdaşabilir mi?
Asker, 28 Şubat dahil, yıllar yılı yerel yönetimlerin güçlenmesinden korktu.
Bugün de Erdoğan korkmaya devam ediyor.
Çünkü, bütün gücü kendi elinde toplamak istiyor.
Çünkü tek adam olmak istiyor.
Alaturka başkanlık hevesleri bundan dolayı...
Bu nedenle devletleşme yolunda ilerliyor kaç yıldır.
Savaş uçaklarının bombardımanıyla 34 vatandaşımızın hayatını kaybettiği Roboskikatliamının üstünü bu yüzden örtüyor.
1994’de Şırnak’ın iki köyünde yine savaş uçaklarının bombardımanıyla yaşanan katliamda hayatını kaybeden 38 kişinin hakkını, hukukunu, AİHM’nin Türkiye’yi mahkûm eden geçen ayki kararına rağmen hâlâ aramıyor.
Kürtçe anadilde eğitim konusu da, yeni vatandaşlık tanımı da hâlâ askıda.
Kürt milletvekilleri hâlâ hapiste.
Daha fazla örneğe girmiyorum.
Ama açılım süreci konusunda da ipe un sermekte olan Başbakan Erdoğan’ın ta kendisidir, başkası değil.
Askeri vesayetin bazı kurumları kapı gibi duruyor
Öte yandan ‘askeri vesayet’in bazı kurumları hâlâ kapı gibi duruyor.
Batı demokrasilerinde hiç yeri olmayan ve asker ve sivil olarak ayrılan iki başlı yargı varlığını koruyor.
Genelkurmay Başkanı hâlâ Batı demokrasilerinde olduğu gibi Savunma Bakanlığı’na bağlanmış değil.
Devlet protokolünde Genelkurmay Başkanı hâlâ tüm bakanların, ana muhalefet liderinin, milletvekillerinin önünde duruyor.
Yüksek Askeri Şûra hukuku da hâlâ demokrasiye uygun olarak değiştirilmedi. Örneğin bir kuvvet komutanı, Genelkurmay Başkanı teklif etmeden atanamıyor.
Siyasi Partiler Kanunu’na göre, tüm partiler bugün hâlâ Atatürkçü olmak zorunda! (Eser Karakaş’ın 10 Aralık 2013 tarihi Star’daki yazısından) Adı demokrasi olan bir rejimde böylesi olur mu Allahaşkına?..
Bir kez daha yineliyorum.
Tayyip Erdoğan ‘devletleşiyor.’
“Devlet artık benim!” diyor.
Bu nedenle Roboski’nin, Şırnak’ın üstünü örtüyor, katliamda ölen vatandaşların hak ve hukukuna yan çiziyor.
Bunun için ‘asker’le uzlaşıyor.
Başdanışmanlarının yazılarına bile yansıyor bu durum.
Daha dün, askeri vesayeti geriletmek için demokrasi adına işbirliği yaptıkları Cemaat, bugün “kendi ülkesinin milli ordusuna kumpas kurdular” diyerek gammazlanabiliyor.
Laf uzadı.
Demek, böylesine bir güç zehirlenmesi yaşayan, tek adamlık yolunda ilerleyen ve herkese sivri diliyle olur olmaz en ağır lafları edebilecek kadar iktidar kibiriyle kendinden geçmiş bir Tayyip Erdoğan’ın, bu ülkede kaç zamandır demokratik hak ve özgürlükleri, hukukun üstünlüğünü hiçe sayan ‘sivil vesayeti’ni görmezlikten geleceğiz?
Öyle mi?
Yemezler!
Önce Başbakan Erdoğan yargı bağımsızlığına saygı göstersin, yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarını engellemeyi bıraksın ve demokrasilerde kuvvetler ayrılığı ne demek, hukukun üstünlüğü ne demek, bir an önce öğrenmeye çalışsın...
Twitter: @HSNCML
Yazarlar
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.03.2025
28.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
28.11.2024
12.11.2024
24.10.2024
27.08.2024
20.04.2024
9.04.2024