Hasan CEMAL
SIEM REAP
Kamboçya’yı çok sevdim.
İnsanları güzel, yumuşak, güleryüzlü.
Yemekleri çok leziz.
Her an şahane bir doğanın içindesin.
Çiçekleriyle, meyveleriyle, hindistan cevizi, muz ve palmiyeleriyle, daha adını hiç bilmediğim ulu ağaçlarıyla, uçsuz bucaksız pirinç tarlalarıyla, bin yıllık uygarlığı anlatan antik kentleri ve tapınaklarıyla insanı her an içine çeken rengârenk, sihirli bir dünya.Tam bir cennet.
“Bu memlekette yaşanır” diyorum Ayşe’ye.
Ama ister istemez akla takılıyor.
Böyle bir cennette cehennem yaratanlar da bu güzel toprakların insanları değil mi?Mister Hasan” diye söze başlıyor, “Kamboçya’da Pol Pot rejimi 3 yıl, 8 ay, 20 günde tam 1.7 milyon insanı yok etti. O zaman nüfus 7 milyondu, yani yüzde 25’i temizledi.”
‘Gözlüklü insanlara bile düşmandılar’
Oteldeki odamızda Killing Fields (Ölüm Tarlaları) filmini seyrediyorum yıllar sonra bir kez daha.
O ürkütücü sahne yine içimi ürpertiyor.
Gazetecinin kaçarken, pirinç tarlalarında cesetlerin, kurukafaların, iskeletlerin arasında dehşete düşmesi, ne yapacağını şaşırması…
“Pol Pot rejiminin hedefi yeni insan, yeni toplum yaratmaktı” diye devam ediyor:
“Stalin’in kolektifleştirme hamlesindeki gibi ya da Mao’nun ‘kültür devrimi’ndeki gibi, en büyük düşman olarak şehirlerin eğitimli sınıflarını gördüler. Onları köylere, kırsal alanlara gönderdiler, yok ettiler. Gözlüklü insanlara bile düşmandılar, onları entelektüelolarak görüp yok ediyorlardı.”
Şunları ekliyor:
“Benim annem babam, ikisi de öğretmedi. İkisini de alıp götürdüler. Ana babamı bir daha görmedim. Ben yetimhanede büyüdüm.”
Camekanın içindeki kurukafaları seyrediyorum dehşet içinde.
Pol Pot ve yardımcılarının fotoğrafları.
İnsanoğlu nasıl bu kadar canavarlaşabiliyor?..
Paris, Café Flore, 21 Mart 1993.
Kargacık burgacık bir yazı.
Sayfanın bir köşesine “Bu tepki, bu nefret niçin?” diye bir not düşmüşüm.
1950’li yıllarda Paris’ten geçen bazı “Üçüncü Dünya” devrimcilerinin, komünistlerinin isimleri:
Ho Şi Minh, Pol Pot.
Pol Pot isminin yanından bir çıkma yapmışım:
Killing Fields...
Türkçesi Ölüm Tarlaları…
Kafatasları ve kemiklerle dolu o tarlaların korkunç görüntüsü…
1970’lerin Kamboçya’sında, Marksizm-Leninizm adına, devrimadına bir, bir buçuk milyon insanı katletmişti Pol Pot’un Kızıl Kmerleri.
Aydınları, doktorları, avukatları, öğretmenleri, rahipleri, devlet memurlarını, öğrencileri göz kırpmadan öldürmüşlerdi.
Yeni bir toplum, yeni bir insan yaratmak için...
Kendi ülkesinin insanlarını soykırımdan geçirmişti Pol Pot...
1970’lerde Ölüm Tarlaları’nın ilk haberleri fotoğraflarla birlikte Batı basınında patladığı zaman, Türk solunun bazı kesimleri buna inanmak istememişti.
Katliamları ‘Amerikan emperyalizmi’nin, CIA’nın uydurması, dezenformasyonu olarak nitelemişlerdi.
O zamanlar çalıştığım Cumhuriyet gazetesi de o tarihte bu olayı manşetlere çıkarmamıştı.
“Aslında önemli olan, unutulmaması gereken noktalardan biri, Pol Pot’un tahsilini 1950’li yılların başında Fransa’da yapmış olmasıdır.
Aydınlanma Çağı’nın, ilk üniversitenin, insan hakları ve kutsal demokrasinin ülkesi Fransa’nın Pol Pot’u da üretmiş olduğu asla ve asla unutulmamalıdır.
Acaba tarihin ve bilimin hangi cilvesinden dolayı?Sürekli hatırlatılması gereken bir gerçek var ortada:
Pol Pot’un kafasını donatacak fikirler gerekmişti. Bu fikirler de büyük çapta bize aitti.
Böylesine korkunç bir soykırım, belli bir ideolojinin çoğaltıcı etkisi olmaksızın gerçekleşemezdi.Ve bu ideoloji Batı’nın bir yönünü bir şekilde yansıtmaktaydı.”(Bernard Henry Levy, Yeni Yüzyıl, 20 Haziran 1997)
Evet, Pol Pot’u ortaya çıkaran da Aydınlanma’nın ülkesi Fransa’ydı.
Pol Pot’un kafasını donatan fikirler de büyük ölçüde Batı’nın ürünüydü.
“İnsan soyunun en büyük düşmanları Avrupa’dan çıkmıştır.Totalitarizm kesinlikle bir Avrupa icadıdır. İnsan soyunun nükleer silahlarla yok edilmesi bile, doğum beratına bakılırsa Amerikalıların işi olmakla birlikte, köklerine inildiğinde Avrupalıların eseridir.
ABD başkanını ilk atom bombası üretmek için sıkıştıran kişi, o dâhiyane Avrupalı pasifist Albert Einstein’dan başkası değildi.
Böylece Avrupa’nın ürettiği ne kadar özgün şey varsa bugün bunların hepsi, iyisiyle kötüsüyle evrenselleşmiştir.
Akıl tohumları dünyaya, akla dayalı eleştiri biçiminde, efsanelerin hizmetine giren aklamacılık biçiminde ve barbarlıkların hizmetine giren araçsal akıl biçiminde yayıldı.
Hümanizma tohumları dünyaya yayıldı ve yer yer insan haklarının tanınmasını sağladı. Ama bunun yanı sıra birçok yerde insanları ezmenin üzerine geçirilen bir kılıf olmaktan kurtulmadı.” (Edgar Morin, Avrupa’yı Düşünmek, Afa Yayınları, 1987)
Tabii akla hemen aklın cinayetleri (The Economist, 16 Mart 1996) geliyor.
Stalin’in Gulaglarda milyonları ölüme gönderdiği... Hitler’in toplama kamplarında, gaz odalarında 6 milyon Yahudi’yi yok ettiği… Pol Pot’un kafataslarından dağlar yarattığı cinayetler... Yeni bir insan, yeni bir toplum adına işlendi bütün bu cinayetler...
Kimi bir sınıf adına, kimi üstün bir ırk adına katliamlar, soykırımlar yaptı.
Evet, aklın cinayetleri…
Oysa “Akılcılığın (rasyonalizm) eleştirel düşüncelere kulak vermeye ve sınamalardan bir şeyler öğrenmeye hazır olmak tutumu olduğunu söyleyebiliriz.
Bu, temelde, ‘Ben haksız olabilirim ve sen haklı olabilirsin ve çaba göstererek belki doğruluğa daha yaklaşırız’ diyebilme tutumudur.”(Karl Popper, Açık Toplum ve Düşmanları, Remzi Kitapevi, 1989)
Ancak, aklı her derde deva haline getirmek isteyenler, aklın her kilidi açacağını sananlar, yani akla mutlak kurtarıcılıkvehmedenler ya da akılla mutlak gerçeğe ulaşılacağını düşünenler, Aydınlanma fikrini çarpıttılar.
Özünden saptırdılar.
Bu da Batı’da oldu!
Bu da Batı düşüncesinin bir ürünü...
Fransız filozofu Bernard Henri Levy’nin Pol Pot’la ilgili olarak işaret ettiği de bu. Pol Pot’ların böylesine bir zihniyet ortamından beslendiklerini belirtirken, Aydınlanma düşüncesinin saptırılmasını kastediyordu.
Oysa on sekizinci yüzyıl Aydınlanma düşüncesinin özünde yatan gerçek akıl, eleştirel akıldır.
Büyük Alman filozofu Kant’ın 1784’te “Aydınlanma nedir?” sorusuna vermiş olduğu karşılık çok yalındır:
“Sapere aude! Kendi aklını kullanacak cesareti göster! Aydınlanmanın sloganı budur.”
Kant, insanların kendi yerine başkalarının düşünmesi kolaycılığına hemen kapılmalarını eleştirir.
Oysa Aydınlanma’nın özünde yatan akıl, araştıran, soru soran, eleştiren, beynini başkalarına teslim etmeyen akıldır.
Aklını sloganlara esir etmeyen düşüncedir.
Aydınlanma Çağı’na damgasını vuran, kendi başına fikir üretmeye çalışan akıldır.
Kendisine verilmek istenenle yetinmeyen akıldır.
Öğrenmek sürekli kuşku beslemektir.
Soru sormak, sorgulamaktır.
“Her şeyi sorgula!”, Descartes’ın sözüdür.
Farklı düşünmekten korkmamak, çekinmemektir.
Sürüye katılmak değil, kendi olabilmek, birey olabilmektir.
Ama aynı zamanda farklı olana, farklı düşünene tolerans göstermektir.
Aydınlanma düşüncesi bence bunların özetidir.
Batı’yı Batı yapan, Batı modernizmini yaratan, on sekizinci yüzyıl Aydınlanma Çağı’nın temelinde yatan düşünce böyle özetlenebilir.
Ya da Ortaçağ’ın kuşku beslemeyi, eleştirel düşünmeyi reddeden karanlığını işte böylesine bir entelektüel devrim yırtmıştır.
Aydınlanma’ya da eleştirel yaklaşmak gerekiyor.
Ama bunu yaparken Aydınlanma düşüncesinin özgürlükçü özü çok iyi kavranmalı.
Yoksa tuzağa, Pol Pot’ların kötü yoluna düşme ihtimali doğar.
Aydınlanma Çağı’nın eleştirel aklı, bu harikulade entelektüel devrim zulme, cinayetlere dayanak da yapılabilir.
Yukarıdaki satırları kendi kitabımdan, 1999’da çıkan Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım’dan aldım. (Dördüncü Bölüm, Aklın Cinayetleri) Her zaman kendi kendimizle hesaplaşabilmeli ve iç muhasebesi yapabilmeliyiz.
Dokuz günlük çok güzel Vietnam-Kamboçya gezisiyle ilgili üçüncü ve son yazımı Vaclav Havel’in bir sözüyle bitiriyorum:
“Kim ki kendi geçmişiyle hesaplaşmaktan korkar, o asıl gelecek olandan korkmalıdır. Yalanlar bizi yalanlardan kurtarmaz!” (Vaclav Havel, Time, 6 Ağustos 1990)
Hatıralar hayattır!
Yazarlar
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.03.2025
28.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
28.11.2024
12.11.2024
24.10.2024
27.08.2024
20.04.2024
9.04.2024