Hasan CEMAL
NUSAYBİN
O annenin yüz hatlarına sinmiş hüzün ifadesi kolay kolay gözümün önünden gitmeyecek.
Nusaybin’in bir sokağı.
“Silah seslerinden uyanmasın diye her gece küçük kızımın kulaklarına pamuk tıkıyorum” dedikten sonra ekliyor:
“Yoksa zıplayarak uyanıyor yavrucak, tir tir tiremeye başlıyor, ağlıyor.”
1 Aralık Salı günü öğle vakti.
Sabah vakti Mardin’den Nusaybin’e doğru yola koyuluyorum.
Mezopotamya Ovası, güneşin altında parlayan sonbahar renkleriyle o kadar güzel uzanıp gidiyor ki.
“Yazdan kalma bir hava...”
“Ama içimiz soğuk... Artık barış lafı da soğumaya başladı. Bu halk her şeyini vermeye hazır. Bize yaşatılan acılar, bizi bu hale getirdi.”
İpek Yolu’na çıkıyoruz.
Sağ taraf, Suriye sınırı, mayınlı arazi.
Amude şehrini geçiyoruz, uzaktan Nusaybin gözüküyor.
Karşısında Kamışlı ya da Qamışlo.
Geçen yıl on gün kadar dolaştığım Rojava’nın fiili başkenti.
Birinci Dünya Savaşı sonunda emperyalistler şehri ikiye bölüp öyle çizmiş sınırı. Bir yanda Nusaybin, öbür yanda Qamışlo kalmış...
“Kamışlo, Kürdistan’ın Paris’idir, aşkın şehridir” diyor gülerek...
Nusaybin’de kepenkler kapalı.
Bir tek eczaneler açık.
Ara sokaklarda kimsecikler yok.
El ayak çekilmiş...

Yasağı protesto ederek öğle vakti Newroz Meydanı’nda toplananlar yeni dağılıyordu.
Dedi ki:
“Nusaybin halkı çok onurlu, çok gururlu bir halktır.”
Dicle’de ağla tuttuğu nehir balıklarını kaldırımın üstündeki sepetlerden neşeyle satıyor.
Önce, ‘Barış Parkı’nı geçiyoruz.
Sonra, ‘Demokrasi Parkı’nı...
Kaymakamlığın önünde zırhlı polis araçları. Hemen yanında Nusaybin Belediyesi, Kürtçesiyle:
Şaredarıya Nisêbînê.
Belediye binası çok tenha.
Anlatıyor:
“Dört mahallede, Fırat, Dicle, Yenişehir, Abdülkadir Paşamahallelerinde pazar akşamı sokak yasağı tekrar kondu. Pazartesi gecesi silah seslerinden uyuyamadık.”
“14 günde 9 ölü var.”
“Biri, intihar etti. Dışarı çıkıp hasta annesini hastaneye götüremediği için...”
“Fırat Mahallesi’nde 54 yaşındaki Ahmet Sönmez, ailesini güvenli bir yere götürüp teslim ediyor. Ve hayvanlara bakmak için evine geri dönüyor. Bir patlamayı merak edip dışarı çıkınca, kapının hemen önünde bir keskin nişancının kurşunuyla kapının eşiğinde ölüyor.” “44 yaşındaki Selamet Yeşilmen. Beş çocuk annesi. Bahçede oynayan iki çocuğunu eve sokmak için dışarı çıkınca, çocuklarının gözü önünde vurulup ölüyor. Dokuz yaşındaki çocuğu yaralı, tedavi ediliyor İstanbul’da...”
Sokaklarda hendek, mevzi kalıntıları.
Çöp birikintileri, bol sinek...
Papatya Sokağı ilgimi çekiyor.
Yan yana dükkanlar, camekanlarında renk renk, boy boy gelinlikler, alımlı mankenlere giydirilmiş halde.
Ne güzel.
Savaş görüntülerinin yanında, barış ya da yaşama sevincinin simgeleri gibi duruyorlar.
Nusaybin’deki Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) binasında sohbet.

Beyaz yemenili nur yüzlü bir anne:
“Dört oğlum, iki kızım var. Bir oğlum dağda, bir oğlum zindanda... Sekiz de torun...”
Bir başka beyaz yemenili ana.Adı Perihan Altuğ, Türkçe bilmiyor.
Yüzünde en ufak bir kıpırtı olmaksızın anlatıyor:
“11 çocuğum var. 6 erkek, 5 kız. İki oğlan şehit, dağda öldü. Kocam işkencede gitti. 22 de torunum var.”
Siyasete de giriyor:
“Eskiden Kürtler başkalarının hilesine, yalanına kanıyordu. 1990’lardan sonra artık hükümetin yalanlarına itibar etmiyor Kürtler...”
Nusaybin’de özyönetim ilanından dolayı görevinden alınan, hapis yatan Nusaybin Belediyesi Eş Başkanı Sara Hanım ya da Sara Başkan.
Özyönetimi ilk ilan eden DBP’li belediye Nusaybin olmuş, üstelikKandil’in açıklamasından da önce. KCK’nın özyönetim açıklaması 13 Ağustos, Nusaybin’inki 9 Ağustos.
Bu yüzden Sara Başkan, önce Mardin Cezaevi’nde, sonra da Ankara Sincan Kapalı Cezaevi’nde 2,5 ay hapis yatmış...
Sara Hanım eski bir belediye çalışanı.
Kocası doktor, dahiliye uzmanı.
İki kızı var, 11-12 yaşında; iki de ikiz oğlu, 8 yaşında.
“Dün gece 8 yaşındaki erkek oğlum silah seslerinden uyandı, tir tir titriyor. Koynuma aldım, bir daha uyuyamadı sabaha kadar” diye anlatıyor, “Bu işkencedir. Kendi toprağımızda büyük bir işkence. Bu savaşın en büyük mağdurları çocuklar...”
Öbür Eş Başkan Cengiz Kök’le özyönetim konusunu konuşuyorum.
“Pratikte özyönetim nedir, nasıl işliyor?”
“Evet, pratikte ya da bugünün koşullarında pek mümkün değil özyönetimi uygulamak...”
Devam ediyor Cengiz Başkan:
“Ama bakın, diyelim taziye evi... O mahalle buna kendi karar veriyor. Özyönetim için önce şartların düzelmesi lazım. O zaman demokratikleşme açısından karar alma sürecinin tabana yayılması elbette güzel olacak.”
“Bu beyaz yemenili analara, ak saçlı babalara nasıl anlatılacak özyönetim?”
Gülümsüyor:
“Zor tabii, zaman alacak anlatmak...”
Sokak aralarına giriyoruz.
27 Mayıs ya da Midyat Caddesi’nde, Devrim Mahallesi gençleriyle sohbet koyulaşıyor.
Bir dükkanın merdivenlerine oturuyoruz.
Kepengin üstüne HPG İNTİKAM yazmışlar.
Biri 24 yaşında, işsiz, ortaokuldan terk.
Diyor ki:
“Devleti tanıdığımdan itibaren okulu bıraktım.”
Soruyor bana:
“Nusaybin Suriye olur mu?”
Bir diğeri tamamlıyor soruyu:
“Yani Nusaybin Kobanê olur mu?..”
Devam ediyor:
“Sizce Cerablus’u Kürtler alır mı? Yani Kobanê ile Afrin kantonları birleşir mi?”
Cevap yine kendisinden geliyor:
“Birleşir ve Akdeniz’e kadar uzar gider Rojava, Kürt şeridi...”
“Nasıl olacak bu?..”
“Amerika’nın da, Avrupa’nın da, Rusya’nın da, hatta İran’ın da çıkarı burada. Petrol ve doğal gaz hatları Türkiye’nin tekelinden çıkar. Bu işi Kürt halkı için değil, kendi çıkarları için yaparlar. Petrol, ille de Türkiye’ye ihtiyaç duymadan Akdeniz’e akar yani...”
Ekliyor:
“Çünkü en güvenli bölge, Kürtlerin hakim olduğu bölgedir.”
Bir başkası söze giriyor:
“Bu arada Putin-Erdoğan kapışması da Kürtlerin işine yarar.”
Bir başkası, Diyarbakır-Suriçi’nde kulağıma çalınan bir noktaya değiniyor:
“Millet henüz ayaklanmadı. Ama bıçak kemiğe dayanmış durumda. Ayaklanırsa, hükümet falan vız gelir, kimse tutamaz.”
Bir ara sözü ‘özyönetim’e getiriyorum.
Samimi konuşuyor:
“Özyönetimi ben anlıyorum ama...”
Durup devam ediyor:
“Ama halka anlatmak zor... Bu sadece sokakta hendek kazmakla olmaz. Su ne olacak? Elektrik ne olacak?.. Hastane ne olacak?. . Bunlar kesildi mi nasıl özyönetim yapacaksın ki?...”
Biri aradan kafayı uzatıyor:
“Kürtlerin birliği ve bağımsızlığı tek hedef olmalı. Adam beni eşit görmüyor ki... Dört parçanın birleştiği bağımsız, tek Kürdistan tek çare...”
Soruyor:
“Dört parça birleşir mi abi?”
36 yaşında. İlkokul mezunu. Her türlü işte çalışmış.
Dilsiz şeytanlar diye söze başlıyor.
Soruyorum:
“Ne demek dilsiz şeytanlar?..”
“Ne mi demek? Kürdistan’daki gerçekleri yazmayanlar demek... Havuz medyası yani... Ama yalnız o da değil. Tek tük istisnalar dışında TC medyası... Yazıklar olsun TC medyasına... Ölen sivil vatandaşları terörist ilan eden medya, dilsiz şeytanlar...”
Oradan ayrılırken slogan atıyorlar Kürtçe:
“Biji serok Apo, biji serok Apo!”
“Size güle güle anlamında...”
Fırat Mahallesi...
Girişi, pazar gecesinden beri fiilen yasaklı mahalle.
Sokağın köşesinde bir kirpi, zırhlı bir özel harekat otosu.
Arabadan inip yürüyorum ‘kirpi’ye doğru.
Hiçbir hareketlilik yok.
Yaklaştıkça, hafif tedirgin oluyorum.
Tam önüne gelince, kapı aralanıyor.
Biri sakallı ve üniformalı, biri gözlüklü ve sivil iki özel harekatçıya kendimi tanıtıyorum.
“Girebilir miyim?” diye soruyorum.
Kapıyı tam açmadan konuşuyor sakallısı:
“Bizim için dert değil ama hem yasak, hem de tehlikeli sizin için... Tavsiye etmeyiz. Bir bomba patlar, bir kurşun atılır.”
Bisikletli bir çocuk, galiba benden cesaret alıp yanaşıyor:
“Şu yandaki okula girebilir miyim?”
Sakallı olanı sert çıkıyor, öfkesi burnunda konuşuyor:
“Çek git şimdi, yasak dedik ya...”
Zeynel Abidin Mahallesi, Bostancı Sokak.
Duvar yazılarını okuyorum.
“İntikam!”
“YDG-H intikam timi!” (PKK’nın yan kuruluşu olarak şehirlerde örgütlü Yurtsever Devrimci Gençlik-Hareketi)
Pencerenin içinde iki üç yaşlarında güzel mi güzel bir kız çocuğu.
Saçları bukle bukle.
Bacaklarını demir parmaklığın arasından sokmuş neşeyle sallıyor.
Üstündeki duvara renkli yazmışlar:
RAPERİN.
Kürtçe ayaklanmak anlamına geliyor.
Üstelik kızın adı da Raperin...
Köşede Suriyeli bir aile.
Kadın, “Buradan da gideceğiz” diyor kederli yüz ifadesiyle...
Genç bir kadın, yol kenarındaki tandırda ekmek pişiriyor. Bizi görünce, tandırdan çıkardığı dumanı tüten, mis gibi kokan bir somun ekmeği bizimle paylaşıyor.
Gençler yanıma geliyor.
Birinin sözlerini not ediyorum:
“Silah seslerinden çocukların psikolojisi bozuldu. Dün akşamonlar da, biz de uyuyamadık patır kütür çatışma sesinden... Nusaybin belki yalnız Türkiye’nin değil, dünyanın en büyük açık hava hapishanesi...”
Uyarıyor:
“Bize sahip çıkılmazsa, yazın bir kenara, Nusaybin’de büyük bir katliam yaşanacak, katliam... Kalemi adalet üzerine yazan da kalmadı. Yazanı da alıp cezaevine koyuyorlar.”
Fırat Mahallesi’nin bir başka sokağı.
Koca bir TIR sokağın girişine enlemesine yerleştirilmiş, böylece en büyük barikat kurulmuş...
TIR’ın arkasında, biraz uzakta, evin önünde oturanlara sesleniyorum:
“Gazeteciyim, gazeteciyim, Hasan Cemal.”
Biri koşarak geliyor yanıma, “Abi gel, TIR’ın bu tarafından içeri gir” diye yol gösteriyor.
TIR’ın yüz metre ilerisinde barikat kurulmuş, hendek kazılmış, kumdan ve parke taşlarından. Onun arkasında, köşede PKKbayrakları seçiliyor.
“Abi gel şu kenara oturalım” diyor tedirgin bir havada, “Şu kaba inşaatta bazen keskin nişancılar oluyor. Geçen gün bizim tavuklara ateş açıp birkaç tanesini öldürdüler.”
Simsiyah giyinmiş, esmer, kocaman ama alımlı bir kadın anlatıyor:
“Susuzluk canımıza tak etti. Tam 14 gün bizi kıpırdatmadılar.Sokağa çıkmak yasaktı. Bir keresinde şu karşıdaki okulun kazan dairesine girdik, su deposuna... Elimize büyük ve beyaz renkli su bidonlarını aldık, onları sallayarak iki sefer yaptık. Üçüncü gün ateş açtılar, geri kaçtık, alamadık su... 10 nüfusa su dayanır mı, söyle Allah aşkına?..”
Çat çat, silah sesleri geliyor.
“Bak yine başladılar” diye yakınıyor, “Silah seslerinden uyanmasın diye her gece küçük kızımın kulaklarına pamuk tıkıyorum.”
İçim fena oluyor.
‘Barikat’ın öbür tarafından müzik sesi.
“Devrimci şarkılar çalıyorlar” diyor, “Biri, Kobanê’de şehit düşen Viyan Peyman’ın anısına... Kobanê îro Xemgîne...”
Türkçesini de söylüyor şarkının:
“Kobanê bugün hüzünlü...”
Yazılara buralardan devam.
1) Diyarbakır’dan: Farkında bile değilsiniz, yaşattığınız acılarla bu ülkeyi bölüyorsunuz!
Yazarlar
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.03.2025
28.02.2025
20.02.2025
13.02.2025
28.11.2024
12.11.2024
24.10.2024
27.08.2024
20.04.2024
9.04.2024