Hasan ÖZTÜRK
Türkiye tarihinde sövgünün en çok kullanıldığı yıllar, 12 Eylül askersel darbesinin yapıldığı 1980 ve onu izleyen yıllarıdır sanıyorum. Ben, bunun tanığı olmuş şanssız yurttaşlardan biriyim. Altmış üç gün kaldığım emniyet müdürlüğünde yalnızca bana edilen sövgüleri uç uca ekleseniz, rahatlıkla Edirne'den Kars'a köprü olur. Ben diyeyim bin siz deyin iki bin kez rahmetli anamın adını andılar...
Eli ayağı bağlı insanların öpüldüğü bu günlerde, tek avuntumuz Kahraman Ahmet olmuştu. Ahmet, bizlerin hem öcünü almış hem de namusumuzu kurtarmıştı. Bedeli yüksek olmasına karşın bunu başarabilmişti Ahmet...
Günlerdir bağlıydı gözlerimiz. Sorguların sonu gelmeyen bu günlerin birinde, yine çıplak betonun üstünde oturmuş sorgu sıramızı bekliyorduk. Başımıza gözcü olarak koydukları polisle bekçi, kırk beş dakikadır sövgü yarışı yapıyorlardı. Kazanana, diğeri kola ısmarlayacaktı. Küfür ettikleri kişi de bendim. Sık sık şekerim yükseliyordu. Yarım saat arayla, helâya gitmek için iki kez izin istemiştim. Birincisinde izin verdiler, gittim. Yarım saat sonra yine çişim geldiğinden ikinci kez izin istedim. Sen misin ikinci kez izin isteyen. İlkin oturaklı bir sövgü polisten geldi; onu bekçinin sövgüsü izledi. Derken polis ikinci bir sövgü şovu yaptı. Bekçi ondan aşağı kalmamak için tahminen üç buçuk dakika sürdürdü sövgüsünü. Sonunda saz şairleri gibi atışmaya başladılar. Yaptıkları iş pek hoşlarına gittiğinden, ödüllü sövgü yarışına dönüştü iş. İkisi de o denli antrenmanlıydı ki sövgüden yana, kolay kolay pes edecekleri yoktu. Kırk beş dakika dolduğunda bir mucize gerçekleşti ve ben kalaylanmaktan kurtuldum. Yedi göbek atalarımdan başlayıp, yedi göbek torunlarıma dek uzanan sövgü, sekizinci göbeğe gelmişti ki, gözaltına yeni alınan birini getirdiler yanımıza. Sövgücüler beni bırakıp:
"Kaldığımız yerden sürdürürüz yarışmayı," deyip yeni gelenle ilgilenmek için onun yanına gittiler. Gözlerim bağlıydı ama o kadarını anlayabiliyordum.
Yeni gelenin adı Ahmet'ti. Kimlik belirlemesi yapılırken duyuyorduk. Kimlik belirlemesi bitip de Ahmet'i aramızda bir yere oturmak için görevli polisin, bekçiye: "Oturt bunu bir yere," demesiyle kulaklarıma inanamadığım bir şey duydum. Ahmet, bekçiye" Ananı," diye tüm gücüyle bağırdı. Bir an sessizlikten sonra, Bekçinin şaşkın bir sesle: "Bu manyak ne diyo lan?" dediğini, arkasından da iyi bir yumruğun Ahmet'in suratında patladığı duyuldu. Görevlilerin her vuruşunda Ahmet'in,"Ananı," diye bağırdığını duyuyorduk. Polis: "Sus ulan artık, elimde kalacaksın,"deyip Ahmet'in bir yerlerinden tutup sallamaya başladığında, o, susacağına daha da ileri gidip" Ananı," deyip, arkasından da polisin anasını bir güzel becerip sürdürüyordu sövgüsünü. Günlerdir bize sövenler, şimdi neye uğradıklarını şaşırmış durumdaydılar. Ahmet'i susturamayan Polis, Bekçiye: "Git şefi çağır," dedi. Bekçi dışarıya çıkıp biraz sonra döndüğünde iki kişiydiler. Şef içeri girdiğinde Polise sordu: "Niye çağırttın beni ?" Polis: "Bu orospu çocuğu için, "der demez, Ahmet'in bomba gibi patlayan sesi duyuldu: "Ananı S..." Polis: "Durmadan küfür ediyor Amirim," dedi. Amir: "Ni..", dedi. Arkasını getiremeden Ahmet'in sesi yeniden duyuldu: "Ananı S...," Ne yapıyorsun lan manyak, ölün çıkar senin buradan ?" dediğinde Ahmet yeniden: "Ananı S...," diye bağırdı." Götürün yukarıya da yumuşatsınlar bu orospu çocuğunu," deyip gitti Şef. Bekçi götürürken, Ahmet durmadan Ananı S..," diye bağırıyordu. Polis, Ahmet'in arkasından sinirli sinirli konuşuyordu: "Şimdi gösterirler sana ananın A..ını, diyordu...
Hiç kimsenin yapamadığını yapıyordu Ahmet. Ancak, bedeli çok yüksek olacaktı bunun. Tam, sorgucuların istediği şeydi bu. Kışkırtmadan bize bu kadarını yapanlar, Ahmet'i öldürürlerdi kesin... Ölse bile kahramanlar gibi ölecekti Ahmet. Hepimizin intikamını alıyordu... Onun bu davranışı sövgü yarışını da unutturmuştu görevlilere. Benim kurtarıcımdı bu durumda Ahmet. Ölmeyip yaşasaydı bari?
Bir saat oldu olmadı Ahmet'i sürükleyerek getirdiler. Yakınımda bir yere bıraktılar. Polis, yanına gelerek Ahmet'le dalga geçercesine konuştu: "Nasılsın bakalım Ahmet Kahraman ?" Soyadını da öğrenmiş olduk böylece Ahmet'in. Tam kendisine yakışan bir soyadıydı bu... Ahmet kesik kesik soluyor, polise yanıt vermiyordu. Polis,daha da yaklaşıp dalgasını geçmek için: "Yine sövsene lan oros..," derken, Ahmet'i ayakkabısının ucuyla dürtmüştü. Hiç umulmadık bir şey oldu bu dürtüş sonucunda. Ahmet yine: "Ananı S...," diye bağırdı polise. Bekçi ve polis tüm güçleriyle vuruyorlardı Ahmet'e. O, her vuruş sonunda: "Ananı S...", diye bağırıyordu. Üşenmeden saydım. Otuz üçüncü sövgüsünü yarıda bırakmak zorunda kalmıştı Ahmet. Dayaktan bayıldığını anladım...
Günler günleri, haftalar haftaları kovaladı. Ahmet son güne dek kalayladı polisleri. Sövgü konusunda bizler figüran gibi olmuştuk. Polisler en okkalı sövgülerini Ahmet için kullanıyorlar, bizlereyse, kedi payı örneği en küçükleri kalıyordu. Kim olsa kaldırırdı o kadarcığını...
Polisten alıp, askeri birliğe götürdüler hepimizi. Doksan iki kişiydik. Bu arada, sorgular bitmiş gözlerimiz çözülmüştü. Böylece Ahmet Kahraman'la da tanışmıştık. Hepimiz o koşullarda kilo yitirip zayıflamıştık. Ahmet yediği dayaklar yüzünden, köfün gibi şişmiş, zayıf bir adam olarak geldiği emniyet müdürlüğünden tombul bir adam olarak çıkmıştı... Suçlandığı şey çok saçmaydı. Kaçak olan yeğenini evinde saklamakla suçlanıyordu. O: "Yeğenim her zaman gelip kalır evimde. Arandığını bilmiyordum," demişti polise haklı olarak. Böyle durumlarda başkası olsa emniyetten bile salınabilirdi. Ahmet, ettiği küfürlerin kurbanı olmuştu. Bırakın emniyetten salmayı, Ahmet'i örgütün başı yapmıştı Polis. Bizim doksan iki kişilik topluluk: "Ahmet Kahraman ve arkadaşları," diye anılıyordu. Polis öyle yazmıştı belgelere...
Kışlaya yerleştiğimizde ilk sövgüyü çavuş yemişti Ahmet'ten. Bizi sıraya sokmak isteyen Çavuş, ona elini uzatıp: "Sen şöyle geç," derken, Ahmet "Ananı," diye bağırmıştı. Çavuş şaşırmış ve oradan uzaklaşmıştı. Bu arada ben de Ahmet'in gerçek bir kahraman olmadığını, herhangi bir yerine dokunulduğunda, ya da kendisine karşıdan bir parmak uzatıldığında sövdüğünü anladım. Elinde olmadan yapıyordu bunu. Biraz üstüne gidip elini bir kaç kez Ahmet'e uzatıp gıdıklayacakmış gibi salladığınızda, hiç durmadan sövüyor ve kıpkırmızı kesiliyordu.
Ahmet'in huyunu hepimiz öğrendiğimizden onunla konuşurken elimizi uzatmıyor ve ona dokunmuyorduk. Kötü amacı olmasa da askerlerin önünde sövmesine neden olmuyorduk. Ancak, dalgınlıkla elimizi uzatıp konuştuğumuz da oluyordu. Ahmet bu durumu hiç affetmeyip, kalaylıyordu elini uzatanı. Duruma bir çare düşünüp önlemeliydik bunu. Karar verdik: Ahmet'e kimse dokunmayacak; onunla konuşurken el kol sallamamak için hazır olda durulacaktık... Bu uygulama tutmuştu. Sövmüyordu artık Ahmet...
Hepimizin, karşısında hazır ola geçip konuşmamız askerlerin dikkatini çekmişti. Demir kapının penceresinden bizlere bakıp aralarında konuşuyorlardı. "Ahmet Kahraman ve arkadaşları" olarak gönderilmemiz sonucu, askerlerin gözünde zaten önemli bir yeri vardı onun. Bir de karşısında hazır ola geçip konuşmamız, Ahmet'i olağanüstü bir adam olarak görmelerine neden olmuştu. Üstelik de içimizde en heybetlimiz Ahmet görünüyordu. Yediği dayaklar onu şişirip babayiğit bir adam yapmıştı. Ne zaman helâya gitmek için kapının önünde dursa, askerler hiç bekletmeden kapıyı açıp, korkuyla yol veriyorlardı ona...
Askerler arasındaki konuşmalar komutanlığa gitmiş olacak ki, bir gün bölük astsubayı özel olarak Ahmet'i görmeye geldi. Hepimizi bahçeye çıkarıp tek sıra dizdiler. Kollarına son kıdemi de takmış olan şişman Astsubay, gelip karşımızda durdu. Hiç bir şey söylemeden Çavuşa dönüp: "O hangisi ?" diye sordu. Çavuş başıyla Ahmet'i gösterdi. Elini uzatmadan yapıyordu bu işi çavuş... Astsubay: "Ahmet Kahraman, üç adım öne çık bakalım," dedi. Ahmet üç adım öne çıktı. Astsubay, ellerini arkasına bağlayıp Ahmet'in çevresinde bir tur attı ve önünde durdu. "Bunların başı senmişsin, öyle mi ?"dedi. Ahmet: "Polise bakarsanız, öyle," diye yanıtladı. "Polise göre öyle de, konuşurlarken niçin esas duruşa geçiyorlar karşında arkadaşların ?" Ahmet: "İsterlerse geçmesinler," dedi. Başçavuş: "Vay be?. Analar ne yiğitler doğuruyormuş." dedikten sonra elini Ahmet'e doğru uzatarak: "Yani..," Lafını tamamlayamadı Başçavuş. Ahmet: "Ananı S... "deyince, korkudan iki adım geriye sıçradı o şişko adam...
Ahmet'in Başçavuşa sövmesi, başına büyük dert açtı. Askerlerden güzel bir dayak yedikten sonra, kömür deposuna kapattılar onu. Orada kaldığımız sürece tek başına depoda geçirdi günlerini. Şişleri tam inmeye başlamışken, Astsubayın buyruğundaki askerler yine şişirmişlerdi Ahmet'i. Daha sonra da hep birlikte, mahkemeye çıkacağımız gerçek tutukevine gönderildik.
Boşu boşuna dört ay geçmişti. Ahmet, bir an önce kurtulmak istiyordu bu kötü yaşamdan. Korumaya almıştık onu hepimiz. Elimizden geldiğince kimseyle konuşturmuyorduk. Huyunu bilmeyen kişilerin karşısında, onların el hareketlerinden korunmak için, ya başını ters yöne çevirip konuşuyor, ya da gözlerini yumuyordu. Bizim de yardımımızla olaysız günler geçiriyordu...
Mahkeme öncesi hepimizi savcılığa götürüp ifade aldılar. Odaya tek tek alıyorlardı sanıkları. Ahmet de tek girecekti çaresiz. Bizlerin yardımı olmadan ifadesini verip kazasız belasız çıkmalıydı. Birer birer girmeye başladık savcının yanına. En çok on dakikada çıkıyordu girenler. Ahmet girdi. Yirmi dakika oldu çıkmadı. Kaygılanmaya başlamıştık. On dakika daha geçti, Ahmet çıktı. Yüzü yine kıpkırmızıydı. Anlattığına göre, başını arkaya çevirip konuşmasına savcı izin vermemişti. O da gözlerini kapatıp yanıtlamaya başlamış soruları. Bir süre sonra savcı buna da sinirlenmiş, "Aç gözlerini be adam" diye azarlamış onu. Ahmet gözlerini açtığında savcı elini uzatıp "Ananın adı," diye sorunca, Ahmet, Savcı' ya, "Ananı," demiş. Savcı anlamadığını sanıp, "Evet, ananın," diye yinelemiş. Ancak, eli Ahmet'e doğru olduğundan, O yine: "Ananı,"demiş. On beş dakika böyle sürüp gitmiş. Savcı kızıp elindeki belgeye bakmış ve kâtibe "Yaz: Ana adı: Ananı," deyip sürdürmüş sorgulamayı. Ahmet, sorgusu bitip çıkarken, Savcı: "Anasının adını bilmeyen bu aptalı niye almış ki polis," diye söylenmiş. Eliyle S...tir git, gibilerden bir hareket yapınca, Ahmet: Ananı S..., deyip atmış kendini dışarıya. Savcının, Ahmet'i yeniden çağırmasını bir süre kaygıyla bekledik. Çağırmadı nedense. Herhalde Ahmet'in kaçık olduğunu sandı Savcı..
Savcılık sorgusundan sonra da çıkamadı Ahmet. İş birinci duruşmaya kaldı. Üç katlı asker ranzalarının en alt katında yatıyordu. Ranzası demir kapının tam karşısındaydı. Asker gardiyanlardan birinin, elindeki copu sürekli sallama alışkanlığı vardı. Kapının önünde durup yüzünü bize doğru döner ve copunu sallardı. Bir gün ranzasına doğru bakıp copu sallamaya başladığında, Ahmet yattığı yerden ayağa fırlayıp, copu her sallayışında ona "Ananı S...," diye bağırmaya başladı. Bu olay, eski durumuna dönmekte olan Ahmet'in üçüncü kez şişmanlamasına neden oldu...
Yatağını, koğuşun en dibine alarak, coplu gardiyanın gözünün önünden uzaklaştırdık Ahmet'i. O nöbetçi olduğunda helâya da gitmiyordu. Bir gün çok sıkışınca boş bir yoğurt kabı bulup koğuşta işedi. Kabı da pencereden dışarı attı. Bu da olmazdı işte. Bu denli şansızlık ancak Ahmet'in başına gelebilirdi. Kabı attığı yerde in cin top oynardı başka zamanlar. Bu kez Başgardiyan tünel denetimi yapıyormuş orada. Bir kase sidik başından aşağı geçince okkalı bir küfür savurdu Başgardiyan. Biraz sonra da koğuştaydı. Hepimizi sorguya çekti. Hiç birimiz söylemedik kimin yaptığını. Doğal olarak da sıra dayağından geçtik...
Ertesi gün yine Cop Sallayan nöbetçiydi. Ahmet yine sıkışmıştı. Bir gün önce yediğimiz dayağın izleri geçmediği için, yoğurt tası işini yeniden yapamazdı. Ahmet'in başına bir ceket geçirip cop sallayanın yanından olaysız geçirdim ve helâya götürdüm. Ben lavaboda ellerimi yıkarken Ahmet'in "Ananı," diyerek dışarıya fırladığını gördüm. Donunu çekmeden fırlamıştı dışarıya ."Ne oldu?" diye sordum. Arkasından koşan sıçanı gösterdi. Küçük bir kedi kadardı. Koca burnunu Ahmet'e uzatmış, ısırmak için uğraşıyordu. Yakınımdaki süpürgeyle sıçanı çıktığı deliğe soktum. Ahmet'i yeniden oturtup, kapısı açık helânın kapısında süpürgeyle nöbet tutarak, işini bitirene dek bekledim...
Beklenen gün sonunda gelip çattı. İlk duruşma için yargılanmaya gidecektik ertesi gün. Dışarıda önemli işi olanlar, nasılsa çıkacak diye Ahmet'ten yardım istiyorlardı. Ahmet sigara ağızlığını bana armağan etti.
Ertesi gün tıraş olup temiz giysilerimizi giydik. Mahkemeye arabalarla gidecektik. Yirmişer kişi ayırıp ikişer ikişer kelepçelediler hepimizi. Bana kelepçe arkadaşı olarak Ahmet düşmüştü. Arabalara binerken cop sallayan gardiyan, elindeki copu hafifçe dokundurup sayıyordu. Bu durumda Ahmet'in, gardiyanın yanından sövmeden geçmesi olanaksızdı. Diğerlerinin aksine, Ahmet'le biz geri geri yürümeye başladık. Böylece gardiyandan yana ben yürüyordum. "Ne biçim yürümek lan bu ?" deyip copu indirdi gardiyan. Ahmet kurtulmuştu ama, biraz sonra benim pantolonumun arkası dar gelmeye başlamıştı...
Mahkemeye gittiğimizde, arabadan inip salona girenleri deniz subaylarından biri sayıyordu. Saydığı kişilere doğru da parmağını uzatıyordu. Ahmet yine tehlikedeydi. "Yum gözlerini Ahmet" dedim. O, yumuk gözleriyle geçerken bana dönüp sordu subay: "Kör mü bu ?". "Geçici körlük," deyip geçirdim Ahmet'i subayın yanından...
Yargılama başladı. Kimlik denetiminden sonra ilk sorgulama yapılıyordu. Ahmet'le yan yana oturmuştuk. Benim sorgumdan sonra, sorgu yargıcı Ahmet'in sorgusuna başladı. Hiç gereği yokken, Başgardiyanın başına rastlayan sidik dolu yoğurt kabından söz etmeye başladı Ahmet. Aslında yargıç dosyaları daha önce incelediğinden suçsuzluğunu anlamış, ifadesine yardım ediyordu. "Bırak şimdi onları, davayla ilgisi yok anlattıklarının," dedi. Ahmet: "Öyle de efendim, Başgardiyan beni mahkemenize şikâyet edeceğini söyledi. Suçsuz yere aylardır yatıyorum, bir de bu çıkmasın başıma diye anlatıyorum," deyince, Yargıç kızgınlığını saklamaya çalışarak: "O idari bir durum, bizi ilgilendirmez," dedi. Ahmet bu kez de cop sallayan gardiyanın kendisine nasıl düşmanca davrandığını anlatmaya başlayınca, Yargıç bu kez kızgınlığını gizlemeyip: "Bırak şimdi bunları," diye bağırırken, elini de Ahmet'e doğru salladı. Ahmet: "Ananı S...," deyiverdi hiç istemeden...
Karar okunurken heyecandan eli ayağı tir tir titriyordu Ahmet'in. Tutuksuz olarak yargılanacakların içinde adı sayılınca titremesi durdu, sevinçten bayılacak gibi oldu ve düşmemek için bana tutundu. Kararı okumayı sürdüren Yargıç: "b," dedi. Ahmet Kahraman'ın, Mahkememiz kuruluna küfür edip hakaret ettiğinden dolayı, hakkında dava açılacağından tutukluluk halinin devamına..."
Ahmet, koğuşa geldiğimizde üstündekileri çıkarmadan yatağına girdi. İki gün kalkmadan yattı orada. Mahkemede başından geçen olay askerlerce duyulmuştu. Cop sallayan, ikinci gün Ahmet'in başucuna gelip kaldırdı onu. Kaldırırken de copunu dürttü. Ahmet ölü gibi yatarken, birden fırladı ve: "Ananı S..."dedi cop sallayana. Cezaevi komutanının çağırdığını söyledi asker. Kalktı ve birlikte gittiler.
Ahmet geldiğinde her yanı mosmordu. Komutan, yüce mahkemenin başkanına söven Ahmet'e kendince bir ceza vermişti. Bu arada da kendisine dokunan komutanın, anasını kalaylayıp pırıl pırıl etmişti bizim Kahraman. Bir kaç saat sonra da her yanı şişmiş yusyuvarlak dönmüştü koğuşa...
Özel yaşamında sövgü nedir bilmeyen Ahmet, bu kötü huyu yüzünden istemeden herkese sövüyordu. Bu durumundan çok tedirgin olduğunu söylediğinde, doktora gidip gitmediğini sordum. Bir kaç kez gitmiş, ancak hiç bir yararı olmamış. "Hiç olmazsa analarına sövmesem, analar en saygı duyduğum insanlardır," diye dert yandı. "Ananı, diyeceğine, Pabucunu, çorabını, desen?" dedim. Çalışmış ama becerememiş. Biraz daha konuşunca Ahmet'in bir canlıya, özellikle insana sövmesi gerektiğini yakaladım. İçeriye girmeden bol bol Freud okumam işe yaramıştı anlaşılan?" Komşunu, ya da ne bileyim hemşerini desen, bu işi becerebilirsin sanırım, dedim. "Ananın yerine, benzer bir sözcük olmalı ki, çabuk alışabilmeliyim," diye açıkladı düşüncesini. Haklıydı Ahmet. Kalkıp koğuşun ortasında volta atmaya başladım. Böyle bir sözcük bulabilirdim belki? Uzun süre volta attıktan sonra yakalamıştım sözcüğü. Kendisine söylediğimde çok beğendi. Diğer arkadaşlarla birlikte çalıştırmaya başladık. Üçüncü gün başardı Ahmet. Parmağımızı uzattığımızda "Ananın S...," demiyordu artık. İki yüz kişilik koğuşta her kes sıraya girip Ahmet'e parmak uzattı. Hatta, söylediği hoşlarına gittiği için bir kaç kez parmak uzatıp yineletenler de oldu yeni ezberlediğini Ahmet'in... Onu şaşırtmak için bizler, parmağımızı uzatırken "Ananı," diyorduk. O demiyordu. Şaşırmadan öğrettiğimiz sözcüğü yineliyordu.
Ertesi gün için mahkemeye çağırıyorlardı Ahmet'i. Dava, Mahkeme Başkanı'na hakaretti. Ya para cezası verirler, ya da salıverilip tutuksuz yargılanırsın diyordu yasaları bilen arkadaşlar. Hiç uyumadı o gece Ahmet...
Mahkemeye gittikten birkaç saat sonra döndü. Ağzını bıçak açmıyordu Ahmet'in. Boş çuval gibi yatağına yığıldı. Ancak ertesi gün konuşturabildik onu. Avukatı, Ahmet'in kasıtlı olmadığını, çocukluktan gelen kötü bir alışkanlık sonucu elinde olmadan sövdüğünü söylemiş mahkemeye. İzin verirlerse bunu kanıtlayabileceğini anlatmış. Yargıç izin verince de, Avukat, Ahmet'i karşısına alıp parmağını uzatmış. İşte, ne olmuşsa o anda olmuş. Ahmet: "Ananı S..." diye bağırmamış. Ahmet'in koğuşta yaptığı eksersizlerden haberi olmayan Avukat, onun söylediğine şaşırmış. Bir yanlışlık oldu sayın mahkeme kurulu deyip ikinci kez yeniden uzatmış parmağını, Ahmet yine: "Ananı" sözcüğünün uyaklısını yineleyip: "Kenan'ı S..." diye bağırmış. Üçüncüde de aynı şeyi bağırınca, bizler bir davadan yargılanırken Ahmet hakkında, 'Devlet Büyüklerine Hakaretten' üçüncü dava açılmasına karar verilmiş.
Hiç suçu olmadan, benim düşüncesizliğimin kurbanı olmuştu Ahmet...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.02.2015
20.12.2014
7.12.2014
16.11.2014
26.10.2014
11.10.2014
27.09.2014
14.09.2014
3.09.2014
16.08.2014