Hayko BAĞDAT

Hayko BAĞDAT
Hayko BAĞDAT
Tüm Yazıları
Sadri Alışık kimden ki
26.11.2014
2043

Biz azınlıktık, doğru.

 

O zaman azınlık varsa, bir de çoğunluk olmalıydı. Kimdi o çoğunluk peki?

 

Çoğunluk her zaman haksızdır; azınlık ise nadiren haklı” demiş ya Henrik Ibsen. Benim o zamanki çocuk algımla azınlık- çoğunluğun yerine, “iyiler” ve “diğerleri” vardı.

 

Bizden olanlar elbette iyi olanlardı.

 

Peki, diğerleri kötü müydü?

 

Mesela Sadri Alışık güzel adamdı. Şakayla karışık Sadri Alışık! Bir çocuğun onu kahraman olarak görmesi için gerekli tüm meziyetlere sahipti.

 

Bir kere iyiydi, yani iyi bir insandı. Komikti de üstelik. Elini alnının ortasına koyup şık bir selam çakıyordu hepimize. Hâliyle bizden olmalıydı.

 

Yani iyiler dünyasının bir üyesi olmalıydı.

 

Ama bir gün öğrendim ki, o bizden değilmiş!

 

O da sokaktaki kalabalıkların cinsindenmiş.

 

Yani diğerlerinden...

 

O çocuk hâlimle şu soruyu sordum:

 

O zaman Sadri Alışık da mı tehlikeli?

 

Hayır değildi, olamazdı biliyordum.

 

Öyle bir adam nasıl tehlikeli olsundu?

 

Nasıl kötü olsundu?

 

İyilerin sadece bizim evin ve geniş halkasının, o fanusun içerisinde kalanlarından müteşekkil olduğu bilgisini ne yapacaktım şimdi?

 

Beter bir yabancılaşma hissiydi bu.

 

Peki, o zaman evdeki o tartışmasız gerçeğe ne olmuştu?

 

Hani biz ve onlar vardık?

 

Sadri Alışık bizden işte, öyle değil mi Mama? Hepimize ama hepimize o babacan gülümsemesiyle selam çakıyor. Bizi ayırmıyor birbirimizden...

 

Al başına belayı şimdi. Sadri Alışık hakkında bir karar vermek gerekliydi. Yeni sorular sormalıydım o zaman hayata:

 

Peki, fanusun dışında da iyiler varsa, kaç kişiydi o iyiler?

 

Onlarla ne zaman tanışacaktım?

 

Nasıl tanışacaktım?

 

Riskliydi evet ama, fanusun dışına bir göz atmam farz olmuştu artık. Hepsi Sadri Alışık’ın yüzünden. Benim güvenlik çemberimi kırdı o.

 

Bana bakın, gerçekten tehlikeli tarafı bu olmasındı? Gerçekte esaretime son vermişti benim. “Şakayla karışık...

 

Belki de o yüzden hâlâ çok seviyorum onu.

 

Dışarı çıkınca imdadıma kim yetişti dersiniz?

 

Devlet!

 

Korkma” diyordu. “Hepimiz eşitiz!” “Hepimiz Türk’üz” diyordu. “Bu senin bayrağın, bu senin milli marşın, bunlar da senin askerlerin!

 

Tamam, çok güzel bir fikir bu.

 

Hem ilkokul çağındaki bir erkek çocuk için bayrak, milli marş ve asker figürü kadar cazip başka ne olabilirdi ki?

 

Benim de artık bir bayrağım, milli marşım ve binlerce askerim vardı. Kutsalları yarıştırmak da gereksizdi artık. Gizlemeden, gizlenmeden, birbirimizden kaçırmadan “bunlar bizim” diyebileceğimiz yeni oyuncaklar bulmuştum belki de.

 

Tamam, İsa ve Meryem de cebimde dursundu şimdilik.

 

Annemlerin anlattığı dünyanın aslıda biraz fazla abartılmış bir dünya olduğuna ikna olsam bütün dertler bitebilirdi belki de.

 

O büyük kalabalıların kutsallarıyla da hemhal olabilirdim artık.

 

Koca “devlet” diyordu bunu üstelik.

 

Yalan söyleyecek değildi ya.

 

Bunu da bir denedim ben...

 

(İçimden geldi, Salyangoz’dan bir bölüm paylaşmak istedim sizlerle. Reklam yapıyor demeyin ama.)

 

[email protected]

Twitter:@haykobagdat

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar