Hilâl KAPLAN
'Arkadaşlarımızın mevcudiyeti İslâm'ın geleceği adına bu işin garantisidir yani. Bu açıdan Adliye'de, Mülkiye'de veya başka bir hayati müessesede bizim arkadaşlarımızın mevcudiyeti, öyle ferdî mecburiyetler şeklinde ele alınıp öyle değerlendirilmemelidir. Yani bunlar gelecek adına bizim o ünitelerde garantimizdir. İstikbâle yürümek için, sistemin püf noktalarını keşfedin. Hâlâ bu sistem devam ediyor. Bu sistem içinde arkadaşlarımız istikbâle yürüyeceklerdir. Öyleyse o sistemin püf noktalarını bilmeleri, keşfetmeleri, aşmaları lazım.
Bu da meselenin diğer bir yanıdır. Kuvvet dengesi olmadığı bir yerde, kuvvete başvurmayacaksınız. Teknik taktik yerinde sizin kalbiniz önemli. Dışta bazıları bizi korkaklıkla itham edecekler. Fırsat bulup hep yolunuza devam ediyorsanız; yine orada o esnekliği gösterecek o eksantiriği kullanacak, geriye çekiliyor gibi yapacak, fakat adımlarınızı daha açıp ileriye gideceksiniz. İster Mülkiye'de çalışan arkadaşlarımız olsun, ister Adliye'de çalışan arkadaşlarımız olsun, herkes için söz konusudur bu. Müslümanların belli bir noktaya ve kıvama gelecekleri ana kadar bu şekilde hizmete devam etmeleri şarttır. Erken huruç diyeceğim çıkışlar yaparlarsa, dünya Cezayir'deki gibi başlarını ezer. Zayiata meydan verilmemeli. Bu açıdan bizim ister o dairede ister diğer dairede arkadaşlarımızı korunması çok önemlidir. Cezayir'i, Suriye'yi, Mısır'ı yaşamayalım (...)
Anayasal müesseselerdeki kuvveti cephenize çekmeden her adım erken. Kıvama ereceğiniz ana kadar dünyayı sırtınıza alıp taşıyabilecek güce ulaşacak ana kadar, o kuvveti temsil edeceğiniz şeyler elinizde olacağı ana kadar, Türkiye'deki devlet yapısı ölçüsüne göre bütün anayasal müesseselerdeki kuvveti cephenize çekeceğiniz ana kadar her adım erken sayılır.'*
Bu sözlerin içinde montajlanmış olanlar da var mıdır, bilmiyorum. Bildiğim, 1999 yılındaki 'Haziran fırtınası' günlerinde, ana haber bültenlerinde Hocaefendi'nin vaaz verirken göründüğü videolarda bu sözleri dinlerken, anne-babamla beraber kendisine çok dua edildiğidir.
Dua ediliyordu çünkü devlet, bizim gibi aileler için felâket demekti. İnançlarımızı, yaşama biçimlerimizi, kıymet hükümlerimizi suç addeden ve onları bertaraf etmek isteyen bir felâket. Özellikle Adliye ve Mülkiye'dekiler tarafından mağdur edilen, hakkını aramasının yolları hem siyasî hem de hukukî açıdan engellenmiş, madun kılınmış milyonların da aynı hissiyatı paylaştığına eminim. Bunun sadece Müslüman olmakla da bir alakası yoktu. En nihayetinde arzu edilen, emanetlerin, onları kendi ideolojik grubunun çıkarları doğrultusunda istismar etmeyecek ehillere verilmesiydi.
Ne var ki, Adliye ve Mülkiye başta olmak üzere devlet kadrolarında vücut bulan bu güç, ilk fırsatta yine seçilmişleri alaşağı etmeye kalktı, emanete hıyanet etti.
İlk defa Müslimi, gayri Müslimiyle toplum biraz olsun özgürleştiğini, rahat nefes aldığını hissetmişti,
Uzun zaman sonra ilk defa Bosna'dan Arakan'a ümmetin duacısı olduğu Müslüman bir lider çıkmıştı,
Ve ilk defa Türkiye kendi ayakları üzerinde duran, 'bizim çocuklar'ın kafalarına estiği zaman darbe yapamadığı bir ülke haline gelmişti ki bürokratik oligarşinin 'alnı secde görmüş' olanı yüzünü gösterdi.
Psikolojik savaşın tüm unsurları da 'hizmete hazırdı'. 28 Şubat medyası tekmili birden cephedeki yerini almıştı. İronik olan 'Haziran fırtınası'nın kâlemşörlerinin de aynı cepheye yardıma koşmuş olmasıydı. Zaten nerde sivil siyasetin başına örülen bir çorap, onlar da oradaydı.
Şimdilerde 28 Şubat'ın bitiremediği Anadolu sermayesini,
Müslüman cemaatlerin vakıflarını,
Uluslararası sistemin ilgisine ve yer yer öfkesine mazhar olan millî bankaları, kalkınma ataklarını, ulaşım projelerini,
Yüz akımız yardım kuruluşlarını,
Cumhuriyeti demokratikleştirecek olan tarihî barış projesini,
Ve tüm bunların arkasındaki irade olan, ülkenin seçilmiş Başbakanı'nı, dolayısıyla demokrasimizi hedefine oturtan bir senaryo işleme konmuş durumda.
Üstelik Müslüman Kardeşlerin terör listesine alındığı gün başlatılan bu operasyondan anlaşılan, ülkeyi Mısır'a çevirmekten çekindikleri de yok.
Korkulduğu gibi dünya bu vesayetin başını ezmeyecek; bilâkis pohpohlayacaktır. Zira Türkiye'nin güçsüz, bağımsızlıktan uzak, kontrol edilebilir bir 'uydu devlet' olarak kalmasını isteyen çok fazla odak var.
Ancak şüpheniz olmasın ki, bu vesayet girişiminin başını millet ezecektir; kulaklarında Hocaefendi'nin o dönemdeki başka bir vaazında söylediği şu sözler çınlarken:
'Biz ülkemize karşı saygılı olmalıyız. Mücadele yine insanî değerlere saygı içinde, demokratik bir zeminde gerçekleşmeli. Beğenmiyorsanız beğenmeyin, fakat bir parlamenter şöyle böyle karalanamaz yani. Şöyle böyle kirli gösterilemez. Hele ülkenin başında, milletin başında ise. Hele reisi Cumhur ise, hele Başbakan ise...'
Vesselâm...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2019
27.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
24.04.2019
16.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
8.02.2019