İlhami IŞIK
47 yıldır varlığını sürdüren, 41 yıldır da devlete karşı silaha başvuran PKK, 11 Temmuz günü, böylesine ağır bir süreç açısından çok ama çok kıymetli bir adım atarak, sürecin ciddiyetini ve başlamak için önemini vurgulayan bir silahlara veda gösterisi yaptı. Bu gelişme, toplumun büyük çoğunluğunda derin bir nefes alınmasına neden oldu.
Evet, neredeyse yarım asırdır devam eden şiddet dalgası açısından çok büyük bir adım. Ancak bu adımın kalıcı hale gelmesi ve yaşatılması açısından küçük bir adım olarak değerlendirilmesi, bu süreci küçümsemek ya da değersizleştirmek anlamına gelmemelidir.
Tam tersine; meselenin ne kadar derin olduğunu, 41 yılda yaratılan tahribatın büyüklüğünü ve son 10 yılda tamamen şeytanlaştırma politikalarıyla toplumda oluşan derin kutuplaşmayı tespit etmek için bu değerlendirmeyi yapmak gerekir.
Ne yazık ki bu topraklarda, her sorunun içi boşaltıldıktan ya da taraflar düşmanlaştırıldıktan sonra bir çözüm arayışına giriliyor. Bu nedenle sil baştan, bıktırıcı dejavulara geri dönüyoruz.
Geride bıraktığımız tahribat, bugün ayaklarımıza pranga gibi dolanıyor.
“Denemek ve vazgeçmek” retoriği ise hiçbir zaman yakamızı bırakmıyor.
Aslında denemek ve tekrar denemek, makul olan ve en az acı veren yoldur. Ancak biz ısrarla “dene – olmadı – vazgeç” mantığında diretirken, kaybettiklerimiz çok fazla oldu. Oysa asıl strateji “dene – yine dene – ve yine dene” olmalıydı.
Bu 20 yıl içinde çok acılar çekildi, çok canlar yandı. Hep denedik ama olmadı, sonra da vazgeçtik. Bu stratejide ısrar ettiğimiz için kayıp bir 20 yıl yaşadık.
Evet, 2006-2009 Oslo süreci, 2010-2011 İmralı süreci, 2013-2015 çözüm süreci denemeleri oldu. Ama hepsi “denedik, olmadı, vazgeçiyoruz” mantığıyla yürütüldü.
Burada kimin süreci bozduğunun bir önemi yok. Önemli olan, böylesine ağır bir sorunu ne pahasına olursa olsun sonuca ulaştıracak bir iradenin ortaya konmasıdır.
Süreçlerin neden başarısız olduğu üzerine çok şey yazıldı, söylendi ve çoğu da doğru ve haklı gerekçelere dayanıyor olabilir. Ama hiçbir haklı gerekçe, bu hayati meselenin çözümünden daha doğru ve haklı değildir.
Barış; tüm taleplerin kabul edildiği ve aksi hâlde savaşa dönüleceği bir zemin değil, gerçekleşmediği takdirde herkesin kaybedeceği bir yaşam biçimidir.
Elbette uluslararası ve bölgesel durumlar, ülke içindeki güç dengeleri, barış isteyenlerin iradesinin sahiciliği gibi birçok etken sayılabilir. Ama asıl mesele, barışın vazgeçilmezliğine inanmak ve bunu içselleştirmektir. Bu duygu şimdiye kadar oluşmadı.
Barış artık bir tercihten ziyade bir zorunluluktur. Bu zorunluluğu görmezden gelmek, yalnızca bugünün değil, yarının da kaybedilmesi anlamına gelir.
Bugün Türkiye’nin demografik yapısı, ekonomik zorlukları ve bölgesel belirsizlikleri dikkate alındığında; toplumsal barışı sağlayacak her tür adım, yalnızca siyasal değil, aynı zamanda sosyal bir yatırım niteliğindedir.
Genç kuşaklar şiddet sarmalı içinde büyümemeli, umutlarını parlamentoda, sanatta, bilimde aramalıdır.
Siyasal uzlaşıyı önceleyen, toplumsal çoğulculuğa saygı duyan bir söylem inşa edilmeden, ne bu türden silahsızlanma süreçleri kalıcı olabilir ne de devlet-toplum ilişkileri normalleşebilir.
Bu nedenle medya, akademi ve sivil toplum gibi alanlarda da çözüm dilini besleyen yeni söylem hatları oluşturulmalı, hakikatle bağ kuran adil bir toplumsal hafıza politikası geliştirilmelidir.
Zaman daralıyor artık. Bunu anlamak için sadece 7 Ekim’deki Hamas saldırısı sonrası bölgenin siyasal haritasının ne hâle geldiğine bakmak yeterlidir.
Bu yeni harita kalıcı değildir. Öylesine bir tahribata yol açtı ki, nerede duracağını kimse tahmin edemiyor.
Tahribatın boyutu, bütün bölgedeki fay hatlarına bir nefret dalgası yüklemiştir.
Bugünkü durgunluk kimseyi aldatmasın. Bu durgunluk bir şans olabilir.
Yeter ki isteyelim. Yeter ki, bu kez kararlılık gösterelim.
Bu şansı kaçırmak, yalnızca bu ülkeye değil, bütün bölge halklarına yazık etmek olur.
Yazarlar
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2025
28.09.2025
14.09.2025
9.09.2025
1.09.2025
23.08.2025
10.08.2025
23.07.2025
14.07.2025
1.07.2025