Mensur Akgün

Monroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini…
7.12.2025
79

Cuma günü Amerika’nın Ulusal Güvenlik Strateji belgesi açıklandı. 10 aylık Trump icraatının bir özeti niteliğindeki görece kısa 33 (aslında 29) sayfalık belge büyük ölçüde yeni yönetime methiye niteliğinde. İlk bakışta bir strateji belgesinden çok PR kampanyası için hazırlandığı izlenimi veriyor, Trump’a övgüler düzüyor, başkanın yeni ve eski başarılarını sıralıyor.

Tahmin edilebileceği gibi Strateji Belgesi Avrupa’yı da ziyadesiyle eleştiriyor, hatta orada rejim değişiklerini destekleyelim diyor ama Ortadoğu söz konusu olunca bırakalım onlar bildikleri gibi yaşasın, yönetilsine getiriyor Başkalarının iç işlerine karışılmaması gerektiği konusundaki genel anlayışı, aslına bakarsanız temel uluslararası normu sadece Avrupa için esnetiyor.

Dokümanı doktrin haline dönüştüren en önemli veçhesi ise 2 Aralık 1823’de zamanın başkanı tarafından ilan edilen, Avrupalı büyük devletlere buralardan uzak durun diyen ve yaklaşık bir yüzyıl boyunca Amerika’nın resmi politikası olarak kalan Monroe Doktrinine en az iki yerde atıfta bulunulması ve bundan bahsederken de strateji belgesinin Trump Doktrini olduğunun söylenmesi.

Bu kez isim vermeden uzaklaş denilen Çin ve muhtemelen biraz da Rusya. Ancak belge ilginç bir şekilde Çin ve Rusya ile işbirliği öngörüyor. Avrupa için istikrarlı bir geleceğin ABD desteği olmadan da mümkün olduğuna işaret ediyor. Ukrayna’da barışın Rusya’nın çıkarlarının dikkate alınmasıyla gerçekleşeceğinin, NATO’nun sonsuza dek genişleyemeyeceğinin altını çiziyor.

Diğer yandan Strateji Belgesinin başlangıç ilkeleri, daha doğrusu varsayımları arasında olan Amerika’nın eskisi gibi dünyadaki her şeyi, her bölgeyi önceleyemeyecek olması ve Ortadoğu’nun artık eskisi kadar kendileri için önemli olmadığını vurgulaması, özellikle de Suriye’den bahsederken Türkiye’ye doğrudan atıfta bulunması bizim için önemli. Görünen o ki, Trump Doktrini yararımıza işleyebilecek.

Strateji Belgesi Amerika’nın Avrupa’dan uzaklaşmasının tescili, onu nükleer caydırıcılık dışında kendi kaderi ve imkanlarıyla baş başa bırakacağının ilanı da bize AB ile olan pazarlıklarımızda elimizi güçlendirecek imkanlar sunuyor. Eğer Kopenhag Siyasi Kriterleri’ni hatırlayıp, gereklerini yeniden yerine getirirsek bu büyük siyasi sismik sarsıntının Türkiye’ye AB üyelik kapılarını dahi açabileceğini söyleyebiliriz.

Çünkü bu belgeyle Trump ve Yönetimi sadece Avrupa’nın onları hiç istemedikleri, çıkarlarının olmadığı çatışmalara, krizlere sürüklemesine karşı olacağını söylemekle kalmıyor, aşırı sağ partilerin işbaşına geçeceği Avrupa hayallerinin gerçekleşmesi için çalışacaklarının da altını çiziyor. Şu anki Avrupa’yı dosttan, müttefikten ziyade bir hasım olarak tasvir ediyor. Rusya ile olan pazarlıklarda ifade edilen prensipler burada doktrine dönüşüyor.

Belgede Trump Yönetimi’nin iki büyük korkusunun da yer aldığını görüyoruz. İlki göç. Kaleme alanlar göçü önlemek için neler yaptıklarını bundan sonra da neler yapacaklarını açıklıyorlar. Komplo teorilerinden Amerika kadar Avrupa’nın da “ari” denebilecek şekilde kalmasının öneminden bahsediyorlar. Yakında pek çok Avrupa ülkesinde Avrupalı, yani “beyaz” kalmayacağından açık açık endişe ediyorlar.

Ulus devletler dünyasında herkes kendi ülkesinde yaşasın demeye getiriyorlar. Göçü doğuran, savaş, açlık, iklim krizi gibi nedenler onları tabii ki hiç ilgilendirmiyor. Ulusal Strateji Belgesi göç söz konusu olduğunda Amerika’nın sınırlarında başlıyor. Amerika ve Avrupa’yı MAGA yapmak için göçün durdurulmasının şart olduğunun altı ısrarla çiziliyor. Avrupa da bu alanda eleştiriden zaten bol bol nasibi alıyor.

Trump Yönetiminin ikinci korkusuysa Amerika’nın ekonomide geride kalması, Çin başta olmak üzere diğer ülkelerle rekabet edememesi. Bu korkunun gerçekleşmesinin önlenmesi için de yapılanlar ve bundan sonra yapılacak strateji belgesi içinde özetlenmiş. Ticaret yapalım ama hep bizim lehimize olsun denmiş. Latin Amerika ABD’nin daha da zenginleşmesi için tam bir arka bahçe olarak görülmüş.

Belgenin en iyi tarafıysa Trump Yönetimin dünyanın geri kalanından ne istediğini açık açık söylemesi, zafiyetlerini ve beklentilerini ifşa etmesi, barış yapmaya savaştan daha yatkın olacaklarını belli etmesi, iyi okuyanlara ve doğru anlayanlara siyasi ve diplomatik fırsatlar sunması. Ben Türkiye’nin de içindeki doğmalara, önyargılara, ırkçılığa, fesatlığa takılmadan belgeyi doğru okuyacağına, doğru yorumlayacağına inanıyorum, inanmak istiyorum…

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar