Mesut YEĞEN
Baas’tan ve İslamcılıktan Sonra başlığıyla yayımlanan önceki yazımda şunu öne sürmüştüm: 7 Ekim 2023’ten bugüne geçen kısa zaman zarfında Ortadoğu’da ve Kürt meselesinde yeni bir döneme geçilmiş durumda. Bölgede eski ve yeni olanı şöyle tasvir etmiştim: Birinci Dünya Savaşı sonrasında ilki İngiltere hegemonyası, ikincisi ABD-SSCB dengesi, sonuncusu İran (Rusya)-İsrail (ABD) rekabetiyle geçen, ilkine himaye altında zayıf bir modernleşmeciliğin, ikincisine Baas’ın, sonuncusuna İslamcılığın damgasını vurduğu üç büyük dönem yaşanmışken, bölgeyi şekillendiren ana aktörlerle başat ideolojilerin değiştiği yeni bir dönem başlamış durumda. Dördüncü dönemde bölgenin ana aktörleri ABD, İsrail, Suudi Arabistan, Fransa ve Türkiye’den ibaret ve bu aktörler arası esas ilişki formu çatışmadan ziyade işbirliği olacak görünürken, sert ve evrenselci ideolojiler olarak Baas ve İslamcılık yerini bölge devletlerinin çıkarlarını maksimize etmeyi esas alan bir egoizme ve konformizme bırakıyor.
Kürt meselesinde eski ve yeni olanı ise şöyle izah etmiştim: İngiltere hegemonyası ve ABD-SSCB dengesiyle geçen ilk iki dönemde meskun oldukları ülkelerin tanınmayan vatandaşları olmakla yetinen Kürtler, Baas’ın çöktüğü üçüncü dönemde Irak’ta ve Suriye’de (İran ve Türkiye tandemi daha fazlasını engellese de) kendilerini yönetme hakkına kavuşmuşken, kısa zamanda İran’ın bölgeden tart edilmesine yol açmış görünen dördüncü dönemde Kürt meselesinin seyrinde büyük bir kırılma gerçekleşti. İran-Türkiye tandeminin zeminin kalmadığı dördüncü dönemde, Türkiye’yle Kürtler çatışma ya da barış seçenekleriyle baş başa kalmışken, devlet ve Öcalan kardeşlik olarak barış sapağına girmeye karar kıldı.
Bölgenin ve Kürt meselesinin kökten biçimde yenilenmesi, bu ikisi üzerine düşünenleri, bu ikisiyle ilgili siyaset yapmak niyetinde olanları yeni şeyler söylemeye, yeni şeyler yapmaya mecbur kılıyor. Nitekim, seyrini tayin edici bir biçimde belirleyemese de, bütün bu yenilenme işinin içinde olan iktidar hem bölgenin hem de Kürt meselesinin yeni haline intibak etmeye, bu iki yenilenme karşısında geçerli siyasetler üretmeye çalışıyor. Elbette kendi bildiğince, kendi mizacınca…
Türkiye’yi yönetmek iddiasında olduğundan, CHP de kendi bildiğince, kendi mizacınca yeni bir bölge perspektifi, yeni bir Kürt meselesi siyaseti geliştirmek durumunda. Haddizatında, CHP açısından bu ihtiyaç daha da belirgin, çünkü uluslararası siyaset alanında zaten zayıf ve Özel-İmamoğlu ikilisiyle birlikte önemli adımlar atmış olmakla beraber Kürt meselesinde halen yeterince cesur değil. Epey bir zamandır Türkiye’nin birinci partisi olmasına karşın, CHP’nin daha uzun süreceği anlaşılan bu fırtınalı havalarda Türkiye’ye kaptanlık edip edemeyeceği hakkında şüpheler var ve Kürt meselesinde inisiyatifi yeniden ele alabilecek gibi görünen iktidarın kardeşlik paradigmasına mukabele etmesi gerekiyor.
Uzun lafın kısası: Ortadoğu ve Kürt meselesi, bölge ve Kürtler CHP’yi ‘oyuna’ çağırıyor.
CHP’nin Zayıf Karnı: Dış Politika
Çağrıldığı oyuna girebilmesi için CHP’nin yeni bir bölge perspektifine, yeni bir Kürt meselesi siyasetine ihtiyacı var. Öte yandan, bir başına bile yeterli olmakla beraber, CHP’nin yeni bir bölge perspektifi ve Kürt meselesinde yeni bir siyaset ortaya koymasını gerekli kılan tek sebep bölgede ve Kürt meselesinin seyrinde yeni bir dönemin başlamış olması değil. Dünya büyük bir altüst oluş yaşadığından olsa gerek, siyasi partilerin dünyayı nasıl yorumladıkları, uluslararası siyaset alanında ne önerdikleri seçmen davranışını belli ki giderek daha çok etkiliyor. Ne var ki, seçmen davranışını etkileme kudreti artan dış politika, CHP’nin AK Parti ve Erdoğan’la rekabet etmekte zorlandığı alanların başında geliyor. Uzun zamandan sonra, herhalde bundan kötüsü nasılsa olmaz diyerek ekonomiyi bile CHP’nin daha iyi yöneteceğine kani olan seçmen, dış politika ve güvenlik siyasetinde halen CHP’yi pek ehil bulmuyor. Buna karşın, ekonomiyi toparlamakta zorlanan ve otokratik yönetimini sona erdireceğinden olsa gerek yeniden pozitif siyasete dönmeye niyeti görünmeyen Erdoğan, pek muhtemelen hem başarılı bulunduğundan hem de “dünyanın bu halinde Türkiye’yi güçlü bir lider yönetmeli” duygusunu güçlendireceğinden, dış politikayı ve güvenlik siyasetini (ve muhtemelen çözüm sürecini de) 2028 seçimlerinin birincil konusu yapabilir. Özetle, dış politika alanındaki geleneksel zayıflığı da CHP’nin yeni bir bölge perspektifi, yeni bir Kürt meselesi siyaseti geliştirmesi gerektiğine işaret ediyor.
İlkiyle bağlantılı olmakla beraber ayrı bir başlık olarak düşünülebilecek beka meselesi de CHP’yi bölge siyasetinde ve Kürt meselesinde yeni sözler söylemeye zorluyor. Gerek tarihsel gerekse de güncel sebeplerden ötürü Türkiye’de hem büyük devlet olmak arzusu hem de her şeyi kaybedebiliriz duygusu (beka kaygısı) kuvvetli. Kuvvetli çünkü, Osmanlı’nın uzak geçmişi güçlü devlet olma arzusunu, yakın geçmişi ise parçalanabiliriz kaygısını besleyen iki kaynak olarak hafızamızda canlılığını koruyor. Öte yandan, bugünkü gibi büyük alt üst oluş zamanlarında bu iki duygu muhtemelen daha belirgin hale gelip seçmen kanaatinin şekillenmesinde daha fazla rol oynuyordur. Bu durumda CHP’nin her iki duyguyu da bir şekilde tatmin edebilmesi, bunun için de bölge siyasetinde ve Kürt meselesinde yeni bir perspektif sunması gerekiyor.
Özetle, bölgenin ve Kürt meselesinin esaslı bir biçimde yenilenmiş oluşu kadar dış politikada kimin ne söylediğinin ve güçlü devlet arzusuyla beka kaygısının seçmen davranışında önemli olması ve dış politika alanında Erdoğan’ın kuvvetli CHP’ninse zayıf bulunması da CHP’nin hem yeni bir bölge perspektifi hem de yeni bir Kürt meselesi politikası geliştirmesi gerektiğine işaret ediyor.
Yeni Bölge, Yeni Kürt Sorunu, Yeni Perspektif
Partinin geçmişten gelen yatkınlıklarını ve gelecekteki ihtiyaçlarını göz ardı etmeden bölgenin ve Kürt meselesinin yeni halini düşünecek bir CHP perspektifi, en azından başlangıç itibarıyla birkaç parametreye yaslanmak durumunda. Parametrelerden ilki bugünle geçmiş arasındaki ilişkiye dair. Yeni CHP perspektifi öncelikle şunu göstermeli: CHP, yönetmeye hazırlandığı devletin bölgeye uzunca bir dönem egemen olmuş Osmanlı Devleti’nin varisi olduğunun ve bu verasetin Türkiye için hem imkân hem de sorumluluk ürettiğinin idrakindedir. Cumhuriyet’in kuruluşundaki mümtaz rolü güçlü bir meşruiyet kazandırmakla birlikte CHP Türkiye’nin bölgeyle maziye dayanan ilişkisini de eksiğiyle gediğiyle tanımak durumunda. Yeni bölge perspektifi CHP’nin geçmişten ders çıkardığı kadar ilham da aldığını göstermeli.
İkinci parametre beka meselesiyle ilgili. Yeni bölge perspektifi CHP’ye ülkenin kolektif ruhunda yeri sağlam görünen “bir zamanlar büyük devlettik, yeniden olmalıyız” arzusuyla “parçaladılar, yine parçalayacaklar” (beka) kaygısına aynı anda seslenebilme kabiliyetini kazandırmalı. Bu kabiliyeti kazanması için CHP’nin AK Parti’yi taklit etmesi gerekmiyor. Söz konusu iki duyguya AK Parti’ninkinden başka bir üslup ve içerikle seslenilebilmesi mümkün. Seçmenler, güçlü ordusu yanında, (bölge ülkelerine kıyasla) eğitimli nüfusu, katmanlı ekonomisi, seküler gündelik hayatı gibi yumuşak güç unsurları vasıtasıyla Türkiye’nin bölgenin büyük devleti olabileceğine ikna edilebilir. Keza, teknolojiye, disipline ve akıl ve bilime dayanan bir güvenlik siyasetiyle parçalanma tehdidinin daha etkin bir biçimde boşa çıkarılabileceği de anlatılabilir seçmenlere.
Yeni bir beka tanımı geliştirmek de üçüncü parametre olmalı. CHP, topluma bir yandan büyük devlet olmanın ve tehditlerle daha etkin baş edebilmenin yeni yollarını gösterirken, diğer yandan da ülkenin bekasını asıl tehlikeye sokanın adaletin ve ekonominin çökmesi, gençlerin geleceğinden ümit kesmesi, ülkenin en iyi lise ve üniversitelerinden mezun olanların çoğunun yurt dışına gitmesi ve nüfus artış hızının birden düşmesi olduğunu göstererek yeni bir beka tanımı geliştirmeli. Modern zamanlarda beka meselesine yol açan esas faktörün toplumlarının gücüne yaslanmayan, toplumlarının enerjilerini harekete geçirmeyip, bu enerjiyi bastıran yönetim anlayışları olduğunu göstermek… CHP perspektifinin üçüncü parametresi de bu olmalı.
Dördüncü parametre İran ve Rusya’dan ve Baas ve İslamcılıktan arınan bölgede oluşacak yeni statükonun çatışmadan çok işbirliğine yaslanabileceğinden ve geride kalan 70-80 senenin iki büyük iddiası olarak Baas ve İslamcılığın çökmesiyle bölgede büyük bir moral ve entelektüel boşluk oluştuğundan hareket ediyor. Hem bölgenin etkili aktörleri arasındaki hâkim ilişki formunun değişecek görünmesi hem de söz konusu moral ve entelektüel boşluk, bölgeye yeni tekliflerde bulunmak imkânı üretecek görünüyor. Bölgenin yakın bir gelecekte öncekilere kıyasla daha ılımlı ve daha kapsayıcı siyasi tahayyülleri duymaya daha hazır hale gelecek görünmesi CHP için bir fırsat olsa gerek. Bu yeni durumda sekülerlik, demokrasi ve iyi yönetişim fikirlerini harmanlayan siyasi tahayyüllerin bölgede kök salmasına katkıda bulunmaya çalışmak yeni CHP perspektifinin diğer bir parametresi olabilir. Bölgeye bulaşmamaktan ziyade bölgeyi, bölgeyle birlikte sekülerlik ve demokrasi yolunda değişmeye teşvik etmek CHP siyasetinin dördüncü parametresi olmalı.
Son parametre de Kürtlerle ve Kürt meselesiyle ilgili. Yeni CHP perspektifi Türkiye ve bölge Kürtlerini birlikte ve ayrı ayrı ele almalı. CHP, Türkiye Kürtlerine eşit vatandaşlık, Kürtçenin eğitim dili kılınması, iyi yönetişim temelli bir yerelleşme teklif ederken, Türkiye harici Kürtlere de kardeşlik ve Türkiye’yle yoğun iletişim ve işbirliği teklifiyle gidebilir. Ancak bu son parametrenin Kürtlerle meskûn ülkelerle ilgili bir boyut da içermesi elzem. CHP, Kürtlerle meskûn Suriye, Irak ve İran’a Kürtlerin kimliğinin tanındığı, Kürtlerle beraber herkesin eşit vatandaş sayıldığı, ifade özgürlüğü ve mülkiyet hakkı gibi temel hakların tanındığı, iyi yönetişimin ve yerelleşmenin esas olduğu bir siyasi gelecek için işbirliği yapmayı ve birlikte çalışmayı teklif edebilir. Diğer deyişle, CHP’nin yeni bölge perspektifi sadece Türkiye’nin değil herkesin Kürtlerle barışı ilkesini esas almalı.
Hülasa, Ortadoğu ve Kürtler, her ikisi birden CHP’yi oyuna çağırıyor. Peki, CHP çağrıldığı oyuna girmezse ne olur? Hiç, sadece Türkiye’yi yönetebilir bulunmayabilir.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları




































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.10.2025
5.09.2025
24.08.2025
9.08.2025
19.07.2025
13.07.2025
29.06.2025
15.06.2025
1.06.2025
18.05.2025