Yıldız ÖNEN

İnadına barış!
13.06.2014
1618

 Lice, bazılarına savaşın ne kadar gerekli olduğunu göstermiş olabilir ama bence Lice'de esas açığa çıkan şey, barışa duyduğumuz ihtiyacın büyüklüğü.

Lice'den çıkacak ders, kalıcı bir barış için vakit geçirmeden harekete geçmemiz gerektiğidir.

"Bekarlar her gün boşanabilirler", kolaydır onlar için. Yıllardır savaşan bir halk, ilk kez böylesine derin bir çözüm sürecine girmişken, yeniden savaşa başlamak; işte bu o kadar kolay değil!

Lice'de iki kişinin devlet tarafından öldürülmesi bir krizin varlığına işaret ediyor ama aynı zamanda bu krizi atlatacak siyasi güçlerin kimler olduğunu da gösteriyor.

Son bir buçuk yılda, çözüm süreci başladığından beri, bize yeterli gelmeyen bir dizi gelişme oldu. Lice'de katliamdan önce Abdullah Öcalan'ın açıklamaları çözüm sürecinin en umutlu dönemine girdiğimizi vurguluyordu.

Umutlu olmamız için sebeplerimiz var:

-Açlık grevleri günlerini hatırlarsak, Kürt sorununun tartışılma düzeyi açısından geldiğimiz nokta benzersizdir.

-İlk kez bir Kürt lider, devlet tarafından resmen meşru muhatap olarak tanımlanmıştır.

-18 ay boyunca devlet, Kürtlere çok az saldırımıştır. Gezi direnişi günlerinde Medeni Yıldırım öldürüldü, Lice'de geçtiğimiz hafta iki Kürt öldürüldü, yine geçtiğimiz aylarda Rojava sınırında devlet insanların üzerine ateş açtı ve çocukları öldürdü.

Evet! Ölülerimizin sayısı azaldığı için umutlu olmak gibi çelişkili bir ruh hâlini paylaşıyoruz. Abdullah Öcalan da Lice'deki ölümlerin son ölümler olmasını dilerken, benzer bir ruh hâlini paylaşıyor.

Ne yazık ki sorunlar da esasında tam bu noktada başlıyor.

"Çözüm sürecinde hiçbir şey olmadı" demek ne kadar yanlışsa, "çözüm süreci mükemmel bir şekilde ilerliyor" demek de aynı oranda yanlış.

Hükümet, gerçek bir direnç gösteriyor adım atmamak için. "Demokrasi paketi" adı altında atılan adımlar ise çözüm sürecinin talep ettiği, süreci rahatlatacak hamleler değil. Üstüne, hükümet, militarist bir bölgesel güç olma hayaliyle, karakollar, kaleler yapıyor, silahlanmaya ayırdığı kaynakları artırıyor.

İki konuda elini bağlayan hiçbir şey olmamasına rağmen, hiçbir olumlu tutum almıyor: Birisi, anadilde eğitim, diğeri, Abdullah Öcalan'la görüşmelerin yasal bir zeminde, adı konulmuş, haritası belirlenmiş bir şekilde sürdürülmesi.

Bu konularda adım atılmaması, Kürt hareketinin doğal olarak sahip olduğu güvensizliği derinleştiriyor.

Bu güvensizliğe bir de, Yalçın Akdoğan gibi milletvekillerinin, her fırsatı Kürt hareketi içinde derin bir bölünme varmış gibi gösterme çabaları eklenince, Kürt halkının sinirleri daha da geriliyor.

Kürt hareketi içinde Abdullah Öcalan'ın liderliği, çizdiği yol haritasına inanç konularında hiçbir bölünme yok. Böyle bir bölünme varmış gibi göstermeye çalışanlar, aslında barış sürecini içi boş bir şova dönüştürmek ve AKP'nin halklara armağanı gibi algılatmak isteyenler.

Süreçte eksik olan tek şey, Kürt halkına batıdan barış elinin uzatılmamış olmasıdır. Kürt halkı yalnız. Hemen hemen tek başına büyük bir barış sürecini ilerletmeye çalışıyor.

Öyleyse, batıda, Türkler arasında Kürt halkının bu çabasına destek olacak ve daima, "İnadına barış!"ı vurgulamaktan vazgeçmeyecek bir hareketi inşa etmek zorundayız.


Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar