Cemil KOÇAK
Bir ara galiba tarihi tarihçilere bırakmaya karar vermiştik; fakat anlaşılan yine fikrimizi değiştirdik. Doğal; çünkü her siyasî grubun gönlünden kendine göre bir tarih algısı geçiyor ve herkes tarihini gönlüne göre hatırlamak istiyor.
Pek kimsenin hatırlayacağını sanmıyorum da, onun için hatırlatmak istedim. Uzun yıllar önce de millî tarihin doğrularının ve yanlışlarının kamuoyunun gözü önünde tartışılmasına az daha başlanacaktı da… Tahmin edileceği gibi, tartışmanın sonu gelmedi.
Muhakkak hatırlayacaksınız; Kâzım Karabekir de asker olarak en azından kendi içinde bulunduğu Millî Mücadele tarihi konusunda onu yazanlarla hemfikir değildi. Her fırsatta resmî tarihin anlatımı olan Nutuk’u eleştirmeye çalışıyor, dahası kendi başarılarının tarihten silinip atıldığını ileri sürüyordu. Bu yüzden anıları toplatılmış, yakılmış, evi basılmış, hatta evraklarına da el konulmuştu. Sesi kısılmış, dahası gölgede unutturulmak istenmişti. Sonra politika hayatında devran değişti; İnönü Cumhurbaşkanı olunca, daha Atatürk’ün ölümünün üzerinden iki ay geçmemişti ki, onu yeniden CHP milletvekili yaptı, dahası 1946 yılında meclis başkanlığıyla ödüllendirdi. Eğer merak eder de yakınlarda yayınlanan İsmet İnönü’nün günlüklerini okuyacak olursanız, bu dönemde İnönü ile Karabekir’in ne denli yakın olduklarını kendi gözlerinizle de görebilirsiniz. Çok sevdikleri satrançta yeniden buluşmuşlardı. Karabekir her fırsatta İnönü’yü her bakımdan aydınlatmaya çalışıyor, İnönü de muhtemelen bazen sıkılarak da olsa ona kulak veriyordu. Buraya kadar eski dostların muhabbeti sıcaktı.
Nutuk ve kitaplardaki yanlışlar
Buraya kadar dedim; çünkü Karabekir İnönü’yü günün politika meseleleri yüzünden değil, asıl geçmişteki politika meseleleri yüzünden sıkıştırıyordu. Karabekir’e soracak olursanız, Atatürk’ün Nutuk’unda olsun, ders kitaplarında yer alan tarihte olsun, esaslı yanlışlar vardı ve bunların süratle düzeltilmesi gerekiyordu. İnönü, onun iddiayla gurur arasında olduğunu yazarken, iddialarının ardında sabırla ve kararlılıkla durduğunu da kaydetmiştir. Peki, ama neydi acaba Karabekir’in iddiası?
Ders kitapları yanlışlarla dolu
Bunu rahmetli Uğur Mumcu’nun “Kâzım Karabekir Anlatıyor” kitabından da öğrenmek mümkün; tabiî Karabekir’in devasa anılarını saymıyorum bile. Mumcu’nun yazdığına göre, 1945 yılında Millî Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel ile Karabekir, Prof. Enver Ziya Karal’ı da yanlarına alarak uzun bir tartışmaya girişmişler. Konu Millî Mücadele ve Cumhuriyet tarihi. Karabekir, Karal’ın hazırladığı devrim tarihi kitabının kaynaklarını merak etmiş. Karal da, Nutuk ile birlikte liseler için hazırlanmış dört ciltlik tarih kitabını ve Genelkurmay ile Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü’nün yayınlarıyla vesikalarını öne çıkarmış; bunun üzerine Karabekir, elindeki belgelerle bunların benzerlerinin yayınlanmadığı sürece devrim tarihinin doğru dürüst yazılamayacağını ileri sürmüş. Buna karşılık Yücel, devrim tarihinin sadece ders kitabı olduğunu, bir ders kitabında bütün ayrıntıların bulunmasının mümkün olmadığını söyleyerek, konunun sadece ana hatlarının yazılmış olduğunu anlatmış. Ancak belgeler yayınlandıkça elbette devrim tarihi, cumhuriyet tarihi daha ayrıntılı olarak yazılabilecek ya da yazdırılabilecekmiş. Karabekir, her ne kadar liseler için hazırlanmış olan tarih ders kitabını övmüş olsa da, yine de bu kitapta dahi devrimin sadece ayrıntılarıyla uğraşıldığını belirtmiş. Karabekir bununla da yetinmemiş, Millî Mücadele tarihiyle ilgili değerlendirmelerde de bulunmuş.
Karabekir'in 40 kitabı yakıldı
Tartışmaların bununla sınırlı kalmadığını da belirtmem gerekir; çok daha spesifik konuları da içine alan, Mumcu’nun yazdığına göre, dört görüşme gerçekleşmiş bu sırada. Sonuncusunda Karabekir, “Nutuk çok yanlış ve tarafgiranedir [taraflıdır]. Nutuk’ta daha ziyade teferruat [ayrıntı] üzerinde durulmuş ve esaslar kâmilen [tamamen] ihmal edilmiştir. Benim yakılan kırk kitabım içinden biri de Nutuk’un hata ve sevap cetveli adını taşımaktaydı; bunda Nutuk’un yanlışları bir bir gösterilmişti.” demiş.
Tartışmalar İnönü’nün yol göstermesi ile başladı
Bana soracak olursanız eğer, bu tartışmaların muhtemelen İnönü’nün yol göstermesi üzerine gerçekleştiğini düşünüyorum. Maalesef İnönü’nün günlüğünde buna dair bir not bulamadım; bu tarihlerle ilgili notlar pek yok. Bulunmuyor. Bu bakımdan kesin bir ipucundan söz edebilecek durumda değilim. Yine de bu türden tartışmaların açılması, bu tartışmalara bu tarihte Yücel’le birlikte o dönemde Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü kurucusu Karal’ın da katılması, İnönü’nün bilgisi ve onayı olmadan herhalde mümkün değildi.
Tutanaklar neden yayınlanmadı?
ÜSTELİK bütün bu tartışmalar bir tutanakla da saptanmış. Mumcu’nun belirttiğine göre, bu tutanak Yücel’in kızı Canan Eronat’ta bulunmaktaymış. Mumcu’nun kitabının üzerinden yaklaşık yirmi yılı aşkın bir süre geçmiş olmasına karşın bu notların şimdiye kadar yayınlanmamış olması kanımca büyük bir eksikliktir. Umulur ki, yakın bir zamanda araştırmacıların istifadesine sunulur.
1939’da ilk iddia Meclis’te sert protestolarla karşılandı
KARABEKİR’İN iddiası yeni değildi; aksine 1939 yılının baharında da benzer iddialarda bulunmuştu; üstelik gazeteye verdiği bir röportajla bunu kamuoyunun gözü önünde yapmaya çalışmıştı. Fakat bu demecin siyasî reaksiyonu güçlü olmuştu; CHP Meclis Grubu ile muhtemelen partinin desteğiyle üniversite gençliğinin sokak protestosu sonucunda konu kapanmış, kapatılmıştı.
Devirler değişir, ‘milli tarih’ de değişir
ELBETTE değişmez diyecek olanlar da vardır; ama öyle değil. Bir zamanlar Karabekir tarihin yeniden yazılması gerektiğini savunuyordu. Ömrü boyunca amacına ulaşamadı. Ama yine de şanslı sayılırdı; hiç olmazsa sesini duyurabildi. Bu arada sesini duyuramayan o kadar çok kişi oldu ki. Kendileriyle birlikte sesleri de yitip gitti. Şu sıralarda Karabekir’i yeniden hatırlayanların ve hatırlatanların, paradoksal bir şekilde, millî tarih konusunda gösterdikleri hassasiyet bana nedense her dönemin en sıcak tartışmasını hatırlattı yeniden. “Millî tarihin yanlış gösterilmesi”nden dolayı incinenler hâlâ varsa eğer, en iyisi onlara benzer itirazların bir zamanlar Karabekir’e de yapıldığını hatırlatmak olmalı diye geçirdim içimden. Belki bir yararı olur diye.
‘Millî hisler’ bir kez incinmeye görsün
Evet, Karabekir de tahmin edileceği gibi ‘millî hisler’i incitmişti. İncinen hisler, elbette bir reaksiyonda bulunacaktı; kendiliğinden. Bulundu da. Zaten yasalar niçin vardı ki, tarihi incinmekten korumak için tabiî ki. Hemen harekete geçildi. 1940 yılında basın yasasında küçük, mini minnacık bir değişiklik yapıldı. “Millî hisleri inciten veya bu maksatla millî tarihi yanlış gösteren yazıları neşredenler 50 Lira’dan 500 Lira’ya kadar ağır para cezası ile cezalandırılırlar” hükmü, işte muhtemelen Karabekir’in bu mülâkatı ve sonuçları ile ilgili, fakat biraz geç kalmış bir tepkidir. E tabiî, yasa çıkarmak için biraz da zamana ihtiyaç duyuluyordu. Bu hüküm, maalesef günümüzde artık geçerli değil; yoksa elbette uygulanması için bundan daha uygun bir dönem bulunamazdı. Ortalık tarihi incitenlerden geçilmiyor; millî hisler her zamanki gibi yine ayakta; muhtemelen oturacak uygun bir yer bulamadığından. Hele hele özellikle ‘millî hisler’i incitmek amacıyla “millî tarihi yanlış gösterenler”e ne demeli peki? Bir de her şeyin 12 Eylül’ün dikte ettirdiği millî tarih ders kitaplarıyla başladığını düşünenlerdenseniz eğer, korkarım yanılıyorsunuz. Her dönem, yeniden yazılmasına şiddetle ihtiyaç duyduğu millî tarihi muhakkak dert edinmiştir. Bu bakımdan bir yenilikten çok bir süreklilikten, âdetâ gelenekten söz ediyoruz. Bu sarmaldan hiç kimse kaçamıyor; âdeta bir kara delik gibi, uzaktan bile çok güçlü çekim gücüyle herkesi içine alıyor. Belki de bir uyarı görevi yapıyor; tarihçilerin ilk görevinin kara deliklerden kaçmak olduğu konusunda.
Ecdad kimdir kime denir?
Tabiî bir de ecdad (atalar) meselesi var; ecdadımız kimdir, kim değildir? Bizden önce ölmüş olup, bizden saydığımız herkes ecdad tanımına girer mi? Yani hem Karabekir, hem de İnönü aynı anda ecdad mıdır? Yoksa bazıları seçilerek mi alınır, bazıları dışarıda mı bırakılır? Kim kimi alır, kim kimi dışarıda bırakır; bütün bunlara kim nasıl karar verir? Siz bakmayın benim böyle çalakalem yazıp sorduğuma, bunların herkesin kabul edebileceği yanıtları tarih boyunca verilemedi ki, şimdi verilebilsin.
Yazarlar
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları



















































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.02.2016
3.02.2016
26.03.2016
19.03.2016
13.03.2016
5.02.2016
28.02.2016
20.02.2016
13.02.2016
7.02.2016