Cemil KOÇAK
12 Mart daha sık hatırlanıyor da; 9 Mart nedense sisler arasında kalmaya aday hale geldi. 9 Mart’ı destekleyen ‘devrimciler’ ve ‘sosyalistler’ açısından bu tarih, galiba bir an önce unutulması gerekenler arasına girdi bile...

12 Mart öncesinde ordu içindeki değişik cuntaların hazırlıkları tamamlanmıştı. 9 Mart’ta düğmeye basılacak ve ‘devrimci ordu gücü’ harekete geçerek iktidarı alacaktı. 9 Martçılar’ın beyin takımından Celil Gürkan da yıllar sonra anılarında bu günleri detaylarıyla anlattı. Onun anıları, her ne kadar 12 Mart muhtırasının ünlü Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur’un anılarına yanıt niteliği taşısa da, bizlere 9 Mart ile ilgili epey değerli bilgiler de verdi. 9 Mart’ı anlamak ve tanımak için Gürkan’ın yazdıkları neden yol gösterici olmasın ki?
“12 Mart’a Beş Kala” adını taşıyan anılarında daha sonra 12 Mart muhtırasının akabinde emekliye sevk edilerek ordudan tasfiye edilecek olan Tümgeneral Celil Gürkan, iktidara karşı ordu içindeki hareketliliği bütün açıklığıyla bizlere yansıtmaktadır. Elbette onun anıları da ordu içinde bir çeşit hesaplaşma olarak kabul edeceğimiz dönemi kapsamaktadır.
HAZIRLIKSIZ YAKALANANLAR
Eğer Gürkan haklıysa; 12 Mart muhtırasının sahibi olan cunta, aslında bu işe hazırlıksız girişmişti. Her ne kadar kendisinin de bu eleştiriyi getirdiği komutanlarla bir zamanlar birlikte olduğunu açıksa da; Gürkan’ın kendisini savunmak için kullandığı tek bir cümleyle yetinelim en iyisi: “Unutulmamalıdır ki; çıktığınız yolculukta yol arkadaşınızı seçme hakkına her zaman sahip olamazsınız.” Gürkan’ın bu satırı insanı gerçekten de hayretlere düşürüyor; çünkü, çıkılan yol, bir ihtilal, darbe, Gürkan açısından bir ‘devrim’ yoludur. Bu yolda elbette yolcuların özenle seçilmesi gerekir(di).
Gürkan’ın 12 Martçılar için yazdıklarını okuyunca, insanın aklına ister istemez, yeniden Albay Talât Aydemir’in yazdıkları geliyor. Çünkü, o da anılarında uzun uzun, başarısız 21 Mayıs 1963 darbesinden sonra çıkarıldıkları mahkemede, ‘yol arkadaşları’nın tutum ve davranışlarından duyduğu büyük hayalkırıklığını anlatmaktadır. Bu anıların okuyucuya kazandırdığı bir önemli husus da; başarısız kalmış her darbe girişiminden sonra, yenilgiye uğramış olan darbecilerin kendi içlerinde de ayrı bir hesaplaşmaya girişmek zorunda kalmalarıdır. Darbenin başırısız olması mı daha trajiktir; yoksa darbecilerin daha sonra kendi yoldaşlarına yönelik bu sert eleştirileri mi, karar vermek zordur.
ORDU VE POLİTİKA
Şimdi de Gürkan’ın ordu ve politika ilişkisine getirdiği yoruma bir bakalım: “Orduyu politika dışında tutabilirsiniz, ama içinden, bağrından çıktığı ulusun yaşantısını yönlendiren politik dalgalanmalardan etkilenmesini önleyemezsiniz. Bu, eşyanın doğasına da ters düşer.” Gürkan’ın bu satırları, bundan sadece birkaç yıl önce Talât Aydemir’in aklından geçenlere ne kadar da benziyor; hatta benziyor demek de yanlış olur; adeta tıpkısının aynısı! Onlara göre, iki tür politika var. Birincisi, siyasî partiler politikası; bu basbayağı âdi bir alan; fakat diğer politika öyle değil... Ordu, bu ikinci politika türü ile ilgileniyor. Ama ona politika denmiyor bu terminolojide...
DARBECİLİN YOLU
Gürkan’ın anılarında yanıtladığı sorulardan biri de, onun nasıl olup da darbeciliğe heves ettiğidir. Bunu samimiyetle anlatıyor. Ne olduysa 1950 seçimini izleyen dönemde olmuştu! Meselâ, “ne oldum delisine dönen bir parlamenter”, bir trafik polisini tokatlamıştı. DP iktidarı, İsmet Paşa ve CHP düşmanlığı üzerine dayanmıştı. Atatürk devrimleri inkâr edilmiş; “halk avcılığı” başlamıştı. İşte, orduyu “müdahale psikolojisine yönelten dürtünün ilk tohumları” bu sırada ortaya çıkmıştı. Gürkan, 27 Mayıs öncesindeki psikolojisini bize şöyle aktarıyor: “Türkiye radyolarında düzmece Vatan Cephesi’ne iltihak haberlerini dinleye dinleye artık tiksinti duyar hale geldiğim günlerde; karyolam üzerine yüzü koyun yatıp, kafamı karyoladan aşağı sarkıtarak, kanımın beynime hücumunu sağladığım ve ancak böylece uyuma olanağı bulduğum dönemleri bugün bile dehşetle anımsıyorum.”
12 Mart öncesinde de Gürkan benzer duygular içindedir: “Kaos eşikte, müdahale gündemde idi.” Bunun da nedeni, siyasî iktidarın kendisiydi. İktidar, “halkın özellikle de dar ve sabit gelirli kesimin ıstırap çektiği ekonomik sıkıntıları giderecek, gelir dağılımındaki adaletsizliği ortadan kaldıracak şekilde içtenlikli bir girişimde bulunmuyor”du. Dahası; “laikliğe karşı yöneltilen son derece sistemli saldırılar; iktidarın halkın dinini kullanmasına müdahale etmeme demagojisi ile rahatça gelişme ve yayılma olanağı buluyordu.
CUNTALARA DOĞRU
Gürkan, “bütün bu düşünceler”in kendisini “ ‘asker siyasetle uğraşmaz’ tekerlemesine sıkı sıkıya sarılıp”, “boş kuruntusuna kaptıran, sekter terfi ve atanma hesapları yapan, halkının ıstırabına karşı sağır ve dilsiz, tek kaygısı maaş kat sayısının kaça çıkacağını hesaplamak olan bir subay olmaktan sıyırıp; Atatürkçü dava uğrunda halkı ve ülkesi uğruna mevkiini, rütbesini feda etmeye hazır ve kararlı bir subay olmaya itmiş” olduğunu açıklıyor anılarında...
Bundan ötesi de vardır ama; cuntalara karışmak: “Ülkemin içine düştüğü bunalımlar karşısında; tamamiyle özgür iradem ile tavır almam gerektiğine karar verdim ve inandığım görüşleri paylaşan şerefli insanlarla birlik oldum.”

DEVRİM’İN HEDEFİ
Neydi diye soracak olursanız, Gürkan’ın yazdıklarından özetleyebilirim: “12 Mart öncesinin sıcak ve bunalımlı günlerinde, içtenlikle inandığımız Kemalist devrim anlayışını, 1970’li yılların koşullarına göre yorumlayıp uygulamak istiyorduk.” Devam edeyim mi? “Geçici bir yönetimle gerçek demokrasiye ulaşmak” istiyorlardı. Bu cümleden sonra; 9 Martçılar’ın hazırladıkları “devrim anayasası”na bir göz atanlar, herhalde gözlerine inanamayacaklardır. Devrim Konseyi’nin, Devrim Meclisi’nin ve nihayet Devrim Partisi’nin oluşturulduğu bir “geçici bir yönetim”; olsa olsa Albert Einstein’in zamanın göreli olduğuna ilişkin teorisinin doğruluğunu bize kanıtlayabilir!
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.02.2016
3.02.2016
26.03.2016
19.03.2016
13.03.2016
5.02.2016
28.02.2016
20.02.2016
13.02.2016
7.02.2016