Cemil KOÇAK
Ünlü Ankara valisi Nevzat Tandoğan’ın 1946 yılındaki trajik intiharı, ardından çıkan pek çok söylenti bir yana bırakılacak olursa, aslında rejim değişikliğinin Tandoğan’ın üzerindeki dayanılmaz ağırlığıydı.
Nevzat Tandoğan 1929 yılından itibaren kesintisiz olarak 17 yıl boyunca Ankara valisiydi. Bu, aynı zamanda kentin belediye başkanı olmak anlamına da geliyordu. Yeniden kurulan başkentin bu dönemde tek ve değişmez yöneticisi olmak öyle kolay da değildi. Pek çok değişken ilişkiyi bir arada götürmeyi bilmek gerekiyordu. Bu kırılgan dengeler içinde idarecilikle siyasetin birbirine karıştığı bir ortamda, üstelik Tandoğan gibi iş yapmasını bilen bir idarecinin yıldızının parlamaması için hiçbir neden yoktu.
Otobüs durağında sıra O’nun uygulaması
Yeni Avrupai başkent Ankara’da kılık kıyafeti pek de yerinde olmayanların kentin belirli ve fiyakalı caddelerinde, sokaklarında dolaşmalarını yasaklamak tamamen onun fikriydi. Ankara’da rejimin övgü dolu törenleri yine onun tarafından düzenlenmekteydi. Atatürk’ün Millî Mücadele’de Ankara’ya geliş tarihi olan 27 Aralık’ın törenselleştirilmesi, ilk kez kutlanmaya başlanması da yine 1932 yılında olmuştu; elbette Tandoğan’ın bu organizasyondaki rolü çok önemliydi.
Yine Ankara’nın simgelerinden sayılan ünlü Güvenpark’taki anıt da yine onun organizasyonunda hazırlanmıştı. Bu o kadar geniş bir harcamayla yapılmıştı ki, anıtın bütçesi, pek çok belediyenin yıllık bütçesini aşıyordu. Yine de belirtmek gerekir ki, Ankaralıların otobüs duraklarında sıraya girmeleri gibi hala pek çok kentte rastlanmayan kültürel adetler, yine Tandoğan’ın ısrarlı çabalarıyla gerçekleşmişti! Tabiî Ankara’nın yeşillenmesini unutmamak gerekir. Fakat ünlü Jansen planıyla bir türlü barışamamıştı. Bu bakımdan Ankara’nın imâr planının Jansen’in düşlediğinden farklı olması da, onun fikriydi.
Entrikalarla dolu bir cinayet
Ankara’da işlenen sıradan bir cinayetin pek öyle sıradan olmadığının ortaya çıkması, belki de fitilin ucunu ateşledi. Ünlü Haşmet Orbay-Reşit Mercan cinayetinin basındaki sansasyonel haberleri döneme damgasını vurmuştu. Önce cinayetin Reşit Mercan tarafından işlendiği, fakat dönemin Genelkurmay Başkanı Kâzım Orbay’ın oğlu Haşmet Orbay’ın da caniye bilmeden tabanca sağladığı mahkemede anlaşılmışsa da, cinayetin siyasî müdahalelerle karartılmaya çalışıldığı yolunda basında olsun, kamuoyunda olsun söylentiler üzerine ve daha da önemlisi bir süre sonra Mercan’ın esas failin kendisi değil, fakat Orbay olduğu itirafı, davanın arapsaçına dönmesine neden olmuştu. Mercan’a göre, cinayeti üzerine alması için emniyet ve özellikle de Tandoğan baskıda bulunmuştu. Hele konu bir soru önergesi şeklinde meclise de gelince, artık ipin ucu kaçmış sayılırdı. Mahkeme Tandoğan’ı da tanık olarak çağırmıştı.
Tandoğan mahkemede ifade verdi
Tandoğan’ın siyasî konumunda olan bir kişinin bir cinâyet dâvâsına adının karışmış olması ve bunun sonucunda da mahkemede tanıklık yapmak zorunda kalması rejim değişikliğinden önce asla mümkün olamazdı. 8 Nisan 1946 tarihinde tanıklık yapan Tandoğan, mahkemede sanık Mercan’ın avukatları tarafından sorulan soruları da yanıtlamak zorunda kalmıştı. Tandoğan gerçek katili saklamak ve adaleti yanıltmakla suçlanıyordu. Ancak o katilin Mercan olduğunda ısrarlıydı.
İfadenin ertesi günü intihar etti
Tandoğan’ın ertesi gün alınan intihar haberi muhtemelen bu duruşmanın somut bir sonucuydu. Cinayetin niçin işlendiği hiçbir zaman anlaşılamadı; fakat Orbay cinayetten mahkûm oldu. İktidar siyasî amaçlarla asıl faili gizlemeye çalışmaktan dolayı yıprandı. Tandoğan muhtemelen bu davada iktidardan ve güvendiği kişilerden destek görmediği için hayal kırıklığına uğramıştı. Rejim değişince, eski rejimin kurallarında iş gören idareciler için hayat zorlaşmıştı anlaşılan. Herhalde Tandoğan ihanete uğradığını düşünüyordu. Koskocaman valinin basit bir mahkemeye çağrılmasını haysiyet meselesi yapmıştı; haysiyetine ağır bir darbe aldığını düşünüyordu. Belki haksız da sayılmazdı. Anlayamadığı şey, yeni rejimde eski usullerle iş yapmanın artık imkânsız oluşu ve onun buna ayak uyduramadığıydı. Bu, trajik bir intiharla sonuçlanmıştı. Kısa bir süre sonra 30 Temmuz 1946 târihinde Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kâzım Orbay da görevinden ayrılacak ve Yüksek Askerî Şûra üyeliğine atanacaktır. Bir cinayet, çok önemli pozisyonları etkilemişti yani.
Günlüklerde intihar neden yok?
Elbette böylesine mühim bir intihar basında pek çok söylentiye neden oldu; kimisi onun zaten daha önce de intihar etme eğiliminden söz ediyor; kimisi bir gönül ilişkisinin böyle sonuçlandığını imâ ediyor; kimisi de eskisi gibi İnönü’den yakınlık görmemesinin yarattığı bir ruhî çöküntüye atıfta bulunuyordu. Ulus gazetesinde Falih Rıfkı Atay, “namus ve haysiyet tanımayan”, sadece daha çok satış için her şeyi yapan basını eleştiriyordu. Kısa bir süre sonra Hasan Âli Yücel, Kenan Öner ile davasında Nihat Erim’e, zor durumda Tandoğan gibi davranmayacağını söyleyecek ve Erim de bunu günlüğüne geçirecektir. Maalesef ne İnönü’nün, ne de Erim’in günlüğünde Tandoğan’ın intiharı hakkında not bulunmamaktadır.
ÖNCE ÖĞRETMENDİ SONRA POLİS OLDU
Tandoğan 1894 doğumluydu; varlıklı bir aileden geliyordu. Birinci Dünya Savaşı yıllarında İstanbul’da istihbarat subayı olarak görev almıştı; savaşın son iki yılında bu görevinin yanında öğretmenliğe de başlamıştı. Sonra birden bire 1918 yılında polisliğe geçti. Belki de maaşının neredeyse iki misli artması, onun bu tercihinde önemli bir rol oynamıştır. İstanbul’un işgali sırasında 1920-1922 yılları arasında açıkta kalmıştı; bu sırada nasıl geçindiğini bilmiyoruz. Fakat İstanbul’a millî ordunun girişinden hemen sonra, muhtemelen İttihatçı tanınmasının karşılığı olarak, yeniden görevine geri dönebilmiştir. Unutulmasın ki, daha önceleri Sait Molla’nın izlenmesinde olsun, İngiliz Muhipleri Cemiyeti’nin evraklarının ele geçirilmesinde olsun, hatta Ali Kemal’in İstanbul’dan İzmit’e gönderilmesinde olsun birinci derecede rol oynamıştı. İstanbul Valisi Esat Paşa’yla uyumlu çalıştı. Onun valilikten alınmasından sonra polislikten ayrıldı. Bir süre belediyede çalıştı. Ardından 1925 yılında Malatya valisi oldu. İdarecilikteki bilgi ve tecrübesini Esat Paşa’dan aldığı hep söylendi. Yönetici olarak yönetilenleri uygun şekilde “uyarma”yı galiba ondan öğrenmişti. Malatya’ya da Başbakan İnönü’nün talebi üzerine gönderilmişti zaten. Malatya’da sarhoşları şehir dışına çıkartıp, orada bırakmak gibi uygulamalarıyla tanındı. İleride Ankaralı sarhoşlar da Malatyalı sarhoşlarla aynı kaderi paylaşacaklardır. 1927 yılında CHP’nin Konya milletvekili oldu; fakat kısa bir süre sonra da Ankara valisi olarak atandı. Milletvekilliğinden ayrılmak zorunda kaldı. Asıl olarak bu görevde tanındı.
STAR yazıları ‘Tarihin Buğulu Aynası’nda toplandı
Star gazetesinde yaklaşık iki yıldır sürdürdüğüm yazılarımın bir kısmını Tarihin Buğulu Aynası başlığıyla Timaş Yayınlarından geçen hafta yayınladım. Gazete yazılarıma ilgi gösteren okuyucularımın bu kitapta daha önceki yazılarımı topluca bulabileceklerini haber vermek isterim. Bu derlemenin Millî Mücadele’den 27 Mayıs darbesine kadar yakın tarihimizin pek çok konusunu ele aldığını da hatırlatmak istiyorum.
İNÖNÜ'NÜN ZOR ZAMAN DOSTUYDU
Tandoğan’ın bu kadar uzun süre başkentin valisi ve belediye başkanı olarak görevde kalmasını sağlayan siyasî temel, onun rejimin önde gelenleriyle yakınlığıydı. Tandoğan rejimin güvendiği idarecilerden biriydi. Bu destek başta İsmet İnönü’nün yakınlığıydı. Ayrıca bu yakınlık ve güven, siyasetin rüzgârlarından da pek etkilenmeyecektir. Hatırlanmalıdır ki, 1937 yılında İnönü Atatürk’ten ayrıldığında, yanında ve yakınında pek kimse kalmadığında, hatta kendisine suikast tertipleri hazırlandığı söylentisi dolaştığında, Ankara emniyet müdürüyle birlikte Tandoğan onu Pembe Köşk’te koruma altına alan isimlerdi. İnönü, yıllar sonra anılarında Tandoğan’ın bu güç zamanlarında haftada bir yemeğe geldiğini, kendisini koruduğunu, ihtiyaçlarını sorduğunu, özellikle yakından ilgilendiğini yazacaktır. Herhalde İnönü’nün Cumhurbaşkanlığına giden yolda Tandoğan önemli rol oynamıştı. Hep İnönü’nün yanında ve yakınındaydı. Atatürk hayattayken de onun. Yine unutulmasın ki, valilikle CHP il başkanlığının birleştirildiği dönemde aynı zamanda CHP Ankara il başkanıydı da.
HALA BİR BİYOGRAFİSİ YOK
Uygur Kocabaşoğlu’nun “İmlâya Gelmez Tarih Yazıları: İki Arada Bir Derede” kitabında yer alan Nevzat Tandoğan ve tekparti dönemi Ankara’sı üzerine yazdığı makale, bu yazıma temel oluşturdu. Tandoğan hakkında hala bir biyografinin olmaması ne kadar büyük bir eksiklik. Ankara’da büyük mitinglerin yapıldığı Tandoğan Meydanı da olmasa, neredeyse bu tarihî kişilik hafızalardan tamamen silinecek. Bu alanda hem Ankara belediyesinin, hem de valiliğin esaslı ve objektif bir eser hazırlanmasını sağlamak üzere harekete geçmesi beklenir doğrusu. Meselâ doğumunun 125. yılı vesilesiyle falan; ancak yetişir çünkü. Ellerinde bulunan tarihî bilgileri paylaşmak ve arşivi açmak koşuluyla tabiî. Yoksa genellikle yapıla geldiği gibi, hele hele bol resimlerle fotoğraflarla kaplanmış şekilde bir anma kitabı hazırlamak, doğru olmaz.
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.02.2016
3.02.2016
26.03.2016
19.03.2016
13.03.2016
5.02.2016
28.02.2016
20.02.2016
13.02.2016
7.02.2016