Cemil KOÇAK
Cumhuriyetin ilânına neredeyse daha bir ayvarken ‘Türkiyelilik’ tartışması; inanmadınız değil mi? Milli Savunma Bakanı Kazım Özalp da bu kavramı ilk kullananlar arasındaydı...
Cumhuriyet ilanından önce Meclis’te tartışıldı
Ankara’da toplanan ilk Meclis 1923 baharında dağılmış, ardından yazın yeni seçim yapılmıştı. Şimdi 2. Meclis işbaşındadır artık. Meclis gündemi kalabalık; Millî Mücadele’ye fiilen karşı koymak üzere girişimde bulunan ya da hiç katılmayan subayların âkıbetini düzenleyen bir yasa tasarısı hazırlanmıştı. Artık Türkiye sınırları dışında kalan bölgeler “ahalisi”nden olup da, memleketlerine giden ve bir daha geri dönmeyenlerle; aynı durumda olup hâlâ orduda muvazzaf subay olarak bulunan diğerlerinin âkıbeti de aynı tasarıda belirlenmişti. Açıkçası, tam 1 yıl önce kazanılan Millî Mücadele’nin ardından subaykadrosunda tasfiyeye gidiliyordu. ‘Heyeti Mahsusalar’ işte böyle kuruldu. Hem askerler, hem de sivil memurlar için.
‘Türkiyeli’ lâfını da kim icad etti?
Tasarının müzakereleri sırasında bugünlerde pek sık tartışma konusu olan bir başka noktaya eğilelim: Millî Savunma Bakanı Kâzım Özalp Paşa, hâli hazırda sınır dışında kalmış subayları ele aldığında, özellikle de Yemen’de esir düşmüş olanların durumundan söz ediyordu. Orada kalnlar arasında Arnavutlar, Araplar vardı. ‘Muhtelif milletlere mensup olanlar vardı.’ Paşa şöyle diyordu: “Bizişi tabiî kendi hududu millîmiz dahilinde olanlara, Türkiyeli olanlara hasretmek istiyoruz.” ‘Türkiyeli zabitan’ın geri dönmesinin sağlanmasına çalışılmalıydı.
Dışarıda kalan ‘Türkiyeli’ subaylar
Tıpkı Kâzım Paşa gibi Karesi (Balıkesir) milletvekili olan Mehmet Vehbi Bolak da, “gelecek zabitanın Türkiyeli olduğu” belirtilmezse; bu takdirde sınır dışında kalmış ‘ahali’den olanların geri dönmelerine imkân hazırlanacağını ve bunun da doğru olmayacağını vurguluyordu. Ardından şöyle bir öneride bulunuyordu: “Buraya” hava, kara, denizve jandarma sınıflarına mensup “Türkiyalı” [Yanlış yazmadım; dizgi hatası da değil; orijinal metinde böyle yazıyor; ‘Türkiyeli’ ile ‘Turkiyalı” aynı şey!] muvazzaf” emekli “ve ihtiyat [yedek] ümera ve zabitan demeli ve herhalde Türkiyeli olduğu” belirtilmelidir. Ancak Türkiyeli demeyenler de vardı. Kocaeli milletvekili Mustafa Keremzade, “Türk zabitanı Türkiye’de hizmet edecektir” diyordu. Hemen ardından İstanbul milletvekili Abdurrahman Şeref Bey, “Türkiyeli olan zabitan”dan söz ediyordu. Kim, kimden nasıl söz ediyordu, bunu o zaman Şeref Bey de merak etmişti. Ona göre, hâli hazırdaki sınırlar içinde kalan yerler ahalisinden olan subaylar, “Türkiyeli” idi. Bu terminolojiye o kadar alışkın olunmuştu ki, Abdurrahman Şeref Bey, “gerek Türkiyeli olsun, gerek ora ahalisinden” [sınır dışında kalmış bölgeler ahalisinden anlamında] diyordu.
'Oralılar' ve 'Türkiyeliler' ayırımı
Buraya kadar ikna olmadıysanız, devam edebilirim: Bu kez de söz sırası Bozok (Yozgat) milletvekili Süleyman Sırrı İçöz’de: “Orada kalmış olan Türkiyeli erkân, ümera, zabitan ve mensubini askeriye.” Bunun üzerine Kâzım Paşa yeniden söz alacak ve “Türkiyeli olan ve olmayanlar”ın ayrılmasının talep edildiğini belirtecektir. O da, ‘ister Türkiyeli olsun, isterse olmasın’ diyerek, bu ifadeyi benimsediğini açıklıyordu. Tasarıda sadece ‘Türkiyeliler’ istisna edilmişti. Çünkü, “Türkiyeli buralıdır, buraya gelecektir” diyordu. Gerçekten de tasarının 5. maddesinde ‘Türkiyeli’ tanımı açıkça geçiyordu! Bu arada Çorum milletvekili Mustafa Elvan Cantekin de, “Türkiyeli erkân, ümera diyoruz” diyordu. Sonra da soruyordu: “Türkiyeli olmayı tahdit ettik mi [sınırlandırdık mı]?” “Kime Türkiyeli diyoruz? Onu anlayalım.”
Peki ama Türkiyeliler kimdir, nerelidir?
Evet, güzel soru; bugünlerde de bu soruyu çok kişi soruyor da, bazıları bu tartışmanın 90 yıl kadar önce yapıldığından bîhaber; hatta bunların arasında bazı ünlü, anlı şanlı ‘tarihçi’lerimiz de var. Onlara da meseleyi tüm açıklığıyla anlatmak için bir fırsat çıktı şimdi. ‘Türkiyeli’ kime deniyor, daha doğrusu Meclis çatısı altında ‘Türkiyeli’ diyenler ne demek istiyorlar? Kâzım Paşa’nın yanıtı net ve açık: (içimden ‘tarihçiler açın kulaklarınızı’ demek geliyor ama lâfı paşamıza bırakalım) “Efendim” diye devam ediyor Kâzım Paşa, Millî Savunma Bakanı olarak, (bazı Osmanlı tarihçilerimiz anlayamayabilir; onların da anlayabilmesi için Müdafaai Milliye Vekili’nden söz ettiğimi söyleyim de, anlasınlar bari) ve şu açıklamayı yapıyor: “Fırkanın programlarında ve kânunlarımızda Türkiyeli tâbiri konulmuştur.”
En mühim meselemiz Türkiyeliliktir
Tartışma burada bitmiyor; bu kez Mustafa Elvan Cantekin yeniden söz alıyor; “efendiler” diye başlıyor ve “burada en mühim bir meseleye temas ediyoruz diye sürdürüyor konuşmasını. “O da Türkiyeli meselesidir” diyor. Ve ardından meseleyi kendince şöyle açıklamaya çalışıyor:
Tesadüfen Şam’da doğsa
“Benim fikrimce hiçbir zaman Türkiye hududunu tayin etmemişizdir.” “Zabitan içinde öyle insanlar bulunacak ki, kendisi Şam’da doğmuş, Halep’de doğmuş, fakat ırken kendisi Türk kanıyla yoğrulmuştur ve oradaki Arap cereyanlarına karşı bütün ruhu ile Türklüğü müdafaa etmiş ve onlarla mütemadiyen çarpışmıştır. Şimdi biz bu adamın memlekette, hududu millî dahilinde selameti namına memur olan pederinin tesadüfen Şam’da, Bağdat’ta dünyaya gelmiş bir adama, biz Türk ve Türkiyeli demeyecek miyiz? Bu memleketin Türk evlâdı kanı ile yoğrulmuştur. Binaenaleyh Türk kanı olan bir kimse, isterse Türkiye’nin bugünkü hududu kenarında bulunsun, bu Türkiyelidir benim için. “Bizim memlekette doğmuş, ne ahlâkı ile, ne ruhîyatı ile memleketimizle kat’îyen alâkası olmayan adamları, memleketin dahilindekileri, memleketin evlâdıdır diye, Türkiyeli diye, bunu kabul edip, memleketi için daima zihnî, ruhî, bütün maddiyatı ile memleket hizmetinde eskimiş bir adama, biz nasıl olur da, Türkiyeli demeyeceğiz?”
Zihinler çok karışık
Zihinlerin ne kadar karmakarışık olduğunu anlatmak isteseydik, herhalde bu konuşmadan daha güzel bir örnek bulmamızkolay olmazdı. Bu karmaşık ifadeleri çözecek, açık ve net bir tanıma doğru ilerleyebileceğimiz bir rota var mıdır diye soracak olursanız; son çare yeniden söz alan Kâzım Özalp’ın söylediklerine müracaat etmektir belki: “Şam’da doğmuş ve Yemen’e gitmiş, orada hizmet etmiş bir zabit. Bunun Türkiyeli tabirini bir istimal ederken [kullanırken], bu eğer maaile [bütün aile] Türkiye’de mutavattın ise, bu Türkiyeli olur. Yani bizim hududu millimiz dahilinde mutavattın ise. Fakat ailesi Şam’da, Beyrut’ta, Suriye’de. Kendisi oraya gitmiyor, buraya geliyor.” “Fakat ailesini buraya getirmiş, bizim memleketimiz dahilinde iskân etmişse, Türkiyeli olur. Yok, eğer ailesini orada bırakmış, gelip burada ben vatanıma hizmet edeceğim [demişse], biz buna Türkiyeli demeyeceğiz. Behemehal maaile hududu millî dahilinde iskân etmesi lâzımdır.” Kâzım Paşaya soracak olursanız, “Türkiyeli tabiri böyledir, zannediyorum böyledir” diyordu. O, tasarıda geçen “Türkiyeli” ifadesinden bunu anlıyordu.
Gayri Türk’ler ne olacak peki?
Mesele bitti sanıyorsanız, yanılıyorsunuz, tasarının bir maddesinde de ‘gayri Türk”lerden söz ediliyordu çünkü. Şimdi ne olacak? En iyisi Meclis’in yaptığını yapalım ve “Türkiyeli” ne demektir sorusunun yanıtını almak için tasarının bu maddesini anayasa komisyonuna iade edelim! Oysa 1926 yılında İzmir suikastı davasından asılacak olan Halis Turgut Bey, “bizim memleketimiz Türktür; artık bizim memleketimizde ve bizim ordumuzda Türk yaşamalıdır” diyordu. Cantekin ise hala ısrar ediyordu:
Türklük nerede başlar, nerede biter
“Türkiyeli olarak tesbit etmelidir; Türkiyeli olarak tesbit ettikten sonra, bütün Türkiyeliler alınırlar; Türkiyeli olmayan memurin bundan sonra Türkiye’de ifayı hizmet edemez.” Araplarla yabancı unsurların ordudan çıkarılmak istendiğine değinildiğinde ise, bir milletvekili de, bu kez“bu kıymetli arkadaşları Türklüğe daha ziyade” bağlamaktan söz ediyordu. “Onlardan azami istifade” gerekirdi. Biga milletvekili Samih Rıfat Bey de, “milliyet için şimdiye kadar kan tahlil edilmemiştir; milliyet revabıtı [bağı] kandan ibaret değildir; harstır, dindir” diyordu.
Tartışma uzamıştı; pek çok milletvekili de Türklük tanımı üzerinde açıklamalar yapmaya başlamışlardı. Türklük nerede başlar, nerede biterdi? Çok daha geniş bir daire çizenler de vardı; hayli dar bir yorumla yetinenler de. Uzun tartışmalar sonucunda, tasarıda yer alan “Türkiyeli” tanımı olduğu gibi bırakılmıştı. Herkesin kendisine göre yorumlamasına meydan verecek şekilde!
CHF programında Türkiyelilik
HANİ koskocaman bakan söylemese, asla inanmayacağımız bir açıklama daha! ‘ Efendim, fırkalarının, yani partilerinin, yani o zaman kendisinden başkaca bir parti olmadığına göre, hani sonra Cumhuriyet Halk Partisi olandan söz ediyorum tabii, programında meğerse “Türkiyeli” tabiri geçiyormuş; hadi bunu geçelim; bir de ne varmış bilin bakalım: Yasalarımızda da “Türkiyeli” tâbiri geçmiyor muymuş; artık daha neler neler, maydonozlu köfteler. Fakat daha ciddî tartışmaları da ihmal etmeyelim lütfen; çünkü Mustafa Elvan Cantekin de ısrarlı: “Henüz bizde kanunen izah edilmemiştir; bunu anlamak isterim” demekte. Bakan da ısrarlı ama: “Türkiyeli kelimesi, fırka nizamnamelerinde ve kanunlarımızda mevcuttur. Bunu burada nasıl izah edeyim ben? Türkiyeli, bizim hududu millîmiz dahilinde tavattun etmiş [vatan edinmiş; yerleşmiş] Türk zabitleridir. Benim fikrime göre böyledir. Bunu herkes nasıl tefsir ediyor bilmem.” Evet, anladınız, bakan da ısrarlı, fakat “Türkiyeli” tanımını açıklamakta basbayağı zorlanıyor. Sadece kendi kanaatiyle yetinmemizi istiyor. Vehbi Bolak ise, dışarıda kalan “ırkdaşlarımızı” getirtmekten söz ediyor.
Bu konudaki tartışmaları ve çok geniş bilgiyi kitabımda (tamamını yayınladığım Meclis görüşmelerinde) bulmanız mümkündür. Şimdiye kadar bu oturumdaki tartışmaya hiçkimsenin dikkat çekmemiş olması da ayrıca ilginçtir. “Türkiyelilik” tartışması daha da gerilere kadar uzanıyor muydu acaba diye soracak olan varsa; yanıtı hazır: 1923 yılında CHP tüzüğü hazırlanırken üçüncü maddesinde şu formülasyon önerilmişti: “Halk Fırkası’na Türk harsını kabul etmiş olan her Türkiyeli ferd dahil olabilir.” Ama şu şekilde kabul edildi: “Halk Fırkası’na her Türk ve hariçten gelip Türk tâbiyet ve harsını kabul eden her ferd dahil olabilir.” Bu bilgiyi bana iletmiş olan Prof. Dr. Zafer Toprak’a teşekkür ederim.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları



















































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.02.2016
3.02.2016
26.03.2016
19.03.2016
13.03.2016
5.02.2016
28.02.2016
20.02.2016
13.02.2016
7.02.2016